Sizi unutur muyuz?

Yeni dizi başladı sizi unuttuk sanmayın...

Size sıfır bir sayfa.. Bol muhabbetler... 

Bu arada Papatyam ile ilgili görüşlerinizi bekliyoruz.

1.005 yorum:

«En Eski   ‹Eski   601 – 800 / 1005   Yeni›   En yeni»
Adsız dedi ki...

BBO AİLESİ DİYOR Kİ !!!


“ BAZI DİZİLER YAYINDAN KALDIRILABİLİR AMA YÜREKLERDEN ASLA”

Adsız dedi ki...

Mavigün ablacım
bahar da bir bakarsın güneş açar bir bakarsın hava kararır yağmur yağar
yağmur yağınca herkes sokaklardan çekilir

biz de öyleyiz bazen güneş açıyor dolu dolu yaşıyoruz tüm aile burada oluyoruz
bazen yağmur yağıyor kabuğumuza çekiliyoruz
ama yağmur dinince sokağa atıyoruz kendimizi hemen öyle değil mi

sen merak etme
daha öncede oldu geçti
yine güneş açacak
sen burada bizlerle oldukça açmaması mümkün mü :))
seni seviyoruz

yağmur dedi ki...

Herkese merhabalar;sonunda bi izin günüm ve evdeyim...
sizleri özledim,umarım herkes iyidir.
ben azıcık yorgunum ama yine de iyiyim şükür.

no name dedi ki...

Yağmurcum hoş geldin...
ara sıra uğrasan ne güzel olacak,
bak ablan kızıyor haberin olsun...

iyi olmana sevindim,
yorgunluk dinlenince geçer boşver...

Adsız dedi ki...

Hosgeldin Yagmur

Ablam dediklerinde hakli ama herzaman hersey istenildigi gibi olmuyor malesef

Yagmur sen de SIK SIK gel, bani de su kelimeyle yüz göz etme :) Büyük yaziyorum diye kendini bisey sanacak sonra

yağmur dedi ki...

hoşbuldum, evet ablam kızmış gerçekten. Ame hizmet sektörünün zorluklarını ablam biliyor zaten tekrar anlatmama gerek yok.Bundan sonra en azından geceleri daha SIK uğramaya özen göstereceğim ;)

yağmur dedi ki...

ve evet yorgunluk dinlenince geçiyor gerçekten.Bu gün iyi dinlendim doğrusu...

no name dedi ki...

İyi akşamlar diliyorum,
kısmetse yarın görüşme dileğiyle hoş kalın...

yağmur dedi ki...

tekrar görüşmek üzere,şimdilik hoşçakalın...

Adsız dedi ki...

Cümleten hayirli aksamlar

no name dedi ki...

geldim,
kimse yoktu,
gittim...

iyi geceler...

Adsız dedi ki...

Günaydınlar

dünkü fırtına ne kadar etkiliymiş
arkasından yağmur bile yağmış :)
hoşgeldin yağmur damlası
bekleriz yine

güzel bir gün geçirebilmek dileğiyle...
kolay gelsin

no name dedi ki...

Günaydın

Güzel günler diliyorum...

Adsız dedi ki...

Günaydin

iyi bir haftasonu olur insallah

Adsız dedi ki...

bu beylerin eline kalırsak aç kalırız
hiç incelik yok insan bir kahvaltı hazırlar
eylem açtır gelsin ,tüm aile de gelir bir kahvaltı yaparız diyen yok nerdeee

ben hazırlayayım da yiyeyim
beyler kahvaltı hazırlıyorum açsanız sizde gelin bekliyorum

no name dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
no name dedi ki...

kankacım bir çuval laf sokup sonra kahvaltıya çağırıyorsun...

iştahımız kesilsin de çok yemeyelim diye mi bu "odunsunuz odun" imaları...

dur bir kardeşime danışayım gelmek istermi bunca laftan sonra...

Adsız dedi ki...

Abicim ben kendimi biliyorum, marangoz cikmadi karsima, henüz yontulamadim. Sen üzerine alinma yazilanlari, alan aldi kabul etti

Madem hazirmis kahvalti, yiyelim bari

Adsız dedi ki...

cevaba bak :))

e hadi yiyelim bari buyrun
afiyet olsun...

Adsız dedi ki...

Yok ben yemiyorum, bu sefer cok kirildim
cok agirima gitti
hayatta gelmem artik o kahvalti sofrasina
Eylem hic beni ikna etmeye calisma, krali gelse, ben gelmem

Adsız dedi ki...

ya gel otur şuraya
ne oldu şimdi
birşey demedim ki
cevabın çok hoşuma gitti o kadar
yoksa sizler odun değilsiniz
çok ince ve nazik beylersiniz
bak hemencecik kırılabilecek kadar ince ruhlusunuz
lütfen üzmeyin beni

Adsız dedi ki...

madem öyle ben de sofranin bi ucuna iliseyim
yumurtam rafadan olsun, canimsin

eylem dedi ki...

baş köşesi senin bir uca ilişmek ne demek sen otur
hemmen geliyor rafadan yumurtan
canım kankacım sen de ister misin rafadan yumurta

Adsız dedi ki...

günaydınlaar..

kahvaltıya çağrıldığını duydum ..
benim yumurtamda rafadan olsun...
bende size simit poğaça getirdim..

eylemciğim gelirken ..
marangoz atölyesinin ordan geçtim..
no name ve kaya ordaydılar..

sordum
hayırdır kardeşlerim..

ablacım sorma..
eylem kahvaltıya kostümlü..
herkes kostümünü giysin dedi..

nedir anlamadım...


aaa.. bak şu gelen kurşun kalem kostümlüler no name ve kaya mı..

he he ellerinde silgiden çiçeklerle..

kardeşlerim..
filinta gibi delikanlı olmuşsunuz...
kostümler bir yakışmış ki..


benim ben hani şu cadı kostümlü eylemin yanında duran kankam
papatya kostümlü ablanız yanındaki..
eli sopalı mavi fırtına kostümlü..

hadi ben oturdum bile
çayım nerde ..

Adsız dedi ki...

hemen geliyor ablacım çayın
ince belli ,kalın belli,
cam,porselen,fincan nasıl istersin

kaç şekerli olsun

aman ablaları kızdırmayalım beyler :)

Adsız dedi ki...

Hosgeldin ablacim

Kursun kalem süperdi :)
Laf aramizda bu kiz rafadan yumurtayi süper yapiyo, ama caktirma simarir

Kankasi arazi oldu herhalde, diyette midir nedir..

Adsız dedi ki...

kayacım şu ilerdeki şarışın bir tükenmez kalemle sohbet eden o değil mi?

ah kardeşim no name..

gel buraya gel..

siz ayrı dünyaların kalemlerisiniz..

sen hayattın acıların çekmiş bir kurşun kalem..
o ise sosyete plastikten..

gel kahvaltıya gel..
ne işin var başka kalemlerin dünyasında..

eylem şu kankanla ilgilensene..

Adsız dedi ki...

marangoz atölyesi işe yaramış ablam
baksana iltifat bile ediyorlar :)
teşekkürler kardeş

şişt sarışın tükenmez kalem uzak dur kankamdan
ömrünü tüketirim senin :)
kanka gel bu tarafa yengeye şikayet ederim bak :)

Adsız dedi ki...

Rüyalarda Bulusuruz

“ Bir varmis, bir yokmus“ diye baslayan bir masalda ben prens, sen de prenses olurdun
Kederin, gamin, aglamanin, üzüntünün müebbete carptirildigi bir ülke...
Kötü kral, zehirli elma, kara sövalye, saat gece 12`de balkabagina dönüsen at arabasi gibi sacmaliklardan uzak
Bir melegin kanadina yerlestirirdim seni
Ülkeyi bastan basa gezerdin
Senden izin almadan dogamazdi günes
Ayin dolunay olmasi ne haddine senden izinsiz
Dedim ya diger tüm masallardaki sacmaliklardan uzakti
Eger sen istemezsen, yagmurdan sonra toprak kokmazdi
Hatta cicek acmaz, yagmur yagmaz, rüzgar esmezdi
Diger hersey gibi tüm tabiat olaylari da sana mahkumdu
Konustugun zaman hersey susardi, sadece senin sesin yankilanirdi her yerde
Bense sadece hayranlik icinde izlerdim seni
Neden sonra “dit dit...” sesleri duyardim
Duymak istemezdim ama israrla calardi alarm
Gözlerimi actigimda sabahin kör vakti
Gercek dünyaya dönüs baslamisti bile
Herkeste bir yerlere yetisme telasesi
Ama sen yoksun...


Anlasilacagi üzere alinti falan degildir. Siradan bir cumartesi sabahinda, kelimelerin maksatli ama bölük börcük yan yana gelmesinin bir sonucudur...

Adsız dedi ki...

Ablacım ne olmuş bu çocuğa
ben demiştim aşık bu diye :)

Kayacım ellerine yüreğine sağlık
çok güzel yazmışsın içinden geçen duygularını

rüyalarda buluştuğun o prensesle gerçekte de buluşman dileğiyle...

Adsız dedi ki...

kaya kardeşim..

ben anlamadım..
rüya ile nerde buluşuyorsunuz..

he he..

eylem haklıymışsın..

Yengenin adı Rüya imiş..

şimdiki buluştukları yer biraz karışık ama..

bir yolunu bulurlar..

kaya ne zaman tanıştıracaksın bizi
rüya ile..

kaya
rüya..
bak kafiye uyumu bile var..

şaşkın kaya
karşında oturuyor
belkide rüya
sen sanıyorsun
gördüğün
rüya..

hadi bakalım buluşursun inşallah..
bizde onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine deriz..

herkese iyi tatiller..
iyi hafta sonu dilerim
kalın sağlıcakla..

Adsız dedi ki...

Rüya, güzel isimmiş ablam
hadi hayırlısı bakalım

kendinize iyi bakın
yarın dinlenecek olanlara iyi tatiller
çalışacaklara iyi çalışmalar kolay gelsin

görüşebilmek dileğiyle...

no name dedi ki...

Gidenlere iyi tatiller,
günümüze neşe kattınız sağolun varolun...

no name dedi ki...

iyi akşamlar ve iyi tatiller...

Adsız dedi ki...

iyi aksamlar
iyi tatiller

no name dedi ki...

merhaba,
iyi pazarlar...

no name dedi ki...

Kırmızılı

Bir büyükelçilikte verilen kokteylde emekli diplomat, davetlilerden yere kadar kırmızı giysili birine yaklaşıp “Güzel kırmızılı bayan, bu valsi bana lütfeder misiniz?” diye sormuş. “Kesinlikle hayır!” diye sertçe gelmiş cevap, “Birincisi sarhoşsunuz. İkincisi bu çalan vals değil Venezuella Milli Marşı. Ve üçüncüsü ben kırmızılı bayan değil Vatikan Papalık temsilcisiyim.

Adsız dedi ki...

Merhabalar
iyi tatiller

no name dedi ki...

İyi akşamlar...

Adsız dedi ki...

ÇOK GÜZEL ŞEY
Yaşamak güzel şey doğrusu,
Üstelik hava da güzelse.
Hele gücün kuvvetin yerindeyse,
Elin ekmek tutmuşsa bir de.
Hele tertemizse gönlün,
Hele kar gibiyse alnın,
Yani kendinden korkmuyorsan,
Kimseden korkmuyorsan dünyada,
Dostuna güveniyorsan,
İyi günler bekliyorsan hele,
İyi günlere inanıyorsan,
Üstelik hava da güzelse,
Yaşamak güzel şey,
Çok güzel şey doğrusu...

Melih Cevdet Anday

Herkese Günaydın...
iyi sabahlar..
yeni bir hafta
yeni bir gün..
hepinize sağlıkla,güzelliklerle gelsin..
iyi çalışmalar..

Adsız dedi ki...

Cagirdim cagirdim gelmedi

-Uykuuu!!
-Uykuuuuuu!!
-Uykuuuuuuuuu!!
-Gelirsen seker verecem..
...
-Cikolata verecem..
...
-Laptopumu verecem..
...
-Arabami verecem..
...
-Babamin evini üzerine yapacam!!!
...

Oynamiyorum ben yaa

no name dedi ki...

yeni bir gün, yeni bir hafta...

Güzelliklerle dopdolu yaşanması umuduyla herkese GÜNAYDIN

yağmur dedi ki...

haftanın ilk gününden umut dolu bir günaydın...
işe gitmeden bi uğramak istedim,herkese kolay gelsin...
tekrar görüşene dek hoşçakalın.

no name dedi ki...

Yağmurcum, güle güle kolay gelsin...

Adsız dedi ki...

Günaydınlar

ah be yağmurcum kahvaltı yapıp gitseydin işe
ama yetiştiremedim
kar ,tipi birde elektirikler git gel durumunda ancak yazabildim

neyse yine bekleriz ,seni gördüğüme sevindim
şimdi ablamda gelir yaparız kahvaltı
kanka simit ,poğaça,börek istiyorum
gelirken dikkat edin buralar soğuk
hadi bekliyorum

hepimize kolay gelsin...

no name dedi ki...

tamam kankacım,
siparişlerin hazır...
aç kapıyı...

Adsız dedi ki...

buyrun efendim hoşgeldiniz

alayım paketi
oh ohh sıcacık
çok güzel kokuyorlar
ellerine sağlık kankacım

Seval abla hadi gel canım
beş dakika kahvaltını yapta git

Kaya halen uyuyamadıysan gel sana da bir bardak çay doldurayım

Adsız dedi ki...

Günaydin canlar, hepimize günaydin...

Eylemcim, No Namecim cok sag olun, hazir kahvaltiya gelmek de ayri zevk.. he he.. iste abla olmanin nimetleri.. :)

Güzel bir gün, güzel bir hafta diliyorum ben de herkese...

eylem dedi ki...

BİLGE İLE KÖPEK

Bir bilge, bir göletin başında oturmaktadır. Susuzluktan kırılan bir köpeğin devamlı olarak gölete kadar gelip, tam su içecekken kaçması dikkatini çeker. Dikkatle izler olayı. Köpek susamıştır ama gölete geldiğinde sudaki yansımasını görüp korkmaktadır. Bu yüzden de suyu içmeden kaçmaktadır. Sonunda köpek susuzluğa dayanamayıp kendini gölete atar ve kendi yansımasını görmediği için suyu içer. O anda bilge düşünür:

-Benim bundan öğrendiğimm şu oldu,der.
-Bir insanın istekleri ile arasındaki engel, çoğu zaman kendi içinde büyüttüğü korkulardır. Kendi içinde büyüttüğü engellerdir. İnsan bunu aşarsa, istediklerini elde edebilir.

Ama biraz daha düşününce aslında gerçek öğrendiği şeyin bundan farklı olduğunu görür. Asıl öğrendiği şey, insanın bir bilge bile olsa bir köpekten öğrenebileceği bilginin var olduğudur. Bu yüzden ne varsa paylaş, senden de öğrenilecek bir şeyler vardır ...

Alıntı

eylem dedi ki...

Bilge denince başkanım aklıma geldi:)
başkanım sizde yarım kalan bir
bilge ile soner hikayesi vardı
çokta güzel gidiyordu
şöyle müsait olsanızda keşke devam etseniz ona
biraz zor bir istekte bulundum galiba ama umut herzaman vardır :)

Adsız dedi ki...

herkese merhabalar..


yağmur kardeş hoşgeldin..
çok güzel bak..
güne bizle başlamışsın..
arada yağ bir güzellik böyle..
kahvaltıyada kal canım..

HAFTANIN İLK GÜNÜNÜ YARILADIK.....

he he..
yaptığınız bu kahvaltıyla inşallah işlerinizin başına dönebildiniz..
Yani yerinizden nasıl kalktınız onu merak şey ettim ben..

canım eylemcim..

Biz başkanımız için bir çocuk şarkısını uyarladık bak şöyle....

orda bir başkanımız var uzakta..
günadın demesede..
iyi akşamlar demese de bir başkanımız var..
lay lay lay..laaay

orda bir başkanımız var uzakta..
ofise uğrasada uğramasada.
bir başkanımız var..
lay lay lay..laaay

orda bir başkanımız var uzakta..
seneryo yazsada yazmasada
bir başkanımıız var..
lay lay lay..laay


hadi bakalım...

DARISI DİĞER YARISINDA..

HADİ KOLAY GELE GAYRİ...

Adsız dedi ki...

Güneşin ümitle gülümsediği,

umutla ve sıcaklığıyla insanoğlunu sardığı,

hayatın tüm olumsuzluklara ve insanların yaptıklarına rağmen hergün sevgiyle yeniden başladığı,

dostların sabır ve hoşgörüyle kucaklaştığı

güzel bir günden selam olsun tüm dostlara...

keyfiniz daim,
neşeniz bol,
işleriniz bereketli,
sevginiz sınırsız,
dostluğunuz ebedi olsun..

umarım gün nasıl istiyor ve bekliyorsanız öyle yaşanıyordur..

Adsız dedi ki...

hehehe

ablacım demek benim için şarkınız var..ne güzel olmuş,eline sağlık

bak kendimi kötü hissettim şimdi...

eylemcim bende çok istiyorum senaryolara devam etmeyi ama şuan kendi hayatımın senaryosunu yazmaya çalışıyorum..

Adsız dedi ki...

ama bilgeyle soner senaryosunun sonu şöyle...

bilgenin abidik gubidik sorularından ve bilmece gibi konuşmalarından sıkılan veona gıcık olan soner tezgahtan bıçağı kaptığı gibi atlar bilgenin üstüne...gerisimi ? bende bilmiyorum:))

no name dedi ki...

Başkanım hoş geldin...

Umarım her şey gönlünce olur...

Allah herkesin yardımcısı olsun...

Adsız dedi ki...

kolay gelsin başkanım :)

Adsız dedi ki...

Merhabalar

Güzel bir gün olyordur umarim

Müsaadenizle..

Adsız dedi ki...

Hoşgeldin başkanım....

Başkanım biliyormusun..
kendi hayatının senaryosunu yazarken..

yönetmen
KADERE hep gülümse olur mu?..

yapıcısına da dua et..

ve ne olura olsun..

mutlu son yaz..
mutlu son...

Adsız dedi ki...

Eskiden Sana Yazardım

Bilmezdin sen
ve hatta ben bile bilmezdim
kime yazdığımı veya yazdığımın 'kim'' olduğunu...
''Sana'' yazarken eskiden
uzaklardaki ''duruşun'' başkalaşıverdi birden
sanki büyüdün...
Ya da,sanki ''beni'' büyüttün gözünde...
Veya benim gözümde ''seni'' küçültmeye çalıştın..!

Eskiden,sana yazardım
Sana yazmaya korkmadığım zamanlarda..!

Eskiden sana yazardım
Seni,sevdiğim sanıp..!

Eskiden sana yazardım
Kayaları kazıyıp..!

Ne yaptın,ne yazdın veya ne dedin bilmiyorum...
Ne yaptım,ne yazdım veya ne dedim onu da bilmiyorum...
Ama,karşımda duruşun değişti sanki...
Ve sanki,kalbime vuruşun değişti,anlamadan...
Ve,anlatılamadan

İsterdim ki
Dokunabileyim hâlâ en ince teline saçlarının...
Ve sen,mızrap değmiş gibi titre yine..!

Eskiden,sana yazardım,seni sevdiğimİ sanıp..!
Eskiden,sana yazardım beni sevdiğini sanıp...
Eskiden sana yazardım
Sana yazmaya korkmadığım zamanlarda........

alıntı

Adsız dedi ki...

TİK>>



> >



O kadar ülke gördüm, bizim yurdumuz gibi yok azizim ama insanları öyle mi? >>



Üç tarafı denizlerle çevrili ama gemi sanayimiz yok. Balık yok. Avrupa'yı; Asya'ya bağlıyor, köprülerimiz, yollarımız yetersiz. >>



Ormanları yağma edilmiş, herkes mutluluğu dışarıda arıyor, içerde olanların çoğu; el ele verip malı götürüyolar. >>



Diyoruz ki ihaleler 'şeffaf' olsun. 'Olmaz' diyorlar kardeşim, olmaz. Ya 'nereden buldun' diyelim öyleyse diyorum; 'olmaz' diyorlar kardeşim 'olmaz'. >>



Şu ‘dokunulmazlıklara bir dokunalım’ diyorum. Yahu kardeşim buna da 'olmaz' diyorlar. >>



Kim olursa olsun gidiyormuş gibi yapıp, başka bir kisveye bürünüp tekrar geliyorlar karşımıza. Eskiden herkesin yüzü gülerdi. Herkes birbirine selam verirdi. Şimdi ‘bir dokun bin ah işit.’ >>



Adamın hali vakti yerinde, çok yakından tanırım. Yolda giderken baş parmağı ile orta parmağını oynar gibi şakırdatıyor. Yaptığı şakırdatmanın farkında değil. Bir gün sordum:>>



“-Yahu arkadaş durup dururken, neden parmağını şakırdatıyorsun“ dedim, Oda:>>



“ -Yok yav sahi mi? “ dedi. Bende:>>



“ -Sahi basbayağı, şakırdatıyorsun işte” >>



" -Yav hanım ve çocuklarda demişti de inanmamıştım ama sonradan neden olduğunu bende çözdüm. Bir yerden alacağımı alamadım mı başlıyorum düşünmeye; bi defa düşünürken ne yaptığımı bilmiyom. Başlıyomuşum sağ elimi şıkırdatmaya. Ben düşündükçe boyuna şıkırdatıyom. Alacaklarımı alamamak yiyip bitiriyor beni. Bir sürü ödeyeceğim borç geliyor aklıma. En sonunda bir çare buluyorum sol elimin baş parmağı ile orta parmağını kuvvetlice bir şaklatıp, hah şimdi senden almasını bilirim diyorum ve bu seferde öbür elimin baş ve orta parmağını şaklatıp, bulduğum çözüme seviniyorum. Yav arkadaş sorunuma kafayı taktığımı biliyom. Çözümüne aklım eriyo. Ya şu parmak şakırdatmayı neden hatırlamıyom. Sen de söylemesen çocuklara inanmayacaktım. Dün arabamın boyasını çizmişler, akşam boyuna düşündüm. Bir türlü bulamadım kim yaptı. Bir isim geldi aklıma, ‘kesinlikle yapan odur’ dedim içimden ama parmak şaklattığımın farkında değilim. Bak senden bunun hesabını sormasını bilirim diyorum. Hadi peşinden bir parmak şaklatıyormuşum. Tabi vatandaşın sorunu çok olup ta her düşündüğünde parmak şaklatırsa adamı keyfinden oynuyor zannederler.">>



" -Niye yalan söyleyeyim bende öyle zannettim.” >>



" -Ooo Mustafa bey sabah şeriflerin hayırlı olsun, sevinçli bir haber aldın galiba, keyfin yerinde” dedim. Mustafa bey dalga geçtiğimi zannederek:>>



“ -Seni alakadar etmez” deyip sinirlendi. Parmaklarını şakırdatarak benden uzaklaştı.>>



İnsan sarrafı olmuşum bu hususta. Adam sık sık dudağını mı ısırıyor; o muhakkak, utanılacak bir şey yapmıştır. Zaten dudağını ısıranın, yüzü bazen gülüyor gibi olur, bazen de ağlıyor gibi. Gülüyor gibi olur, çünkü: Kendi kendine 'boş ver ne olacaksa olsun' der, utanılacak olanında işin boyutu büyüktür, arsızlar kendisini temize çıkaranlardır. >>



Sürünenler çaresiz olanlardır onlar çoğu kez mahallenin delisidir. Kendisine gülenlerin neden güldüğünü anlayamazlar. Siz hiç akşama kadar trafik polisi gibi düdük çalarak kırmızı ışıkta zaten duracak arabalara eliyle dur işareti yapıp yayalara eliyle yol açan kişi görmediniz mi? Ya göz kırpan kişiler ya kaş çatanlar.>>



Adamın babası ölmüştü, soruyorlardı adama:>>



" -Niye gülüyon " diye. Adam:>>



“ -Bu bende hastalık” demişti. Psikologlar da böyle kişilik bozukluklarının olabileceğini söylememişler miydi? Çarşıya pazara çıktığınızda çevrenize bir bakının. Bu saydığım mimik hareketlerini yapan insanları sizlerde göreceksiniz.>>



Geçen gün uzun yıllar görmediğim bir arkadaşıma rastladım. >>



Çocuklarını okutmuş, iyi bir işi, anlaşabildiği de bir eşi var. Babadan kalma mirası, küçük kardeşi almışta, buna nasıl mal vermemişler. Kimseden para bulamamışta, zamanında yardım ettiği kişiler, şimdi yüzüne bakmıyormuş ta:>>



“ -Bak Hüssam” dedim. Adı Hüsamettin de biz kısaca Hüsam deriz. Açtım beş parmağımı birer birer kapatarak, çok şükür aç değilsin, açık değilsin, çocuklarını bak ne güzel okuttun. Kızını everdin. Ben her yaptığı işleri sayıp parmağımı kapattıkça o:>>



“ -Yapma ulan” deyip bana küfür ediyor. Neredeyse dansöz gibi de kıvırıyor. Ben her parmağımı kapattıkça o:>>



“ -Yapma ulan ananı” diyor.. Anladım Hüssam’a TİK gelmiş. Hareketimi hemen durdurup:>>



“ -Yav Hüssam n'olmuşşun sen böyle” dedim. >>



“ -Sorma abi, bana böyle bir huy geldi sonradan” dedi. Ben de:>>



“ -Mahsus yapıyorsun oolum, ben seni bilmez miyim?” dedim .Yemin billah etti ki :>>



" -Masuz yapmıyom" diye. >>



Demek ki şu miras davasından sonra adam cozutmuş. Bir iki defa iflas etmişti, ‘ondan sonra böyle oldu’ dedim herhalde. Hüssam'dan ‘haydi eyvallah’ deyip ayrıldım. >>



Artık gözüm herkesin gözündeydi. Herkesin ellerinde, ayaklarında ve hatta herkesin yüzündeydi. Toplumda kim hasta, kim değil, bana sorsunlardı. Ne kadar sorunlu bir toplum olmuşuz demek. ‘Bismillah’ deyip adam dükkanını açmış, bakıyorsun bir yürüyüş oluyor. Yürüyüş bittikten sonra o toplumun içinde bulunan ve başka gayeler için gelmiş kişiler; adamın dükkanın camını, çerçevesini kırıp kendi amaçlarına yönelik sloganlar atıp, başka banka, dükkan, otobüs gibi önlerine çıkan her şeyi kırıp ateşe veriyorlar. >>



Ben sorunlu toplumu gözlerimin önünde canlandırmaya çalışırken, uzakta iki kişinin, hararetli hararetli bir şeyler konuştuklarını gördüm. Ağızlarını açıp kapatmalarından başlarını birbirlerine sallamalarından, birbirlerine pek te hoş bir şey söylemedikleri belli oluyor. Biri durmadan kafayı aşağı yukarı sallıyor, öbürü de soldan sağa sonra da sağdan sola sallıyordu. >>



Bunları da hasta gözüyle görmeye başladım. Acaba birbirlerine ne diyorlar diye merak ettim. Onların yanlarında bulunan üçüncü kişide hiçbir şeylerine karışmadan arkadaşlarını dinliyordu. Bende yanlarına yaklaştım bu üçüncü kişiye sordum:>>



” -Hemşerim bunlar ne yapıyor böyle” diye. Kafayı yukarı aşağı indirip, kaldıran için:>>



“ -Ben sana sorarım diyo” arkadaşına. Sağa sola sallayan içinde:>>



" -Ne zaman soracaan? Ne zaman soracaan?" diyor . Bunda anlaşılmayacak bir şey yok, ikisi de ahraz bunların” dedi.>>



Onları da orada bırakıp, bankada bir işim vardı bir bankanın şubesine uğradım. >>



Banka ana baba günü, kimi telefon kuyruğunda, kimi maaş, kimi elektrik parası, bende girdim bir kuyruğa bekliyorum. Bekleme salonundaki koltukta oturan bir adam baş parmakları hariç dört parmağını, tarağın dişleri gibi birbirine kenetlemiş, yalnız baş parmaklarını birbirinin etrafında bir ileri bir geri çevirip duruyor. Sorsan niye böyle yapıyorsun diye, yaptığını kabul etmez. Çünkü yaptığının farkında değil. Ondan gözümü ayırdım. >>



Vezne kuyruğundaki bir başkası takıldı gözüme. Oda elini çenesinin yan tarafına koyup, çenesini eliyle kuvvetlice sol tarafa doğru itiyor, çenesinden kütür kütür sesler geliyor belli ki çok rahatlıyor. Sonrada diğer elini çenesinin diğer tarafına koyup hızla bir itekliyor, çenesinin o tarafından da kütür kütür sesler geliyor, sonrada iki elini belinin arka tarafına koyup; belini elleriyle öne doğru bir kaktırıyor çıtır çıtır belini de kütürdettikten sonra, arkasındanda bir 'oh' çekiyor ama hilafsız bu hareketlerini her üç, beş dakikada böyle tekrarlayıp duruyor. Hadi bir defa yapsa ihtiyacı varda ondan yaptı diyeceğim. >>



Benim gözlerim sağda, solda başka tik li adam ararken, omzuma bir el kondu. Baktım bizim Can:>>



” -Yahu arkadaş Ne yapıyorsun öyle? Her gidenin arkasından koşuyorsun, tanımadığın insanların yüzüne bakıp, sonrada birisini arayıp ta bulamayan insanlar gibi kaşlarını kaldırıp, ellerini açıyorsun. Hadi bir iki sefer yapsan neyse diyeceğim. Sonrada bankaya girdin. Bende girdim senin peşinden bankaya ‘bakalım ne yapacaksın’ diye. Burada da kuyrukta eğilip başkalarının yüzlerine bakıyorsun. Sonra iki ellerini açıp kaldırıyorsun dua okuyanlar gibi. Sen hastasın arkadaş! Seni bir doktora götürelim” demez mi. Bende haksız tahakkuk ettirilen bir elektrik parasının makbuzunu bulamadığımdan ikinci defa ödemek için; kuyrukta sıradayken bunalmışım, nasıl bir bağırmışım ki Can Beye. Adamcağız:>>



” -Sakin ol arkadaş! Sakin ol!” deyip beni yumuşattı. Bende ona:>>



” -Esas sen hastasın, önce sen bi kendine bak ta ondan sonra bana hastasın de” dedim.>>



“ -Ne varmış bende “dedi, Can.>>



“ -Ne olacak, sol yanağın, sol gözünün üstüne doğru bir inip bir çıkıyor” deyince, Can içinden arkadaşına çaktırmadan kendini bir kontrol etti. >>



Sahiden arkadaşının bağırmasından sinirlenmiş bir vaziyette yanağının titrediğini hissetti. 'Kim bilir yanağım kaşıma doğru inip çıkıyordur şu anda bir ayna olsa da kendi durumuma baksam' diye geçirdi içinden. >>



Can’ın yanağındaki seyrime epey bir devam etti. Sanki birisine göz kırpıyor gibiydi. Can Bey bana>>



" -Kusura bakma üzdüm seni” deyip yanımdan ayrılırken. Ben kuyrukta içimden başkalarının yüzlerine eğilip baktığımın farkına varmadan, kendi kendime konuşuyordum:>>



“ -Toplumda herkes stresli ‘Allah'ım aklıma mukayyit olayım bari’ deyip vezneye paramı ödedim. >>



Başkalarının yüzlerine baktığımın farkında olmadan sessizce oradan uzaklaştım.>>

Ahmet Canbaba

Adsız dedi ki...

İYİ YALNIZLIKLAR
bazen önemli olan bir tek şey vardır: bir bayram ya da tatil yüzünden ya da akla gelmedik bir başka neden den öturü yola çıkarsınız ve korkarım ki bazılarınız yolun sonunu göremez... veya başka bir deyişle yolun sonunu görür!.. hedefinize varın ya da varmayın hepiniz için yolculuk başlar. ve hepiniz sanal bir bayram neşesinden sıyrılarak yanağınızı otobüsün buğulu penceresine dayar ve yol boyu yalnızlığa gark olursunuz.
iyi yolculuklar...
nereye giderseniz gidin yalnızsınızdır ve asıl yalnızların işidir yolculuk... yola bakarken -mideniz bulanmasın diye- gidilecek yollarını düşünürsünüz hayatınızın. herkesi ve her şeyi en hüzünlü, en insan tarafından düşünebilmenizi sağlar yolculukları. bir şehri terk etmenin garipliği, bir yere varmanın coşkusuna karışır
— varır varmaz ara tamam mı?
gece... yanınızdan geçen ışıklı evleri insanların... ve o ışıktı uzak evlerin içindeki ışıklı ışıksız hayatlar... bir dağın ıssızlığına direnen küçük bir lambanın aydınlat tığı tek göz odaya bir saniyeliğine bakarken “orada ben de olabilirdim diye düşünmediniz mi hiç? size uzak bir hayatın soğukluğunu hissetmediniz mi iliklerinizde? tanrım burada nasıl yaşar bu insanlar diye düşünmediniz mi?
elbet bir gün bir yolun olmadık bir noktasında yakalar insanı şehirlerarası bir hüzün çünkü siz zaten ayrılık makamında bir yolculuğa çıkmışsınızdır sevdiklerinize ulaşmak için ayrılmışsınızdır sevdiklerinizden. yol sizin en sevdiğinizdir artık. yol sizi en acı ün...
bir kasabanın içinden geçeceksiniz gece yarısı... kasaba size çok anlamsız gelecek. tek bir caddeyi seyre den karanlık ara sokaklar bırakacaksınız geride. terk edilmiş loş vitrinler ve moralsiz florasan ışıkları bazı küçük birahanelerde... arjantin birahanesi yazacak efes pilsenli tabelasında ve siz 1978 yılında arjantin’de yapılan dünya kupasını hatırlayacaksınız. o yıllardaki filintalığınızı mı düşüneceksiniz yoksa kempesin omuzlarına düşen saçlarını mı? birahane sahibinin yetmiş sekiz yılına saplanıp kalmışlığını mı? yoksa yetmiş sekiz yılının şurasına burasına devrilen gencecik hayatlarını mı arkadaşlarınızın? hangisini düşünecek siniz? sadece tek bir tabela... yanından saatte doksan kilometre hızla geçtiğiniz tek bir tabela hangi geçmiş üzüntüye götürecek sizi?
küçük yerlerde çok içen insanların kederine mi kapılacaksınız yoksa? en çok içilen yerlerin en muhafazakarlığına mı takacaksınız kafanızı?
son kullanma tarihi bir türlü geçmeyen hüzünleri hatırlatır yolculuklar.
nereden baksanız üzücü trafik işaretleridir yollardaki...
nereden baksanız yalnızlık...

derken otobüs yolun üstünde bir otogara girecek, uykunuzdan uyanacak ve aydınlıktan tiksineceksiniz bir an. binleri inecek, başka binleri binecek inenlerin sıcaklığının henüz bitmediği koltuklara...
birbirlerini çıplak görür yol arkadaşları... oynamazsınız çünkü muhtemelen bir daha karşılaşmayacaksınız. olabildiğince samimidir yol arkadaşlığı. tabii çoğu zaman derinliksiz bir geyik muhabbeti eşliğinde. yolcunun yalnızlığım giderecek bir derinleşme olmaz sohbette. öylesine bir kimlik yoklaması ama yi ne de kimi aşklardan bile daha samimi. çünkü hepiniz bilirsiniz ki ne kadar derine inerse ilişki, bazen o kadar derine saklanır yaralar.
— ne iş yapıyorsun birader?
— serbest meslek..
— gazeteye bakabilir miyim?
— tabii buyurun...
— gazetelerde de bir şey yok ya, bakıyoruz işte...
—öyle...
nereden baksan hüzün güzergahı
...
nereden baksan yalnızlık...
sonra yol insanlarının yanından geçer gidersiniz. kimi trafik polisidir, kimi herhangi bir yol üstü esnafı.
onlar en yalnızlarıdır yol ülkesinin... hızla geçersiniz onların yorgun gözlerinin önünden... kalıcı hiçbir şeyi yoktur yol insanlarının. her şey yanından geçip gider onların. en fazla yarım saat durursunuz bir yol insanının yüreğinde...
— tuvalet ne tarafta?
— ilerde sağda.
— sağol...
— hayırlı yolculuk...
önünden binlerce seçenek geçer yol insanının. bir sürü araç gider ankara’ya, istanbul’a, izmir’e... yeni hayatlara gidebilir herhangi vasıta vasıtasıyla.. ama yol insanının hayatı bu alternatiflerin kıyısında kalır hep. arkasından bakar gıcır gıcır yaşamaklara koşan otobüslerin. bahsettiğiniz hayatların gıcırlığı tamamen sizin kuruntunuzdur elbette. yoksa, elinde benzin pompası, hızla kendi paslı hayatına döner yol insanı. onun hayatının paslılığı da sizin kuruntunuzdur elbette...
işte siz bunları düşünürsünüz yol boyu. hiç tanımadığınız insanların dertleri içinizi soğutur, belki de cayır cayır yanarken otobüsün kaloriferi. dedim ya yola çıktınız bir kere. yalnızsınız ve her çeşit hüzne açıksınız...
sonra her yolculuk geçmiş yolculukları hatırlatır size. oradan üç yıl önce de geçmiştiniz hatırladınız mı?.. elinizin içindeydi sevdiğinizin eli. zaten daha otobüs hareket etmeden uyuyakalırdı. dünyanın en kısa yolculuklarını yapardı ü. siz onu seyrederdiniz yol boyu... o kadar sessiz o kadar hareketsiz uyurdu ki, arada bir nefes alıyor mu diye kontrol ederdiniz. sanki yeni doğmuş çocuğunun yaşıyor olması mucizesini henüz kavrayamamış amatör bir baba gibi. yemek molasında kıyamamıştınız uyandırmaya. ama yine de en azından yoğurt yemeli diye düşünüp uyandırmıştınız güç bela... uykusunun arasında dudakla andan öpmüştünüz hatırladınız mı? çok sonra aynı dudakların arasından size düşman kelimeler çıkmıştı. ayrılmak istiyordu çünkü başka birini seviyordu ar tık, hatırladınız mı? usulca çekti elini elinizin içinden... hala parmak izleri var elinizin içinde, hatırladınız mı?
dedim ya yoldasınız... nereden baksan hüzün taşımacılığı..
nereden baksan yalnızlık yakıyor aracınız...
eğer bir kazada bedavadan ölmezseniz varacaksınız oraya... orada bir bayramı mümkün olduğunca anlamlı hale getirip sonra dönüş yoluna çıkacaksınız. bütün bu sayılan hüzün bahanelerinden geçeceksiniz yine... yol arkadaşınız yine yalnızlık olacak.. sonra varacaksınız asıl kentinize sonra yine tatiller, başka sebepler olacak. yine düşeceksiniz yollara.. sonra yine döneceksiniz... sonra yine... yine.., yine...
nereden baksan müebbet bir yolculuk"...
— hepinize iyi yalnızlıklar...

yılmaz erdoğan

Adsız dedi ki...

pazartesi sendromu oku oku bitmiyor :)
ilk ikiyi okudum üçüncüye bakamadım daha
ellerine sağlık pazartesi sendromu

Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırırı boşuna dememişler
iki gündür karlar içindeyiz
şuan yine başladı yağmaya birazda sert
ama ben çayımı da alıp pencereden izlemeye gideceğim biraz
sizlerede çay ikram edeyim
buyrun içmek isteyenler afiyet olsun

no name dedi ki...

pırıl pırıl güneş, sıcaklık gölgede 18 derece...
buyrun gelin dondurma ikram edeyim...

"Pazartesi sendromunu"
adı üstünde, sendrom...

isterseniz kısacık fıkralarla sendromdan çıkmanıza yardım edebilirim...
ama istemeniz şart, yoksa olmaz...

Adsız dedi ki...

Güzel ülkem benim bir tarafta kış bir tarafta yaz :)

ben de bir sendrom yok ama fıkraya da hayır demem :)

Adsız dedi ki...

İS-Tİ-YO-RUZ

İS-Tİ-YO-RUZ

İS-Tİ-YO-RUZ..

ne demek bekliyoruz fıkraları yeter ki kurtulalım bu
pazartesi sendromundan..

no name dedi ki...

Kararsız seçmen
Birbirlerini karalama kampanyalarından etkilenip, kime oy vereceğimi bilemeyen ben; bu akşam kapıma sessiz sedasız lokum bırakan belediye başkan adayını desteklemeye karar verdim. Şimdiden "İki lokumla mı kandırdılar seni?" sorularını duyar gibiyim ama baklava veren vardı da, biz mi almadık?

alıntı

no name dedi ki...

Rüşvet
Koyun yetiştiriciliği için kredi vereceğim müşteriye "Kaç koyunun var?" diye sorduğumda, "Kontrole geldiğinizde size keseceğim hariç 299." cevabını vermesi, şahsın kredibilitesini bir anda arttırdı. Rüşveti seviyor muyum ne?!

no name dedi ki...

Asya'da maymun yakalamak icin kullanilan bir çesit tuzak vardır. Bir Hindistancevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistancevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı kadar büyüklüktedir, yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun, tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar ve yiyeceği kavrar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde, maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında bu maymunu, tutsak eden hiçbirşey yoktur. Onu sadece onun kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür. Bizi tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız gereken, elimizi açıp benliğimizi ve bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır.

Joseph Goldstein

no name dedi ki...

Adamın biri, papağan almak ister. Gittiği dükkândaki papağanları sırayla inceler.1.kafeste rengarenk, pırıl pırıl tüyleri olan papağanı beğenir. Etiketinde 5.000 dolar yazılıdır.
- Dükkan sahibine sorar. “Bu kuş niye bu kadar pahalı?”
- Dükkan sahibi “Bu papağan tam 7 dil biliyor, onun için”. Adam başka bir kafeste bembeyaz şahane bir kuş daha görür. Hem de 10.000 dolarlık. Yine sorar. Meğer bu kuş anayasayı ezbere okurmuş da ondan. Adam bir bakar en köşede ki kafeste, tüyleri dökülmüş ve kararmış yaşlıca bir kuş var. Ama o da ne tam 50.000 dolar. Peki der bu perişan haldeki kuşun nesi var.
- Dükkan sahibi “ Vallahi birader, bu kuşun nesi var biz de bilmiyoruz. Ama öteki papağanlar sabahları buna günaydın üstat diyorlar.”

no name dedi ki...

Adam elindeki son 500 dolarla kumar oynamaya karar verir ve LasVegas'ın yolunu tutar... Ve inanılmaz bir talih; tam 3 milyon dolar kazanır. Hemen otel yönetiminin kendisine tahsis ettiği kral dairesine çıkar ve karısına telefon eder:
- "Hayatim, evde misin?"
- "Evet kocacığım."
- "İyi. Hemen hazırlan o zaman. Çabuk bavulunu hazırla. Kumarhanede tam 3 milyon dolar kazandım."
- Kadın sevinç dolu bir çığlık atar “Ayyyyyyyyyyy harikasın!! Hemen hazırlanıyorum.. Peki ama nereye?? Paris?; Karayipler?; Acapulco?; Guney Amerika?..."
- Adam cevap verir: “ Umurumda değil. Sadece eve döndüğümde çoktan gitmiş ol.”

Adsız dedi ki...

kankacım bu fıkra bir bayanı sendromdan çıkarmaz sendroma sokar ya :)
adama bak para kazandı hadi karıcım sana güle güle cık cık cık yapılır mı bir bayana bu...:))

teşekkürler ellerine sağlık

Adsız dedi ki...

iyi akşamlar
kendinize iyi bakın...

Adsız dedi ki...

Bu da benden bir fıkra..
kayır içi hayatlarımıza bir gönderme..




Kayıt içi ilişkiler [Dinlenmek kadar beter...]

Gelecekte kimlik no'larımız ne işe yarayacak?

Operatör: Pizza xxx'i aradığınız için teşekkürler.

Müşteri: Merhaba, sipariş verebilir miyim..?
Operatör : Evet... siz... Bay Mehmet Selami'siniz ve Kadıköy'deki evinizden
arıyorsunuz. Ev numaranız 216-xxx 61 62, ofisiniz 216-xxx 70 80 ve
mobil telefonunuz xxx 201 25 25...

Mü: Bütün numaralarımı nereden biliyorsunuz?
Op: Sisteme bağlıyız efendim.

Mü: Bir bol sucuklu, pastırmalı, kıymalı pizza istiyorum...
Op: Bu iyi bir fikir değil efendim!

Mü: Nasıl yani?
Op: Tıbbi kayıtlarınıza göre tansiyonunuz ve kolesterolünüz oldukça yüksek
efendim.

Mü: Nasıl?... Peki ne almalıyım?
Op: Diyet Maydanoz-Brokoli Pizza'mızı deneyin. Seveceksiniz.

Mü: Seveceğimden nasıl emin olabilirsiniz ki?
Op: Geçen hafta bir kitapçıdan 'Maydanozun Faydaları' ve 'Brokoli Yemekleri'
kitaplarını almıştınız efendim.

Mü: Tamam; teslim oluyorum...
Ondan bana 3 aile boyu gönderin lütfen. Ne kadar tutuyor?
Op: 6 kişilik aileniz için bu yeterli olacaktır efendim. Toplam 61 YTL.

Mü: Kredi kartıyla ödeyebilir miyim?
Op: Maalesef nakit ödemeniz gerekecek efendim. Kredi kartınız limitini doldurmuş ve geçen yılın Kasımından beri bankanıza 3720,55 YTL borçlusunuz. Buna aldığınız plazma tv taksitleri de dahil değil üstelik....

Mü: Sanırım adamınız buraya gelmeden önce yakındaki bir ATM'den
nakit çekmem gerekecek.
Op: Yapamazsınız efendim. Kayıtlarınıza göre bugünkü nakit çekme limitiniz
olan 1000 YTL'yi doldurmuş durumdasınız.

Mü: Önemli değil, siz pizzaları gönderin. Adamınız gelene kadar parayı
ayarlarım. Gelmesi ne kadar sürer?
Op: Yaklaşık 45 dakika efendim; ama bu kadar beklemek
istemiyorsanız 34 ZVT x66 plakalı motosikletinizle gelip daha kısa sürede buradan kendiniz de alabilirsiniz. ..

Mü: Ne!
Op: Sistem kayıtlarına göre böyle plakalı bir scooter motosikletiniz var...

Mü: *'!^ *%^**%^I7*
Op: Sözlerinize dikkat etseniz iyi olur efendim. Unutmayın ki 15 Temmuz 1997'de bir polise hakaretten tutuklanmıştınız...

Mü: [Sessizlik.. ]
Op: Başka bir isteğiniz var mı efendim?

Mü: Yok... Bu arada; reklâmınızdaki 3 şişe bedava kolayı da gönderiyor
musunuz?
Op: Normal olarak gönderirdik efendim, ama kayıtlarınıza göre siz bir
diyabetliksiniz, size Zero Cola gönderiyorum...:)))

Dündar Özbaylar



tüm bizi gözetleyen BBG.a
BBO ailesinden sevgiler..

evet bir pazartesi günü de akşam olmakta..
akşamı yaptık..
herkese keyifli
akşamlar..
iyi geceler olsun..
sevgiyle ,
dostlukla kalın..

no name dedi ki...

Ben de herkese teşekkür ediyorum...

Kısmetse yarın görüşme umuduyla

İyi Akşamlar Diliyorum...

Adsız dedi ki...

hayirli aksamlar

Adsız dedi ki...

merhabalar

Adsız dedi ki...

GÜNAYDIN
BBO AİLESİ..
HERKESE
İYİ SABAHLAR
İYİ ÇALIŞMALAR..
gün gelecek,
zamanın geçtiği anın ortasında herşey belirecek
ve
hayat
"sana bak bugünde sana bunu getirdim!"
diyecek
sense, anlamayacaksın
ve
yine hayatın
sana kötülükleri getirdiğini sanıp,
yara almama adına
elinin tersiyle iteceksin.
Çünkü alışmıssın hep,
hayatın yanlışlıklarla dolu yollarından
su içmeye...

Bu sefer inan herşey bambaşka olacak,
dağlardaki su şırıltısının,
karşı camdaki ekmek kırıntılarını yiyen,
o güzelim kuşların cıvıltısını,
yolda yürürken başlayan yağmurun bıraktığı,
toprağın kokusunu,
taze simitle peynirin tadını,
kış ortasında herşeye inat,
tomurcuk veren kirazın
bizlere anlatacağı çok şey olmalı...
Hayatın güzellikleri o kadar çokki,
biz sadece
bize gelen kötülükleri hatırlıyoruz ama...
Bugün güneş doğuyor yeniden,
güzellikleri yaşamamız için
hadi kalk ve pencereden bak sende,
dışarısı hala çok güzel,
tıpkı dün olduğu gibi...
Kendine bir kahvaltı hazırla
ve
dokun kendine sevgi ile...
Gülücüklerinle otur masaya ve sadece gülenleri alma masaya....
Hayatın güzelliklerini
yaşatmaya
ve
yaşamaya başla.
Çünkü Hayat Yaşanılmaya
Değer Hala....
ALINTI..

EEE O ZAMAN

HADİ GÜZEL GÜZEL ÇALIŞMAYA..
HE HE..
UYANDINIZ DEĞİL Mİ?
GÜNAYDIIIN..

no name dedi ki...

Ablacığım mesajı aldım,
uyanın...
kahvaltı edin...
sonra dooru çalışmaya...
hadeee...

Diyorsun...
ben de öyle yaptım, bi tek kahvaltı etmedim...

Kahvaltıya seval ablama baskın yapmak istiyor canım. tabi kahvaltı bahane seval ablamı özledim. bu aralar patronunun gestapo damarları kabarmış. ablama nefes aldırmıyor anladığım kadarıyla.

bi dolu yazdım da günaydın demeyi unuttum...

herkese GÜNAYDIN

Adsız dedi ki...

Günaydınlar

uyandık mı ?
ben henüz uyanamadım ayakta uyuyorum :)
birazdan kendime gelirim

baskına mı gidiyoruz yaşasın :)

hadi bize kolay gelsin...

Adsız dedi ki...

Günaydin, günaydin...

:) Hadi gelin, bekliyorum... Azicik sessiz olun bari, patrona yakalanmayalim... :)

Mis gibi kahve süzülüyor filtreden, zeytin - peynirimiz de var cavdar ekmegimiz de yanliz domateslerin tadi hic yok! yine de aliyor insan aliskanliktan...

Ya, cocuklar ne iyi ettiniz de geldiniz, ben de sizinle kahvalti etmeyi cok özlemisim, hosgeldiniz! Inanin günümü, gönlümü güzellestirdiniz.. :)

Adsız dedi ki...

günaydın denirmi bu saatte bilmiyorum ama ben yeni uyandığım için sorun olmaz sanırım:)


günaydın dostlar

günaydın dünya

günaydın küçük yeşil Marslılar...

................

Bir Kahramanlık Destanı'nın yazıldığı,
Binlerce vatan evladının koyun koyuna yattığı,
Adımlarımı hergün SAYGI ve GURUR ile attığım bir şehirde yarın yıldönümü...

Tek ümidim canlarını veren bu kahramanların Mahşer gününde haklarını helal etmeleri...

Yarın 18 Mart....

94 yıl önce, o gün yazdılar destanlarını, eşi benzeri görülmemiş şekilde...Şu bir gerçekki böylesi destanlar bir daha yazılmayacak...

O gün destan yazanlar önünde saygı ve sevgiyle eğiliyorum..Dilerim, en değerli varlıkları olan canlarını hiç düşünmeden verenlere layık birer evlat olabiliriz..

Adsız dedi ki...

Her zaman günaydın denilir başkanım

Günümüzü aydınlatıp bizim bugünlere gelmemizi sağlayan canlara minnettarız...

Adsız dedi ki...

herkese merhabalar...

kahvaltılar edilmiş..
işe başlanmış..

eyleeem gece geç mi yattın sen..
bilgisayarı siper edip şekerleme yapma bak yakalanacaksın..
senin patron duymazsa..
seval ablanın patronu yetişir ..
uyandırır seni..
nede olsa bütün patronlar birbirine benzerler..

başkanım..
hoşgelişler ola..
evet..
18 mart..
keşke yaptıklarını unutmasaydık.
onları anarken
keşke başımız önde olmasaydı..
keşke onları anarken onlar kadar kahraman olabilseydik..
keşke bizden sonraki nesillerde..
biz anacak tek bir şey bırakabilseydik..

illa böyle zor gün mü olması gerekiyor..
damarımızda ki asil kanımız olduğunu anlamak için..

ruhları şad olsun..
ve mezarlarına bari saygıları olsun her bir türk vatandaşının..
hay beni biri durdursun..
tamam
tamam
durabildim ya..

no name dedi ki...

Elemtere Fiş

elemtere fiş
kem gözlere şiş
benim bir yarim var müthiş
bazen yedi yaşında bazen yetmiş

elemtere fiş
kem gözlere şiş
benim bir yarim var müthiş
azcık rum azcık kürd azcık ermeni
aklına esmeye görsün.
Galata kulesinin
tepesinden atar beni
sonra benden önce iner, tutar beni

elemtere fiş
kem gözlere şiş
benim bir yarim var müthiş
yarısı imam yarısı keşiş
misli menendi görülmemiş
her parmağında bir marifet
hünerli mi hünerli

ayıptır söylemesi
hemi Galatasaraylı hemi Fenerli

Bedri Rahmi Eyüboğlu

no name dedi ki...

Kağıt gemi

Kağıttan bir gemi yaptım küçücük
Ya 5 öpücük sığar içine
Ya 10 öpücük
Kız kardeşim
10 öpücük batar bu gemi dedi
Sen misin
15 öpücük
Anam sakın denize atma dedi
Doğru havuza
Sen misin
Doğru denize,
Ama ıslanmasıyla batması bir oldu.

Bir gemi daha yaparım ne çıkar
Hem bu sefer öpücük yerine
Sunturlu birkaç küfür
Daha birkaç gemi yaparım
Çok şükür...


B.R.Eyüboğlu

Adsız dedi ki...

Merhabalar,

Ben geldiimmm (:
Nasılsınız görüşmeyeli..Hayat nasıl ?? (:

Adsız dedi ki...

BSG :))))

Bizi sizi gözetliyor haberiniz olsun :D

Adsız dedi ki...

Merhabalar

Hosgeldin Eda, daha SIK ugra, özletme kendini

Ögrencilik zor is..

Adsız dedi ki...

hoşgeldin eda
hoşgeldin kaya

burda herşey aynı seni sormalı

Adsız dedi ki...

Hoş buldumm :))
Evet öğrencilik zor iş Kayacım haklısın.

Eylem bende de her şey aynı. Yoğun bir sınav dönemine giriyorum Cuma gününden itibaren.Derse başlamadan önce buraya gelmek istedim :)

Adsız dedi ki...

başarılar Edacım

Adsız dedi ki...

evet iyi akşamlar bana
ve tabiki sizlere
kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın...

Adsız dedi ki...

edacım hoşgeldin canım

seni görmek çok güzel..
ne kadar yoğun olsanda
bize uğra arada..
sevindir bizleri..

BBO ailesi iyi akşamlar..
sağlıcakla kalın..

Adsız dedi ki...

iyi ve keyifli bir akşam sizlerle olsun dostlarım...

edacım sınavlarda şans-bilgi senden yana olsun...

yazılmışsa yarına da nefes alabilmek,görüşmek dileğiyle

sağlıkla kalın

no name dedi ki...

Eda hoşgeldin...

Herkese iyi akşamlar diliyorum...

Adsız dedi ki...

iyi aksamlar

Adsız dedi ki...

Günaydin

Herkes icin güzel bir gün olur insallah..

Kismetse, aksam üzeri tekrar görüsürüz

Adsız dedi ki...

"DUR YOLCU bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir."

18 Mart Çanakkale Şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz...

Adsız dedi ki...

Ve günaydınlar

Kayacım erkencisin şaşırdım :)

güzel bir gün olması dileğiyle
kolay gelsin...

no name dedi ki...

Çanakkale şehitleriyle birlikte, tüm şehitlerimizi minnet ve şükranla anıyoruz...

Herkese GÜNAYDIN

Adsız dedi ki...

Hepimize günaydin, güzel bir gün olsun insallah...

Özgürlügü ugruna canlarini verdikleri vatani bugün görebilselerdi acaba ne derlerdi? Allah her birinden razi olsun, rahmet eylesin, nur icinde yatsin o kahramanlar...

Adsız dedi ki...

adsiz diye bir yok tabii ki (adi adsiz olan bi tanecik No Name´miz var bizim!) :)

Düsündüklerimle, üzüldüklerimle heyecan yaptim anlasilan yorumu isim yazmadan gönderiverdim, özür dilerim.

Adsız dedi ki...

herkese merhabalar..


başkanımız bu gün büroyu açmadı..
onu göremedim..

eylem e şöyle bir başımı uzattım . Sanırım Toplantıda.Elinde T cetveli herkes masada ki bir haritaya eğilmişler patron birşeyler anlatmakta herkes başını sallıyor olur tamam der gibi..
ah üşüdüm şu ankarada ne soğuk böyle..

no name 'e dükkanına şöyle bir başımı uzattım..
dükkanın temizliği bitmiş yeni sezona hazırlıklara çalışıyor bir taraftan bilgisayardan gelen müziğe ritim tutuyor..
ay akdeniiiiz ne güzzel duruyor önümde çarşaf gibi..
gidesim gelmedi ama yolum uzun..


yağmura baktım mağazadan başımı uzatıp ya sırılsıklam oldum iyi mi..Ah yağmur ıslattın beni..
Görmedi beni mağazada girişteki vitrini değiştiryordu..elinde satış raporları başını kaşıması için birinimi tutmuş biri başını kaşıyordu vay vah başını kaşıyacak vakti yok canımın..


eda ile gökçe ye baktım bakmakla kaçmam bir oldu başları ders kitaplarında önlerinde test kitapçığı..
ah canlarım benim işiniz çok zor..

al işte soğuk bir yere daha geldim..Hoş burda hava aydınlık ama güneş ısıtmıyor..
akdenizden sonra..
kaya koştur koştur çıktı evden yolda durdu ya nereye gidecektim ben diye..
Şaşkın kaya ..
he he arada böyle gideceği yeri şaşırır. bir koltukta birden fazla karpuz olunca ..



ah burası da soğuk ama olsun içim ısındı birden..
birde baktım kankamın bürosunu önündeyim..
kanka sıcaklığı..
canım kankacığım başımı uzattım beni görmedi.
göremezdi pencereden bakmadı ..(ben dedimdi arada pencereden bak diye ama)
kesin gel kahve içelim derdi ama ben şu köşede girişte sol tarafta oturan asık suratlı patrona baktım birde kankamın masasında ki işe yok başka zaman dedim içimden ve uzaklaştım....
ah kankacım sana şu işleri birktirme diyorum..
herkese bahar temizliği sarar`; seni bahar tembelliği sarıyor..
canım kankam bu gün gökkuşağın altında kahveni içtin mi?düşün ben duyarım.

ben kim mi?
gökyüzü
mavigüne baktım
bir şeyle yazıyordu PC de..
sanırım ailesine merhaba diyordu..
ay bak bu gün körfez de çok güzel ...masmavi..

gezdim gördüm..
bu gün sizden Aile ocağına fayda yok..

hadi kolay gelsin hepinize...

Adsız dedi ki...

ablam benim nasılda anlatmış herkesin halini
ankara soğuk ablam ya
sabah kar,biraz önce yağmur
karışık haldeyiz
hava sıkıcı böyle işte
sana da kolay gelsin

Adsız dedi ki...

Ben pencereden baktiktan sonra hava yavas yavas isindi Kankacigim oysa daha bu sabah buz kazimistim arabamin camlarindan yola cikmadan önce simdiyse bizim Bahar "Ceee, ben geldim!" diyor sanki ama sen gelip de kapidan dönmüssün be güzelim, hic bu oldu mu simdi? :)

no name dedi ki...

Lâ'l

Bir bulut olsam yüklenip yağsam
Dökülsem damla damla toprağıma
Bir deli nehir bir asi rüzgar
Olup kavuşsam üzüm bağlarına

Bir çiğ tanesi, bülbülün çilesi
Annemin sesiyle güne uyansam
Radyoda yanık içli bir keman
Ağlasa nihavend acemaşiran

Bir turna olsam yollara vursam
Uçabilsem kendi semalarıma
Bir seher vakti sılaya varsam
Selam versem ah sıradağlarına

Komşunun kızı çoban yıldızı
Yaz bahçeleri yesil mor kırmızı
Ah şişede la'l hem de ay hilal
Bir daha da görmedim öyle yazı

Sertap

Adsız dedi ki...

ÇANAKKALE
"Söyle arkadaşım" dedi Anadolu'lu Mehmet
yanıbaşındaki Anzak erine
"nereden kopup gelmişsin,
neden çökmüş bu mahsunluk üzerine?"



"Dünyanın öbür ucundan" dedi gencecik Anzak
"Öyle yazmışlar mezar taşıma.
Doğduğum yerler öylesine uzak,
örtündüğüm topraksa gurbet bana."



"Dert edinme arkadaşım"dedi Mehmet
"değil mi ki bizlerle birleşti kaderin,
değil mi ki yurdumuzun koynundasın ilelebet,
sen de artık bizdensin,
sen de bencileyin bir Mehmet"



Çanakkale'de toprağının
üstü cennet, altı mezar,
kavga bitmiş mezarlarda,
kaynaş olmuş yiten canlar.



"Ya sen" dedi Mehmet
oyun çağındaki İngiliz erine,
"yaşın ne senin kardeş
böylesine erken buralarda işin ne?"



"Yaşım sonsuza dek onbeş"
dedi ufak tefek İngiliz eri.
"köyümde askercilik oynar
coştururdum trampetimle bizimkileri.
Derken kendimi cephede buldum,
oyun muydu, gerçek miydi anlamadan,
bir sahici kurşunla vuruldum.
Sustu boynumdaki trampet,
son verildi böylece oyundan bozma işime.
Gelibolu'da bana da bir mezar kazıldı
mezar taşıma "Onbeşinde trampetçi" yazıldı.
Öyküm de, künyem de bundan ibaret."



Yağmur yağıyordu usul usul toprağa
gözyaşları düşerek üstüne sanki
damla damla ağlıyordu uzaktan uzağa
sahibini yitiren bir trampet.



"Ya sizler" dedi Mehmet
dünyanın dört kıtasından
mezarlar dolusu erlere,
"hangi rüzgar savurdu sizleri
bu bilmediğiniz yerlere?"



Kimi İngilizdi, kimi İskoç,
kimi Fransızdı, kimi Senegal'li,
kimi Hint'li, kimi Nepal'li,
kimi Avustralya'dan, kimi yeni Zelanda'dan Anzak.
Gemiler dolusu asker,
her biri niye geldiğinden habersiz
Gelibolu'nun oya gibi koylarından sızarak
tırmanmışlardı dağa bayıra
siper siper yara gibi yarılan toprak
mezar olmuştu savaş ardından onlara.



Kiminin burada yattığı sanılır,
Kiminin adı bilinse de mezarı bilinmez,
kiminin de mezar taşında
on altı on yedi on sekiz yaşında
ebedi istirahate çekildiği yazılı.
Çanakkale topraklarında,
her birinin erken biten yaşam öyküsü
eski yazıtlar gibi taşlara böyle kazılı.



"Anlamaz mıyım" dedi "halinizden kardeşler"
adına yazılı taşı bile olmayan asker,
Anadolu'lu Mehmet
"ben de yüzyıllarca yaban ellerde,
neyin uğruna bilmeden can vermişim,
kendi yurdum uğruna can vermenin tadına,
ilk kez Çanakkale'de ermişim.



Uğrunda can verdikçe vatandı ancak
ekip biçtiğim padişah mülkü toprak.
Değil mi ki sizler alamasanız bile,
bu topraklar almış sizi sizleri basmış bağrına,
sizlere de vatan sayılır artık Çanakkale.



Çanakkale'de toprağının
üstü cennet, altı mezar,
kavga bitmiş mezarlarda
kaynaş olmuş yiten canlar.



Bir garip savaştı Çanakkale savaşı,
kızıştıkça kızgınlığı dindiren,
ara verildikçe ateşe,
düşmanı kardeşe
döndüren bir savaştı.
Kıyasıya bir savaştı
ama saygı üreten bir savaş,
yaklaştıkça birbirine
karşılıklı siperler,
gönüller de yakınlaştı,
düştükçe vuruşanlar toprağa,
dostlar gibi kaynaştı.



Savaş bitti.
Ölenler kaldı, sağlar gitti
köylü köyüne döndü, evli evine
kır çiçekleri geldiler akın akın,
çekilen askerlerin yerine.
Yaban gülleri, dağ laleleri, papatyalar,
kilim kilim yayıldılar toprağa.
Siper siper
toprağın savaş yaralarını örttüler,
koyunlar koruganları yuva yaptı kendine,
kuşlar döndü gökyüzüne kurşunların yerine.



Çiçeğiyle, yemişiyle, yeşiliyle,
silah yerine saban tutan elleriyle,
geri aldı savaş alanlarını doğa,
can geldi toprağa silindikçe kan izleri,
yeryüzünde cennet oldu öylece,
o cehennem savaş yeri.
Şimdi Çanakkale, Gelibolu,
bahçe bahçe, ülke ülke
mezar dolu.



Üstü cennet, altı mezar
Çanakkale toprağının,
kavga bitmiş mezarlarda,
kaynaş olmuş yiten canlar.



Huzur içinde uyusun,
vuruştukları toprakta,
kavgadan, kinden uzakta,
yanyana dostça yatanlar...

Bülent Ecevit
( 1925 - 2006 )

Adsız dedi ki...

ÇANAKKALE SAVAŞLARI
1915 - 1916

"Türk çocukları ecdadını tanıdıkça, ona sahip çıktıkça yine çok büyük işler yapacaktır.
Medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi parlayacak ve tarih sayfalarına yine Türk adı ile yazacaktır."

Mustafa Kemal Atatürk






ANZAKLI ÖMER'İN ÖYKÜSÜ



1957 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'nden mezun olup ihtisas yapmak üzere ABD'ye giden doktor Ömer Musluoğlu görev yaptığı hastahanede başından geçen çok enteresan bir hadiseyi şöyle anlatıyor:

"Amerika 'ya gittiğim ilk yıllar ( 1957) lisanım pek o kadar iyi değil. New York'da Medical Center Hospital adlı bir hastahanede görev almıştım. Fakat vazifem kan almak, kan vermek,serum takmak,elektrokardiyoğrafi çekmek gibi işler.. Hastaya o kadar önem veriyorlar ki yeni doktorlar hemen direk olarak hasta muayenesine ,tedavisine verilmiyor. Diğer zamanlarda da laboratuarda çalışıyorum.

Bir hastaya gittim. Yaşlıca bir adam. Tahminen yetmiş beş yaşlarında tabii kendisi ile ingilizce konuşuyorum.

- Kan vereceğim kolunuzu açar mısınız?

Çünkü adamcağız kanser hastası olduğu halde üstelik kansızdı. Elimde kan torbası da var tabii ki.. pazusunu açtım. Baktım pazusunda dövme şeklinde bir Türk bayrağı var. Çok ilgimi çekti benim. Kendisine sormadan edemedim.

- Siz Türk müsünüz?

Kaşlarını yukarıya kaldırarak " Hayır "manasına işaret yaptı. Ama ben hala merak ediyorum:

- Peki bu kolunuzdaki Türk bayrağı nedir?

"Aldırma işte öylesine bir şey dedi. Ben yine ısrarla dedim ki:

- Fakat benim için bu bayrak çok önemli. Dikkatimi çekti. Çünkü bu benim milletimin bayrağı, benim bayrağım...

Bu söz üzerine gözlerini açtı. Derin derin yüzüme baktı ve mırıltı halinde sordu:

- Siz Türk müsünüz?

- Evet Türk'üm....

İhtiyar gözlerime bakarak tanıdık bir göz arıyor gibiydi. Anlatmaya başladı:

- Yıl 1915. Sen hatırlamazsın o yılları. Çanakkale diye bir yer var Türkiye'de .Orada savaşmak üzere bütün Hıristiyan devletlerden asker topluyorlardı. Ben Anzak'tım, Avustralya Anzaklarından ... İngilizler bizi toplayıp dediler ki: "Barbar Türkler Hıristiyan dünyasını yakıp yıkacaklar. Bütün dünya o barbarlara karşı cephe açmış durumda . birlik olup üzerine gideceğiz. Bu savaş çok önemlidir." Biz de inandık sözlerine vaadetlerine... Savaşmak isteyenler arasına katıldık.

Avustralyalı Anzak ihtiyar anlatmaya devam ediyordu:

- İngilizler, Türklere karşı topladığı askerlerin tamamını Çanakkale'ye sevkediyorlarmış. Bizi gemilere doldurup Mısır'a getirdiler o zaman . Mısır'da şöyle böyle birkaç ay talim gördük. Atış talimi . ondan sonra da bizi alıp Çanakkale'ye getirdiler.

Savaşın şiddetini ben ilk orada gördüm. Öyle ki denize düşen gülleler suları metrelerce yukarı fışkırtıyor, gökyüzünde havai fişekler , geceyi gündüze çeviriyordu zaman zaman... Her taaruzunda bizden de Türklerden de yüzlerce insan hayatının baharında can veriyordu. Fakat biz hepimiz Türklerdeki gayret ve cesareti uzaktan gördükçe şaşırıyorduk. Teknolojik yönden çok çok üstün olduğumuz gibi sayı bakımından da fazlaydık. Peki onlara bu cesaret ve kuvveti veren şey neydi? İlk başlarda zannediyordum ki İngilizlerin bize anlattığı gibi Türkler barbarlıktan böyle saldırıyorlar. Meğer barbarlıktan değil, kalplerinde ki vatan sevgisinden kaynaklanıyormuş . bunu nereden anladığımı söyleyeyim.

Biz karaya çıktık. Taarruz edemiyoruz. Bizi püskürtüyorlar. Tekrar taaruz ediyoruz. Bizi tekrar püskürtüyorlar. Tekrar taaruz ediyoruz. Derken böyle bir taarruzda başımdan yediğim bir dipçik darbesiyle kendimden geçmişim.

Meraktan ağzım açık yaşlı Avustralya'lıyı dinliyorum. Savaşın dehşetli anılarını anlatırken hastalığına rağmen tir tir titremeye başlamıştı. Devam etti:

-Gözlerimi açtığımda kendimi yabancı insanların arasında gördüm. Nasıl korktuğumu anlatamam. Çünkü İngilizler bize Türkleri barbar, vahşi kimseler olarak tanıttı ya... Ama dikkat ettim. Yaralarımı sarmışlar. Bana hiç de öfkeli bakmıyorlar. Kendime geldim iyice bu defa çantalarında bulunan yiyeceklerden ikram ettiler bana. İyi biliyorum ki onların yiyecekleri çok çok azdı. Bu haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram ediyorlardı. Şoke oldum doğrusu. Dedim ki; kendi kendime:

- Bu adamlar isteseler şu anda beni öldürdüler. Ama öldürmüyorlar... Veyahut isteseler önceden öldürebilirlerdi. Halbuki beni cephenin gerisine götürdüler. Biz esirlere misafir gibi davranıyorlardı. Bu duygularla "Yazıklar olsun bana" dedim. "Böyle asil insanlarla niye ben savaşıyorum ben . Niye savaşmaya gelmişim. Bu İngiliz milleti ne yalancıymış ne kadar Türk düşmanıymış"diyerek pişman oldum. Ama bu pişmanlığım fayda etmiyor ki... Bu iyiliğe karşı ne yapsam düşündüm durdum günlerce.....

Nihayet bizi serbest bıraktılar. Memleketime döndüm. İşte memlekette Türk milletini ömür boyu unutmamak için koluma bu dövme Türk bayrağını yaptırdım. Bu bayrağın esrarı bu işte. Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti:

- Talihin cilvesine bakın ki o zaman ölmek üzere iken yaralarıma iyileştirerek ,sıhhate kavuşmama çaba sarfeden Türkler idi. Şimdi de Amerika gibi bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba sarfeden bir Türk...

Ne garip değil mi? Avustralya 'dan Amerika'ya gelirken bir Türkle karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim. Size minnettarım. Siz Türkler gerçekten çok merhametli insanlarsınız. Bizi hep kandırmışlar... Buna bütün kalbimle inanıyorum.

Peşinden nemli gözlerle "Bana adınızı söyler misiniz? Dedi. "Ömer" cevabını verdim. Gayet merakla tekrar sordu:

- Peki niçin Ömer ismin, vermişler sana ?

- Babam müslümanların ikinci halifesi isminden ilham alarak bana Ömer adını vermiş. - Yahu senin adın müslüman adı mı ?

Ben "Evet, Müslüman adı" deyince yüzüme baktı baktı,birden doğrulmak istedi. Ban mani olmak istedim. Israr etti.

Ama niye ısrar ediyordu?

İhtiyarın ısrarına dayanamayıp yatakta oturmasına yardım ettim. Gözleri dolu soluydu. Yüzüme bakarak dedi ki:

- Senin adın güzelmiş. Benim adım şimdiye kadar Mr. Josef Miller idi. Şimdiden sonra "Anzaklı Ömer" olsun.

- Olsun

Peki doktor beni müslüman eder misin? Müslüman olmak zor mu ?

Şaşırdım. Nasıl da birdenbire Müslüman olmaya karar vermişti. Meğer o yaşa gelinceye kadar içten içe hep düşünüyormuş da kimseyle konuşamadığı için ,soramadığı için konuşamıyormuş.. - Tabii dedim müslüman olmak çok kolay.

Sonra kendisine imanın ve İslamın şartlarını anlatırım. Kabul etti. Hem kelime-i şahadet getiriliyor, hem de çocuklar gibi ağlıyordu.

Yaşlılık bir yandan,hastalık bir yandan, bir de yıllardan beri içinde kavuşmak isteyip de bilemediği için kavuşamadığı İslamiyet'e olan hasretin sona ermesi bir yandan bu yaşlı gönlü duygulanmıştı. ...Mırıldandı:

- Siz müslümanlar tesbih çekersiniz bana da bir tesbih bulsan da ben de yattığım yerden tesbih çekerek Allah'ımı ansam olur mu?

Bu sözden de anladım ki dedelerimiz savaş esnasında Hakk'ı zikretmeyi ihmal etmiyormuş. Neyse uzatmayayım hemen bir tesbih bulup kendisine getirdim.

Hasta yatağında tesbih çekiyor, biz de gerektiğinde tedavisiyle ilgileniyorduk. Fakat benim için o daha bir başkalamıştı. Müslüman olmuştu.

Bir gün yanına gittiğimde samimi bir şekilde rica ettim.

- Beni yalnız bırakma olur mu?

- Ne gibi Ömer amca ?

- Ara sıra gel de bana İslamiyeti anlat! Sen çok güzel şeylerden bahsediyorsun. O sözleri duydukça kalbim ferahlıyor.

O günden sonra her gün yanına gittim. Bildiğim kadarıyla dinimizi anlattım. Fakat günden güne eriyip tükeniyordu.

Kaç gün geçti tam hatırlamıyorum . hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum. "Doktor Ömer! Lütfen 217 numaralı odaya gelin!"

Dedim ki içinden "Bizim Ömer amca galiba yolcu?"hemen yukarı çıktım. Odasına vardığımda gördüğüm manzara aynen şöyleydi:

Sağ elinde tesbih açık duran sol kolunun pazusunda dövme Türk bayrağı,göğsünde imanı ile ,koskoca Anzaklı Ömer son anlarını yaşıyordu.

Hemen başucuna oturdum. Kendisine kelime-i şehadet söylettirdim. O şekilde kucağımda teslim-i ruh etti....

Bir Çanakkale gazisi görmüştüm. Yıllar sonra da olsa Müslüman Türk milletine olan sevgisi sayesinde kendisine iman nasip olmuştu.

"Ne yalan söyleyeyim,ağladım..."

Adsız dedi ki...

Bu memleketin topraklarında kanlarını döken İngiliz, Fransız, Avustralyalı, Yeni Zelandalı, Hintli kahramanlar:
Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.
Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu topraklarda canlarını verdikten sonra bizim evlatlarımız olmuşlardır."

Mustafa Kemal ATATÜRK
1934

Adsız dedi ki...

Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı


Kastamonu-
İhsan Ozanoğlu-
Muzaffer Sarısözen


Çanakkale İçinde Aynalı Çarsı,
Ana Ben Gidiyom Düşmana Karsı.
Of Gençliğim Eyvah.

Çanakkale İçinde Bir Uzun Selvi,
Kimimiz Nişanlı Kimimiz Evli.
Of Gençliğim Eyvah.

Çanakkale Üstünü Duman Bürüdü,
On Üçüncü Fırka Yürüdü.
Of Gençliğim Eyvah.

Çanakkale İçinde Bir Dolu Testi,
Analar Babalar Mektubu Kesti.
Of Gençliğim Eyvah.



http://www.youtube.com/watch?v=9X5F0etTI5A&feature=related

Adsız dedi ki...

merhabalar.. biraz uzun bi aradan sonra tekrar ben =)

herkesin keyifler iyidir inşallah..ablacım o kadar geldin de neden kaçtın hemen hiç de görmedik seni kitaplara bakmaktan =))

Adsız dedi ki...

Merhaba

Ablacigim ellerine. yüregine saglik
Daha ne öyküler var Canakkale ile alakali ama... Mesela kaybolan bir tabur ingiliz askeri, hem de komutanlariyla beraber. Bir ingiliz cavusun günlügünde yazdigi üzere "1400 lerde osmanli askerinin giydigi üniformali, hem de tam gögsünden kilic darebsi yedigi anlasilan bir adamin elinde yine eski osmanli askerlerinin kullandigi kilicla savunma yapmasi..."

bu baska bisey, henüz adini koyamadim :)

Adsız dedi ki...

http://galeri.internethaber.com/gallery.php?id=3347

Adsız dedi ki...

Bugün de aksam oldu, daha dogrusu biraz sonra olacak...

Hepimize iyi aksamlar, iyi dinlenmeler dileyerek, yarin da birlikte olmayi umarak ayriliyorum birazdan bürodan, darisi basiniza...

Adsız dedi ki...

ablacım ellerine yüreğine sağlık
gökçecim hoşgelmişsin
kaya teşekkürler

hepinize iyi akşamlar...

Adsız dedi ki...

günün sonuna yetiştim anlaşılan..

selam olsun tüm dostlara..

günün neredeyse yarısından fazlasını baş ağrısı ile geçirdiğimden henüz kendime gelemedim...içtiğim ağrı kesiciler yüzünden mideme kramplar giriyor şuan:)

sizde keyifler iyidir inşallah dostlar..

no name dedi ki...

herkese merhaba,
gökçe hoşgeldin...

tüm katılımcı dostların yüreğine sağlık...

kısmetse yarın görüşmek üzere iyi akşamlar...

Adsız dedi ki...

başkanım çok geçmiş olsun..

eylemcim, no name iyi akşamlar..

Adsız dedi ki...

hayirli geceler

no name dedi ki...

tüm insanların güzel bir güne uyanması dileğiyle.......(yani en azından bizim yarıküredeki insanların)(Diğer yarıküredekilere de iyi geceler)Amaaann tüm insanlığıda kucaklamak zor yaa...

********GÜNAYDIN*******

Kolay ve güzel bir gün olsun...

Adsız dedi ki...

Günaydınlar

güzel bir gün geçirebilmek dileğiyle
kolay gelsin...

yağmur dedi ki...

güzel ve sorunsuz bir gün geçirmek dileğiyle... herkese günaydın...

yağmur dedi ki...

vee geldiğim gibi hemen gitmek zorundayım yine...
Bir sürü işim var bugün.çook çalışmam lazım çookk... :)
Herkese kolay gelsin, kendinize iyi bakın...

Adsız dedi ki...

kolay gelsin Yağmur
seni görmek güzeldi

Adsız dedi ki...

can sıkkın,canan sıkkın ,gökyüzü sıkkın
elimde uzunca bir iş listesi ben ona bakıyorum o bana
önce hangisinden başlasam diye
Ee yapılacak hepsi nasılsa
diğer iş bitti başlayayım şu listenin bir ucundan :)
hadi bana kolay gelsin
sizlerede
mesela Seval ablam kafasını bile kaşıyamıyor hiç uğramamış daha
kafasını kaşımaya zamanı olmayanlara kolay gelsin...

Adsız dedi ki...

Herkese merhaba...

bugün, su anda sabah soguguna inat tam bir bahar havasi var, piril piril aydinlik, masmavi gökyüzünde süzülen köpük köpük bembeyaz bulutlar insana sanki umutlarini hatirlatiyor...

Masamda 3 gündür islem yapmami bekleyen 4 ihale dosyasina gömülmeden ben hepimize güzel bir gün diliyorum...

kolay gelsin!

Adsız dedi ki...

Eylemcim ayni anda ayni seyleri düsünmüs dile getirmisiz nerdeyse..

E o halde, sana, bana, hepimize kolay gelsin ablacim..

Adsız dedi ki...

herkese merhabalar..

bir ekmak kavgasında herkes..
artık aslan bile bilmiyor ekmeğin neresinde olduğunu çünkü o da aç..

sağlıkla çalışılsın..
huzurla çalışınsın..
hhelaliyle çalışılsın...

ama arada da kafanızı kaldırın..
sizi ekmek teleşına düşürenleri farkına varmak için..


Ekmek Çarpsın Be Anne

Çocuklara

Sabah
Okula gelince
Ekmeğim hep aklımdaydı
Beslenme saatinde ye demiştin ya
Bekledim / yemedim
Yalansam
Ekmek çarpsın be anne

İlk ders
"Hayat Bilgisi" ydi
Ekmeğin öyküsünü öğrendik
Topraktan, sofraya kadar
Çok çile çekermiş / İçim acıdı
Ekmeğime dokundum / sevdim
Hemencik kızma
Öğretmenim görmedi
Ekmek çarpsın be anne

Sonra
Zil çaldı,
Beslenme saati dedi öğretmen
Yiyeceklerimizi, sıraların üzerine çıkardık
Bir görseydin
Herkesin her şeyi vardı
Benim tekçe ekmeğim
Ve
Gazoz sansınlar diye
Şişeye doldurduğun suyum
Arkadaşlarım bana baktı
Ekmek çarpsın be anne

Gizem
Sadece Gizem,
Bir parça peynir verdi
Sana da bir parçasını ayırmıştım
Dayanamadım
Hepsini yedim
Söz
Billahi söz
Yarın yine verirse
Hepsini sana getireceğim
Ekmek çarpsın be anne

Şey anne,
Bizim ekmeğimizin katığı neden yok?
Yoksa ceza mı verdiler bize?
"Derslerini yapmazsan, öğretmenin ceza verir."
Diyorsun ya bazen
Öyle ceza mı?

Öyleyse,
Bize ceza verenleri
Ekmek çarpsın be anne!


Sıtkı Özkaya

Adsız dedi ki...

Ekmek Davası

Hiç düşündün mü?..
Neden etrafında martılar bir geminin,
Neden ortasında o gemi bir denizin..
Ekmek davası gülüm
Ekmek davası...

Bahadır Karabulut

Adsız dedi ki...

Açların Gözbebekleri

Değil birkaç
değil beş on
otuz milyon

bizim!

Onlar
bizim!
Biz
onların!
Dalgalar
denizin!
Deniz
dalgaların!

Değil birkaç
değil beş on
30.000.000
30.000.000!
Açlar dizilmiş açlar!
Ne erkek, ne kadın, ne oğlan, ne kız
sıska cılız
eğri büğrü dallarıyla
eğri büğrü ağaçlar!
Ne erkek, ne kadın, ne oğlan, ne kız
açlar dizilmiş açlar!

Bunlar!
Yürüyen parçaları
o kurak
toprakların!

Kimi
kemik
dizlerine vurarak
yuvarlak
bir karın
taşıyor!

Kimi
deri... deri!
Yalnız
yaşıyor
gözleri!
Uzaktan
simsiyah sivriliği
nokta nokta uzayıp damara batan
kocaman balı bir nalın çivisi gibi
deli gözbebekleri,
gözbebekleri!
Hele bunlar
hele bunlarda öyle bir ağrı var ki,
bunlar
öyle bakarlar ki!...
Ağrımız büyük!
büyük!
büyük!
Fakat
artık imanımıza inemez tokat!
Demirleşti bağrımız,
çünkü ağrımız
30.000.000
deli gözbebekleri!
Gözbebekleri!
Ey
beni
ağzı açık
dinleyen adam!
Belki arkamdan bana
bu kalbini
haykırana
"kaçık"
diyen adam!
Sen de eğer
ötekiler
gibi kazsan,
bir mana
koyamazsan
sözlerime
bak bari gözlerime;
bunlar:
Deli gözbebekleri!
Gözbebekleri!


Nazım Hikmet Ran

Adsız dedi ki...

GELİRLİ ŞİİR


İstanbul’dan ayva da gelir, nar gelir
Döndüm baktım, bir edalı yar gelir,
Gelir desen dar gelir;
Gün aşırı alacaklılar gelir.
Anam
Dayanamam,
Bu iş bana zor gelir.


ORHAN VELİ KANIK


benden de bu kadar
nereye..
çalışmaya..
kalın sağlıcakla..

no name dedi ki...

onların üstüne bu şiir güzel gider...

delikli şiir

cep delik, cepken delik,
kol delik, mintan delik,
yen delik, kaftan delik,
kevgir misin be kardeşlik !

orhan veli kanık

Adsız dedi ki...

ben kafamı kaldırdım şuan ablacım
yoruldum,acıktım
güneş ve kar ikisi bir arada
çok kısa sürdü ama güzeldi
şiirleriniz için teşekkürler

Adsız dedi ki...

Merhabalar

Disarda mevsim baharmis
Gezip dolasanlar varmis
...

Gecmiyor günler gecmiyor

Adsız dedi ki...

eveet işlerin büyük bir bölümünü bitirdikten sonra kalanını artık aheste aheste yapmaya karar verdim

hani bahar Kaya
nerdeymiş bizde oraya gidelim :)

Adsız dedi ki...

DÜNYA KULLANMA KILAVUZU

Doğarken dünyaya bir kullanma kılavuzu ile gelmediniz; aşağıdaki kurallar yaşamınızı daha iyi kılmak içindir.

1. Size bir vücut verilecektir. Onu beğenebilir ya da ondan nefret edebilirsiniz, ancak kesin olan bir şey varsa o da ömrünüzün geri kalanı boyunca ona sahip olacağınızdır.

2. Dersler öğreneceksiniz. "Yeryüzünde Yaşam" isimli tam zamanlı bir okula kaydoluyorsunuz. Her kişi veya her olay birer Evrensel Öğretmen'dir..

3. Hatalar yoktur, yalnızca dersler vardır. Büyümek bir deneyim sürecidir. "Başarı" kadar "yenilgiler" de bu sürecin bir parçasıdır.

4. Bir ders öğrenilene kadar tekrar edilir. Bu ders, ta ki siz öğrenene kadar size çeşitli biçimlerde anlatılır. Ancak ondan sonra bir sonraki derse geçebilirsiniz..

5. Eğer kolay dersleri öğrenemezseniz bu dersler giderek zorlaşırlar. Dışsal sorunlar içsel durumunuzun kesin bir yansımasıdır. İçsel engelleri ortadan kaldırdığınız zaman dış dünyanız değişir. Acı, evrenin sizin dikkatinizi çekme şeklidir.

6. Davranışlarınız değiştiği zaman bir dersi öğrenmiş olduğunuzu anlarsınız.. Bilgelik egzersizdir. Bir şeyin bir parçası, hiç bir şeyin bir çoğundan daha iyidir.

7. "Bura"dan daha iyi bir "orası" yoktur. "Orası" dediğiniz yer "burası" olduğu zaman gene "bura"ya kıyasla daha iyiymiş gibi görünen bir "orası" olacaktır.

8. Diğer insanlar yalnızca sizin aynanızdırlar. Diğer bir kişinin bir yönü sizin kendinizde sevdiğiniz ya da nefret ettiğiniz bir yönünüzü yansıtmadıkça onu sevmeniz ya da ondan nefret etmeniz mümkün değildir.

9. Yaşamınız size bağlıdır. Yaşam size tuvali sunar, resmi siz yaparsınız. Yaşamınıza sahip çıkın, yoksa başkası sahip çıkacaktır.

10. Daima ne isterseniz onu alırsınız. Bilinçaltınız kendinize çektiğiniz enerjileri, deneyimleri ve insanları doğrulukla belirler — dolayısıyla ne istediğinizi bilmenin en güvenilir yolu neye sahip olduğunuzu görebilmektir. Kurbanlar yoktur, yalnızca öğrenciler vardır.

11. Doğru ya da yanlış yoktur, ama sonuçlar vardır. Ahlaki yaklaşımların faydası olmaz. Yargılamalar ise yalnızca davranış kalıplarını korumak içindir. Yalnızca yapabildiğinizin en iyisini yapın.

12. Cevaplar kendi içinizdedir. Çocukların başkalarının rehberliğine ihtiyacı vardır; bizler ise olgunlaştıkça "Ruhun Yasaları"nın yazılı olduğu kalbimize güveniriz. Bildikleriniz duyduklarınızdan, okuduklarınızdan ya da size söylenenlerden çok daha fazladır. Yapmanız gereken yegâne şey bakmak, dinlemek ve güvenmektir.

13. Tüm bunları unutacaksınız.

14. Ne zaman arzu ederseniz hatırlayabilirsiniz.

Cherie Carter-Scott'un "If Life is a Game, These are the Rules" adlı kitabından alınmıştır.

Adsız dedi ki...

MERHABA

Sayın bayanlar baylar merhaba
Sayın olmayan bayanlar baylar sizlere de merhaba
Bindiği dalı kesenler
Öksürüğe göre esenler
Çabuk kırılıp küsenler
Kendi yağlarıyla kavrulanlar
El kapılarına savrulanlar, merhaba.

Merhaba bal börek
Merhaba zehir zemberek

Konuşurken mangalda kül bırakmayanlar
Halka talkın verip kendileri salkım yutanlar
Dönme dolaplar, çarkıfelekler
Sayın dönek. Bay fırıldak

İlericiler, gericiler
Ben demiştimciler
Neme gerekirciler
Hepinize merhaba.

Düşükler, kalkıklar, düşecekler
Düşecekleri yerlere tırmananlar, merhaba.
Aslanın ağzındaki ekmek
Kendinden başkasına yarayan emek
Zemzem'den kutsal alınteri
Göz nuru, gözümün nuru
Caaanım efendim, merhaba.

Merhaba ulan kör kadı

Merhaba.
Ey, düşüp takkesi keli görünen
Hak deyip halk cebinde eli görünen
Ali'nin başından Veli'nin başına

Veli'nin başından Ali'nin başına geçirilen külah
Tek sigortamız : Maşallah
Tek umudumuz : İyi olur inşallah

Merhaba.
Ey sırça köşkte oturup da komşusuna taş atanlar
Teker kırıldıktan sonra yol gösterenler
Vakitsiz öttü diye başı kesilen horoz
Suyu pisletti diye kurdun yediği kuzu
Uyan artık heey, Üsküdar'da sabah oldu

Merhaba.
Gözünün üstünde kaşın var dedirtmeyenler
Üstü bıyık altı sakal diye tükürtmeyenler
Mersin'e tersine gidenler
Ey, dokunulmayan zülfiyar

Merhaba.
Merhaba, verilip de tutulmayan sözler
Merhaba doymayan gözler
Merhaba dolmayan göbekler

İskemleler, işkembeler, merhaba.
Yurdumun ağaçsız toprakları
Topraksız ağaçları
İnsansız topraklarım
Topraksız insanlarım

Merhaba özgürlük yolunda yaralanıp yitenler
Merhaba bu yolda dökülüp bitenler
Merhaba söylenmemiş en güzel söz
Merhaba güzel yarınlar
Merhaba güzel yarınlar

İşte girdik alana
Selam verdik dört yana
Sözümüz anlayana
Merhaba.

GENCO ERKAL

Adsız dedi ki...

KEDİ KORKUSU

Bir Hint masalına göre, Kedi korkusundan devamlı endişe içinde yaşayan bir fare vardır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar.

Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya başlar.

Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline döndürür.

Ve der ki,
"Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var.
O yüzden ben sana yardım edemem."



Shakespeare, bu konuda söyle diyor :

"İnsanların çoğu
Sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için..
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için."

Adsız dedi ki...

ETİKA - 62

Bir gün yüksek bir yere çıkıp konuşmaya başladım.
Doğumdan, yaşamdan, sevgiden, ölümden söz ettim.
Sevgi, sevmek sizin elinizdedir.
Oysa öbürleri elinizde değildir, dedim..
Doğmamak, ölmemek sizin elinizde değildir, dedim.
Sevgisiz yaşamak yaşamamaktır dedim.
Yaşamak, dedim, ilkin sevgi ile, sevmek ile başlar,
doğumla, doğmakla değil..
Yaşam da sevgisizlikle biter dedim, ölümle, ölmekle değil..
Şimdi sizlere “seven ölmez” diyorum..
Yaşamakla ölmek konularının kavramları arasında sizleri,
kendinizi yeniden gözden geçirmeye
çağırıyorum dedim ve indim.
Dinleyiciler arasında büyük bir kavga çıktı.
Üç kişi öldü. Sordum, soruşturdum.
Ölenlerden biri “evet, seven ölmez” diyenmiş.
Öbürü buna karşı: “hayır, seven de ölür” diyenmiş.
Ya üçüncü ölen? diye sordum.
O mu? dediler, anlattılar.
O, bunların ikisinin arasındaki tartışmanın
sonucunu öğrenmek için bekleyenmiş..

Özdemir Asaf

Adsız dedi ki...

YİTİRMEK-KAZANMAK-ETİKA-178

Zamanın varsa, her şeyin gelir geçer..
Her şeyin varsa.. Zamanın gelir geçer.


ÖZDEMİR ASAF..

Adsız dedi ki...

güzel türkülerim var
hepsi de çalışkan karincalar üstüne..

Adsız dedi ki...

çığırtsana bir tane..

Adsız dedi ki...

yav böcekler basmış siteyi :))
giremem ben :)


çok çalışkan karınca ellerine yüreğine sağlık

hadi çığırın bi şarkıda dinleyelim

Adsız dedi ki...

sen hiç ateş böceği gördün mü?

Ateş böceğim

Aşk bahçemi süsleyen
İnci çiçeğimmisin
Gecemi aydınlatan
Ateş böceğimmisin

Gençlik başımda duman
İlk aşkım ilk heyecan
Kovaladıkça kaçan
Ateş böceğim misin

Bahar dalında yaprak
Yıldızdan daha parlak
Gözyaşımdan yuvarlak
Ateş böceğim misin

Doğmayan güneşimsin
Rüyalarda eşimsin
Sevgilim söylermisin
Ateş böceğim misin


http://www.youtube.com/watch?v=BWUIZ6LOa9A&feature=related

Adsız dedi ki...

Volkan Konak-
Taş Altında Karınca(yayla havası)

Oy ayruldum sevduğumden
Yanık türkü söylerum
Olsa eski günlerum
Daha güzel söylerum
Taş altında karınca
Karınca kararınca
Göresledum yarumi
Mintanina varınca
Bu kuzey'in uşağı
Türkü söyler sayıklar
Ne böyle sevda gördüm
Ne böyle ayrılıklar
Gördüm yari ağlarken
Artık ben daha gülmem
Bu kadar sevilirken
Nasıl ayrıldık bilmem
Ah gurbet zalim gurbet
Zulüm kaybana zulüm
Kar yağdı dağlarıma
Sılada kaldı gülüm

http://www.youtube.com/watch?v=v-SSkjv6YIQ

tüm çalışan karıncalara
iyi akşamlar..
iyi geceler..

Adsız dedi ki...

teşekkürler güzel çığırdınız :)

evet günler uzamaya başladı
ama yine de benim için akşam olmuştur

Can'a Canan'a ve tüm dünya ya iyi akşamlar
sevdiklerinizle sevgiyle kalın
kısmetse yarın görüşebilmek dileğiyle...

Adsız dedi ki...

Ugur böcegi gelmemis mi? aa, ask olsun! :)

Karincacigim sag ol canim ya, güzelliginle cok yasa, sayende gülümseyerek ayriliyorum bürodan, hepimize iyi aksamlar dileyerek...

Adsız dedi ki...

cok caliskan karinca, agustos böcegi, circir böcee ve pek kiymetli karadenizli cok caliskan karinca, ve adini sayamadigim diger tüm orkestrada görev almis sevgi pitirciklari,

sahsim ve ailem adina bir tesekkürü borc bilirim, hatta bilmekle kalmam ederim bilirsin

Cümleten iyi aksamlar

yağmur dedi ki...

güzel bir gün geçmiş ne güzel...
Ama akşam olmuş herkes gitmiş :(
yine geç kaldım ...

no name dedi ki...

Ooo neler kaçırmışım yaa...
canım çekti ben de bu akşam program yapacam...
Dur bakalım bi düşüneyim nasıl bişi yapsam acaba...

neyse ilerleyen saatlerde görüşürüz...

şimdilik iyi akşamlar...

no name dedi ki...

Yağmurcum pişti olmuşuz...,
hoşgeldin...
kaybolma bu akşam ortak bi program yapalım, ne dersin_?

yağmur dedi ki...

çok sevinirim. hiç bir yere ayrılmıyorum no namecim. seni bekleyeceğim ;)

yağmur dedi ki...

saat 19:00 yoksun...
saat 20:00 yoksun...
saat 21:00 ee hala yoksun...

Nerdesin no name :(

yağmur dedi ki...

BEKLEDİM DE GELMEDİN

Nihâvend
Bestekâr : Yesari Asım Arsoy


Bekledim de gelmedin / Sevdiğimi bilmedin
Gözyaşımı silmedin / Hiç mi beni sevmedin

Söyle, söyle hiç mi beni sevmedin

Bir öpücük ver bana / Yalvarıyorum sana
Beni kucaklasana / Kollarına alsana

Söyle, söyle hiç mi beni sevmedin


http://www.youtube.com/watch?v=EE3G9aj1Rxk

yağmur dedi ki...

şimdi bu şarkı duruma uydu tamam ama sanat müziği ile başlayıp en sevdiğim parçayı dinlemeden geçiştirmek olmaz ki...


Seni ben ellerin olsun diye mi sevdim?

Makam: Kürdili-Hicazkâr
Usûl : Düyek
Beste: Bâki Duyarlar
Güfte: Gonca Gül


Seni ben ellerin olsun diye mi sevdim?
Herşeyimi uğruna ben boş yere mi verdim?
Yalan sözlerle aldatıp, "seninim" derdin
Herşeyimi uğruna ben boş yere mi verdim?
dinliyoruuz... çok güzel bu parça hem de çook güzel ;)

http://www.youtube.com/watch?v=zUh49oO9wm8

yağmur dedi ki...

anlaşıldı no namecim geleceğin yok senin... ama belki biraz rock dersek dayanamaz hemen gelirsin. bilirim bendensin rocka hayır diyemezsin :)
sanırım geçiş biraz sert olacak ama ne yapalım ben acemiyim opsiyonumu kullanıyorum ;)
ilk şarkımız kimden gelsin... hımmm...buldum! en sevdiğim parçalardan biri. seksendört ve son mektup gelsin. bu parçanın yeri bende çok ayrı. tuhaf gelecek ama annemi çok özlediğim zamanların birinde dinlemiştim ilk defa ve çok etkilenmiştim. o gündür bu gündür bende yeri bi başkadır bu parçanın. neyse dj. dediğin çok konuşmaz dimi ama :S


Bırakmaz yakamı hiçbir aşk,sonunda ne oldu bize bak,
Ayrılmak için çok erken,yarım kalacak sevdalar.

Ayrılmak için çok erken,can dayanır mı buna derken,
Başımı koyduğum kucak nerede,salıp kurtul beni derde.

Bedenden koptum bir pare,elinde taş olacak bak;
Yanındayken ben biçare,yaşanmaz olmuş sevdalar.

Saatler durmuş gözümde,zaman yara çok derinde,
Ellerim buz gibi oldu bak,ateş teninde nafile.

Hasretlik çekilmiyor,bu soğuk gecelerde,
Sensiz hiç yaşamadım ki,bu kahpe boş şehirde.
Ah bir bilsen sevdiğim,bu sana son mektubum,
İster at ister oku ben yine sana mecburum.


http://www.youtube.com/watch?v=fh8pW2Z7i4c

yağmur dedi ki...

vee ilhan irem olmazsa olmazım...

KARANLIKLAR ÖTESİNDEKİ IŞIĞIMA GELSİN.... (YORUMSUZ)


Gel kızım gel daha sokul bana
Biraz daha yakınıma anlat bana çocukluğunu
Gel kızım bir daha uzak kalma
Ayrı geçen senelerin anlatamam zorluğunu
Gel kızım gel daha sokul bana
Biraz daha yakınıma anlat bana çocukluğunu
Gel kızım bir daha uzak kalma
Ayrı geçen senelerin anlatamam zorluğunu
Ara sıra bazı bazı, yüreğimde binbir sızı
Bir resmin var cüzdanımda, saçların kömür karası
Annen yazmış arkasına, yedinci yaş hatırası
Büyüyorsun yüreğimde, her gün biraz daha hızlı
Bak zaman ne çabuk geçiverdi, rüzgar gibi esiverdi
Saçların dalgalanmış biraz,
Nasılda büyüyüp güzelleşmiş meleklere benzemişsin,
Gözler derin bakışların yaz
Gel kızım her şeyi sorup öğren,
Ben miyim kaçıp giden sen misin terk edilen,
Canımda bir parça koptu sanki
Bu acıyı kim bilir ki, ister miydim acaba ben
Ayrıldı iki insan, yalnız kaldın çocuk başına
Hayatta hiçbir suçun günahın yokken
Anlayacaksın zamanla ama söyleyemem şimdiden
Ayrılıktan kaçılmaz bazen
Ara sıra bazı bazı, yüreğimde binbir sızı
Bir resmin var cüzdanımda, saçların kömür karası
Annen yazmış arkasına, yedinci yaş hatırası
Büyüyorsun yüreğimde, her gün biraz daha hızlı
Ara sıra bazı bazı, yüreğimde binbir sızı
Bir resmin var cüzdanımda, saçların kömür karası
Annen yazmış arkasına, yedinci yaş hatırası
Büyüyorsun yüreğimde, her gün her gün biraz daha hızlı


http://www.youtube.com/watch?v=MB2-OIYbTyg

Adsız dedi ki...

yağmur kardeşim..


sen tabii gece sohbetlerinde bbo sitesinde olmadığın için bilmezsin bu No Name in bir koltuğu vardır yazın orda uyaya kalır laptop kucağında...

kesin bu gün gözükmedi anlaşılan çok yorulmuş uyakalmış..


yoksa kardeşini...
lalalesin..
bir tanecik yağmurunu bekletmezdi..



bu arada dj liğin de bayağı iyiyimiş..

iyi geceler canım...
gelirse de ceza ver
haftasonu nöbeti yaz ona

yağmur dedi ki...

KIZ DEDİ Kİ : nolur bana hayattan daha kötü davranma

ERKEK DEDİ Kİ : seni üzmek istemiyorum

KIZ DEDİ Kİ : peki son bir ricam var senden;herşeyi kısa bir süreliğine de olsa unutalım ben dizine başımı koyup uzanayım ve sen sadece saçlarımı okşa...konuşmadan saatlerce öylece kalalım...
ne kadar süre geçti bilinmez.öylece kaldılar. sonra sabah oldu ve herşey bitti. Vee yıllar sonra akılda kalan tek şey o kısa an oldu "acaba rüya mıydı yoksa gerçek mi?"


HERŞEYSİN

Bazı gün yağmur, bazen rüzgarlar
Yaz günü yağar yüreğimde karlar
Anlaşılmazdır benle zamanlar
Anlaşılır gibi değil anlamlar
Gün olur aynam nasıl sihirli
Gün gelir, arar bulamam ikimizi
Gün gelir bir söz siler herşeyi
Tam bitmişken başlarım gizli gizli
Gün gelir bir güz süpürür bizi
Tam solmuşken açarım dizi dizi
Düşünce ne söylerse söylesin; yüreğimde ilk ve son sensin
Öncesi ve sonrası yok; benim için herşeysin
Gözlerin ne söylerse söylesin; giderken de kalır gibisin

Öncesi ve sonrası yok; sen kesinkes herşeysin
Dışarda hayat sen varsan vardır
Dışarda hayat sen yoksan vardır
Biliyorum ki hayattasın
Yeni bir sevgiyi yaşamaktasın
Gün olur razı olurum herşeye
Gün gelir isyan ederim sevgiye
Gün gelir sanki hiç yoksun gibi
Tam bitmişken başlarım gizli gizli
Gün gelir bahar çağırır beni
Tam solmuşken açarım dizi dizi
Düşünce ne söylerse söylesin; yüreğimde ilk ve son sensin
Öncesi ve sonrası yok; benim için herşeysin

Gözlerin ne söylerse söylesin; giderken de kalır gibisin
Öncesi ve sonrası yok; sen kesinkes herşeysin
Düşünce ne söylerse söylesin; yüreğimde ilk ve son sensin
Öncesi ve sonrası yok; benim için herşeysin
Gözlerin ne söylerse söylesin; giderken de kalır gibisin
Öncesi ve sonrası yok; sen kesinkes herşeysin
Sahimi-sahi, Sahimi-sahi, Sahimi-Sahi............

ilhan irem

http://www.youtube.com/watch?v=FzFzcWaX3zE&feature=related

yağmur dedi ki...

ablacım teşekkür ederim utandım bak şimdi. sen dururken benim dj liğimin lafımı olur. sen bitanesin ;)
ceza konusuna gelince ben no namecime dayanamam ki kıyamam ona ...
yarın izinliyim nasıl olsa görüşürüz onunla ;)

yağmur dedi ki...

ama saat 22:53 ve sen hala yoksun no name :(

neyse son parçamı da sana ve tüm bbo ailesine armağan edip iyi geceler dileyeyim ben de...
güzel ve umut dolu bir güne uyanabilme dieğiyle, herkese iyigeceler...

vee son olarak badem geliyor.ilhan şeşen'in güzel vokaliyle dinliyoruz:GECEYEDİR KÜSMELERİM



Her şey biter
Herkes gider
Gün bile kaçar
Gecenin koynuna saklanır
Bir tek ben kalırım
Benliğimden taşan sevgim kahve gözlerinde yankılanır
Yaşanmamışları düşünür
Kuytularda üzülürüm

Gel desen koşar gelir ellerim
Umursamaz dünyayı
Umursamaz yaşamı
Sadece seni
Tek seni beklerim (bekledim)
Gel diyen ellerini
O gözlerini özledim
Ne umut kaldı ne bir rüya
Geceyedir küsmelerim

Yürek yanar
Kalpler ağlar
Sevdan bile çırpınır
Çıkış yolları arar
Bir tek gözyaşı kalır bu aşktan geriye
Ruhumda yeşerir yeniden aşk yaprakları
Yaşanmamışları düşünür
Kuytularda ölürüm

Bir umut kaldı ve bir rüya
Yine sana seslenirim



http://www.youtube.com/watch?v=Je35sbpVgFc

no name dedi ki...

ahhh ah...
nedir bu başıma gelenler, gündüz programını kaçır, gece güzel bir bayanla randevulaş, randevuya gitme...
sonrada ortalıkta ben asayişçiyim diye dolaş...
peh...

neyse,
"elektirikler kesikti hocam" desem yerler mi acaba?
"modem pörtlediği için bağlanamadım hocam" hah bu daha iyi oldu...

güzel bir gün geçirme dileğiyle herkese GÜNAYDIN

no name dedi ki...

Kabalığa bak,
bari bi teşekkür etseydin, diyorsunuz bir de özür dilemek gerek...

Yağmurcuğum,
Akşam elimde olmayan nedenlerden dolayı beklettiğim için özür dilerim.
Güzel program içinse kocaman TEŞEKKÜRLER...

Adsız dedi ki...

Günaydınlar

dün kankamın ekme günüymüş anlaşılan
bugün ektiklerini biçer inşallah :)
Ellerine yüreğine sağlık Yağmur damlası
bence yağmurum iyi bir cezayı haketmiş no name hiç acıma derim :)

güzel bir gün olması dileğiyle
kolay gelsin...

Adsız dedi ki...

Günaydin canlar, günaydin Dünya..

Yagmurcum cok tesekkürler, sayende renklendi, bereketlendi ailemiz...

Eylemcim cok harcama kankani canim ya, o bi tanecik sonucta.. :)

No Namecim dün geceden sonra bugün isin zor canim kardesim, kolay gelsin.. ;)

Hepimize güzel bir gün diliyorum "Ilkbahar baslangici" denilen günde.. Güzel Baharlar..

no name dedi ki...

Hemen kurun sehpayı, tamam hatalıyım.özür de diledim...

en iyisi ben sizleri kahvaltıya davet edeyim...
Güneşin altına kuralım masaları, tepeleri karlı dağ manzarası eşliğinde güzel bir kahvaltı yapalım...
neler mi var,
herşey var, açık büfe kahvaltı...
buyrun efendim bekliyorum...

Adsız dedi ki...

geldim kahvaltıya kankacım gelmişken şu sehba olayınıda konuşalım

sen kızı beklet beklet
hadi bekletsen neyse hiiiç gelmemişsin bile
sonra da "özür diledim ya" ohh
olur mu olmaaaaazzz

bir su alayım kankacım boğazım kurudu :)
yani cezayı haketmişsin
artık yağmur kendi elleriyle mi verir
yoksa ceza komisyonundan mavigün ablamla kaya mı verir bilmem
onlar versin diye dua et bence
bana kalırsan yanarsın :)

kahvaltı için de teşekkürler

Adsız dedi ki...

heeytttt

açılın bakim


noluyor burda sabah sabah

dellendirmeyin adamı ya

dağıtırım valla burayı :))

demeden önce cümleten günaydın dostlarım

günaydın dünyam

günaydın küçük yeşil marslılarım


başım çok fena, sinüslerim azdı gene...hiç sevmiyorum bu baharı...(ismi bahar olanlar alınmasın benim bahsettiğim mevsim olan bahar)....ooff oof

dedim ya, başım çok fena...sanki bir kervan deve beynimin içinde yamyam dansı yapıyor.....gözlerimden ateş,kulaklarımdan duman bile çıkartabiliyorum inanırmısınız

no name üstadım ne o, bayanlar ablukaya almış topyekün saldırıya geçmişler sana karşı...gene naptın ya:))) ama korkma ardında destekçin başkanın var, heç bişi olmaz

...............

ben müsadenizle azcık kestireyim koltukta,en azından gözlerimi dinlendireyim, belki baş ağrımı unuturum...eğer içtiğim ağrı kesicilerden zehirlenmezsem kalkarım bir ara...


gününüz neşe ve keyifle geçsin dostlar...işlerinizden bereket eksik olmasın...

Adsız dedi ki...

No Namecim kahvalti icin cok tesekkürler kardesim, hani Eylem ile bana rüsvet vermissin gibi olmasin da hani pek makbule gecti... :) Bundan sonrasi Yagmur´a kaldi...

Oy oy sana gecmisler olsun Baskanim, Bahar´i bekleyen kumrulara inat, karsi direnistesin demek? :) allah yardimcin olsun, insallah agri kesiciler ise yarar..

Adsız dedi ki...

ooo başkanım hoşgelmişsin
geçmişler olsun ama sen nasıl dersin arkanda destekçin var,heç bişi olmaz sana diye
başkanlığına mı güveniyorsun
bu resmen adam kayırmaktır,
demek demokrasinizde ben onu korurum öbürünü boşver olayları var
öğrendiğimiz iyi oldu
eyvallah başkanım

Adsız dedi ki...

Ablam koca başkan yandaşlık yapıyor
rüşvetin lafı mı olur şurda :))

Adsız dedi ki...

Şirinler Köyünün muhtar adayı Şirin Baba 98 şirinin gürültüsünden sıklmış ve kafa dinlemek için köy sınırları dışında orman gezisine çıkmış tek başına...az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş, şırıl şırıl akan bir derenin yanında dinlenmek için mola vermiş...Açmış torbasını birkaç yudum birşey atıştırmak için..Tam iki yudum yemişki Gargamel'in sesiyle irkilmiş..

Gargamel : naber ihtiyar

şirin baba irkilmiş tabi kendisini yakalayacak diye, kaçmak için hamle yapmak üzereymişki...

Gargamel : korkma ihtiyar seninle işim yok, yakalamak için gelmedim..

Şirin baba anlam verememiş tabi, gene bir numara peşinde bizim büyücü diye düşünmüş ama bakmışki Gargamel ciddi...Gagamelin yüzünden düşen bin parça, belliki morali sıfır....onu da sofrasına buyur etmiş..

Gargamel teklifi kabul edip oturmuş şirin babanın yanına..

Şirin baba hala ürküyormuş , sağı solu belli olmaz diye Gargamel'in...

Gargamel iki yudum yedikten sonra sırt üstü uzanmış çimenlere,dalmış gökyüzünü seyre..

Şirin baba hayretleriçinde tabi, ne oldu bizim huysuz büyücüye diye...Daha fazla dayanamayıp sormuş neler olduğunu..

Şirin baba : hayırdır Gargi ne oldu sana, beni bile kovalamadığına göre derdin büyük olmalı, anlat derdini belki derman olurum sana...

Gargamel : yok be ihtiyar ne sen derman olursun çareme ne de dünya alem...

Şirin baba iyice meraklanmış duruma...her ne kadar sevmese ve korksa da Gargamelden, onun bu umutsuz hali içine dokunmuş...

Şirin baba : hadi söyle sen, derdine derman belki hiç ummadığın kişiden gelir, bilemezsin....

Gargamel : dün gece bir rüya gördüm ihtiyar, bir melek geldi rüyama, bana geleceğimi gösterdi..

Şirin baba : nasılmış peki geleceğin

Gargamel : çok karanlıktı , siz şirinler beni bir kazana atmış kaynatıyordunuz

Şirin baba afallamış bakışla bakar Gargamele..- eee sonra ne oldu peki

Gargamel : sonrası daha kötü be ihtiyar...kendimi öyle görünce korktum tabi, bunca zaman sizlere yaptıklarım geldi aklıma..
melek "eğer şirinlere bu kadar kötü davranmamış olsaydın " dedikten sonra çok güzel bir prensese dönüştü...Eğer size o kadar kötülük yapmasaymışım o prensesle evlenecekmişim

Şirin baba : vay be bak sen şu kadere

Gargamel : ya işte böyle ihtiyar, hayatımı sizi kovalamakla geçirdim, birinizi bile yakalayamadım ama neler kaçrıdrım gör...

Şirin baba : hakkaten öyle huysuz büyücü, sende de ne kader varmış ama ya

Gargamel : hep sizin yüzünüzden oldu bunlar ihtiyar

Şirin baba : biz ne yaptık sana, kovalayan hep sendin

Gargamel : siz olmasaydınız bende kovalamak zorunda kalmayacaktım

Şirin baba : peki hiç ihtimal yokmu kaderini değiştirmek için, melek bişey söylemedimi o konuda

Gargamel : hayır söylemedi...ama bu gece gene gelecekmiş rüyama, öyle söyledi

Şirin baba : nasıl melek bu böyle ya, randevuyla geliyor

Gargamel : ben nerden bileyim ihtiyar, melek bu , sözmü söylenir..

Şirin baba : bu akşam ne yapmaya gelecekmiş onu söyledimi

Gargamel : söylemedi ama bu geceyi iple çekiyorum, akşam olsada uyusak ya..

Şirin baba : ben yarın gene burda olacağım, merak ettim bak şlimdi ne söyleyeceğini, yarın gel de anlat bana ne oluğunu

Gargamel : olur ihtiyar, hadi ben gideyim artık, içim içime sığmıyor, biraz dolaşıp hava alayım belki iyi gelir...kal sağlıcakla..öteki şirinlere selam söyle olurmu

Şirin baba : olur söylerim...ha bu arada sıkma canını be huysuz büyücü, herşey olacağına varır, bakarsın müjdeli haberler alırsın bu gece rüyanda...

................


belki devam eder bilinmez :))

Adsız dedi ki...

sağolun bayanlar inşallah çabuk geçer, yoksa kafamı duvara vurmaya başlayacağım:))


eylemcim burda demokrasi olduğunu kim söyledi ? :))

no name dedi ki...

Başkanım geçmiş olsun....
desteğin için teşekkürler ama bayan milletiyle başa çıkmak zor...
zaten böyle kankam varken düşmana da ihtiyacım yok.
ne demiş ünlü bir türk büyüğü "sen beni dostlarıma karşı koru, ben kendimi düşmanlarıma karşı korurum"
başkanım, kalemimi kırmışlar. artık yapacak birşey yok cezayı beklemekten başka...

Adsız dedi ki...

saol no name..

ya bakma sen onlara kıyamazlar sana , ceza falan göz korkutmaca...yoksa içleri el vermez sana ceza vermeye...

ama bayan milletinden korkulması konusunda haklısın, onlar şeytana pabucunu ters giydirirler alimallah:)) ne olur ne olmaz temkinli davranmak lazım:))

Adsız dedi ki...

şu seçim olsada kurtulsak ya, beynim şişti arabaların gürültüsünden....sanki toplanıp anlaşmışlar gibi hepsi bir ağızdan geziyor sokaklarda..hoparlörlerinde sesini açmışlar sonuna kadar...ya en azından öğleden sonra başlasalar gezmeye, sabahın köründe de olmazki canım..

Adsız dedi ki...

Baskanim sag olasin, yazdiklarinla gülümsettin, hikayenin devamini da aldigini söyledigin agrikesicilerin yan tesirlerini de adamakilli merak ettirdin... :)

Yarida birakma bari de nerden esti bu Gargi ile sirin baba muhabbeti?

devamini bekliyoz bak ha, kacmak yok! :) bizde demokrasi böyle kardesim elini verdin mi gitti senin kafa-kol-bacak-böbrek-dalak..

Adsız dedi ki...

he hee konuş ablacım :))

başkanım ellerinize sağlık güzeldi
aynen ablamın yazdıklarına katılıyorum
devamını bekliyoruz

haa kankacım
düşmanın olmasın diye allah sana böyle bir kanka vermiş daha ne istiyorsun :))
kankamdan cevap gelirmiş düşman :)))

Adsız dedi ki...

günaydınlar..

başkanım hoş gelmişsin..

öncelikle geçmiş olsun..
başının ağrısı geçer inşallah..

hikayecik çok güzel..
hadi başkan ....
üzme bizi..
bak kankamın dediği doğru..
artık elini uzattın bize..

bu arada kankacığım burdada bahar havası var..



eylemcim ..kankana kızma canım..
zaten ona yağmur da kızmadı..
kıyamadı..

tamam dost acı söyler
fakat kankan
sevgi kelebeğine kızılmaz..

çünkü o cesur yürektir..

ve o sevgisini gösterdiği gibi..
cesur yüreklilikle..

eminim kırdığı kalbi onarmak içinde
elinden geleni yapacaktır

ceza ne olsun diyorsunuz...
ceza verleim ..

ah canım o cezasını almış vermeye ne gerek..

Bir gennç kızın kalbini kırmış bundan büyük ceza ona ne yapsan az gelir..

cesur yürek yap bir güzellik..
tüm kalbi kırılan kadınlara gitsin..

biliyorsunuz..

hani bir söz var yaı..

“Her kadın hayatının bir bölümünü Budist olarak yaşar... Çünkü mutlaka bir öküze tapmışlığı vardır...”

işte bu sözde geçen zamanı unutalım..

yap bir güzellik cesur yürek..

Adsız dedi ki...

başkanım az kaldı sabredin
geçecek bu seçim olayıda
siz kulaklarınızı kapatın
başınızı koltuğa dayayın gözlerinizi kapatın dinlenin
belki bir melek gelip size birşeyler der
koşturma şu alacaklıların peşinden diye :))

Adsız dedi ki...

peki ablacım
sana karşı boynum kıldan incedir
kızmıyorum kankama
nasıl uygun görürseniz

no name dedi ki...

Öküzler tarafından kalbi kırılan tüm kadınlar için...

SEN BEYAZ BIR KADINSIN

asıl büyük sarhoş benim
uzaktaki
ben ki tek damla şarap içmedim
ekmeğin beyaz zeytinin siyah
olduğunu biliyorum
asıl büyük sarhoş benim
uzaktaki
benim kusturucu sarhoşluğum
yoksulluğum

yüzüme bakmasan da
yağmura düşürsen de gözlerini
gözlerime bakmasan da ne kadar
o kadar aydınlığın gökyüzüme uzanıyor
uykularımda nefesinin sıcaklığı
o kadar
hangi akşam kapımı çalan sen değilsin
sen değil misin gizli bir kıvılcım gibi
gözbebeklerimde duran
umutsuzlandığım her akşam
senin rüzgârın almıyor mu
uğultulu yorgunluğumu
yoksulluğun eşiğinde kapaklandığım zaman
ellerimden sımsıkı tutmuyor mu senin
iyimserliğin

ben bu tezgâhı kurdumsa senin için kurdum
senin için dokuduğum basma ve pazen
denizin yeşilinden süzdüğüm balık
göğün mavisinden çaldığım kuş
senin için
felsefe okudumsa
iktisat okudumsa gece yarıları
boğazım kurumuş içim bir kalabalık
sıcacık mısralar okudumsa yunus' dan
senin için okudum
geceyarıları

sen beyaz bir kadınsın
uzaktaki
GÖZLERİN AKLIMDAN ÇIKMIYOR
sen beyaz bir kadınsın
karanlıkları dinleyen
uzaktaki
sarmaşıkları duyuyor musun rüzgârda
yorgun başını
üşümüş yastığına koyuyor musun
uyuyor musun
ATTİLA İLHAN

yağmur dedi ki...

herkese merhabalar...
evet dün gece ekildim ama şu güzel şiirden sonra kim nasıl kızabilir ki...
tamam azcık kızdım ama şimdi geçti valla geçti :)

Adsız dedi ki...

Kankacim hosgeldin!
Ne de güzel gelmissin, coskuyla dolu dolu.. Biz cok sevindik amma bakalim No Name kardesimiz de sevinecek mi? O bu konunun kapandigini saniyordu.. :)

Adsız dedi ki...

No Namecim bu güzel misralari arayip buldugun, paylastigin icin tesekkürlerimizi kabul et...

Konu galiba ancak simdi kapandi..

no name dedi ki...

BANA YARANI GÖSTER

Bana; sevdiğinden bahset.
Görsen, sevinsen ellerinden tutamadan kaybetsen…
Bana; Ellerini uzattığın fakat tutunamadıklarından anlat,
Hatta biraz da yorulmuşluktan anlat,
Hala varsa gücün,

Bende sana,
Her zaman bir umut vardır, inancıyla, ardımda bıraktığım acılarıma yakalanmamak için hayatımı maraton koştuğumu,
Durmayı istediğim halde sırtımı yaslayacak bir duvar
Bulamadığımdan…

Bana; vazgeçenlerden, çekip gidenlerden anlat
Döndüklerinde ise gidişleri ile ilgili tek kelam etmeden,
Kaldıkları yerden devam etmek isteyenlerden…
Bıraktıkları gibi bulamadıklarında ise, değişiminin sebebini sorgulamaya kalktıklarında takındıkları;
‘Ben sana ne yaptım ki’ hallerini sineye çekip.
‘Seni özledim’ dediğinde hala farkına varamadıkları bozulmuş yürekleri anlatabilir misin?
Bana yaranı göster, bende sana benimkini…
Bilirsin ki, En çok kendi yaran acıtır.

Bana yarım kalanlarından anlat,
Var olmak için verdiğin savaşta aldığın yaralarından,
Bir başına çıktığın yokuşunun sonuna geldiğin ve geriye dönük bakışlarınla, sevindiğin an tamda gülümseme bulaşıyorken yüzüne,
Ayağın taşa takılsa yahut çelme takılsa, aşağı düşsen
Dönsen yeniden başa canın yaralanarak,

Bana YARANI göster,


Bana yalnızlıktan bahset…
Bense sana…
Tek kişi yaşamaktan ne kaldığımı…
Canım dediklerimin,
Canımı almak için ne çok çabaladıklarından.

Bana YARANI göster,
bENDE SANA
YARALARIM KANAYA KANAYA BU HAYATA HALA YAŞAR HALDE NASIL TUTUNDUĞUMU


AYLİN RAGBETLİ

yağmur dedi ki...

Harika bir şiir.Yüreğine sağlık no namecim...

Adsız dedi ki...

hoşgeldin yağmur
şiirlerle gönlün alınmış :)

başkanım uyudun mu?
kalkta şu şirinlerle gargi hikayesine devam et lütfen
hep yarım bırakıyorsun ama olmuyor böyle :)

Adsız dedi ki...

Haftanin son is saatleri benim icin sona ermek üzere, hepimize iyi tatiller diliyorum, saglicakla kalin, sevgiyle... :)

Adsız dedi ki...

Cümleten selamlar

Berketli bir Cuma günü olmus

Ellerinize saglik, oku oku bitmedi

Adsız dedi ki...

Herkes gitmis anlasilan

Hayirli geceler

yağmur dedi ki...

iyi geceler...

Adsız dedi ki...

herkese iyi geceler

Adsız dedi ki...

Günaydınlar

güneşli bir cumartesiden merhaba
özlemiştik güneşi
güzel bir gün olması dileğiyle
kolay gelsin

Kahvaltı hazırlanıyor
hepinizi beklerim

no name dedi ki...

Merhaba ve GÜNAYDIN...

kankacım günaydın, ne var kahvaltıda? gelirken afyon ikbalden sucuk döner alayım mı...
ablam tatil bugün kahvaltıda sadece ikimiz varız galiba...
hadi geliyorum kapıyı aç...

Adsız dedi ki...

Günaydin

Kahvalti ne demek ki ??

Adsız dedi ki...

kankacım ne istiyorsan alabilirsin
hadi gel

senin yaşın küçük Kaya bilmezsin :)
hadi sen de gel öğren neymiş

no name dedi ki...

aman da aman
kankam kardeşime kahvaltı hazırlamayı öğretecekmiş...
hadi bakalım kankacım göster hünerlerini...

kaya hoşgeldin ve günaydın...

Adsız dedi ki...

Hosbuldum, günaydin

ögret bana eylem, her durumda ögrenciyim ben, aliskinim yani

Adsız dedi ki...

Kahvaltı:
Çoğumuz biliyodur "kahve altı"ndan geldiğini. Eski topraklar diye bahsettiğimiz dedelerimiz acı bir kahve içmeden önce mutlaka bir şeyler atıştırırmış. Onun için "kahveden önce yenilen" anlamına gelen "kahve altı" denirmiş. Sonraları ise söylenmesi daha kolay olduğu için "kahvaltı" olarak geçmiş dilimize.

Eğer bu anlatımımdan bir şey anlamadıysanız işin şu yönüne bakalım. Buna Türk Dil Bilimcileri "ünlü düşmesi" diyor. Yani iki ünlü olan "a" ve "e" kelimesi karşılaşıyor. "a" sesi "e" sesinden daha kuvvetli olduğu için "e" sesini eritiyor.
(alıntı)
yaa işte böyle Kayacım :)

haa güzel bir kahvaltı nasıl
hazırlanır diye öğrenmek istiyorsan işte harika bir kahvaltı masası Kayacım
bak öğren ne nasıl hazırlanmış
onu da ben öğretecek değilim ya canım :))

«En Eski ‹Eski   601 – 800 / 1005   Yeni› En yeni»

.............................................................................................