Beyaz bir sayfa
Yorumlarınıza bu sayfadan devam edebilirsiniz...
| Benden Baba Olmaz Haberleşme Grubuna kayıt olun |
| Bu grubu ziyaret et |
| Yapım | Birol Güven - MinT |
| Yönetmen | Yüksel Aksu - Tankut Kılınç |
| Senaryo | Murat Aras |
| Müzik | Aydın Sarman - Burcu Güven |
| Oyuncular | Mine Tugay |
| Atılgan Gümüş | |
| Okan Tangücü | |
| Volkan Severcan | |
| Almıla Uluer | |
| Tarık Ünlüoğlu | |
| Ali Pınar | |
| Nur Fettahoğlu | |
| Recep Yener | |
| Gülnihal Demir | |
| Güçlü Yalçıner |
© MinT Prodüksiyon - Bu sitedeki yazı ve resimler izinsiz kullanılamaz.
1.908 yorum:
«En Eski ‹Eski 401 – 600 / 1908 Yeni› En yeni»BBO AİLESİ DİYOR Kİ !!!
“ BAZI DİZİLER YAYINDAN KALDIRILABİLİR AMA YÜREKLERDEN ASLA”
M.Aras
abisini de nasıl dinler hemen
anında uygulamaya geçiliyor :)
olan bekçiye oldu :)
ellerine sağlık kankacım
http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=187180
memleketimden garip bir hikaye..
http://www.htspor.com/spor-foto-galeri/139396-derbilerde-pankartlarin-dili.aspx
Galatasaray - Fenerbahce maci taraftarlarindan enstantaneler..
iyi akşamlar
görüşmek üzere
kendinize iyi bakın
iyi aksamlar
İyi akşamlar diliyorum...
İki Kadın.. İki Yürek
İçimdeki her şeyi ortaya dökmeden dünyadan ayrılmam olanaksız. Tanrım, bana yalnızca katışıksız bir gün bahşet.”
Nerede okumuştum ve kim söylemişti acaba..kaç senedir defterimin arasında ve hala nasıl da doğruluk payını koruyor. Hem acı, hala katışıksız bir gün yaşadığıma inanmadığım için..hem de güzel, yaşayabileceğim ihtimali olduğu için..Ama sonra duruyorum:
“bekleme, doğru zaman gelmeyecektir” diyor Napolea Hill, “bulunduğun yerden başla ve senin emrinde olabilecek her türlü araçla çalış. Gideceğin yol üzerinde daha iyi aletler bulunacaktır..”
Bekleyecek miyim, beklemeyecek miyim..? Kafamı karıştırıyor bu sözler..Herkes kendi doğrularını yazmış..Sonra R.Williams düşüyor aklıma; “ geçmişi bir kitap gibi kullanın, eviniz gibi değil..” diyor. Ne güzel söylüyor aslında, anlayana tabiki..Geçmişi okuyarak geleceğime doğru yol alacağım..Bunu yapabilirim sanırım..Ah be kızım, yapıyorsun ya işte..geçmişi evin gibi kullandığın zamanlarda, o ev yanıp kül olmadı mı..?..Ondan sonrada bir daha hiç evin olmadı..
“ Karşılaştığım her hayal kırıklığının beni üzmesine izin verseydim, şu an yerimde sayıyor olurdum..”
Uff, hangi filmin içinden fırlamıştı bu alıntı belleğime, ismini çıkatamıyorum. Ama bir kadın bir erkeğe söylüyordu bunu, hatırlıyorum sahneyi. Bir tartışma vardı aralarında, kadın başı dik, gözleri keskin bir şekilde bu cevabı vermişti..İzlediğim yerde sarsılmıştım, sanki konuşan bendim..Bu lafı sahiplenip yıllar sonra kendi dudaklarımdan çıkardığımda belki de bu yüzden hiç şaşırmadım..
Peyki ya Mariel Strade ne olacak, “ patikanın sizi götürdüğü yere gitmeyin. Patika olmayan bir yerde yürüyün ve iz bırakın..” demiş...Kalacak mıyım, gidecek miyim, bekleyecek miyim, yüreğimi mi dinleyeceğim..? Elbette geçtiğim her yolda iz bırakıyorum ama ya hayat..?
“ Sen, ben ölüm dediğimde ne kadar ürküyorsan, ben de hayat dediğinde öylesine korkuyorum ondan.”
Mehmet Bayar’ın güzel bir sözü..Evet diye haykırıyorum içimden..ben de ölümden değil, hayattan korkuyorum..bıraktığım izlerin silinme ihtimalinden, hayal kırıklıklarımın beni üzme olasılığından, katışıksız bir gün yaşayamadan çekip gitme düşüncesinden..hayat daha korku dolu değil mi..?
-Efendim..? Ah tabiki, seni dinliyorum Funda, sadece düşünüyordum ama bak Adnan Satıcı bir şiirinde şöyle diyor;
“bir şair, tavşan dışında şeyler de çıkartır şapkasından../..ölü ya da diri
ayrılık bunlardan sadece biri..”
-..düşünsene sözün güzelliğini, biz de bu akşam bir sürü özlem çıkartıyoruz şapkamızdan. Belki ben henüz bir şair değilim ama bir şapkam var, hem de içi çok kalabalık bir şapkam..
-peyki ya şarkılar pelin..?..şarkılar da bir sürü özlemi getirip önümüze sunmuyor mu..?
...düşünüyorum..doğru söylüyor. “erkekler ağlamaz” diyor Nilüfer, ama ağlıyorlar.../ “ acılar paylaşılmıyor” diyor Düş Sokağı ama paylaşılıyor../ “Biliyorsun” diyor Sezen ama bilmiyorum..Hiçbir şey bilmiyorum..Şarkılar neden hep bizleri kandırıyordu..?
-Nereye gidiyorsun..?
-.........
Bütün müşteriler kalkmıştı, bar boşalmıştı birden, nereye gittiğimi bende bilmiyordum ama ayaklarım beni barın en güzel yerinde duran piyanoya doğru sürüklüyordu. Piyanonun kapağını açtım, biramı üstüne koydum ve “biliyorsun”u çalmaya başladım..Sezen’den “biliyorsun”u..Çorbada benim de tuzum olsun der gibi, yanaklarımdan süzülüyordu göz yaşlarım..Ah benim asil olan göz yaşlarım..!
Piyanoyu kapattım, biramdan bir yudum aldım ve masama döndüm..Belli ki Funda’nın göz yaşları da çorbada tuz olma olayına girmişti. Birden Platon geldi aklıma:
“gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar” demiş..
İzlediğimiz diziler hayatımıza da müdahele ediyor olmalı ki, “babaaa, büyüksün..” dedim içimden...Yani ilerde, yani gün geçtikçe felsefede daha iyi olacağım, öyle mi.?
-pardon canım, tabiki seni dinliyorum, ne diyordun..?..Hakan abi bir bira daha alabilir miyim..?
-..diyorum ki, biz böyleyiz, değişemeyiz Pelin..Sorgulamak gereksiz..biz susmayı beceremeyiz, sevdiğimiz insana kırılamayız bile, affetmek için hemen bir sebep buluruz..Şimdi sana bir telefon gelse, sana ihtiyacım var dese, onca kırgınlığına rağmen, ailene yalan söylemek pahasına, iş yerine yalan söylemek pahasına, atlayıp otobüse yanına gitmez misin..?..gidersin..ben de giderim..çünkü biz sevgiyi böyle yaşıyoruz..
Neden gerçekler bazen bir tokat gibi çarpar yüzümüze..? Kendimize ait gerçekleri kabul etmek../..anlamak neden zaman alıyor..? Oysa ki ne demiş Spinoz; “ anlamak, beğenmenin başlangıcıdır”..Kendimi yeni yeni mi beğenmeye başlıyorum acaba..? Giderek kafam karışmaya başladı..Karşımdaki insanı anlıyorum, yani beğeniyorum da, peyki ben anlaşılıyor muyum..?..Bu arada beğenilip beğenilmediğimi de öğreneceğim ya..Yoksa işimiz özlü sözlere mi kaldı..?..Yok artık..Ama Funda doğru söylüyor...değişemem..değişemeyiz..
Bir yandan Funda’nın söylediklerini düşünüyorum, bir yandan da konuşmanın konusundan olsa gerek, aklıma arkadaşım Kadir geliyor. Onunla yaptığımız böylesi bir sohbetin içinde, söyledikleri bir tokat gibi patlamıştı yüreğimde.
-Sen ayak tırnaklarından saç köklerine kadar duygusal bir insansın. Ama yapma, bir verene sen on verme..ne alıyorsan onu ver, fazlasını değil. Biz erkekler çok fazla alınca uzaklaşıyoruz, biraz fonda kal, sahnenin ortasında değil.
Belki de bir erkeğin bu şekilde konuşması şaşırtmıştı beni ama hemen cevapımı da vermiştim.
-Ben gökten yıldızları istemiyorum ki, beni hediyelere boğmasını da..sadece küçük bir haber, bir telefon bekliyorum. Sence bu çok şey mi Kadir? Ben çok şey mi istiyorum..?
-Hayır, hiç de çok değil. Sen aslında bir erkeğin beraber olmak isteyebileceği bir kadınsın. Ama bizler, bu kadar yürekten verenleri daha çok üzüyoruz galiba.
Üst üste gelen itiraflar, o gece konuşulan onca konu, şu an içnde bulunduğum girdap..Bir erkek bile kabul edebiliyor bunları ama neden olduğunu açıklayamıyor. Sadece, fazla verme, diyor..çok fazla özveride bulunma..Bir yandan Funda, değişemeyeceğimizi söylüyor, bir yandan da Kadir üzülmemek için değişmelisin, diyor..Kadınca duygular ve bir dostun açık sözlü konuşması. Herkesin doğruları ve gerçekleri çakışıyor. Peyki, olması gereken ne..? Üzerime uymayan, bedeni dar bir elbiseyi giyemem ki..Yani değişemem..Evet demek istediğim yerde hayır diyemem, konuşmak istiyorsam susamam, görmek istiyorsam kaçamam, sevgimi erteleyemem..Maalesef oyunu kuralına göre oynayamam. Dönüp dönüp Funda’nın sözlerine takılıyorum, “biz böyleyiz, değişemeyiz”..
- Ne düşünüyorsun..?
- Değişemeyeceğimizi
- Kendini zorlama..Bir gün elbet doğru mevsimde çiçek açacağız. Elbette herkes gülleri sevmiyor, papatyalarıda saven vardır.
-Yapraklarını kopardıkları halde mi..?
-Evet, kopardıkları halde papatyalarıda seven insanlar da vardır.
-Hayır yaaa!!!!
Bu bol ünlemli son cevap, ikimizinde aynı anda ağzından çıkıvermişti ve konuşmanın gidişhatından değil, radyoda birdenbire çalmaya başlayan şarkı yüzünden. Şarkılar bazen olmadık yerlerimizden vurur bizleri, damarımıza basar ya da alıp götürür hiç olmadık yerlere. Şarkılar, ahh şarkılar!..Kim söylemişti, şu dakika hatırlamıyorum; ah bu şarkıların gözü kör olsun..!
-Basalım mı..?
-Nereyi..?
-Bu şarkıları çalan radyoyu. Gidelim ve biz geldik diyelim
-Nasıl yani..?
-Nasıl yanisi var mı..?..Kimin hakkı var damarımıza basmaya..? Hem anılarımızın arasında bir de radyo basmak olsun..
Düşünmedik değil, ciddi ciddi düşündük. Hemde elimizde biralarla..Ama yapmadık..sadece sustuk..Uzun bir süre şarkılara sustuk..Bir ara elime telefonu alıp, aklıma bir bıçak gibi saplanan numaraları tuşladım.
“Aradığınız aşk’a şu an ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz”
Nefret ediyordum bu kadından..Nasıl oluyor da sürekli sevdiğim insanla benim arama girip, konuşup konuşamayacağıma karar veriyordu. Üstüne üstlük, lütfen sonra deneyin, diyor. Ona ne..?..Kim bu kadın..? Bu durum onu ne ilgilendiriyor..?..!!!
-Pelincim, artık kapatıyoruz.
-Tamam Hakan abi, sen hesabı getir. Bir de, biralarımız henüz bitmedi, şişeleri de alabilir miyiz..?
-Ne demek, tabiki...
Funda’yla beraber elimizde bira şişeleri sahile indik. Dibimizde deniz, karşımızda İzmir..Şarkılar söyledik, ağladık, konuştuk. İtiraf.com sitesinin sahibi yanımızda olsaydı, hangi birini not edeceğini şaşırırdı..Bir sürü itirafın ortasında yüreğimizle kaldık..
-Çok kızgınım ona Pelin.
-Şair Kahraman Tazeoğlu bir şiirinde şöyle demiş, “ ağlamayacak kadar vazgeçeceğim senden../..öfkeme bile değmezmişsin diyeceğim..”..Gün gelecek, seni onca kıran insana ait bu kızgınlığınıda, sen kendine yakıştıramayacaksın belki..değmezmiş diyeceksin..
-Ne zaman diyeceğim bunu..?
-Belki çok uzun bir zaman sonra, belki de yarın..
Gecelerden bir geceydi..iki kadın yüreklerini döktü bütün çıplaklığıyla..İkisi de kasmadı kendini. Güçlü görünmekten sıkılmışlardı, yumruklarını sıkmaktan..Utanmadan, doya doya ağladılar ve konuştular..Dün akşam iki kadın, her şeye rağmen değişemeyeceklerine inandılar, İzmir körfezinden gökyüzüne sevdalarını uçurdular..Dün akşam iki kadın, ne olursa olsun, sevdaya kırılamadığını, kırılamayacağını itiraf etti. Dün akşam iki kadın, yüreklerini sessizce maviye bulayıp, gökyüzüne gönderdiler..
Acaba görmesi gerekenler, o yürekleri gökyüzünde gördü mü..?..
İkisi de hala bilmiyor..
Pelin Onay
Güzel bir hikayeyle masmavi bir güne merhaba dedim...
Ablam yüreğine sağlık...
Herkese GÜNAYDIN
Kankacım kahvaltıya bana gelir misin?
Simit var yanında da ayran...
Günaydınlar
ablacım ellerine sağlık
olur kankacım gelirim var mı istediğin birşey getireyim
kolay gelsin...
yok kankacım sen gel yeter...
çalış çalış nereye kadar
yoruldum biraz mola :)
günün talihlisi başkanım
evet başkanım çalış çalış nereye kadar
dışarıda adam kovalıyorum bahanesiyle şu güzel havalarda bir güzel geziyorsun
attın kendini dışarılara ohh
seni şimdi baharda çarpar bir daha görebilene aşk olsun :)
başkanım kısaca diyorum ki hadi seval ablam tatilde görünmüyor da ya sen neden uğramıyorsun mazeret istiyorum :)
sıra kimde
kardeş dizimizde "papatyam"
maçlar başladı bu hafta da 45dk yayınlanmış ben izlemedim duyurunun yalancısıyım
daha önce bir gün değişikliği olmuştu
şimdi bölümler kısalıyor
bu gidişat bana hiç yabancı gelmiyor
hadi hayırlısı olsun
başka başka kimde şimdi sıra :))
korkmayın korkmayın kimse de değil
yoruldum ya çeneye vurdu
yeter mi bu kadar dinlenme eylem hanııım
hadi hadi daha çok iş var
herkese merhabalar
eylemcim kalmışsın sitenin cinleriyle başbaşa.
maç kaç kaç..
he he..
Başkan için dediklerine katılıyorum canım.
Papatyam dizi içinde bu hafta ki reytinglere bakarlarsa anlarlar..
şampiyon klüp maçları dizi yiyen
olarak tarihe geçecek bu gidişte malum kanalda.
en son kankam pas vermişti ablacım
ve ben de kaleyle buluşturmuştum topu 2-0 :)
Maç deyince ablam galatasaray-fenerbahçe maçı ne zamandı?
ben o gün galatasaraylı olacağım :)
ama şöyle bir gerçek var herzaman gs-fb maçında fener yeniyor
bu gelenek bozulmadı bu seferde bozulmaz herhal :)
ben beşiktaşlıyım her iki tarafa da başarılar şimdiden
yemek üstü sohbette iyi oluyormuş :)
canım eylemcim sen maçı nerde seyretcektin.
ben baharın abisinin fenerbahçeli olduğunu sanıyordum..
Demek sen.
baha'ya rağmen
Kankana rağmen
Ablana rağmen.
Galatasarayı tutacaksın.
ve bir Beşiktaşlı olarak..
yazdık bunu bir yere..
he he.
Halbuki seni bütün sevenler..
hepimiz
Beşiktaşı tutarız
Galatasaray ile oynarken..
Sen Beşiktaşlısın diye..
he he..
hadi bakalım burdan yak.
Eylemciğim..
Simurg
Simurg, bir masal kuşudur.
Uzun boynunda beyaz bir halka bulunan, safran tüylü, güzel sesli, insana benzer kocaman bir kuş...
Kuşların sultanıdır.
Kaf dağının ardında yaşar.
Efsaneye göre, kuşlar sultanlarını bulmak üzere toplanıp yola çıkarlar bir gün..
Yol uzun, yolculuk zorludur.
“Aşk denizi”nden geçerler önce...
“Ayrılık vadisi”nden uçarlar...
“Hırs ovası”nı aşıp, “Kıskançlık gölü”ne saparlar...
Kuşların kimi aşk denizine dalar, kimi ayrılık vadisinde kopar sürüden...
Kimi hırslanıp düşer ovaya, kimi kıskanıp batar göle ...
Yolculuk bittiğinde, Kaf dağının ardına sadece 30 kuş varabilmiştir.
Sultanları Simurg’u bulamazlar orada...
Sonunda sırrı sözcükler çözer:
Farsça “Si” otuz demektir, ”murg” ise kuş...
“30 kuş” anlarlar ki, aradıkları sultan, kendileridir.
Ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.
Anonim Öyküler
Bir gün sahilde oturuyordum..
Yanıma yaklaşan birisi hayrola dedi
Bende dalganın sahile vurmasını bekliyorum dedim
O da sahile bakarak işte vuruyor dedi.
Bende sen her dalgayı benim mi sanıyorsun dedim
alıntı..
Muhabbet koyulaşmış,
hoşgeldin ablacığım...
kankama güzel cevap vermişsin, tüm sevenlerin fenerli olacak sen 6alatasarayı destekleyecen, hem de beşiktaşlı olarak...
var bi hesabı ama nedir çıkaramadım...
Merhabalar
Isi gücü olanlara kolay gelsin
olmayanlar bana takilsin, hayatini yasasin
kayacım sen nasıl aylak kaldın..
Senin ''AYLAK''a ilham perileri uğramıyormu?
ah ah körettiğin ya sen bu yeteneğini(yada bize öyle geliyor)..
nerede mizah dolu senoryalar yazan kardeşim benim..
neredeeee..
ah ah..
Ablam hic sorma
ufak-tefek, bölük-börcük biseyler yaziyorum arada ama düzenlemeye üseniyorum
Hayat telasesi beni ters köseye israrla yatirmaya calisiyor, ben de inat ettim egilmiyorum
bakalim nolacak
Keşke kendi ruhunu dinlendirme sırasında bu yeteneğine yönelsen.
Çünkü yazmak yazmayı getirir.
Ve mizah yoluyla anlatım en zor olandır.
dünyaya tersten bakmak kolay iş değil.
Keşke..
Kendine haksızlık etmesen..
o zaman söyle yapalim ablacim
gelecek sali icin herkes biseyler yazsin
hickimse körelmesin :)
kaya canım kardeşim bireysel olarak yaptığım bir tespiti kolektif bir yatırıma döndürdün ya he he
sen çok yaşa iyi mi?
zorlama yok..
bu gönül işi biliyorsun..
zamanı olan
içinden yazmak gelen herkes için..
Benim ne demek istediğimi anladın sen?
bizle paylaşmasan bile devam etmeni istiyorum canım kardeşim..
paylaşman ise bize bonus olur..
ben geldim
maç konusunda şöyle ablacım
ben de fenerli olursam maçın tadı çıkmaz ki :)
yoksa yok bir hesabım kankacım
peki ablam, en kisa zamanda bir bütünlük saglamaya calisirim :)
eylemcim diyorsun ki..
maksat seyrederken bir farklılık olsun..tüm amacın mağdur olana destek vermek açısından diyorsun..
fener yenilse tadından da yenmez diyorsun..(içses olarak satır arasında)
sen böyle diyorsun ya ..??
olsun canım kardeşim
biz tüm seni seven fenerliler olarak
mağdura verdğin bu destek için bile
seni daha da çok seviyoruz..
Arkadas yok mu sitede hic Galatasarayli yav
Konyasporlu olarak ben mi savunacam bu kadar Fenerliye inat olsun diye
Gelin kendi takiminizi savunun
hep ayni taraftan gelince tadi cikmiyor
ben aciktim, baska acikan varsa takilsin gelsin
ama ne var diye sormasin, ben de bilmiyorum. mutfaga girip bakacaz
Baktın mı ne varmış?
ona göre gelecem...
biliyorsun maksat birliktelik değil yemek yemek...
Afiyet olsun...
ohooo baktim yedim geldim
gec kaldin hem de beni tanimaysun
Olma Ne Olur!
Kimileri varmış, duymuştum;
Kalbi zayıf olurmuş.
En ufacık şeylere hayıf olurmuş.
Önce kırılır, sonra kırar,
İntikama kadayıf olurmuş.
Kalbinde olmayana yol bulurmuş.
İntikam için aşığı oynayanlardan,
Olma ne olur!
Kimileri de var, görmüştüm;
Gördüğü ilk ışığa yürürmüş.
Sokak lambasına giden bir böcek gibi,
Sonunu bilmeden, o anda parlak diye…
Sezilerine değil de,
Görebildiğine güvenip, kendini yakanlardan,
Olma ne olur!
Kimisi de var, görüyorum;
”Seviyorum, gerisi boş!” diyor,
Ne başkasını görüyor, ne dinliyor.
Anlamıyor!!!
Ya da anlamaya korkuyor!
İntikamla yöneldiği ışıkta kör oluyor.
”Seviyorum” desen, dünyanı versen ona,
Şiirler yazsan, şarkılar bestelesen…
Geceleri uyuyamasan,
Uyku yerine gözyaşı aksa gözlerinden,
Yine de ona beş dakika sohbet zor geliyor.
Sevdiğim için uzak duranlardan,
Olma ne olur!
N. Gökhan Aydın
1 Mayis tatil olmus
Hayirli olsun..
çok güzel bahar bayramızıda oldu..
eskiden tatildi zaten..
canım kalburabastı istedi..
yapmaya mutfağa gidiyorum ..
işte size de afiyet olsun
http://bp0.blogger.com/_
KrJqiLl6Ae4SCIaplUibrI/
AAAAAAAAAJY/04DI6xle2Ko/s1600-h/kalburabasti.jpg
bana kolay gelsin..
İyi akşamlar...
cümleten iyi aksamlar
yarin ola hayrola..
Herkese iyi akşamlar diliyorum...
Herkesin güzel bir güne uyanması dileğiyle
GÜNAYDIN
günaydınlar
güneş,kuş sesleri,güzel bir gün ama
felaket bir trafik
kahvaltı hazırlıyorum
gelmek isteyenler kapı açık buyrun bekliyorum
"Sen müziği çal"...
Sen müziği çal, ben dans ederim…
Diline düşen sözcüklerin tuşlara hükmüyle, ben de yerimi alırım.
Bir köşede bekleyen pabuçlarım, parlak kostümüm ve gülümsemem ile işte buradayım.
Hayat yolunun engebelerine karşı mırıldandığım, gizli sözcüklerimi kimseler duymasa da, ben sana eşlik ederim.
Ümit vaat eden tılsımlı cümleler zinciriyle hemen yanındayım.
Do ile ağlar, re ile gülerim belki;
ama sekiz ses güzeliyle sana refakat ederim…
Sen müziği çal, ben dans ederim…
Hüzünlü parçaların acılarından etkilenmez yüreğim.
Pistin salınan güzeli olur, arada göz kırpar yüreğini hafifletirim.
Acılar yaşansa da ışıltılı kostümümün pırıltıları gözlerime yansıdığında, saklarım çiğ düşen ağlamaklı bakışlarımı…
Sen müziği çal, ben dans ederim…
Makamına göre ayarlarım adımlarımı.
Beraber başlanan bu oyunda, en büyük yardımcın olarak, gösteriyi sunuma hazırlarım seninle.
Ara nağmelerde, hafifçe anılsa da eskiler, taksimler de can bulur yüreğim. Gülerim…
Sen müziği çal, ben dans ederim…
Notalarınla tasvir ederken sevdamızı, pistin her köşesinde dans eder, baharın olur, çiçekler açarım.
Her bakışını anında yakalar, rakkaseye yakışan arz-ı endam ile yansıyarak geri dönerim sana ve savrulan eteklerimle, gam-ı uzak ederim…
Sen müziği çal, ben dans ederim…
Hüzzam makamlarının burukluğunu yaşatma yüreğine, rast makamının doğruluğunda, ara taksimlerle süzüldüğün anda hicazkâr makamına, zarafetimle göz doldurur, seni gülümsetirim…
Sen müziği çal, ben dans ederim…
Nağmelerin ipeksi akışkanlığında, bu yolculukta senin ezgilerinle süzülür, ağır-aksak yekinmelerle hep yanı başında olurum.
Sen yeter ki nefesinle ve dokunuşla hayat ver notalara...
ve sen müziği çal, ben bizim için dans ederim.
Gülnaz Hasköy
AB-I HAYAT DANSI
Kırmızılar içinde elma şekeri gibi bir kadın...
Rüzgarın egzotik notaları arasında süzülüyor yavaşça...
Özgürlük sırılsıklam aşık kadına...
Kadın sırılsıklam aşık aşka ve dansa...
Dansın koynunda her kıvrılışında meltemler estiriyordu usulca...
Pembe düşler vuruyordu dudağının kenarında ki gülüşlere...
Parmak uçlarından yakamozlar saçılıyordu her yana...
Aşk sıkı sıkıya sarılmıştı kırmızılı kadına,kadın dansa...
Eteklerini her savuruşunda yıllanmış şarap gibi güzelleşiyordu...
Akmıyordu kirpiğinde ki rimel ve yüzünde ki boyalar...
Tokası savruluyordu özgürlüğün saçlarına...
Saçları rüzgarı dinden imandan edecek gibi
dağılıyordu boynuna...
Işıldıyordu kadın,figürleri her kotarışında...
Omuzlarından ince bir şal gibi akıyordu zaman...
Mutluydu kadın...
Hayatın hüzünlü gölgelerinden sıyrılmıştı benliği...
Derin uykulara dalınınca görülebilecek bir rüya gibiydi...
Ab-ı hayat çeşmesinden içmişti kana kana...
Ölmeyecekti asla...
Ölümsüzlük yakışırdı ona ve dans tabii ki...
Bir seremoni tadında...
Alıntı
Hayirli Cumalar
Kolay gelsin..
teşekkür ederiz Kaya bey size de kolay gelsin...
cok resmisiniz Eylem hanim hayirdir?
canlar merhabalar
hepinize iyi hafta sonu geçirmenizi olmasını diliyorum.
sevgiyle kalın.
artık böyle Kaya bey ,
no name bey yok olmadı
kanka bey :)
sende sevgiyle kal ablacım
BÖCEKLE KIRÇİÇEĞİNİN SEVDASI
Bir böcek sevdi bir kır çiçeğini...
Uzun zaman uçmadı dalından.
Kırçiçeğide almıştı aynı hazzı bu aşktan.
Dedi ki, "beni de götür kanatlarında"
Böcek; "Koparsan yarına çıkamazsın."dedi...
Dedi. Ama ayrılmakta istemedi.
Bir günlük ömrü,
Kana kana yaşamalıydı kırçiçeği
Razıydı bir günlük ömre...
"Kopar beni" dedi.
"Bir gün de kalsa ömrüm"
"Seninle olayım, seninle solayım"
Çiğdem SEZEN
iyi günler,
iyi akşamlar
Kaya sabaha kısmetse kahvaltıya sendeyiz
çok geç kalma aç bırakma bizi :)
kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın...
Sabah icin biraz bekliceksiniz o zaman saat farki var ben napiyim :)
iyi aksamlar
Günaydın Dünya...
Kardeşim Günaydın, sabah oldu saat farkı diye iki saattir de bekliyorum.
Kahvaltı hazır mı?
Ben geldim kapıyı açar mısın...
Kankam geldiğinde sofra hazır olmalı yoksa dilinden kurtulamazsın ona göre...
Kardeşim,
Açsana yaa...
Evdesin biliyorum numara yapma, tee Almanyalara geldik, kapıda kaldık...
Ne ağır uykun varmış, hem misafir çağır hem kapıyı açma...
Neyse 5 dakka daha bekler giderim, sonra...
Sonra ne olacak bütün bilboardlarda reklamın çıkar...
Günaydın
ben geldim
hani kahvaltı :)
ne daha hazır değil mi o oo
öleceğim açlıktan
ben anlamam saat farkı falan
bak kankamda kapıda kalmış bir saattir cık cık cık...
kolay gelsin...
Kankacım hoşgeldin-de yeter kapıda beklediğimiz.
Gel biz vatana dönelim...
diyordum ki içeriden sesler gelmeye başladı dur bakalım...
Yav rüyanizda kahvalti mi gördünüz siz kankalar
Geldim simdi iki dk ya hazir ve naziriz kahvalti ve ben
Yalniz gelirken firina ugradim accik beklemek gerekiyomus
Ben iki dk firina gidecem, size cesitleri söyliyim
- Cekirdekli ekmek
- Üzümlü ekmek
- Susamli ekmek
- Siyah ekmek
- Baguet
- Brötchen (ekmekcik gibi bisey kendisi, tavsiye ederim sicak sicak iyi gider)
ve bilimum cesit
yav bu almanlar garip insanlar, binbir cesit ekmek yapiyolar, ama yemiyolar..
yok canım ne rüyası
Kaya da kahvaltı yapacağız diye akşam yemeği bile yemedik
e aç olunca günün ilk ışıklarıyla açtık gözümüzü geldik
söyle fırıncıya çabuk çıkarsın ekmeği, simiti vs
fırınını seviyorsa çabuk olsun
evet ne hazırladın bakayım
ekmeklerin de hepsi güzel,
ne yapsak bilmem ki...
sen brötchen al kardeşim en iyisi o...
yalniz rica edecem, sosyetik kurallari bi kenara birakalim. mesela kekikli, pul biberli, limonlu, zeytinyagli güzelim zeytin tabagina ekmek banmadan yemenin ne anlami var..
de hadi yumulun
yalniz Türk kahvemiz müessesemizde mevcut degildir, haberiniz ola..
isteyen olursa makine kahvesi var
ama Eylem derse ki "yok canim burda ben varken size makine kahvesi icirir miyim" o baska :)
Maydanoz yok mu?
ben onu unuttum yaa
ama karsida bi Türk lokantasi var, orda kesin vardir, gitmisken dere otu da sorayim mi, peyaz peynirle hos oluyo
adam bana topraaam diyo, süper :)
ben kendime bir nane limon yapayım
bahar çarptıda
size de kahvenizi hazırlarım
http://www.htspor.com/spor-haber/139966-Ezeli-rekabetten-ilginc-notlar.aspx
vakti olan varsa okusun :)
herkese merhabalar..
canlar İstanbul da olacağım hafta sonu bu yüzden sizlere şimdiden iyi tatiller diliyorum.
görüşmek üzere..
sevgiyle kalın..
iyi tatiller ablacım
güle güle git güle güle gel
Kayacım kahvaltı için çok teşekkürler
ellerine sağlık
yazıyıda açtım ama uzun bir tarihçe var şöyle bir bakınıp çıktım teşekkürler
Ablam iyi tatiller
Keyfini cikar
ne demek Eylemcim aramizda bi kahvaltinin lafi mi olur, aksama da sana geliriz ödesiriz
tabi ki kayacım
ama evde bulamazsanız karışmam :)
iyi tatiller
kendinize iyi bakın ...
http://galeri.internethaber.com/gallery.php?id=3539
önemli olan boy degil :)
http://www.youtube.com/watch?v=01n1S9b7QUE
melek bir yandan, seytan bir yandan...
Kardeşim kahvaltıyı biraz fazla kaçırıp uyuyakalmışım...
keşke uyarsaydın yaa, akşam olmuş.
sabah beri uyumaktan şişmişim.
artık bu gece sabaha kadar otururuz...
ne kahvaltıydı ama...
uyandirmaya kiyamadik
kankan da seni sordu, yok dedim :)
pazartesiye bakacaz artik
Hayirli aksamlar
İyi sabahlar ve de iyi pazarlar...
güzel bir gün olur inşallah...
Maşallah kankalarımız da ne güzel tatil yapıyorlar Şimdiden özledik...
günaydınlar
iyi pazarlar
kankacım sen pazar günleri kiminle kahvaltı yapıyorsun
kardeşinde gelmemiş daha
böyle tek başına
ben de yanlız kalmasın kankam diye geldim :)
tabi sen çalışıyorsun
iyi çalışmalar sana
iyi pazarlar
iyi tatiller
güzel akşamlar diliyorum...
kısmetse sabaha devam ederiz suskunluğumuza...
hayirli aksamlar
Yeni bir hafta, yine bir pazartesi yeni bir pazartesi...
Güzel bir gün dileğiyle GÜNAYDIN
Erken geldim, kahvaltı benden, beklerim...
Günaydınlar
güzel bir gün,güzel bir hafta olsun
kolay gelsin...
Kankacım günaydın
kahvaltı mı dedin hemen geliyorum...
kahvaltı için teşekkürler kankacım
ellerine sağlık
ben mutfağı topladım
herşey sağlam bu sefer korkma :)
Seval abla kaç gündü senin bu tatil
bana bir kaç aydır yoksun gibi geliyor gel artık özledik
Mavigün ablamda İstanbullardaydı henüz göremedik kendisini
başkan için artık birşey diyemiyorum
başkanım büro dışı gezileriniz bittiyse uğrayın arada sizde özleniyorsunuz
Eveet ben ,in ve cin top oynuyoruz site de demek :)
top deyince akşam ki maç ne olmuş öyle son dakikalar
her iki takımada yakışmamış
kötü olmuş gerçekten
canlar merhaba..
tüm
BBO ailesi hepiniz iyisinizdir inşallah..
Eylemciğim sen nasılsın kardeşim..
Kusura bakma bu sıralar seni sitenin cinlerinle bıraktık ..
Kankan hem sezonu açtı hemde Bahçesinde ki güllerle başı dertte..İşe aldığı bahçıvan ise hep düşünüyormuş..
kaya kardeşin hali malum ..
Seval ablan tatil dönüşü bence şu anda tatilde ki tüm dinlenmesinin acısını çıkarıyordur.
Ben ise İstanbul dan geldim ama
PC işgal altında idi.Ancak şimdi bir boş kaldı bende size bir CE -E demek için vaktim oldu.
Not: Derby maçı için ise tek bir kelime var..
her iki takımada Yakışmadı.
merhaba dostlar..
merhaba dünya....
merhaba küçük yeşil marslılar...
umarım keyifler yerindedir.
umarım neşe artarak devam ediyordur.
hazır gelip pc başına oturmuşken bir selam vereyim istedim dostlara..
Başkanım hoşgeldin.
İstanbul fatihi hoşgeldin.
gezip gördüğün senin olsun neler yedin içtin anlatmanı bekliyoruz...
Kankacım,
inler ve cinlerle maçın nasıl geçti,
umarım akşamki maçı örnek alarak cinlerin ağzını burnunu dağıtmamışındır...
Hoşgeldin BAŞKANIM..
SİTE DE BU GÜN MAÇ VAR...
BBO STADI.
FORMA RENGİ: TURKUAZ MAVİSİ /BEYAZ.
MAÇ GÜNÜ: PAZARTESİ 13/04/2009
MAÇ SAATİ: HER ZAMAN.
BBO OYUNCULARI: EYLEM,MAVİGÜN.
RAKİP TAKIM: İNLER VE CİNLER
FORMA RANGİ: GÖRÜNMEZ.
OYUNCULAR: GÖRÜNMEZLER..
HAKEM: BAŞKAN.
Merhabalar
Hosgeldin baskanim
Ablama katiliyorum, derby felaketti
iki takımın tartaftarları stada gelmeye başladı..
DOSTLUK KAZANSIN
Sevgi, İlim, Gül Bahçesi..
Eski Yunan'da Liman meyhaneleri varmış, oralarda toprak kadehler ile içki içilirmiş. Birbirini çok seven, çok tanıyan, tanıdığı ve anladığı için çok da sayan, iki dost; birbirinden uzak düşecekleri bir ayrılık gecesinde, meyhanede buluşur, içkilerini içer, sohbet eder.... Amma, ayrılmadan önce, kadehlerini kırarlar imiş. İki dost'tan her birisi; kırdığı kendi kadehinden bir parçayı alıkoyar, diğer parçasını arkadaşına verir imiş. İşte bu kadeh parçasına, bu kadeh yarısına: SYMBOLON denir imiş. Symbolon kelimesi; çok sonraları, SEMBOL halini almış. Yıllar ve yıllar sonra, o iki dost bir daha buluşabilirler ise, ellerindeki yarım kadehleri birleştirir, birleştirerek de dostluklarını, dostluklarındaki tüm duyguları ve tüm bilgileri yeniden yaşarlar imiş.
Tanrı'nın Ezel Sofrasında YARATAN ile YARATILAN o iki ezeli dost'tan İNSAN suretinde olanı: Ebed Yolculuğuna çıktıkda elinde yarım kadeh ile...... O yarım kadeh'in hatırlattığı Tanrı Cevherlerini sunmak, sunarak anlatmak, anlatarak yaşamak için hizmetlenmiş.
O zamandan beri, Kaal-i Balîden beri, İnsan; Tanrı Meclisi' nin bilgilerini ve duygularını taşıyan bir Symbolon olarak Tam Kadeh olabilmenin özlem yolculuğunu sürüp gider olmuş....
Bir gezgin'in anlattığına göre "günün birinde, yolu, güzel mi güzel bir bahçe' ye varmış. O bahçede yalnız GÜL yetişiyormuş. Birbirinden latif kokulu, rengarenk, birbirinden narin ve zarif güller, güller, ve güller.... O güller kadar güzel, o güller kadar narin ve latif bir hanım; kapı önünde duruyormuş. Gezgin dostumuz , o güzel hatun'a hayranlık ve saygı ile yaklaşıp kendisini takdim etmiş ve hatundan adını bağışlamasını dilemiş. Hanım'ın cevabı:
- Bana SEVGİ derler olmuş. Ve böylece konuşmaya başlamışlar.
- Sevgi hatun burada yalnız mı oturuyorsunuz?
- Hayır, eşimle beraber oturuyoruz. Eşime İLİM derler. Şu anda o, bahçenin içinde çalışıyor. Bıkmaz yorulmaz bir insandır. Bahçeyi dolaşmama izin var mı?
- Hay hay.. Ayakkabılarınızı lütfen çıkarın da SAYGI dediğimiz şu mesleri giyiverin olur mu?.
Onlar böyle konuşup dururken hanımın beyi çıkagelmiş. Tanışma ve selamlaşmadan sonra, bahçeyi beraberce dolaşmaya başlamışlar. SEVGİ önde İLİM ve Gezgin arkada, yürüyorlarmış.
Her bir gül'ün ismi varmış. Sabır, Hoşgörü, Samimiyet, Adalet, Kanaat, Tevekkül, Mutluluk, Şefkat, Merhamet, Tevazu, Akıl, Hikmet, İrade, Kudret, vb..vb...
Bu kadar çeşitte ve bu kadar yoğunlukta güzellik bu kadar bakım ve özen, böylesine bir düzen karşısında heyecandan heyecana , hayretten hayrete uçuşan Gezgin dostumuz; Bahçıvan İLİM efendiye sormuş;
- Siz hangi gülün hangi isimde olduğunu bazen karıştırmıyor musunuz?
- Bazen şaşırdığım oluyorsa da, eşim Sevgi hemen yardımıma koşuyor. Bana doğru ismi hatırlatıyor. Sağolsun..
Gezginimiz bir şey daha sormuş, demiş ki:
- Güllerin erip yetiştiği şu toprak, bana, bambaşka göründü. Bu toprağın gerçekten bir özelliği var mı?
- Özelliği olup olmadığını bilmiyorum. Zira biz; ezel'den beri bu toprak ile çalışıyoruz. Bu toprağı bize Vefa isminde bir dostumuz getirir. Vefa dostumuzun dediğine göre, örneğin; Merhametli bir insan göçünce, ondan oluşan toprağı alıp bize getirir, biz de o toprağı Merhamet gülünün altına serpiveririz. Veya Şefkatli bir insan göçünce, ondan oluşan toprağı bize getirir, biz de o toprağı Şefkat gülünün altına serpiveririz. Ve... bu böylece sürüp gider.
Allahım, öylesine TOPRAK olabilenlerden razı olsun. Bir aralık Gezgin, Adalet gülünün ihtişamı karşısında öyle bir vecde girmiştir ki o gülü tutmak- ellemek istemiş. Derhal ama nezaketle mani olmuşlar ve demişler ki:
- Kokusu koklanabilir, manzarası, teni - dokusu yaprağı seyredilebilir. Ama ellemek yasaktır. Zira, koku - manzara - doku; gül'ün SIFATLARIdır. Sıfatlar ise SANAdır. Senin içindir. Lakin Gül'ün KENDİSİ; ZÂTtır. Zât ise, O dur.
Gezginimiz pek anlamamış fakat itiraz da etmemiş. Gezginimizin aklına birdenbire, bir soru daha gelmiş. demiş ki:
- Bu güller arasında aşı yapılıyor mu?
- Elbette.. Örneğin; Hayal Gülüne Gerçek'i aşıladık. ÜMİT gülü oluştu. İman gülüne Tevekkül Gülü'nü aşıladık da SABIR gülü oluştu.
- İman Gülüne Hikmet Gülü'nü aşıladık da TESLİMİYET Gül'ü oluştu. İman gülüne Akıl'ı aşıladık da İRADE gülü oluştu. Bu aşıları sürekli yapmak tekrarlamak mecburiyetinde bulunuyoruz. Örneğin; o muhteşem Adalet gülüne Kudret gülünü sıkça aşılamazsak, Adalet hemen sararıp soluyor. Halsiz ve mecalsiz kalıyor. Veya Kudret gülüne Adalet gülü'nü sıkça aşılamazsak Kudret gülünün toprağında hemen haksızlık ve zulüm böcekleri üreyiveriyor.
- Bu aşıları siz mi yapıyorsunuz, İLİM efendi??
- Çelikleri ben hazırlıyorum ama aşıyı koyup kovuşturan eşim Sevgi'dir.
O İlham kalemini eline alır, aşılanacak varlığın Akıl perdesini yumuşak yumuşak aralar, böylece o varlığın Gönül'üne ulaşır, oraya aşı çeliğini bir güzel yerleştirir. Sonra da oluşan BÜTÜN'ü Kader sicimi ile tatlı tatlı sarar. Bütün bu işleri, bu aşamaları her seferinde aynı dolgun zevk, aynı dölleme- doğuş heyecanı içinde seyrederim. Sanki o anda Allahım yanımızda- yanıbaşımızdaymış gibi.. Yanımızda, razı ve memnun gülümsüyormuş gibi...
- Öylesine konukseversiniz ki.. Bıktırma korkusuna düşmeden habire soruyorum: Tercih ettiğiniz güller var mı?
- Aslında, cidden yok. Lakin eşim Sevgi; Hoşgörü için, O benim BEŞDUYUMdur der. Samimiyet için, O benim AHLÂKIMdır der. Tevazu için, O benim EDEBİMdir der. Ama Ümit' e fazlaca düşkün galiba.... Zira Ümit benim KANIMdır der durur...
Birkaçgün sonra Gezginimiz bir kasabaya varmış. Bir kahvehaneye girmiş. Burası günün her saatinde tenha imiş. Kuytu bir köşede bir kişi oturuyor ve çay içiyormuş. Önündeki sehpanın üzerinde bir kırık kadeh bulunuyormuş. Gezginimiz, yarenlik için bu zata yaklaşmış, yanına oturmuş, kendisini takdim etmiş, adını bağışlamasını dilemiş. O zat demiş ki...
- Bana ADEM derler.. Herhalde soracaksın, ben önceden deyivereyim. Bu kırık kadeh bana Ezel Hâtırası'dır.
Gezginimiz Adem'e başından geçenleri, Gül Bahçesini, iki soylu bahçıvanı, konuşmaları anlatmış, anlatmış da bitirememiş. Adem dinlemiş, dinlemiş.... Bu sefer o konuşmaya başlamış:
- O bahçeye "İnsanlığın Kemal Bahçesi" derler. O bahçenin iki yüce hizmetlisinden başka, bir de bekçisi vardır. Seni görmüştür ya, sana görünmek istememiş olsa gerek. O bahçenin bekçisine FELSEFE derler. O bekçinin elinden hiç eksik etmediği bir de asası vardır. O asa'ya SENTEZ diyorlar. Ayıklayıp ayıklayıp, ayıkladıktan sonra da düzenleme anlamında anlattıklarına göre, kendisi de, -ismi de-, asası da hoş olan bu bekçi hiç kızmaz, hiç kınamaz, hiç suçlamaz, hiç yargıya varmaz imiş. Sevmekten ve öğrenmekten usanmaz, hep dikkatli ama ve hele daima açık dururmuş. İnsanların Tez - Antitez dedikleri, o gürültülü patırtılı, o hırçın ve sabırsız, o iddialı ve iddiacı arayışları ve yönelişleri bu cennet bahçesine yaklaştı mı, bekçi Sentez asasını Sevecen bir vakar ile hayli mahçup bir tevazu ile sallar, sallar ve bütün o mücadele yavaş yavaş duruluverirmiş. Duruluverirmiş ya.... Felsefeye de yeni bir olgunluk, yeni bir güzellik, yorgun bir huzur erişirmiş.
- Adem kardeş, bu bekçi hiç yorulmaz, hiç uyumaz mı imiş ? Bu mümkün mü?
- Haklısın dostum, haklısın ya... Bazı zamanlarda, seher vakti, insanlığın bir yeni günü ışırken FİLOZOF denilen bir fakir çıkagelir, bekçiye birşeyler verirmiş. Denildiğine göre Filozof, Sevap'tan NİMET, Hata'dan İBRET devşirmesini pek bilirmiş. Kaldı ki bahçenin o iki mübarek hizmetlisi bu sadık ve cesur bekçiyi hiç mi hiç boş komazlarmış.
- Adem kardeş bu kadehi kim kırdı?
- Ben kırmadım, O kırdı. Bu kadeh O'nundur. Benimki de O'nda. Ezel'de, MUHABBET Meclisinde.
- Âdem kardeş uğur'un nereye?
- Kendime, Kendim'de EBED' e, Kendi ÖZÜMde, kadehin diğer yarısında VUSLAT'a TAMLIĞA, VAHDET'e
- Yolun açık himmetin muvaffak olsun Kardeşim...
- Ey gezgin, sen de benimle beraber gelsene...
DİNİ YİRMİ KURUŞA SATMAYANLAR
Londra'daki caminin yeni imamı şehre gitmek için hep aynı otobüse biniyor ve çoğu zaman aynı şoföre rastlıyormuş.
Bir gün, bilet alırken şoför yanlışlıkla 20 "kuruş" fazla vermiş. İmam yanlışlığı oturunca, parasını sayınca fark etmiş. Kendi kendine düşünmüş "20 kuruşu geri versem mi şoföre?"... Ama içinden bir ses diyormuş ki "çok küçük bir para ve şoförün zaten umurunda da değil. Otobüs şirketine 20 kuruş ne fark eder?. Bu parayı Allahtan gelen bir hediye gibi... düşünebilirim"
İneceği durağa gelince, imam kalkmış ve fikrini değiştirmiş, inmeden önce şoförün yanına gitmiş, 20 kuruşu geri vermiş ve demiş ki : "paranın üstünü fazla verdiniz."
Şoför gülümsemiş ve demiş ki : "Siz camiinin yeni imamısınız değil mi? Aslında uzun zamandır sizi ziyaret etmek istiyordum caminizde, İslam’ı öğrenmek için ve bilerek size fazla para verdim nasıl tepki vereceğinizi görmek istedim."
İmam inerken nerdeyse bacaklarını hissetmiyormuş, yere yığılacakmışcasına bir direğe tutunmuş ve kendine gelmeye çalışmış, gözlerinden yaşlar dökülerek gökyüzüne bakmış ve demiş ki:
"Allah’ım az daha İslam’ı 20 kuruşa satıyordum!"
İlknur Pelesen
hoşbuldum dostlar
hehehe
hadi bakalım maç centilmence geçsin diyelim...
ama inlerle cinleri bilirim ben, işleri güçleri hile yapmaktır..
ama hakem ben olunca yemezler tabi :))
İNSANIN ÖMRÜ EZAN İLE NAMAZ ARASI
Torun, pamuk gibi bembeyaz sakallı, nur yüzlü dedesine merakla sorar:
Dedeciğim! Bir insanın ömrü ne kadar olur?'
Dede tatlı bir gülücükle: 'Ezanla namaz arası kadar yavrucuğum.' deyince Torun: Nasıl yani, ömür bu kadar kısa mı?' der.
Dede: 'Evet yavrum. ömür, Namazsız Ezanla, Ezansız Namaz arası kadardır.' diye cevap verir.
Torun yeniden sorar: 'Namazsız ezan ve ezansız namaz sözlerinden ne kastettiğini anlamadım dedeciğim. Bu ne demek açıklar mısın?'
Dede şefkatle ellerinden tuttuğu torununa:
'Bak yavrum, geçenlerde komşumuzun çocuğu doğdu.
O çocuğun kulağına ezan okundu değil mi?
İşte o ezanın namazı kılındı mı? Kılınmadı. O ezan 'Namazsız Ezan'dı.
İnsan öldüğü zaman kılınan cenaze namazının da ezanı yoktur.
O da 'Ezansız Namaz'dır.
Aslında o namazın ezanı insan doğunca okunmuştu kulağına. '
Bak ey insan! Doğdun, ama öleceksin, ömür çabuk biter, hayatını iyi değerlendir. Boşa vakit harcama!' ikazını yapıyordu o ezan.
İşte yavrum ÖMÜR, EZANLA NAMAZ ARASI KADARDIR.
İlknur Pelesen
Bir erkek gidince;
Kentin tüm yolları çökmüş,
Dağları yan yatmış gibi olur.
Bir erkek gidince,
Raflarda kalır dizi dizi kitaplar,
çekmecede dosyalanmış evraklar,
ödenmiş senet koçanları, su, elektrik faturaları, banka dekontları,
maaş ekstreleri, taksit tarihleri, kalın bir defter içinde doğum günleri,
baş başa çekilmiş gülen resimler,
telefonlar, görüşme günleri, araba anahtarı, cep telefonu, dizüstü bilgisayar,
Boynunu büker kalır.
Bir erkek gidince;
Susar dış kapının gürültüsü,
Kahvaltı için ekmek almaya, gazete getirmeye giden olmaz.
'Gelince ne gerekli?' diye telefon eden,
'Hazırlan, akşam gidiyoruz' diyen,
'Boyunbağım nerede?'
'çoraplarım yıkanmamış mı?',
'Hani beyaz gömleğim?',
'Anahtarımı unuttum!',
'Sahi, saatim evde mi kalmış!'
'Evlenme yıldönümümüz dün müydü?' Sesleri eksilir..
Bir erkek gidince;
Ev kapanmaz ama ışıkları söner, karanlığa gömülür..
Bir erkek gidince bir evden;
Bir dede,
bir baba,
bir oğul,
bir ağabey,
bir dayı,
bir amca,
bir kuzen,
bir yeğen,
bir torun,
bir delikanlı,
bir sevgili,
bir yiğit,
bir savaşçı,
bir barışsever,
göklerden bir kartal,
ormandan bir aslan,
bir günün aydınlık kısmı,
beynin yarısı,
mevsimlerden yaz olanı,
kolun iş göreni,
ayağın adım atanı kesilir.
Kısacası;
bir erkek gidince yatağın yarısı buz kesilir..
---
KADINLAR gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar.
Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde "yetim-öksüz" kalan çok olur:
Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler...
Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.
Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.
Sık sık boynunu büker "sarıkız".
O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz krom hac tasının.
Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz.
Bir kadın gittiğinde...
Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci...
Bir anne gider...
Bir dost...
Bir arkadaş...
Bir sevgili...
Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde.
"Güzin Abla gitti..." dediklerinde, kaç kişinin gittiğini ve arkasında kalan "yetimlerini" düşündüm.
O benim dostumdu.
Dün Feyza'yı arayıp başsağlığı diledim.
O canımın sıkıldığı gün telefonda "Sana gelen bana gelsin" diyen sesini hiç unutmamıştım.
Yine ıslandı göz pınarlarım, ben dahi yetim kaldım.
Sözcükler yetim kaldı.
Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır.
Kapı eşiğindeki "Dikkat et..." duyulmaz, annesi gitmiştir "geç kalma"nın.
Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.
Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında. Ve bir kadın gittiğinde pek çok "yetim" bırakmıştır arkasında.
Bekir Coşkun
eveet Ablam gelmiş belli oluyor :)
hoşgeldin ablacım
hoşgeldin başkanım sizi görmek ne güzel
ablacım kankam demiş cevap vermemişsin ne yedin ne içtin
neler yaptın anlat bakalım
kankacım ben yaparmıyım öyle ağız burun kırma işleri cık cık cık...:)
beni yedeğe alsanız biraz sabah beri oynuyorum
felaket öksürüyorum zaten biraz dinleneyim...
ailemizin küçük ferdi arada kaynamışsın seni görmemişim bir an
sen de hoşgeldin
ablana katılıyorsun bana katılmıyorsun yani derby konusunda
cık cık cık :)
MAÇA BAĞLANIYORUZ..
bbo takımı taraftar desteği ile kontra ataklarlarla inle ve cinler takımını güçsüz bırkmışlardır.
BBO takımı takımı hep bir ağızdan şarkılarlarla
takımına desteği sürdürmektedirler..
http://www.youtube.com/watch?v=Uyf6wdHF2X8
taraftarlar eleele tutuşmuşlar..
hep birlikte şarkı söylüyolar..
stad dostluk ile çınlamaktadır.
inle ve cinler kendi yarı sahasından dışarı çıkamamaktadırlar..
tekrar bağlana kadar hoşçakalın..
Sevgiye Yer Kalmadı Prof. Erdal Atabek
Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardır.
Bu sevgiydi ve sevgiye her zaman yer bulunurdu.
Nicedir hayatımızda sevgiye yer bulamadığımızı düşündüm.
Bir Polanya filminde Nazi dönemi anlatılıyordu.
Nazi komutanı güzel bir evi komutanlık merkezi yapmıştı.
Evin güzel sahibesi üst kata çıkmıştı ve az görünüyordu.
Komutan bu kadına âşık olduğunu anladı
ve aralarında şöyle bir konuşma geçti:
- Madam, aşkımız beni zayıf düşürüyor.
- Hayır komutan, sevginiz sizi insan yapıyor.
İnsan ruhu da doğanın bir parçasıdır ve doğa gibi boşluk kabul etmez.
İçinde sevgiyi barındıramayan insan nefretle dolar ve insanlıktan uzaklaşır.
Nefret etmeden birine kötülük yapamazsınız.
Nefret etmeden birini öldüremezsiniz.
Nefreti içinde barındırmak isteyen insan önce kendisinden nefret etmek zorundadır.
İçinde nefreti yaşatan insan yüreğindeki sevgiyi kovmuştur.
Artık onu bulması çok zordur ve bunun ağır bedelini ödeyecektir.
Sevgisizlik ağır bir yüktür ve insan bundan kurtulmak için
çok kötü şeyler yapar.
Acımak sevgi değildir,
üstünlüğün kabulüdür.
Hoşgörü sevgi değildir
istemediğine katlanmaktır.
Bağımlılık sevgi değildir,
gereksinmenin karşılanmasıdır.
Sevgi, değer vermesini bilmektir.
Sevgi, yaşama hakkını kabul etmektir.
Sevgi, varolmaktan kıvanç duymaktır.
Sevgi, birlikte olmaktan sevinç duymaktır.
Sevgi, eşitliğin duyumsanmasıdır.
Sevgi, bütün yapay ayrımların hayattan çıkarılmasıdır.
Sevgi, bilinçtir.
Sevgi, insan olmaktır.
Sevgiyi hayatımızdan kovduk
ve yerine parayı koyduk.
Para için yaşıyoruz,
para için eğitim görüyoruz,
para için meslek ediniyoruz,
para için çalışıyoruz,
para için birbirimizi çiğniyoruz,
para için birbirimizi
aldatıyoruz,
para için savaşıyoruz.
Sevgiyi hayatımızdan kovduk
ve yerine üstün olmayı koyduk.
Sevgiyi hayatımızdan kovduk
ve nefreti içimize çağırdık.
Birbirimizden nefret ediyoruz
nefretle yaşıyoruz,
nefretle çalışıyoruz,
nefretle dövüşüyoruz,
nefretle öldürüyoruz.
Sevginiz olmadıktan sonra daha
çok paranız olsa,
daha üstün olsanız,
daha çok toprağınız,
eviniz arabanız, malınız olsa
ne olur?
Yaşamınızda Sevgi yoksa
hiçbir şeyiniz yok demektir.
Yaşamınız yavan ve anlamsızdır..
Belki de yeniden öğrenmemiz
gereken budur.
Prof. Erdal Atabek
Eylem sen Besitasli degil misin?
Sana yaradi bu mac zaten :)
Hem ben sana da katiliyorum
Yalniz, sayin mac spikeri, rakibi göremiyoruz, federasyon bi el atsa duruma
Ablacim ellerine saglik, bu sevgi üzerine yazilmis yazi gercekten süper
tesekkürler
dostluk deyince ablam
okumuşsunuzdur sizde polislerle öğrenciler dostluk maçı yapmışlar 4yaralı
bu mudur spor???
Kayacım zaten kavgayı ben çıkardım maçta da görünmüyorum orada :)
Eylem maca güvenlik gücleri girmis desene (tam anlamiyla)..
Ben girmedim...
dogru
demek tam anlamiyla degilmis
özür dilerim :)
canlar..
ben hafta sonu istanbulu adaları karşısına alan bir balkonda..
nazlı nazlı geçen vapurların düdük sesleri eşliğinde denizin güneş ışıklarıyla gelin gibi bize neşe içinde güneşin ışıklarını yansıtmasını seyrederek yapılan dost sohbettindeydim..
istanbul'u eşliğinde yediklerimde ben de kalsın artık..
akşamında ise Ankara'da bir baha 'nın çarpması sonucunda ağır yaralanan yeğenimin kınasında elime kına yakarak vur patlasın kızlar oynasın durumundaydım..
Eylemcim nisanın 25 inde yeğenimin düğünü var Ankara da..
yani bu..
Ankara 'daki şu kardeşlerimi çarpan Baha 'ları teftişteyim ...
Demek
Dost Biriktirmek
Dostluk nedir? Herhalde bir gösteriş, birine, aynı cinse, kadınsan erkeğe erkeksen kadına karşı kendini beğendirme çabası, bir moda, bir gelgeç ruh hali değil...
Sempati..
İlgi..
Bağlılık..
Yüceltme..
Taçlandırma...
Sorumluluk duyma..
Yürekten algılama..
Bakışlarla anlaşma..
Ses tonuyla destek verme..
Kesintisiz ilişki..
Kayıp olmaz, yitmez.
Yoktan var olmaz bir duygu.
Bunların hepsi biraraya gelip, zaman içinde gıdım gıdım birikerek dostluğun çimentosunu oluşturuyor.
Gazetelerde okuyoruz. TV'lerde seyrediyoruz. Sağda solda konuşmalarda adı geçiyor: Güzel yemek yeme dostu... Edebiyat dostu... Türk Sanat Müziği dostu... Çocukların dostu... Halkın dostu...
Dostluklar nasıl oluşuyor?
Unuttuk..
Bu hızlı kent hayatı dostluk duygusunu aklımızdan aldı... Yüreğimizden çaldı.
Nasrettin Hoca bir Cuma günü camide cemaate namaz kıldırmak üzere ezan okunsun diye bekliyormuş. Bir adam gelmiş.
"Hocam" demiş! "Eşeğimi yitirdim..."
Hoca da adama;" Şu namazı kıldıralım, senin eşeğin çaresine bakarız" demiş.
Hoca namazı kıldırmış, vaazini vermiş ve cemaate dönmüş:
"Içinizde hiçbir dostuyla bir bardak çay içip saatlerce konuşmamış, dostuyla sekiz saatlik yürüyüşe çıkıp hiç konuşmadığı halde sıkılmadan yürüyüşünü tamamlamamış ve komşunun kızına kem gözle baktı diye dost bildiği arkadaşını arkadaşlıktan silmiş biri var mı?"
diye sormuş. Arka sıralarda saf tutmuş biri parmağını kaldırıp, "Ben varım Hocam..." demiş. Hoca eşeğini yitiren adama dönmüş,
"Al bu adamı git, bundan büyük eşek olur mu? Yitirdiğin eşeğin yerine kullanırsın" demiş.
Dostun yoksa... Eşekten farkın ne?
Ölümsüz düşünür Sokrates'e öğrencileri sormuş: Dostluk nedir?
Sokrates de onlara şu yanıtı vermiş;
"Çocukluğumdan beri arzuladığım bir şey vardır. Kimi insan atları olsun ister, kimi insan köpekleri... Kimisi altını, kimisi de şanı şerefi; bense bir dostum olsun isterim..."
İnsan biriktiren varlık...
Şan şöhret biriktiriyor...
Süper zenginse boğazda villa biriktiriyor. Tablo biriktiriyor.
Repoda para kasalarda naftalin kokulu döviz, antika biriktiriyor. Gençse plak, kaset, cd biriktiriyor. Yorgun bir ihtiyarsa namaz niyaz biriktiriyor.
Bazıları da Kuledibi'nde Çukurcuma'ya, Üsküdar'da Eskiciler Çarşısı'na, Unkapanı'nda Horhor'a gidip; antika lambalar, cam şişeler, eski koltuklar, tesbihler, tombaklar biriktiriyor.
Alimse kitap biriktiriyor.
Cahilse kin biriktiriyor...
Dost biriktirmeyi içimizde kaç kişi deniyor?
Evet kabul ediyorum, insan birçok kişiyle beraber mükemmel dost olamaz, tıpkı aynı zamanda birçok kişiye aşık olamayacağı gibi...Fakat cinnete düştük. Dost biriktirmeyi unuttuk.
alıntı
Eylemcim insanlar ne zaman dost biriktirmeyi bıraktı..
Dostluğun ne olduğunu da unuttu.
bu yüzden dostluğu unutan insanların yaptığı maçlar dan başka ne bekleriz ki..
kötü örnek güzelim onlar..
sen onları hiç okuma..
gel biz senle kumasalda yürüyelim..
belki bir denizyıldızı buluruz..
denizine kavuşturacağımız..
maçtan canlı bağlantı..
sayın seyirciler maç bitti..
bbo :10
inler ve cinler: 0
ee baklavalari kim ismarliyo o zaman
bu inlerle cinler toz oldu
cinlerin kalesinde kaleci yok muydu acaba...
bu halı sahada bile uçuk bir skor...
BBO ile yapılan maçda inler ve cinler maç sırasında oyuncuları görünmezler..
İnler ve cinler takım oyuncuları ne zaman bbo takımının taraftarı maç seyretmeye siterindeki stada gelmezler onlarda o zaman görünür olurlar..
inler ve cinler bbo taraftarı gelmediğinde görünürler..
fakat taraftar gelmediği içinde onları göremezer..
ayrıca BBO takımı ve taraftarları ile..
1 bbo 'lu Milyonlarca inler ve cinlere bedeldir.
site içinde 1 bbo lu bile bulunsa bunlar görünmez olurlar..
şimdi diyeceksiniz ki
nasıl maç yaparlar..
he he..
bunuda periler alemine sormak gerekir..
buna bizim bakanlığımızı yapacağı bir şey yoktur ..
bilgilerinize..
iyi de baklavayi kim ismarliyo yaa
bosa mi oynandi mac
Kardeşim maç baklavasına mıydı?
Organizasyonu yapan kim?
-BBO Spor Bakanlığı...
Demek ki sponsor gelirlerini kim topluyor?
-BBO spor bakanı Mavigün...
Demek ki Baklava kimden istenecek miş...
ben de isterim baklava
ablacım ne güzel gezmişsin
Ankara'ya geldiğinde beklerim inşallah
merhaba bbo ailesi
Ablacim oyuncular baklava istiyo, yorulmuslar yazik. he bu arada masör de istiyomus
bi tepsi yaptirirsin artik
seni seviyoruz :)
HOLLANDA!!!
Ablamı bize geri ver...
Özledik...
10 günlüğüne gönderdik, sizin olsun demedik...
benim bildigim bu tatilin son günü olmasi lazim bugün
en gec aksama gelir herhalde ablamiz
buyrun baklavaya..
sponsor
gülpapatya oğulları baklavası
http://img2.blogcu.com/images/f/a/n/
fantazihobi/baklava-2(1).jpg
ablacim üstüne de dondurma ya da kaymak koydursak mi acaba :)
iyice yüzsüzlügü ele alacam
hee azicik da antep fistifi serpistirelim
iyi akşamlar
kendinize iyi bakın
baklava için teşekkürler...
eylem iyi akşamlar canım..
afiyet olsun..
herkese iyi aksamlar
Herkese iyi akşamlar diliyorum...
Herkese merhaba, gittim, gezdim, gezerken de sizi cok özledim ve döndüm nihayet!
Ada´ya ugrayamadim daha ama sitede olan biten herseyi tek tek okudum, harika vakit gecirmissiniz, buna cok sevindim...
Biz de cok güzel vakit gecirdik, bahar heryerdeydi rengarenk... Onunla umutlari besledik, biraz daha güclendik...
Yarin Allah kismet ederse bana isbasi ama cocuklar bir hafta daha tatilde olacaklar...
Her nerelerdeyseniz hepinize iyi geceler....
ve tekrar sükür kavusturana...
Merhaba,
GÜNAYDIN...
Güzel bir gün olur inşallah...
Ablacım hoşgeldin, sensiz kahvaltılar pek bi sönüktü, özlettin kendini...
Bugün kahvaltıya istanbul fatihine baskına gidelim...
ısrarla yediğinden içtiğinden bahsetmiyor, belki yüzyüze gelirsek anlatır...
Ama yok yok, siz bana gelin kahvaltıya, bugün maviligünler programı var, program hazırlıklarına engel olmayalım...
Bekliyorum...
Günaydınlar
Ablacım hoşgeldin
hadi gelde kahvaltıya gidelim ablam
yediğini, içtiğini,gezdiğini yolda konuşuruz giderken
bekliyorum
hepimize kolay gelsin...
Günaydin canlarim, günaydin herkese...
Eylemcim, No Namecim ben de sizi, sizinle kahvaltilari cok özledim.. Masamdaki belgelere bir göz atip hemen geliyorum... :)
Güzel bir gün olsun hepimize...
Günaydin
Ablacim hosgeldin, seni özledik
Yeni hafta herkes icin hayirli olsun
Gittim, geldim
yine ben yine ben
nerde bu millet..
Girit’in en güzel kenti kabul edilen Hanya 1971’e kadar adanın başkentiymiş. O tarihte sıfatını İraklion’a kaptırmış. Ama bir kentin özelliği ve güzelliği kendisine verilen veya ondan alınan resmi sıfatlarla belirlenemiyor.
Hanya yine Hanya!
Güzel mi, güzel… Seyrine doyum olmuyor.
Lozan Mübadilleri Vakfı Başkanı Ümit İşler birlikte geldiği 25 mübadil ile Hanya’nın dar sokaklarını gezerken, önlerine birden küçük bir meydan çıkıyor. Splanca Meydanı Girit’in tarihini de özetliyor. Meydanın bir ucunda yaşı 450 yılı geçen koca bir çınar ağacı var. Altında da bir anıt rölyef yer alıyor:
“19 Mayıs 1821’de Türkler Başpiskopos Ksamu’yu astılar. Anısı sonsuza kadar bu anıtta yaşatılacaktır!”
Başımı kaldırıp çınara bakıyorum, yere paralel uzanan koca bir dalın gölgesi üzerime düşüyor.
Çınarın tam karşısında ise bir köşesinde çan kulesi, diğer köşesinde iki şerefeli bir minaresi yükselen ibadethane duruyor. Venedik döneminde Katolikler, Osmanlılar zamanında Müslümanlar, Yunanistan döneminde ise Ortodokslara kucak açan Ayios Nikolaos Kilisesi 1320’de Venedikliler tarafından inşa ediliyor. 1645’te Osmanlılar Hanya’yı fethedince minare eklenerek camiye dönüşüyor. Adı da Hünkâr Camii oluyor. 1913’ten sonra da Yunanistan’a devredilen Hanya’daki bu mabette şimdi Ortodokslar dini ayinlerini yapıyorlar.
Biz idam sehpası çınar ile çok dinli kilise arasında bir kahveye oturunca küçük çaplı alarm vaziyeti hâsıl olur. Kahvenin yaşlı Rumları, büyük bir coşku ile bizimle konuşmaya başlıyorlar. Ancak küçük bir sorun var, Rumca anlayan yok. Meydanın bir ucundan diğer ucuna bağırmalar, çağırmalar sonunda ortaya kalın bıyıkları dudaklarının kenarından çenesine kadar sarkan Balis Kiryakos ortaya çıkıyor:
-Hoş geldiniz, bana burada Türk konsolosu derler!
Balis, kendisinin Kırkıca köyünden olduğunu söylüyor. Kırkıca, Selçuk’un Şirince köyünün eski adı… Tabii Balis, değil onun aile büyükleri Şirince’den gelenler… Babası Hanya’da doğmuş.
O sırada Stalyos Sularis de geliyor:
-İçinizde Fenerbahçeli var mı?
Fenerli olanlara birer kahve ve birer paket çikolata ikram ettikten sonra hep birlikte Splanca Meydanı’nı inletiyorlar:
-La la la la laaaaa….Yaşaaa Fenerbahçeee….
Bunlar Anadolu’nun çocukları. Tanışmamış olmalarına karşın özlem gideriyorlar. Sularis, “Lefter” diyor:
-Biz Lefter Küçükandoniyadis sayesinde Fenerliyiz, hayatta mı, yaşıyor mu? Benden selam götürün büyük futbolcuya!
Hanya denilince herkesin aklına kafiyesi kolay ata sözü geliyor:
-Hanya’yı Konya’yı görmek!
Girit ile Konya’nın arasında böylesi bir söze ebelik edecek sıkı bağlar yok.
Peki, bu söz nereden çıkmış o zaman?
Müfide Pekin’in Giritli arkadaşı Monolis Gazis’e (Gazi demek) soruyoruz. Monolis kanlı tarihe atıfta bulunarak bizim bilmediğimiz coğrafi yakınlıktan söz ediyor:
-Hanya’ya çok yakın (15-20 dakika uzaklıkta) bir yerleşim bulunuyor. Orada çok ünlü bir dini yapı var: Gonya Manastırı! Yerleşim bu manastırın çevresinde gelişmiş. Hanya’da büyük katliamlar yaşandığını biliyoruz. Muhtemelen Gonya da bunlardan nasibini almıştır. Birine Hanya’yı Gonya’yı göstermek, katliamlar arasında kaybolup gitmek anlamına gelebilir.
Monoli Gazis’in yorumu daha akla uygun geliyor.
Ünlü Yemen Türküsü içinde yer alan bayırlarıyla ünlü Huş kenti bilgi kıtlığı yüzünden nasıl Muş haline getirilmişse, Hanya’nın dibindeki Gonya (gönye, köşe) da bir çırpıda Konya oluvermiş.
Lozan Mübadilleri sayesinde bir gerçek daha ortaya çıkıyordu. Artık sözü doğru telaffuz edecektik. Birlikte söylersek, şöyle diyeceğiz:
-Hanya’yı Gonya’yı görürsün, ama önce Girit’e gitmen lazım!
http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=187895
Yolcu ucaginin pilotu havada ölürse...
http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=187898
bundan sonra kimse bahar carpti falan demesin
caresi bulunmus..
ellerine sağlık Kaya
kankacım hoş geldin..
kayacım artık başka bahara..
bu bahar çarpılan çarpılacağı kadar çarpıldı zaten..
herkese iyi akşamlar..
ablama katılıyorum
iyi akşamlar ,mutlu yarınlar...
Tatil sonrasi ilk is günümün sonuna geldigimiz su saatlerde ben de herkese iyi aksamlar dileyerek cikiyorum...
Hersey gönlünüzce olsun..
Herkese iyi aksamlar
İyi akşamlar dileyerek direk maça kaçıyorum...
söylüyorum şu maçları erken almayın diye dinleyen kim...
kısmetse sabah devam etmek üzere sevgiyle kalın...
Kasvetli bir güne uyandık, kocaman bir gülümseme eşliğinde herkese GÜNAYDIN...
Günaydınlar
kolay gelsin...
Günaydin, günaydin....
No Namecim burada günes piril piril aydinlatiyor ortaligi, uzmanlarin dedigine göre kasvet bize yarin gelecekmis, bekliyoruz. Benim patron bay kasvet de bu sabah büroya gec gelecek, Eylemle birlikte siz erkenci kankalar en iyisi bana gelin, söyle güzel bir kahvalti yapalim sonra Allah kerim!
Benim Kankacim uyuyordur bu saatlerde ama Kayacim, Baskanim ve diger BBO ailesi fertleri siz de geldiniz geldiniz... :)
Güzel bir gün olsun insallah hepimize...
Kankacım hadi gel ablama gidiyoruz
gelince çaldır inerim ben aşağı
bir demet maydanozu unutma gelirken
orası güneşliymişte gidelim içimiz açılsın biraz
kahvaltıdan sonra üzerimize ağırlık mı çöktü ne oldu
öğlende oldu ben yine acıktım :)
hadi öğle yemeğine de bana gelin
bu gidişle kilo alacağım :)
Merhaba
Sakin bir gün..
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11437609.asp
Ama Kemerde sakin degilmis anasilan
geçmiş olsun diyelim
evet sakin bir gün...
Ne garip dünya...
Kemer'de yaşıyorum, şehrin göbeğinde oturuyorum, yangından haberim yok,
tee Almanyalardan haber alıyorum ki kemer yanıyor...
Globalleşme dedikleri bu olsa gerek...
e, No Namecim demek ki ne yapiyor musuz? Almanya ile irtibati her daim canli tutuyor musuz! :) bir baska deyisle: Kaya´dan al haberi...
Cok gecmis olsun, Allah korumus, can kaybi olmamasi büyük bir sans!
canlar merhabalar..
no name kasvetli bir gün demişsin..
Bu da baharın başka yüzü Nisan ayları hep böyle duygusal olur ağladı ağlayacak hallerinde..
güneş yüzünü gösterecektir..Fakat şimdi toprağın yağmura ihtiyacı var..
..
Senin Kasvetli gün yorumuna aslında başka bir yönden baktım ..
.
Biz bu sitede fikirlerimiz ne olursa olsun sevgi ve dosluk paydasında birleştiğimiz bir gerçektir.
Herkes ülkemizde gelişmeler için yorum yapmaktan uzak durmuş bilinçli bir şekilde siyaseti uzak tutmuşuzdur.
Çünkü siyaset gibi kaygan bir zeminde sevgi ve dostluğun yeşermeyici bilincindeydik.
Çünkü amaç burda ki bir takım din,dil.ırk,millet,cinsiyet ayrımlarına bakılmadan bir sevgi ve dostluğu paylaşmaktı.
Bunda hep birlikte başardık..
bu yüzden herkesin bu sevgi ve dostluk çemberin birer halkası olmasından gurur duymasını ve kendisini alkışlamasını kendisini şımartması bile en doğal hakkıdır.
Fakat gün olur ki ülkende olan bir şey herşeyden daha fazla canını yakar..
Boğazına bir yumru gelir yerleşir..
iyiye ,güzele inancını alıp götürmek isteyenlerin pervasızca
senin tüm değerlerine saldırdığını görürüsün.
artık susmak kendine ihanettir.
artık susmak tüm değerlerine ihanettir..
artık susmak demokrasiye ihanettir.
artık susmak sıra sanada geleceğini beklemektir.
ve ben
kendime
değerlerime
demorasiye
ihanet etmeyeceğime
ve susmak değil konuşmak zamanı geldiğini..
bu sitede bir daha bu konu hakkında yorum yapmasamda..
Bu gün ki yorumumu
TARİHE NOT OLARAK alınmasını..
ve sadece
Bu durumu görmemezlikten gelmenin
susmanın başda bir kadın olarak
kendime saygısızlık olacağı için
bu yorum köşesini sevgi ve dostluk
amacı dışında kullandığım için sizlerden özür dilerim..
Susmak ağırıma gitti.
bir çok okuyan kızlar adına ..
nette haberleri okurken bu yazıya rastladım..
yazı siyasetten uzak bir insanın çalışmalarını anlattığı için
paylaşmak istedim..
Namuslu insanlarımıza bir vefa borcumuz olduğunun kanısıda olduğum için..
işte bu yüden size bu yazı ile başbaşa bırakıyorum..
siz susmak hakkınızı kullana bilirsiniz..
ben bu gün haykırmak hakkımı kullanıyorum..
kasvetli günlerin geçmesi
gökyüzü mavi ye dönmesi için..
çorba da tuz misali..
sevgilerimle..
işte yazı..
Kendimi bildim bileli O’na büyük bir saygı duydum ben.
Doktor kimliğini de, insan kimliğini de çok sevdim.
Ülkesinde yaşayan insanlar için yaptıklarını her daim ayakta alkışladım .
Hayatın karşısındaki asil ve kendinden emin duruşuna hayran oldum, hatta kendime örnek aldım bu asil duruşu çoğu kere.
Beş yıldır başına dert olan hastalığı ile bile iyi geçinmeyi başarmış, hayata her zaman gülen gözlerle bakabilen, ülkesi için hastalığını, sağlığını hiçe saymış aydın, çağdaş bir Cumhuriyet Kadını O.
İşte bu nedenle geçtiğimiz günlerde Sayın Türkan Saylan’a reva görülen davranışı kabullenemiyorum.
Atatürk’ün ilkeleri ışığında yaşamış, hayatını insana, aydınlanmaya, eğitime adamış değerli bir bilim kadının evinde ne bulunacak çok merak ediyorum doğrusu?
Bence arama yapanların önce yoğun bir ışık huzmesinden gözleri kamaşacak.
Sonra bu ışığın ne olduğunu anlamak isteyecekler.
Anlamaları kolay olmayacak elbette, ışığın kaynağını bulamamış olmaktan da rahatsız olacaklar ancak, ışığın yoğunluğuna kayıtsız kalamayacaklar.
Bir an gelecek, bu ışığın, aydınlanmanın, eğitimin, insana saygı ve sevginin ışığı olduğunu fark edecekler.
İşte o an geldiğinde umarım çok geç kalınmış ve iş işten geçmiş olmaz.
Size saygılarımı sunuyorum sayın Türkan Saylan. Sizden ve o güzel yüreğinizden yayılan ışık her daim yolumuzu aydınlatsın.
Siz Türk Ulusu’nun başının tacısınız.
işte bu yazının altına imza attıyorum..
Çünkü..
bir kadın olarak biliyorum ki..
kendisini aydınlatan bir kadın
dünyanın aydınlanması için binlerce aydınlık çocuk demektir..
Türkan Saylan..
Denizyıldızlarını denize kavuşturan kişiydi bana göre.
Çevremdeki herkes oyunu şu veya bu partiye ücreti mukabili sattı...
oy satılıp, satın alınan bir ülkede yaşıyorum. ne yapayım ki bu benim ülkem, içindekiler de ülkem insanı...
ne yapayım ki, tuz kokuyor...
çok uzun yazmak istemiyorum, yazdıkça sinirleniyorum, sinirlendikçe ömrümden yiyorum, o yüzden mister no repliğinden hareketle "hayat ne kadar güzel ve hoş, haydi durma sevgiline koş..."
diyerek konuya nokta koyuyorum...
Ibrahim (a.s)`i yakmak icin hazirlanan atesi söndürmek icin agzinda bir damla su tasiyan karincanin hikayesini bilirsiniz
Safimiz belli olsun...
İyi akşamlar
kendinize iyi bakın...
Herkese hayirli aksamlar
Vay canınaa sayın seyirciler...
Ne çabuk gece yarısı oldu, daha yapacakta bi sürü iş var...
neyse yarın devam ederim artık, herkese iyi geceler dilerim...
günaydın
güzel bir gün olması dileğiyle
hepimize kolay gelsin
kahvaltı hazırlıyorum
bekliyorum ...
Kaptım çıtır simitleri geliyorum kankacım...
Bak kahvaltıyı duyunca günaydın demeyi bile unuttum...
GÜNAYDIN...
simitlerde nasıl sıcak nasıl gevrek...
tamam kanka gel bekliyorum
yolda acıkıpta yeyip bitirme simitleri
Seval ablaa hadi gel çabuk...
Günaydin canlar, günaydin hepimize...
Geliyorum elbette Eylemcim ama siz beni beklemeyin kahvaltiya baslayin canim..
Kolay gelsin...
Ablacım şu simiti alsaydın yanına giderken
aç karnına işe başlamasaydın hemen cık cık cık ...
Merhabalar
Kolay gelsin
oh be sonunda
bu site bana izin vermiyodu
adsiz geldi izin cikti :)
sen de hosgeldin adsiz
uzunca bir ara yoktum bilgisayarım hastalandı hastaneye götürdük ama kurtulamadı.yeni bir bilgisayarı almak uzun sürdü.çok güzel şeyler yazılmış.elinize yüreğinize sağlık
onemlidegil
merhabalar
hoşgeldiniz
geçmiş olsun önemlideğil
damsız girilmiyor siteye Kayacım
ondan izin çıkmamıştır:)
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/11446101.asp
Dünyayi bitirdiler, uzayda spor yapacaklar...
buluruz bi dam, nedir yani
hadi hayırlı olsun
tamam bul kayacım :)
Renklerin Dili
KIRMIZI : Bu renk canlılık ve dinamizmle ilgili bir renktir. Mutluluğu temsil eder. Kırmızı renk, fiziksel olarak; ataklığı, canlılığı ve duygusal bağlamda; bir işi sonuna kadar götüren azmi ve kararlılığı gösterir.
İştah açar. O yüzden dünyadaki gıda firmalarının çoğu logosunda kırmızıyı kullanır. Kırmızı tansiyonu yükseltir, kan akışını hızlandırır. Yanlış bir inanış vardır; boğaların kırmızıya saldırdığı sanılır. Oysa boğalar renk körüdür. Kırmızıya değil, kendilerine sallanan koyu renkli beze saldırır.
YEŞİL : Duygusal olarak bizi en çok etkileyen bir organımız olan kalp organının , bu rengin yaydığı enerji alanında olduğu düşünülür. Doğanın ve baharın rengidir. Güven veren renktir. O yüzden bankaların logolarında hakim renktir. Yeşil yaratıcılığı körükler. Bu yüzden büyük lokanta mutfaklarında yeşil tercih edilir. Hastanelerde de yeşil rahatlatıcı özelliği nedeniyle kullanılır. Yeşil alanda insanların daha az mide rahatsızlığı çektiği saptanmıştır.
SİYAH : Duygusallığı ve hüznü simgeler. Gücü ve tutkuyu temsil eder. Bizde ve batıda siyah matemi temsil ederken, Japonya'da siyah mutluluktur. Siyah fonda kullanılırsa karamsarlığı çağrıştırır. Einstein konsantre olabilmek için perdeleri siyah, gün ışığı olmayan odaları tercih ederdi.
MAVİ : Vücudumuzda boğaz bölgesini yansıtan bir renktir. Mavi renk gökyüzünün ve geniş ufukların, denizin simgesidir. Sınırsızlığı ve uzak bakışlılığı simgeler. Huzuru temsil eder ve sakinleştirir. Araplar mavinin kan akışını yavaşlattığına inanır, nazar boncuğu o yüzden mavidir. Batıda intiharları azaltmak için köprü ayaklarını maviye boyarlar. Duvarları mavi olan okullarda çocukların daha az yaramazlık yaptığı saptanmıştır.
LACİVERT : Kozmik renk olarak kabul edilir; sonsuzluğu, otoriteyi, verimliliği simgeler. O yüzden dünyadaki firmaların yarıdan fazlası logolarında laciverdi kullanır. Lacivert giyen kişiler kendilerini çok daha karizmatik ve inandırıcı hissederler. İnsanların üzerinde başarılı ve güçlü imajı bırakır.
MOR : Eskiden beri ihtişam ve lüksün son basamağı olarak düşünülür. Tarih , yüksek sınıfların, saray mensuplarının daima morla bezendiklerini kaydeder. Nevrotik duyguları açığa çıkardığından, insanların bilinçaltını korkuttuğu saptanmıştır. İntihar edenlerin beğendiği renktir.
PEMBE : Uyum ,neşe , şirinliğin ve sevginin simgesi. Rahat hissettiren ve dinlendiren bir renktir. Bu yüzden bazı büyük mağazalar tezgahtarlarına pembe üniforma giydirir ki, müşteriler kendilerini rahat hissetsin diye. Pembe aynı zamanda çocuk rengidir.
SARI : Sarı zeka , incelik ve pratiklikle ilgilidir. Toplumsal yaşamı ve birlikte çalışmayı yansıtan bir anlamı vardır. Geçiciliğin ve dikkat çekiciliğin sembolüdür. Dikkat çekiciliğinden dolayı dünyada taksiler sarıdır. Sarı ayrıca hüzün ve özlemin rengidir. Sonbaharın tüm hüzünlü güzelliğinde onun her rengini izlemek mümkündür.
BEYAZ: Temizliği ve saflığı temsil eder. İstikrarı, devamlılığı simgeler. Politikacılar beyazı pek severler, çünkü temiz, dürüst izlenimi vermek isterler...
KAHVERENGİ : Gerçekçiliğin, plan ve sistemin rengidir. Kansas Ünv.’de bir sergide, duvarların rengi değiştirilebilir hale getirilmiş. Fonda beyaz kullanıldığında insanlar sergide yavaş hareket etmiş. Fon kahverengiye döndüğünde ise insanlar müzede daha çok yeri daha az zamanda gezmişler. Kahverengi insanı hızlandırır. Bu yüzden fastfoodlar iç mekanda kahverengi kullanır. Kahverengi toprak rengidir. Kıyafetlerde pek tercih edilmez, çünkü kahverengi giyen insanlar kalabalıkta dikkat çekmezler.
Saat 12 yi gecti
Ben bi yemek molasi aliyorum, takilin pesime..
Kayacım hepsi iyi hoşta bu mor renkte bir sorun olmasın ya
ben tüm renkleri severim ama mora karşı daha ilgiliydim
"İntihar edenlerin beğendiği renktir."
yok canım o insanın kendisinde vardır
gayet tatlı bir renktir mor
saat 1 i geçti ben halen açım
hemen geliyorum Kayacım
bu teklife hayır diyemem :)
önemlideğil hoş geldin ve yeni cihazın hayırlı olsun...
Kardeşim bu renklerle yapılan tahliller gerçek midir?
mesela sen kendinde test ettin mi, sana uyuyor mu?
Kaya doyup gelemedin mi daha
bak kankam bir soru sormuş halen cevap bekliyor
abiler bekletilir mi canım...
Abicim ben kendimle uyusturmaya calistim, kismen tutuyor gibi
Senin rengin hangisiydi?
Eylem senin sonun iyi degil bacim :)
Öyle görünüyor :)
ve iyi akşamlar...
Benim rengim siyah kardeşim...
siyah icin yazilanlar fena degil, sana uymayan bir yeri mi var yoksa
hem duygusal, hem güclü
hayalimdeki abi :)
iyi aksamlar
Siyah güzeldir kardeşim, kir göstermez...
Herkese iyi geceler diliyorum...
Mavigün yok yazıldın...
Güzel bir güne uyanmanız dileğiyle
Seher vaktinden dupduru bir GÜNAYDIN...
Günaydın
Kankacım erkencisin
sen şimdi erken kalktın diye kahvaltını da yapmışsındır
En iyisi ben kahvaltı hazırlayım
kanka kahvaltı yapmasanda çay içeriz gel
Seval abla siz başlayın ben gelirim demek yok
hadi senide bekliyoruz...
Günaydin canlar, günaydin dünya...
Bu sabah gökyüzü gri burada, incecik bir yagmur ciseliyor.. Herhalde agaclari, cicekleri, kuslari, böcekleri ve ciftcileri sevindirmek, yürüdügümüz yollari temizlemek, icimize cektigimiz havayi arindirmak icindir...
No Namecim yataktan mi düstün sabah sabah kardesim? :) Hayirdir? Bu kadar da erken kalkilir mi daha kargalar bile uyurken? :)
Eylemcim geldim ablam, geldim ve cok acim! Bugün ben sizi beklemeyebilir, herseyi silip süpürebilirim, acilin bakiiim... :) Hmmm, maydonoz da varmis ya... ellerine saglik, canim benim...
Güzel bir diliyorum hepimize...
Ablacım hergün uyuyoruz, bazen de kalkıp geceden gündüze doğayla beraber yaşayarak girmek güzel oluyor...
Çöpçüler, fırıncılar, gazete dağıtıcılarıyla birlikte şehre günaydın diyorum...
Gökyüzünün renkten renge girerek ağarmasını, güneşin doğuşunu izliyorum...
kankacım sıcak bir çay iyi gider şimdi, hemen geliyorum...
Merhabalar
Hayirli Cumalar
Burada da gri bir gökyüzü var ve insanin birsey yapmak icinden gelmiyor..
Zaten Almanyaya 10 gün ard arda günesli hava agir geldi :)
http://galeri.internethaber.com/gallery.php?id=3643
Dünyayi kadinlar yönetseydi...
Dünyayı kadınlar yönetseydi :)
her yer pembe olurmuş linke göre
biraz abartı ama güzeldi
teşekkürler Kayacım
Bence de keske dünyayi kadinlar yönetseydi, hic degilse daha bir renklenirmis hayat... :)
Kayacim paylastigin icin cok tesekkürler. Resimler cok hostu...
Bugünlük benim son is günüm de bitiyor bu hafta, birazdan evime dogru yola cikacagim, darisi hala calisanlarin basina! :)
Herkese iyi tatiller..
iyi tatiller ablacım
Mavigün ablam nerelerdesin
aa sen Ankara da olabilirsin bu hafta sonu için gelecektin değil mi?
Eğer halen körfez civarındaysan bir ce ee deyiver ablacım
iyi akşamlar
kendinize iyi bakın...
Cümleten iyi aksamlar
iyi akşamlar,..
Günaydın,
Kankacım sen demle çayı ben simitleri kapıp geliyorum...
Günaydın
güzel bir gün olması dileğiyle...
hepimize kolay gelsin
Kankacım günaydın
çayı hemen demliyorum
kahvaltıyı hazırlıyorum
kahvaltı yapmak isteyenleri bekliyorum
Seni Yaşıyorum
Mevsim, sonbahara akarken ben de sana geliyorum. Elimde yokluğun yüreğimde suskunluğunla sana geliyorum sevgili. Ilık bir Eylül gecesi kentin yorgun kaldırımlarında tanıdık kelimeler arıyorum sevdana dair. Sana dair tek bir kelime yeterdi bana. Tek bir nefes bile gülümsemem için yeterdi bana.. Sensizlikte kanarken sol yanım, ben hep seni düşledim zembereği kırılmış zamanın avuçlarında. Seni aradım güneşin sıcak alnında, senin ellerini aradım yağmurun ıslak dualarında.
Sana gelirken toprak yağmur kokuyordu sokaklar ise yalnızlık... Sana çıkan tüm yollar arsız dikenlerle süslenmişti sanki. Ayaklarım kan revan..Bir yanım uçurum bir yanım sensizlik ama her şeye inat sana geliyorum. Hava puslu, etraf ise sensizlik .. Dikenlere aldırmadan yalınayak yürüdüm gecenin dar sokaklarında. Yüreğimle ezdim tüm engelleri, ayaklarımla öptüm yollarındaki ikiyüzlü dikenleri. Her şeye inat sana geliyorum bir elimde mevsimlerin koynundan çaldığım ılık bahar ,bir elimde bulutların saçlarından arakladığım rüzgar ile .. Bir ömür uzaktan sana geliyorum bir elimde bir avuç gülüş karakışlarda güneş bil diye, bir elimde bir yudum umut zifiri karanlıklarda aydınlığa sımsıkı tutun diye. Sana geliyorum sevgili....
Unutmadan sevgili; gittin diye meteliksiz bir intiharın ayakuçlarına boynunu büken bir kukla olmadım hiçbir zaman. Gittiğin gün kansız ve acımasız bir ihtilalin demir kelepçeli zamanlarından kaçıp sen diye ipsiz uçurumlara sığındım. Yokluğunda kimi zaman bir çocuk gibi koynunda ağladım kimi zaman kirpiklerinden ıslak yağmurlara kaçtım. Sensizlikte her gece arsız fırtınalarına göğüs gerdim ve esrarkeş yangınları sen diye koynuma alıp yüreğimde közledim yalnızlığımın ıslak çığlıklarını. Evet gittiğin gün sen kokan kelimelerim çıplak kaldı dudaklarımda. Yüreğim gözyaşına asılı kaldı gözkapaklarımda. Ama hiçbir zaman boynumu bükmedim yokluğuna. Pes etmedim sensizlikte kıyılarıma vuran hasret dalgalarına. Direndim, savaştım yalnızlığınla. Kan revan içinde kalsam da, bilmediğim fırtınalarda sensiz savaşsam da ben hiçbir zaman “ yalnızlığına “ yenilmedim sevgili....
Gittiğin günden beri tek bir kelime konuşmadık seninle. Giderken seninle gitti taze baharlarım. Yetim kaldım mevsimlerin koynunda. Gözlerindeki sıcaklığı aradım güneşin sınırsız coğrafyasında. Seni sordum memleketimden göçen turnalara. Ama bulamadım seni. Yüreğimin derinliklerinde kaybetmiştim seni. Aldığım nefeste, hayata bıraktığım her gülüşte seni aradım. Bulamadım işte. Ucube binaların nemli duvarlarına dayanıp sana ağladım. Dudaklarımı kapatıp kelimelerimle yalnızlığıma ağladım.
Ama hiçbir zaman ne kadere ne de sana isyan ettim. Gittin diye hiçbir zaman suçlamadım seni.
Varlığına küfürler edip arkandan beddualar savurmadım hiçbir zaman. Gitmiştin beni “ sensiz “ bırakarak. Gitmiştin aramızda yaşananları bir kibritle zamansız yakarak. Ama gittin diye hiçbir zaman unutmadım seni. Yokluğuna inat yaşattım seni. Gittin diye bir ikindi vakti kefensiz satırlara gömmedim seni. Varlığın bana hiçbir zaman acı vermedi ki ben seni gidişinle suskunluğuna gömeyim sevgili…Seni “ sen “ diye sevdim ben. Varlığına inat yokluğunda bile sevdim seni. Sana duyduğum sevgim bir günlük olsaydı eğer; seni “ sensizlikte “ bile yaşatmazdım sevgili.
Ben yüreğindeki sıcaklığı, tenindeki saklı baharları ve gözlerindeki ıslak gözyaşlarını sevdim. Seni hep " aldığım nefes " bildim.
(Alıntı)
Günaydin
Yetistim mi?
BBO AİLESİ DİYOR Kİ !!!
“ BAZI DİZİLER YAYINDAN KALDIRILABİLİR AMA YÜREKLERDEN ASLA”
M.Aras
Yorum Gönder