Sevgili BBO fanları
Yorumlarınıza bu sayfada devam edebilirsiniz
| Benden Baba Olmaz Haberleşme Grubuna kayıt olun |
| Bu grubu ziyaret et |
| Yapım | Birol Güven - MinT |
| Yönetmen | Yüksel Aksu - Tankut Kılınç |
| Senaryo | Murat Aras |
| Müzik | Aydın Sarman - Burcu Güven |
| Oyuncular | Mine Tugay |
| Atılgan Gümüş | |
| Okan Tangücü | |
| Volkan Severcan | |
| Almıla Uluer | |
| Tarık Ünlüoğlu | |
| Ali Pınar | |
| Nur Fettahoğlu | |
| Recep Yener | |
| Gülnihal Demir | |
| Güçlü Yalçıner |
© MinT Prodüksiyon - Bu sitedeki yazı ve resimler izinsiz kullanılamaz.
1.161 yorum:
«En Eski ‹Eski 801 – 1000 / 1161 Yeni› En yeni»Bugün de bitti,
yarın yenigüne uyanma dileğiyle herkese iyi geceler diliyorum..
Allah rahatlık versin...
Bayramin 2. sabahinda günaydin...
Sıcak bir akdeniz sabahına
Günaydın...
Seval ablacım,
günaydın ve iyi çalışmalar...
Çayımız demlendi hazır,Kankanı al gel size çay ikram edeyim...
Herkese Günaydın dostlar..
ah ne güzel
bir ekim ayın da
güneşin yakmayan
ama
ısıtan sıcaklığında
akdenize bakarak bir çay içmek
ah ne güzel
evet no name dün gelip el öptüm bugünde harçlıkları toplamaya geldim ama kimse kalmamış anlaşılan :))
Herkes bayram ziyaretinde olmali Gökcecim bir kac sürmez yine burda olurlar, sen de biraz sabirli ol.. :)
Hepimize sevdiklerimizle paylasacagimiz bayram gibi saatler diliyorum...
Güzel dostlar hepinize iyi akşamlar diliyorum.
Herkesin bayramını kutluyorum.
Dostlar hepinize huzur dolu mutlu bir bayram geçirmeniz dileğiyle....
Herkese merhaba, güzel bir daha olsun insallah..
Ridvan kardesim ugrayip bize iyi haberini, selamlarini birakmissin cok sevindim, iyi bayramlar ve annene selamlar...
Herkese Günaydınlar diliyorum.
Rıdvan,
hoşgeldin kardeşim,
sende iyi bir bayram geçirmişsindir umarım.Valide sultana hürmetler...
herkese günaydın
Rıdvan kardeşim hoşgeldin ,
bize uğrayıp verdiğin bayram selamı için teşekkürler.
herşey yolunda ve umut dolu olmasını dilerim.
sevgili annene selam ve sevgilerimizle iyi bayramlar..
Aldanmışım
Aldanmışım dünyaya her renk her tada
Aldanmışım aşkına her çiçeğin kokusuna
Takılmışım toprağın yağmur kokusuna
Ben bir köle olmuşum güzeller kapısına
Sen de duy beni sende anla beni
Daha dün gördüm rüyamda kendimi
Rüzgarla dolmuş yelken yüreğimi
Şimdi anladım dostlar zıtların sebebini
Güzelin yanında çirkini de sevmeyi
100 Derece
Bir Bahar İhaneti
Bir bahar ihaneti
Dalarım uçup giden bir yelin peşine
Gülen yelkenimi düşünürüm yine
Bir boşlukta bulurum kendimi
Hava sıcak ama üşütür beni
Yoklarım kayıp giden
Ak yelkenimi
Süzülüşlerini
Çözülüşlerini
Uyanırım yine tatlı... bir düşün ardından
Çocukluğumun koynunda bulurum kendimi
Hava çok acı ah yakıyor içimi
Bakarım yitip giden
Ak yelkenime
Süzülüşlerine
Çözülüşlerine
Bir bahar ihaneti uzanıyor yaz mevsimine
Döküyor kirlerini bakir gözlerime
Alanı hiç yok mudur şu yüce sevgilerin
Niye mutlu olmaz yelken
Öpüşlerimle
Sevişlerimle
Deyişlerimle
Vereni hep ben oldum... mavi sevgileri
Bütün şarkılarım anlatır
Ak yelkenimi
Süzülüşlerini
Çözülüşlerini
100 Derece
hepimize iyi bayramlar
İnsan ömründeki bir zaman diliminde hayata ki duruşunun seni var eden değerleri toplama zamanıdır.
atalarımızın
ne ekersen onu biçersin dediği..
çok şükür ki benim de
yüreğimin topraklarına ektiğim insanlar boy vermişler fidan vermişler..
bunu görmek yüreğimde ki sevgiye
sarılmamın ne kadar da değerli olduğunu tekrar gösterdi bana...
teşekkürler hayat.
bu hasat zamanı...
sevgiye karşı inancımı boşa boşa çıkartmadığın için
Hasat Zamanı
Sen o şarkıyı söylerken
Hani aşıkmış gibi
Hani şaşkın,
Ve pek anlamsız bakışların
Ve ne söyleyeceğini bilemeyen dudaklarının kıyısına sığınmış beklerken, zaman yanımızdan geçip gidiverdi, bir hırsız gibi çalarak tüm hayallerimizi torbamızdan. Bir tutam akşamüstü, bir o kadar sabah bırakmış bıraka bıraka, seni de alıp götürmüş ve vermiş kime vermişse, hiç sevemediğimiz bir memleketliye, sen de oturmuş kalakalmışsın kıyıcığında hayatın, ve kalakalacaksın, yanından geçiveren zamana tutunamayacaksın, kalanı da çaldıracaksın.
Küllü griye döndü resimlerimiz
Görüntümüz silindi, silinecek
Denize düşmüş bir akşam güneşinden
Binlerce yıldız ve ay doğacak
Çiçeklerin rengini görmesen de kokuları gelecek
İşte o zaman, hayatın tadında, olgunlaşmış bir cennet meyvesinin lezzetini bulacaksın. Kalkıp yürümek zamanı, koşmak zamanı ve giymediğin elbiseleri giymenin, yaşamadığın duyguları yaşamanın zamanı. Hasat zamanı be birader hasat zamanı, hayata diktiğin herşeyi toplamanın zamanı,
Ya da yine şaşkın bakarak
Önünden geçip giden
Günleri harcamaya devam eden
Bir ürkek bulut misali
Yağmaktan korkarken
Sert bir rüzgarın önünde
Neye uğradığını anlamadan
Tükenip biteceksin.
Sokağa çıkıyorum, bir agorafobi bende bu manasız kalabalıklar, kime baksam asık surattan hüküm giyer, duygularımın güvenliği tehlikede, bir depresyon alabildiğine başıboş bırakılmış, nerede benim zamanlarım, aşkı bağlamış, nefreti salıvermişler, "o güzel insanlar o güzel atlara binip gidivermişler" gibi geliyor dudaklarıma şarkıların sözleri, utanıyorum.
Ben mi böyleyim
İçkiler mi bozuldu
Sana sorsam konuşmazsın
Kuşlar ve ağaçlarla konuşuyorum artık
Onlar zaman bozuldu diyorlar
Ben inanmıyorum.
Aksi gibi,
Ben artık hiçbir şeye inanmıyorum.
Bu hasat mevsiminde sadece
Hayata ektiklerimi topluyorum.
Oğuzkan Bölükbaşı
Bir okkacık balım var
Bir dönümlük malım var
Bin derdime bin dert katar
Nem alacak felek benim
Yandım yandım kar mı verdi
Ekşi tatlı nar mı verdi
Sarılacak yar mı verdi
Nem alacak felek benim
Sordum boynun eğik niye
Bela verdi kime kime
Kıran vurdurdu köküme
Nem alacak felek benim
Yandım yandım kar mı verdi
Ekşi tatlı nar mı verdi
Tükenmeyen mal mı verdi
Nem alacak felek benim
Söz - Müzik: Cemil Demirsipahi Düzenleme: Fehiman Uğurdemir
Evet gün dönmek üzere,
Bayram da bitti sayılır...
şimdi üç günlük bayram yorgunluğu için üç günlük istirahat başlıyor...
herkese iyi geceler
Allah rahatlık versin...
bayramın 3. günü iş başı yaptım ve hala tatil yapanlara ne çok özendim bilemezsiniz.Mavigün ablacığım haklısın benim başka sektöre geçmem lazım :)
herkese iyi geceler diliyorum...
Herkese güzel bir gün diliyorum.
Hayırlı cumalar...
Hayirli Cumalar
Elimde olmayan aksakliklardan dolayi birkac gün giremedim
merhabalar yeni geldim hepinize kolay gele
Günaydin
Bayramdan sonraki ilk haftasonundan selam olsun
Tatilciler aman dönerken dikkat...
Merhaba,
kolay gelsin...
Güzel bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle...
Aşktan Ne Haber
Aç kalbini ben geldim
Sıkı sıkı tut bırakma
Zar zor yıktım duvarlarımı
Kıymetini bil uzatma
Bak yaldızlarımı döktüm
Açtım kapılarımı gir içeri
Gör parklarımı bahçelerimi
Anla ben büyük harflerden ürktüm
Ben anlamam toptan tüfekten
Ben anlamam taştan yürekten
Anlamam Akıntıya kürekten
Bunları boşver ne haber aşktan
Gözlerinin arkasını
Sözlerinin alt yazısını
Kalp diline çevirdim çoktan
Okudum öztürkçe acısını
Sezen aksu
Deli Kuş
Deli kuşla sohbet ettik bu sabah
Havadan sudan
Bana senden ellerinden söz etti
Hiç durmadan
Gözüm sabır çiçeğine takıldı
Gece büyümüş
Kalktım su verdim
Fısıldadım küçük bir sır verdim
Deli kuşun dedikleri bir bir aklımda
Bana bir şal almışsın salı pazarından
Gözlerime pek yakışırmış
Gözlerime pek yakışırmış
Gözlerinin aradığı yalnız ben olayım
Deli kuşla sohbet ettik bu sabah
Havadan sudan
Bana senden gözlerinden söz etti
Hiç durmadan
Biraz susup yüreğini dinledim
Hüzün sarmış sevdim okşadım
Fısıldadım usulca okşadım
Adalarda çay içmişsiniz birlikte
Dalıp gitmişsin İstanbul'a doğru
Gözlerinde keder varmış
Gözlerinde keder varmış
Gözlerinin aradığı yalnız ben olayım
Vedat Sakman
hem söz hem müzik.
maşallah...
Sarılsam Üşür müsünüz?
Ardımda kaldı uzun yaz
Yorgunum uzaktan geldim
Yol bitti çoktan
Yakanızdaki gül solmuş
Sarılsam üşür müsünüz
Yakanızdaki gül solmuş
Aşk bitti çoktan
Gün bitti, yol bitti, ay battı
Aşk bitti çoktan
Yakanızdaki gül solmuş
Sarılsam üşür müsünüz
Yakanızdaki gül solmuş
Aşk bitti çoktan
Konuş benimle ah... ne olur
Sözler ürkütür geceyi
Ay battı çoktan
Karanlıklar hep... hep peşimde
Silin yüzümden korkuyu
Karanlıklar hep... hep peşimde
Ay battı çoktan
Söz:Yıldırım Türker
Müzik:Vedat Sakman
Yeni bir beste yaptım...
Dinlemek istiyor musunuz?
Madem bu kadar ısrar ediyorsunuz çalıyorum.
Gerçi daha alt yapıları bitmedi ama ham halini bir dinleyin.
Yorumlarınızı bekliyorum...
...........
.............
...............
Nasıl beğendiniz mi?
Parçanın adı
sessiz gezegende sessizliğin sesi...
beste güfte hepsi bana ait...
süper olmus
sitenin icinde bulundugu durumu sayili misralarinda harika özetlemissin
süper...
Kardeşim,
hoşgeldin...
sessizliği mahvettin farkında mısın?
sessizlik yarın sana "beni kirlettin" diye dava açarsa şaşırma...
haa diyorsan ki "sen benden önce kirletmiştin"
Ben razı edene kadar göbeğim çatlamıştı.
sen geldin,lambırs kirlettin.
bana ne aranızda halledin.
benden şikayetçi değil,senden şikayetçi...
sessizlikle benim aram iyi
ben onun icindeyim, o benim icimde
o bensiz yapamiyor, ben de onsuz (malesef mi demem lazim yoksa sükür mü bilemedim)
sen bilirsin bana bi özetlesene bu durumu
ne olacak sessizlikle benim iliskim?
Kardeşim,
Seninki bilinçli bir tercih gibi duruyor.
birbirinize alışmışsınızda,
alışkanlığıda kötü meretin,kolay kolay bırakamazsında.
Yarın iki olduğunda belki idare edebilirsin,üç dört olduğunda sessiz bir yer bulmakta imkansız hale gelebilir.
o yüzden fazla alışmamakta fayda var...
IN YOUR GREEN EYES
Herşey senin yeşil gözlerinde asılıydı.Fakat ne yazık ki ben ona erişemedim...
http://www.youtube.com/watch?v=cmq7sxpENRM
Hadi kardeşim,
benden sana birazıcık ses...
sessizliği dinleyen,dinlemek isteyen Herkese iyi geceler diliyorum.
Allah rahatlık versin...
Sarki icin tesekkürler
Melodisi harikaymis
Allah rahatlik versin
iyi geceler...
Güzel bir pazar günü,
-neden?
-çünkü yarın pazartesi
Günaydın...
iyi pazarlar
evet yarin pazartesi ve okul da basliyo
offf offf
Yok, okullar İstanbul'da yarın da tatil...
Yaşadınız gençler...
BBO Ailesine iyi geceler, hepimize Allah rahatlik versin...
Herkese iyi geceler,Allah rahatlık versin...
Herkese iyi geceler diliyorum.
Allah rahatlık versin...
hayirli geceler...
BUZ MAVİSİ
Sisleri geçtim geliyorum
Hüznü sil,
ebruli günü ağart
Yerle göğün öpüştüğü
Buz mavisine yaz beni
Kurusun kirpiğindeki son damla
Dinlensin yorgun gözlerin
Kış yolları bitti,
yönüm sanadır
Ucu görünen aydınlık
Siliyor dağlarımın karanlığını
Yanan yüzüne değen
kuzey serinliğiyim
O uzun gecelerde özlediğin
Uzak sesim kapının önünde işte
Atılsan var ya,
kollarım birden deniz
Birden göğsümde çılgın dalgalar
Artık seninleyim
Ateşlerden atladım,
sulardan sektim
Savrulan kül söylesin yangınımı
Buzullarda uzayan gölgem
Sana uzanan elimdi benim
Geçmişe dönmek yok artık
Adlarımızı bile değiştirelim
Sevgiyle yoğrulsun sevincimiz
Gökkuşağıdır önümüzde açılan
Hadi,
altından geçelim...
Hüseyin Yurttaş
hepinize iyi çalışmalar
iyi sabahlar
Yeni bir hafta,
Güneşli,güzel bir gün.
Çiçekler,kelebekler...
Gününüz aydın olsun...
günaydınn dostlar
tatil bitti,iş başladı...
herkese kolaylıklar dilerim..
9 günlük ayrılıktan sonra işe konsantre olmak zor olacak ama alışacağız :))
güzel keyifli ve bereketli bir gün olur inşallah.
günaydıııııınnn
gününüz aydın neşeniz bol olsun
bayram ve tatili bitirip geldim
hepimize kolay gelsin
nasılsınız
çok özledim sizleri
eveet kahvaltı yok mu kankacım
kankam gelecek kaç gündür yok şöyle bir kahvaltı hazırlayayım dememişsin
neyse ben hazırlarım hadi çayı demledim
başkanımda gelmiş,seval ablamda gelir şimdi hepberaber kahvaltı yapalım
simit ve poğaçaları kaptım geliyorum,
aç kapıyı...
Günaydin herkese, hepimize güzel bir gün olsun insallah...
Ben bu sabah is yerimde, penceremin tam karsisindaki mese agacinin dallarina dalip azicik gerilere gittim.
Ya, hep birlikte nerdeyse koca bir yili yasadik cocuklar farkinda misiniz?
Gecen yil bu zamanlar daha birbirimizi tanimiyorken her birimiz neredeydik? Nasildik?
Hatirladiniz mi, bu sayfalarda yazismalarin zirveye tirmandigi zamanlardi galiba...
Ve daha sonrasi, kisa dogru..
Bizi her hafta bir kac saat icin olsun sevindiren, mutlu eden dizimizi geri isterken birbirimize nasil da kenetlendik! Gerci acimasiz ve adaletsiz sisteme yenildik, BBO´yu geri getiremedik ama biz de inadina sanki cekip gitmedik!
Hediye gibi gelen baharla birbirimize teselli olduk, derken yazi birlikte kucakladik...
Ve iste simdi sonbahar geldi.
Yagmur, rüzgar ve soguklarla en renkli, en anlamli güzelligine adeta zorla dikkatimizi ceken sonbahar, hosgeldin! Yine, durup düsündürmek icin mi geldin?
Basim üstünde yerin..
Biri kahvalti mi demis? Geliyorum bekleyin, cayi bensiz bitirmeyin!
Seval ablam çok duygusal başlamışsın güne
yüreğine sağlık
bekliyoruz ablacım çayın ve yerin hazır
Ablacığım,
şiir tadında nefis bir yazı,
yüreğine sağlık ne güzel yazmışsın...
Eylemcim, No Namecim, ben burada kazandiklarimla bir yil öncesine göre cok cok daha zenginim! Ne kadar sansli, ne sevgili kuluymusum Tanri´nin... :)
Aslinda kisaca buydu söylemek istedigim.
Herkese günaydınlar..
sevgili arkadaşım o baktığın meşe ağcıda kimbilir kaç mevsimler görmüştür.ne fırtınalar ne karlar tekrar o güzelim baharı yakalamak için içinde ne umutlar beslemiştir.
ama her güçlük onu köklerini daha güçlü kılmış ki şimdi senin karşında selam durmuş..
bizden de selam meşe ağacına..
o zaman sana nazım ın uzun şiirinden 3 kıta ile seslenelim.
KARLI KAYIN ORMANINDA
Karlı kayın ormanında
yürüyorum geceleyin.
Efkârlıyım, efkârlıyım,
elini ver, nerde elin?
Ayışığı renginde kar,
keçe çizmelerim ağır.
İçimde çalınan ıslık
beni nereye çağırır?
Memleket mi, yıldızlar mı,
gençliğim mi daha uzak?
Kayınların arasında
bir pencere, sarı sıcak
KAYIN AĞACI:
meşe ağacının akrabası ama daha gösterişlisi olan kayın ağacı geniş gövdesı..uzun boyu ...gövdeye dik çıkan kalın ve uzun dalları ve yenilebilir palamutlarıyla ne kadar güzel bir ağaç örneğidir..
http://www.youtube.com/watch?v=P8AEjIFWDag&NR=1
eylemcim ve başkan nasıl bir duygu tatilden sonra çalışmak buyrun şöyle bir konuşun mikrofona..
no name kardeşim..
simit ve poça bitti mi?
ya çay ..
ya yetişemedim mi ben şu kahvaltıya gene..
Canım benim..
sen bu çocukların ablası ve benim kankam olarak esas o şans bizlerin
Ablacığım,
simit poğaça biter mi hiç?
sen yeterki iste,
derhal hazırlarız.
hoşgeldin...
mavigün ablam
tatilden sonra çalışmak pek iyi bir duygu değil :)
zor geliyor tabi
ama özlemişimde iş yapmayı
başladık bakalım...
Cok tesekkürler Kankacigim, su an dinleyemesem de tanidigim, bildigim, en sevdigim parcalardan biridir Zülfü Livaneli´nin bu güzel bestesi. Böylece bu büyük sanatcimizi sevgiyle, büyük sairimiz Usta´yi da rahmetle anmis olduk.
Ve mese agacinin sessiz durusuna ekledigimiz kayin ormalarinin hüznü ile bir kez daha gördük ki, hayat zor olsa da zorluklar sevmeye engel degil! :) Ve her seye ragmen gülümsemeye...
Kolay gelsin!
Merhabalar arkadaslar
Bir selamlik vaktim vardi onu da kullandim
Aksama kismetse görüsürüz
merhaba Kayacım,
ve güle güle :)
"Ya ara verelim mi?"
Günümüzde çiftler arasında yeni bir moda başladı: Ara verme modası...
Eğer ilişki istenildiği gibi gitmiyorsa genellikle kız tarafından "Bir süre ara versek iyi olacak sanırım" şeklinde bir teklif gelir. Ama her zaman anlayışla karşılanamaz.
1- Bir yerde yemek yemeye gidilir. Yemek sırasında kız doğru anı bekler ve doğru anda (en azından doğru olduğunu düşündüğü anda) malum cümleyi söyler...
Kız: Yasin sanırım ara versek iyi olacak!?!
Erkek: Doydun mu? Çok geldiyse ben tamamlarım merak etme...
K: Ne?
E: Ya ara vermeye gerek yok ben yerim olmazsa paket yaptırırız...
Kız koşarak uzaklaşır...
2- Parkta yürüyüşe çıkılmıştır. Ve işte o an;
Kız: Ya ara versek iyi olacak sanırım!?!
Erkk: Neden tanıdık birini mi gördün?
K: Ya ara verelim diyorum
E: Tamam 1 metre yeter mi? Bak ahanda bi adım yana kaydım...
Kız bir yerlere oturur ve bir daha kalkamaz, felç gelmiştir...
3- Yolda yürünmektedir. Uzun bir gezi olmuştur. Ve meşhur cümle;
K: Ya ara versek iyi olur sanırım!?!
E: Sabret biraz ilerde veririz.
K: Ne?
E: Buradaki tuvalet pahalı az ilerde ucuzu var oraya gideriz bak bende bir saattir tutuyorum sabret!!!
Kız kendini trafiğin ortasına bırakır...
4- Çift buluşur, bütün gün dolaşırlar. Kız doğru anı yakalar (yakaladığını zanneder) veeeee.....
K: Ya ara verelim mi?
E: Valla çok iyi olur...
K: Bu kadar mı?
E: Valla kalmak isterdim ama maç başlıcak maçtan sonra alırım seni hadi görüşürüz canım...
Kız ortada kalır.Sinirleri bozulmuştur.Sağ gözü seğirmeye başlar...
5- Yine birlikte dolaşılmaktadır ve...
K: Ya ara vermemiz lazım!?!
E: O ne ya zekat gibi bişey mi? Ben geçen gün dilenciye 10 kuruş vermiştim o olur mu?
K: Neeee!?!?!
E: Kızma yaw zaten yerden bulmuştum parayı bende dilenciye para kaptırcak göz var mı?
Kız erkek arkadaşını kovalar, arkasından kafasına kafasına bozuk para atar...
Gün Batımı
Bir gün daha geçmekte
Ve hatta bitmekte,
Güneşin battığı yerdeyim
Bulutlar kızıla bürünmüş
Güneş ufukta
Saklanmaya çalışmakta
Gün batımındayım
Demlemişim sevdamı
Yudum yudum içiyorum
Hafif bir rüzgar esiyor
Meltem mi? Poyraz mı? Bilemem,
Ama okşamakta tenimi,
Radyoda dinledim bu rüzgar sana da ulaşacakmış.
Toplama saçlarını
Bırak dağınık kalsın
İçimdeki ülkenin bayrağı dalgalansın
Şimdi senin bilmediğin bir yerden
İstanbul’un yedi tepesinin birinden
Seyrederken gün batımını
Köpük köpük dalgalar vururken kıyıya
Güneşim gitti gidiyor
Karanlıklardayım,
Üşüyorum
Neredesin?
Alıntı
iyi akşamlar
görüşebilmek dileğiyle
sevgiyle ve umutla kalın ...
kankacığım,
yüreğine sağlık.
iyi ki varsın...
iyi akşamlar...
Eylemcim güle güle...
Bana da göründü yollar, paydos vaktidir nihayet, herkese iyi aksamlar...
iyi aksamlar
dersler olmasa, okul mükemmel bir yer...
o sözün orijinali bizim eski bir milli eğitim bakanına ait.
şimdi ismini hatırlayamıyorum.
"şu okullar olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim"
dediği rivayet edilir.
bu arada merhaba,
hoşgeldin
nasılsın?
hosbuldum
hamdolsun sorun yok. eski hamam eski tas
maraton basladi, aynen devam
ben herkese iyi geceler diliyorum
yarın kısmetse kahvaltıya bendesiniz
açık büfe
buyrun efendim...
(bugün unuttum da kankamdan bir araba fırça yedim)
neyse herkese Allah rahatlık versin...
cümleten hayirli geceler BBO`cular
vay beee
ne günlerdi...
herkese günaydınlar..
gönül gözünüyle bakmak için
elif şafak PİNHAN adlı kitabından bir kesit....
'görünenle yetinirsen eğer sadece tırtılı bilirsin.
çirkindir ya tırtıl, gönlünü çelmez.
görünenin ötesine geçmek istersen eğer,
aradan örtüyü kaldırıp da gönül gözü ile bakarsan,
kelebeği bulursun karşında. güzeldir ya kelebek, gönlün ona akar.
lakin gönül gözünle görürsen eğer, kelebeğe değil tırtıla sevdalanırsın'.
kimse pişman olmaması dileğiyle..
PİŞMANLIK
Çiçek kokuları yayılmakta taraçaya
Yeni doğan dolunaya,
Göz kırpıyor yıldızlar pul pul.
Dalgaların sesine,
bir gitar solosu karışıyor
Çekiyor beni senli bir dünyaya.
Kapılmışım salıncağın gel-git’ine
Sana geliyorum, senden gidiyorum.
Usum, yüreğimi sorguluyor:
“Yana yana yanıyorsun
Bir yalana kanıyorsun
Adını hiç anmasan da
Unuttun mu sanıyorsun?”
Günlerce ayrıyım senden.
Bir kaçışta, bir yalandayım;
Hani, için için erir ya insan; erim erim
İşte öyle bir andayım.
Doğrusu olan şu ki;
“Canım” deyişini özledim canım!
Ah! Vursam başımı taştan taşa,
Sonradan gelir akıl başa;
Pişmanım!
Ellerin ellerimde, gözlerin gözlerimde
“Seni seviyorum” demediğime pişmanım;
Utangaçlığıma, sıkılganlığıma düşmanım.
Bugün günlerden Salı.
Gözlerim kapalı;
Esrik duygularımla iç dünyamda gördüğüm,
Öylesine karışık ki bu kördüğüm.
Çözmek olası mı bir tanem?
Dolunayın çevresindeki yıldızlar gibi
Yolunda solduğum, uğrunda öldüğüm;
Unutmak olası mı?
Şimdi, “Güller arasında” şarkısı duyuluyor
uzaktan,
Dalgaların sesi biniyor üzerine biteviye;
Bitmesin bu an diye.
Bu kaçışı deşmekte,
kendimle halleşmekteyim:
“Yakınından uzağından
Sıcağından sazagından
Aşkın tatlı tuzağından
Kurtuldum mu sanıyorsun?”
Ahmet ÖZDEMİR
aslında herkes yüreğinde ki sevgi kadar yer kaplar dünyada...
HER SEVGİ BENDEKİ KADAR MI?
Şimdi hangi kolların yalnızlığındasın bensiz?
Ağladığında gözyaşlarını öpen var mı?
Üşüdüğünde ısındığın tenden bir liman,
Her sevgi bendeki kadar mı?
Var mı kederlerini gizlice senden çalan?
Şimdi hangi kolların yalnızlığındasın bensiz?
Seninleyken sana hasretle coşan,
Çılgın kıyılarında dalgalarıyla taşan,
Yorgun sessizliğinde seni anlayan,
Bana gibi aktığın biri var mı?
Necla Maraşlı
iyi çalışmalar
iyi sabahlar..
iyi kahvaltılar..
herkese afiyet olsun.
günüzde aydın...
günaydınlar
Mavigün ablacım ellerine sağlık
Kayacım okullarda dersler olmasa ,iş yerinde işler olmasa demi ne güzel olurdu ya :))
Kankacım dün unutmayacaktın kahvaltıyı ne yapalım yedin fırçayı
neyse bugün açık büfeymiş kahvaltı
yola çıkıyorum birazdan oradayım
hepimize güzel bir gün diliyorum
kolay gelsin
Günaydınlar...
kankacım günaydın,seval ablacım geç kalma...
Günaydin canlarim, günaydin herkese..
No Namecim, Eylemcim bakin nasil da kostum, geldim! Sizinle birlikte kahvalti etme mutlulugunu kacirir miyim? :)
Kankacigim ne güzel misralarla karsilamissin bizi, cok tesekkürler. Hissettiklerini kelimelere döken, yazan ve o yazilan güzelligi bulup sevdikleriyle paylasan yüreklere saglik.. :)
GÜNAYDINNN
desem...
üstüne
heeyytt
desem...
o da yetmeyip
kimse kıpraşmasın
arama var
desem...
hatta
açılın ben geldim
desem...
ama
demiyorum:))
.............
günaydın dostlar,
günaydın canlar,
günaydın insanoğlu,
günaydın tüm canlılar,
günaydın dünya...
güzel bir gün dilesem bilmiyorum herkes için güzel olurmu ama insanoğlu işte,hayatı temennilere ve ümitlere dayalı..
umarım herkesin şaşıracağı derecede güzel birgün olur..
günaydın başkanım :))
neşeniz bol olsun
kolay gelsin
Baskanim hosgeldin, ne güzel geldin... Aman nazar degmesin, nesen bitmesin, dagit böyle her yerlere.. :) tü tü tüüü...
de... Hayirdir insallah?
N´ooldu sana kardesim?
Bir sey mi dokundu? Yoksa yataktan düstün kafani mi carptin, sokaga ciktin sonbaharla mi carpistin, agri kesici diye yanlislikla baska bir sey mi aldin? Hatirlayip unuttugunu özüne mi döndün, rüya mi gördün, erenlere mi karistin, gönül gözün mü acildi, kulagina kuslar mi bir seyler fisildadi?
Elindekilerin degerini bilmenin güzelligini, Tanri´ya minneti, kadere güvenmeyi, üzülmenin bos, umudun gida, dostlarin en büyük ihtiyac, calismanin gerekli, hayatin bir hediye, sevgi de varsa icinde sonsuz mutluluk demek oldugunu mu anladin?
Sen simdi allah bilir, bu halinle bize hikaye bile yazarsin! :) Neyse, kardesim büyütmemek lazim, olur böyle seyler... yani sen doktora gitmek icin acele etme, biz burda aile icinde bir care buluruz, degil mi cocuklar? Eylemcim, No Namecim bir aspirin verin hemen Baskan abinize..
cik cik cik... Bulasi midir, nedir? :)
Bakin benim de birden cenem düstü, tatile ayrilmadan önceki son is günümde calisacak yerde size laf sayiyorum! töbe töbe... a be Baskan! :)
Ablacım,
Hayırdır?
Ne tatili bu birdenbire...
Bu gün cumada değil.
eyvah ablamada bulaşmış bir aspirinde sana vereyim mi ablacım :))
böyle güzel şeyler herkese bulaşsın
ablacım ne tatili,
bugün daha salı
izinemi çıkıyorsun yine
salı demişken kaçıncı salıdayız tarihe not düşülmemiş
ve Mavigün ablamdan senaryo bekliyoruz
ya da senin dediğin gibi başkanımdan da bir hikaye olur :)
ben yanlış okudum mu diye düşünüyordum ama görüyorum ki doğru okumuşum
kankam da sormuş ve soruyoruz ablacım hayırdır ne tatili ?
A ben daha önce söylememis miydim, cok özür dilerim, son zamanlarda kime neyi anlattigimi inanin bilmiyorum bazen ayni seyi bir kac kez ayni kisiye, bazen de demek anlattim sanarken hic.. Ay Eylemcim sen bana iki aspirin uzat ablam, bu kafa düzelmeyecek yoksa.. :)
Simdi canlarim, söyle: Yarindan itibaren bir dahaki sali gününe kadar yokum! Yarin ögle saatlerinde insallah Avusturalya´da yasayan yegenim Türkiye´de yaptigi tatilin sonunda yasadigi ülkeye dönmeden önce bizi de görmek icin birkac günlük de olsa esi ve cocugu ile bana geliyor. Yarin hazirlik telasi, ardindan onlari agirlamanin sevinciyle cabucak ve cok güzel gececek zaman biliyorum. :)
Eylemcim artik nerdeyse senesi geldigi icin salilari saymayi birakmaya karar vermistim canim, son kez senin icin acikliyorum: Arkadaslar, bugün BBO´suz karsiladigimiz 48. salimiz!
Yani kurban edilmeseydi dizimiz bir takim sacma sapan anlamsiz hesaplara, bugün 48 bölüm daha (+16), 64. bölümü izlemeye sevinc icinde, merak ve heyecanla hazirlaniyor olabilirdik!
6 kasim 2007 den sonra bizi sevincimizden mahrum birakanlar, o güzelligi yetkili kurumlarda savunmayi beceremeyenler utansin!
Benden Baba Olmaz´in en güzel aile komedisi olarak bizlere sunuldugunu, sonrasinda hic bir benzeri dizinin BBO kadar sevilmedigini hatirlatmakta fayda görüyorum, ki bu sözüm unutanlara...
:) Bize degil.
demek öyle ablacım iyi tatiller
herkese merhabalar...
hoşgeldin yağmur damlası
herkese merhabalar..
eylemcim senaryo bulamadık öykü versem..
bu gün salı
okuyacak bir öykünüz olsun...
kankacım neşen daim olsun..
misafirlerine bizden selam ..
onları bahane et..
gez canım ..
başkanım bu neşe yoksa havanın yazdan kalma bir maviliklerde olmasımı..
daha mavilikler var görülecek kardeşim..
daha pastırma sıcakları var örneğin.
yani kışın için de yaz mevsimini daha yaşayacağız...
Ben işte bu pastırma yazını çok severim ..
yakmayan bir güneşin pırıltısında
sararmış ağaçlarla çarşaf misali denizi seyretmek..
Pastırma Yazı
Sayarak tepsiye diziyordu. '' Kırk altı,kırk yedi.'' Dıştan içe doğru. ''Elli sekiz,elli dokuz.'' İrileri ortaya. Kenarlara birkaç yarım limon. Emeğin, özenin, birlikteliğin, beklentinin , sevginin simgesiydi şu midye dolmalar.
Plastik çöp kutusunu kapı ağzındaki açılır kapanır iskemlenin yanına koydu. Mutfaktan tepsiyi, naylon torbaları , bıçağı getirirken, 'Yaz bitmese,' diyesi geldi. Karnını sıvazladı, 'Hayır, bir an önce kış gelse.' Kocasını uğurlarken gebe kaldığını neredeyse
ağzından kaçıracaktı.
Gidişini pencereden izledi: Sol eli başındaki tepside. Öbür elinde iskemle. Yelken bezli arkalıksız iskemleye bağlı pembe kovacık. Adının ilk hecesini işlediği cepli önlük belinde. Kocaman cepte mavi mavi tam ortada. Kendi adını da ekleyiverse ya. 'Her şeyi uyumlu,' diye düşündü. 'Sola bükük gövdesi. Adım atışı. Anlayamadığım tek şey o pantolon askısı. İnce yapılı!.. Varsın taksın. Yakışıyor. Ne iyi ettim de bununla evlendim.' Sokaktan geçenlere bakındı. Coşkusunu onlarla paylaşacak gibiydi.
Elinde boş tepsi, 'İkindiye kalmaz döner,' diye düşündü. 'Şimdi sıra dolmalarda. Tencereden çıkarılacak , dizilecek. Soğumayı - onu - bekleyecek. Yarınkileri de hazırlamalı. Geceye sarkmasın da baş başa oturalım.'
'Kıyı tıklım tıklımdır,' diye düşündü. 'Her an gelebilir. Gelsin. Her şey hazır.' Midye kabuklarını fırçalayarak temizlerken gülümsüyordu. 'Çok şaşıracak. Sevinçten uçacak.' Onu öyle görünce kıvanç duyacaktı. Kabukların birbirinden ayrılmamasına özen göstererek bıçakla açıp içlerini yıkarken arada bir ıslak elleriyle, "Anlayana dek gizleyeceğim,'' deyip karnını okşuyordu. 'Ya da beklenmedik bir anda söyleyeceğim. Coşsun... Benimle, kendisiyle, şimdiden yavrumuzla övünsün.'
'' Midye dolma,'' diye vurgulayarak yanıtladıktan sonra o da gezgine İngilizce'sini sordu. Almanca'sını, Fransızca'sını öğrenmek istediğini gülümseyerek anlattı. 'Sanırım hepsini bildi,' diye düşündü. İtalyanca’sını sorsa mıydı? İspanyolca’sını bilebilir miydi ? 'Her dilden yazdırmalı. Upuzun kağıda. Yunanca, Çince. Bizimki bayılır. Bellemeye kalkışır. Cin gibidir , beller de.' Arkalardakilerden biri el sallıyordu. O da elini, 'Geliyorum,' der gibi havalandırdı. Tepsi çoktan yarılanmıştı.
'Severek satıyorum,' diye düşündü. Evlenir evlenmez bu işi karısı önermişti. 'Girişken,tutumlu kadın.' Gönlü bu yöreden birindeydi. Çok isteklenmişti. 'Olsun. Bu da güzel. Bunu da sevdim. Açıksözlü , içten. Beni de seviyor.' Terlemişti. Eli başına gitti. 'Şapka ! Niye uyarmadı ! Nasıl unutur !' Geçenlerde de limonlar için geri dönmek zorunda kalmıştı.
" Açma, burada yemeyeceğim. Konuklarım var. Tadımlık. Ver işte, bilmem ki... Poşeti doldur. İrilerinden. İki de limon koy." Ağzını düğümledikten sonra hava alması için naylon torbayı bıçakla deldi.
Karnı belli belirsiz şişkinleşmeye başlamıştı. Elinde tahta kaşık, "Gözü midyeden başka bir şey görmüyor," diye mırıldandı. Soğanlar pembeleştikçe sanki kaygıları azalıyordu.
Doğuma aylar vardı. Yine de dolmalar ; buna koşut tepsi sayısı günden güne artıyordu. Birikimler bebek içindi. Bocalamamalıydılar.
Fıstıklar kavrulmuştu. 'Gecikti ?! Demek bitiremedi ! Oysa satış artabilir. Onu yönlendirmeli.' Kuşüzümlerini, naneyi, karabiberi, tuzu kattı. 'Neredeyse akşam olacak!' O hafta hep böyle geçti. Yazın son günleri yaklaşıyordu.
Midye kabuklarını içle doldurduktan sonra açılmasın diye iplikle bağladı. 'Dönemedi. Dün bu denli gecikmemişti. Hani daha girgin olacaktı! Ne tasasız adam ! Bütün özelliklerini saydılar da bunu söylemediler. Yılbaşına dek paralanmalıyız. Daha da... Daha da... Öğrenince coşmalı. Para gölge düşürmesin. Sandığından fazlasını biriktirdim. Etkilenmeyecek.'
Günler kısalıyordu. Ocağı yaktı. 'Sürpriz , çocuk adı olur mu? Diyelim oldu. Kıza mı, oğlana mı yaraşır?' Ateşi iyice açtı. 'En güzel yeni yıl armağanı. Sana... Ama haydi bey gel artık ! Boşu bırakıp şunu al...'
Geçen pazartesi ucuzlatmıştı. Karısından gizlediği için üzülüyordu. İçten davranmalıydı. 'Belki de anladı, söylemiyor. Gözü tok kadın. Ne gün , ne verirsem onu alıyor. Çabası bebek için. Bilmediğimi sanıyor. Şaşırtacak. Öyle olsun. Duyunca sarılıp coşmalıyım.'
Kumsal boşalıyordu. Bunu karısına söylemişti. Okulların açılmasıyla daha da boşaldı. Yine de günde iki tepsi satabiliyordu. 'Üç gün önce beş tane alan, bugün on beş tane alıyor. Bu böyle sürmez. Artık söylemeliyim, bir tepsilik yapsın. Ya da midye alma işini ben üstlensem? Demeye dilim varacak mı! Kırılır...' Güneşlenen biri doğrulup el salladı. Tepsiyi başına koyar koymaz ona gitti.
Pirinçleri yıkarken dayanılmaz bir istekle kocasının dönüşünü bekliyordu. 'Onu dinledim, bir tepsi yaptım. Yine mi bitmedi !'
Bugün daha geç döndü. Yarın daha da geç dönecekti. Hiç bu denli gecikmemişti. Artan dolmaları yiyip döndü. Karısı önemliydi. Üzülmemeliydi. Özellikle şu günlerde. Ancak günden güne daha çok yemesi gerekeceğini biliyordu. Yemesine yerdi de ya bir gören olursa!
'Çuval bitmeye yüz tuttu. Artık son. Diyeceğim. Ya bugün, ya yarın. Kazandıklarımız üçümüze de yeter. Dahası ; ayrıldığım işe dönerim. Başkasını almadıysa? Birdenbire ayrılmama kızmıştı ama ? Belli olmaz.' Ev görünmüştü.
Bulutlar kumsalı daha da boşalttı.
Arada bir görünen güneşin değeri şimdi çok iyi biliniyordu. Sözleşmişçesine herkes aynı anda denize giriyor, aynı anda çıkıyordu. Üstelik midye dolma satın almayanı yoktu. Aynı kişiler. Her gün, her gün. Artan sayılarda. Sanki onu hoşnut etmek istercesine... Eğer öyleyse, bu da inciticiydi. O işi bırakmasa mıydı? Sürekliydi. Çocukluğundan bu yana orada çalışmıştı. Seviliyordu. 'Oysa hanım... Düğünden birkaç hafta sonra. Bir gün birdenbire, ivecence. Üsteledi de üsteledi. Yazıklanmıyorum. Günün birinde yazıklanırsam bile bu, sevgiye değer.'
Dolmaları yemekten kurtulamayacak mıydı? Tok karnına akşam yemeğine oturmak. Güzel bir kahvaltı, öğle yemeğinden sonra. Özenle hazırlanan masalar. 'Senin için yaptım. Yesene... Beğenmedin mi yoksa?! Gücenirim.'
Karısının kulağına gitmesinden çekiniyor , tanıdıklarına da veremiyordu. Atsa?.. Kıyılabilir mi! Midyelere değil; onu yapan ellere, emeğe, beklentilere, çocuksu şaşırtmacalara... Neyse ki pirinç çuvalının dibine gelinmişti. Her şey kendiliğinden sonlanacaktı. Tam denk geldi. Çok güzel. Duymuştu : Üzüntü , gerginlik bebeğe de yansır, dokunurmuş.
Mutfaktaydı. Yazın - yaşamının - bir bölümünü orada geçirmişti. Yedi tepsilik günler unutulmuştu. Geçmişe özlem duymuyordu. Parlak görünmeleri için midye kabuklarına zeytinyağı sürdü. Tepsi dolunca içeriye seslendi. "Hazır!" Kapı ağzında ekledi, “İyi ki seni dinleyip de bırakmadım. Her gün bir tepsi gidiyor. Puslu günler geçti.” Kocasının omzunu okşadı. "Sen de şişmanlıyorsun." Gülümsedi, "Gün be gün, benim gibi." Kapıyı kapatırken yüzü asıktı. 'Anlamadı. Sürpriz yaklaştı bey!.. Böyle bir ad duymadım ama kulağım alıştı, hoşuma gidiyor. Dayanamayacağım artık, ona söylesem mi?'
'Bugün son,' diye düşündü . Bu kaçıncı sondu ! Kumsalda tek başınaydı. Kimi gün iskemleyi koyacak yer bulamazdı. Kapatıp koltuk altına sıkıştırır ; çömelir,
tepsiyi dizine dayardı. Renk renk havlular, güneş şemsiyeleri, şapkalar, gözlükler... Mayolu, bikinili ,üstsüz, giyinik ; renk renk insanlar... Mısırcıdan, dondurmacıdan geçilmezdi. Deniz yataklarındaki çocuklar neredesiniz? Birbirinin sırtına güneş yağı sürenler. Okuyanlar , yazanlar neredesiniz? Öpüşenler, sevişenler... Hiçbir şey paylaşmamışsa da kumsaldakilere alışmıştı. İşin doğrusu paylaşmış da sayılır. Az da olsa. Söyleşiler kısaydı, kısıtlıydı. 'Bir daha göremeyecek miyim,' diye kaygılandığı ; 'Yarın yine gelse,' diye isteklendiği birçok gezgin. Yerlisi, yabancısı... İlk kez yazdan değişik bir tat almıştı. Burada doğmuş, büyümüştü ancak bu yöreye ilk kez bu denli bağlanmıştı.
Kumsalda yürüyordu. Konaklama yerlerinin hepsi kapanmıştı. Arkadaki çamlığa baktı. 'Araçtan, çadırdan geçilmezdi.' İskemleyle kovayı kayaya yasladı. Külleri, yanmamış kömür parçacıklarını ayağıyla saçtı. Kumsal yoluna tam sapacakken geri dönüp satın aldığı gazeteyi yere serdi. Midye dolmaların tamamını sarmaya yetmeyecekti. Yapraklarını ayırdı. Paketler ilk çöp bidonuna atılmaya hazırdı şimdi.
'Orayı böyle görmese miydim,' diye yazıklandı. 'En az bir ay önce bırakmalıydım.' Dopdolu kumsalı özlüyordu. Elinde değildi ; anıları olmuştu
Zili çalar çalmaz bu uzun yazı unutacaktı. 'Önceki işim güçtü ama içim yorulmuyordu. Kumsala hiç inmemeliydim. Bu denli yaklaşmamıştım. Neyse ki güneşin gücü tükendi. Sevenim var, seviyorum. Kışı düşün, kışı... Üç olacağız ! Şenleneceğiz.'
Seslenir seslenmez kapıyı karısı açtı. Elinden tepsiyi alırken yerinde duramıyordu. " Duyunca şaşıracaksın !" Gözleri ışıldıyordu.
Boş bulunup , "Biliyorum," deyiverdi. 'İkinizi de seviyorum,' diye ekleyecekti. Kendini tuttu. Karısından duymalıydı.
"Nerden bilebilirsin ! Az önce satın aldım. Bir çuval pirinç. Baktım işler iyi gidiyor. Midyede sorun yok, tasalanma. Motorcuyla konuştum. Pastırma yazı bu. Uzadıkça uzadı. Sürpriz ! Sevinsene bey, küserim
seçkin gündüz
hoşbulduk eylemciğim,özledim sizleri...
Bu cok güzel hikayecik icin cok tesekkürler kankacigim, gülümsettin yine hepimizi yüregine saglik... :)
Yagmurcum merhaba, iyisindir insallah. Yere düsüne kadar buharlasan damlalara benzedin biraz, gelisinle gidisin adeta ayni anda.. :) Sen bana bakma canim, isin oldugunu biliyor yine de takiliyorum...
Hosgeldin!
hoşbulduk ablacığım.Aslında izinliyim bu gün evdeyim ama malum ev işleri bu seferde onlar rahat bırakmıyor...
ablacığım güzel hikaye,
yüreğine sağlık...
hikaye için teşekkürler ablacım
ellerine sağlık
Merhabalar arkadaslar
Bayram dönüsünüz muhtesem olmus :)
öğlenden bu yana elektrik bekliyorum,bakım yapıyolarmış...hey Allahım ya neden hep beni buluyor aksilikler,karar verdim bir ton kurşun döktüreceğim,başka türlü kurtulamayacağım bu tersliklerden:)
bakıyorum siz muhabbeti koyulaştırmışsınız..
hoşgeldin başkanım
geçmiş olsun
bol sabırlar :)
hoşbuldum eylemcim...sabır mabır kalmadı bende artık,,bundan böyle en gıcık canlı olacağım.bu ne ya iyilikten elime bişey geçmiyor...kötü olmaya karar verdim:)
başkanım hoş geldin ve iyi ol lütfen...
baskanim naber ya yoksun ortada
elini cebine at da öde su elektrik faturasini artik
iyi akşamlar
görüşebilmek dileğiyle...
ya kayacım ben ödüyorum da onlar illa keseceğiz diyolar napim:))
ama bundan sonra ödemeyeceğim,onlar mühürlesin ben sökerim..bugüne kadar ödedimde ne geçti elime sanki:))
iyi akşamlar eylem kendine iyi bak..
bende biraz iş yapayım...
sizlere şimdiden iyi akşamlar
sevgiyle sağlıkla kalın
iyi aksamlar eylem
baskanim tedas`i da mail yagmuruna tutalim istersen :)
kankacım güle güle,
başkanım geçmiş olsun...
((İtinayla kurşun dökülür,büyü bozulur,fal bakılır,nefesim çok kuvvetlidir...))
Is yerimden patronun son anda bitirmemi istedigi evraklari halledere telas ve aceleyle cikinca size veda etmeyi unuttum, halbuki herkese bugün icin iyi aksamlar, yarindan sonra da insallah saglikli, huzurlu güzel günler dilemek istiyordum...
Tekrar ve her zaman sevgiyle kalin... :)
merhaba
güneşimi kaybettim gözlerini de göremiyorum artık
Tekrar görüşene dek herkese iyi geceler...
yağmur hanım,
nereye?
Daha karpuz keseceğidik...
hadi yatin artik
Allah rahatlik versin
cümleten hayirli geceler
herkese iyi geceler diliyorum.
allah rahatlık versin...
Yeni bir gün yeni umutlar...
yeşili yeşil,mavisi mavi, havası limonata bir Kemer sabahından herkese GÜnAydıN...
günaydın
neşeniz ve muhabbetiniz bol olsun
kolay gelsin
gün-tün-aydın
ikisinin arası bir vakitte gelince şaşırdım ne yazacağımı:)
güneşli bir günden selam olsun tüm dostlara
umarım keyifler yerindedir..
911. yorumun zeminine 3 kademeli bubi tuzağı döşedim
1.katta : 1 ton TNT
2. katta : duvardan duvara C4
3. katta : onu söylemem sürpriz olsun:)
başkanım ilacınız neredeydi hemen vereyim
siz şu suyu tutun geliyorum :))
Salla salla beni salla
salla pulları zarları
salla salla beni salla
vallahi gelmem oyuna...
diyerekten şansımı deniyorum.
912 ye yorum yazabilirsem ben
site havaya uçar göçer giderse hiç kimse kazanamadı sayılır...
hadi bismillah...
yırttık...
kankacım,
delikanlısın anladık,
ama bu kadar da gözü kara olunmaz ki...
kankacım birşey olmaz
başkanım arada sallıyor böyle
ilacını verdim birazdan kendine gelir :))
bunları yazdıktan sonra ben kaçayım
başkanım yakalarsa beni
bir daha göremeyebilirsiniz :)
evet 3.yü açıklama zamanı gelmiş
bu bir şakaydı:))
vay be eylem,sen baya cesurmuşsun..senden korkulur..
:))
merhabalar arkadaslar
iyi bir calisma günü geciriyorsunuzdur insallah
merhaba kayacım
iyidir çok şükür
seni sormalı
icgüveyisinden hallice
ugrasiyoruz
kolay gelsin bakalım
iyi uğraşmalar :)
Kırmızı Güller...
Hadi aç gözlerini yaşamalısın bütün sevdiklerin için hadi aç gözlerini!..ambulans yok mu ambulans çağırın lütfen diye haykırıyordu genç kız umutsuzca.. sevgilisinin başından kanlar süzülüyordu ve bunu gördükçe daha bir kötü oluyordu Didem..
O gün ayrılık kararını almıştı ve bunu sevdiği adama nasıl söyleyecekti bilmiyordu bildiği tek şey bu ilişkinin yürümemesiydi..Fatih iyi biri olmasına rağmen Didem’le yeteri kadar ilgilenmiyor ve sürekli işi nedeniyle görüşmelerine fırsat ayıramıyordu..Didem ilgisizliğe daha fazla dayanamıyordu ve bu ilişkiyi noktalamak istiyordu artık..
Telefonun sesiyle irkildi birden arayan Fatih’ti.
_günaydın bitanem nasılsın
_iyiyim Fatih sen nasılsın diyebilmişti kendi sesini bile duymakta zorluk çekti genç kız
_bence iyi değilsin sesin kötü geliyor bir sorun mu var aşkım
_hayır yok bişey
_hasta mısın sende bir haller var soğuk konuşuyorsun
_hayır bişeyim yok ama bugün buluşalım mı?seninle konuşmak istediklerim var
_telefonda söyleyemez misin bugün burdan çıkmam imkansız çok işim var hayatım
her zamanki gibi yine işlerin var demek diye düşündü Didem ..
_alo ordamısın aşkım
genç kız verdiği kararın doğru olduğunu bir kez daha anlamıştı..
_evet buradayım diyebildi güçlükle
_bak Fatih seninle konuşmak istiyorum ve daha sonrayı bekleyemem
çok önemli en kısa zamanda görüşmek istiyorum seninle hiç olmazsa 1 saat görüşelim
sonra kaldığın yerden devam edersin işlerine..dedi ve iki tarafta sessizliğe gömüldü..
Fatih bişeylerin yolunda gitmediğini geçte olsa anlamıştı..Bu kadar ısrarla buluşalım demezdi Didem kesin kötü bişey olmuştu meraklandı tamam geliyorum diyebildi..
_yarım saat sonra Kadıköy’de buluşalım her zamanki çay bahçesinde
_olur tamam dedi bu kez Fatih zorlukla..
Yolda Fatih’in aklında bir sürü soru işaretleri vardı..Acaba çok mu ihmal etmiştim Didem’i bir derdi vardı ve bana söyleyemedi..Kendine yol boyunca kızdı ve Didem’e hak vermişti..Ama yolda kendine bir söz vermişti artık sevgilisiyle daha fazla ilgilenecek ve daha fazla vakit ayıracaktı..Gerekirse patronuyla bile görüşüp izin alacaktı ve sevgilisiyle bir hafta olsa bile tatile çıkacaktı..Sonunda Kadıköy’e varmıştı genç adam çiçekçinin önünden geçerken gözü kırmızı güllere erişti ne zamandır çiçek almıyordu sevgilisine hemen bir demet gülü aldı ve çay bahçesine geldi..
Didem çoktan gelmiş oturmuştu bile masaya sevgilisini bekliyordu arkası dönüktü genç kızın..
Masaya doğru yaklaştı arkadan çiçekleri uzatıp yanağına öpücük kondurdu Fatih..
Didem böyle bişey beklemiyordu şaşkındı ve ne diyeceğini bile bilmiyordu..
6sene olmuştu çıkmaya başlayalı ilk günlerde yapmıştı bikaç kere böyle ama şuan yapmamalıydı..sonra nasıl söyleyebilirdi ki ayrılmak istediğini Fatih’e..
_nasılsın hayatım bak senin için aldım gülleri en kırmızısından sen seversin..
_teşekkür ederim Fatih hiç gerek yoktu..
_nasıl? bu kadar mı öpmek yok mu?
_bana yalnızca kızdığın yada kavga ettiğimiz zaman adımı söylerdin sorun nedir söyler misin sabahtan beridir soğuk konuşuyorsun çiçekleri görünce bile değişmedin nedir bütün bu olanlar anlatır mısın?
Genç kız durdu bir an bütün gücünü toplayabilmek için derin bir nefes aldı nasıl anlatacağını söze nerden başlayacağını bulamamıştı..Güçlükle ;
_Fatih
_ayrılmak istiyorum ben dedi
Fatih’in yüz ifadesi değişti tamam ters gidiyordu bişeyler ama bu çok ağırdı hazırlıksızdı ve böyle bişey aklının ucundan bile geçmiyordu..birbirlerine söz vermişlerdi ölünceye kadar hatta öldükten sonra bile sürecekti sevdası..
_Çok düşündüm Fatih bu ilişkinin sonu yok artık..işlerinden ilgisizliğinden bıktım artık
Fatih hiç bişey söyleyemeden sadece anlattıklarını dinliyordu Didem’in..
_Sürekli bişeylerle meşgulsün bana zaman ayıramıyorsun bile..Hadi onu bırak geçen hafta doğum günümdü ve sen yine her zamanki gibi yanımda değildin Fatih..
_Çok önemli bir iş seyahatindeydim ama biliyorsun..Gitmem şarttı sadece bu sene kaçırdım yanında olamadım bu yüzden mi 6 seneyi bitirmek istiyorsun yani sen?
_hayır sadece bu değil diğer sebeplerde var geçen sene mezuniyet balosuna senle gidemedim başka biriyle gitmek zorunda kalmıştım babam hastaneye yattığında kendimi çok çaresiz savunmasız hissettiğimde de sen yoktun yanımda hatırladın mı?
_İyi ama herşeyi geleceğimiz için ikimiz için yapıyorum çalışıyorum bunun için ayrılamazsın benden
genç kız bütün gücünü topladı ve sigarasından derin bir nefes çekti
_sadece bu yüzden değil Fatih ben bir senedir biriyle konuşuyordum ve ona karşı ilgisiz olmadığımı farkettim dahası ne zaman başım sıkışsa ne zaman ihtiyacım olsa yanımda hep o vardı benim..
mezuniyet balosuna beraber gittik... Babam için doktor tanıdığı varmış çok ilgilendi ve doğum günümde de yanımdaydı...
_ne yani beni aldatıyor muydun? Bunu senden beklemezdim Didem sen diğer kızlardan başkaydın seni diğer kızlardan ayırıp farklı bir yere kalbime yerleştirmiştim bunlara inanamıyorum ölseydim de bunları senden duymasaydım yazıklar olsun sana !..
Genç adam koşarak caddeye fırladı ve karşıdan gelen araba ancak genç adama vurduktan sonra durabildi..Didem koşarak Fatih’in yanına gitti gözyaşları içinde kayboluyordu genç kız adeta...
Hadi aç gözlerini yaşamalısın bütün sevdiklerin için hadi aç gözlerini!..ambulans yok mu ambulans çağırın lütfen diye haykırıyordu genç kız umutsuzca.. sevgilisinin başından kanlar süzülüyordu ve bunu gördükçe daha bir kötü oluyordu Didem..
İnanamıyordu bu olanlara genç kız kendini suçluyordu sımsıkı sarılıyordu bırakma beni diye Fatih’e
Belki de gerçekten sevdiğini anlaması için böyle bir olay gerekliydi..Fakat artık çok geçti..genç adam hastaneye yetişemeden yolda can vermişti..
Didem yaptıklarından ötürü kendini hiç affetmedi Fatih’i çok sevdiğini geçte olsa anlayabilmişti
Kendisini affettirebilmek içindir belki de kim bilir her gün mezarının başına gider ona dualar eder ve mezarının üzerinde kan kırmızısı gülleri eksik etmezdi hiçbir zaman..Didemin kalbi bu olaylara dayanamadı yada biran evvel sevgilisine kavuşmak için midir bilinmez oda sevdiği adamın acısına yalnızca 3 sene dayanabildi...Didemi Fatihin yanındaki mezarlığa gömdüler vasiyeti üzerine ve mezar taşlarının üzerinden hiçbir zaman kan kırmızısı gülleri eksik olmadı.
böyle bir hikayecikti
herkese merhabalar ..
ancak vakit bulabildim sizlere seslene bilmek için.
Eylemcim bakıyorum sitenin delikanlıları senin cesurluğun karşısında şapka çıkartmış durumdalar..
dile onlardan ne dilersen..
öykü için de sağol kardeşim..
ayrıca hadi sitede bugün
benim kankam yok.
senin kankan neden suskun
sirkele onu biraz ...
daldı tabii Kemer in güzel bir sonbahar havalarına..
no name turistlerden aralandı mı?
göre biliyormusun Kemer i bulunduğun yerden....
yaw kardeşim sizin hiç işiniz gücünüz yokmu ?
hep buralarda çene çalıyorsunuz..
hayret bişey ya..
:)))
ooff ooff
eylem nerden buldun gene o hikayeyi,ya sen varya adamı kalpten götürürsün..gerçi fatih kaynadı arada ama olsun:))
hikaye güzeldi yazanın ve aktaranın eline sağlık..
.................
gelenler hoşgeldi sefalar getirdi,umarım keyifleri yerindedir..
merhaba ablacım
hoşgeldin
sitenin delikanlıları için nediyebilirim ki en delikanlı onlar teşekkür ediyorum
kankama gelince kankam yani ne zaman nerededir belli olmaz
işi vardır gelir
dikkat ettim de
hikayede hiç arabesk tema yoktu,
mesela fatihe çarpan araçta " bir ihtimal daha var o da ölmekmi dersin" veya " ölürsem kabrime gelme istemem" müziği çalabilirdi o anda...bunu işiten didem kendini yerden yere vurup saçını başını yolabilirdi üzüntüsünden...hatta daha da ileriye gidip kendisini yoldan geçen diğer bir aracın altına atardı....olası şeyler bunlar:)
sanırım kendimde değilim,neler diyorum ben ya:)
veya
fatihe çarpan aracı didemin diğer sevdiğini sandığı adam kullanıyor olabilirdi...neden olmasın..
o adamın arabasında da "seni ben ellerin olsun diyemi sevdim" şarkısı çalıyor olabilirdi..neden olmasın
evet evet böyle daha iyi oldu gibi sanki:)
yaa evet
bak unuttum başkanım yine
kankam bana yasak getirmişti duygusal hikayeler yayınlama diye
gelince cezalandırır kesin :)
sorma fatih gitti yazık oldu
bizim fatihe ne oldu ya
sınavları bitirdi tatile gitti sonra unuttu bizi
insan bayramda gelip bir elimiz öperdi yav :))
Fatih bekleriz herzaman gel
bak ikinci güzeldi başkanım
oradan devam edilir senaryoya
yaparsın sen bunu :))
yada
fatih henüz ölmemiştir
ambulans gelir
apar topar sedyeye yüklerler ama açık unutulan ambulans kapısından fatih sedye ile beraber düşer..hareket halindeki sedye jarşı şeride geçer ve o anda geçmekte olan TIRın altında kalır..
ama fatih hala ölmemiştir...didem o şerit senin bu şerit benim fatihin peşinden koşar...sevdiği adamı kucağına alıp hasteneye doğru koşmaya başlar, ancak dörtyol kavşağına geldiğinde kırmızı ışıkta geçen bir motorsiklet her ikisine birden çarpar...işte o an ikiside elele can verir..
aştım kendimi..tutmayın beni:)
başkanım bu ilaçların yan etkisi galiba :))
harbi aştınız kendinizi helal olsun
bu arada niye çok yavaş göndermeye başladı bu yorumları
sende de var mı başkanım öyle birşey
evet var eylemcim...1000 yoruma yaklaşınca hep böyle yapıyor
şimdi admin nerdesin dicem bir hafta sonra ses verecek, o yüzden demiyorum:)
peki deme başkanım :)
evet bir iş gününün daha sonuna geldim
<< Sevgiye Ve Dostluğa Vakit Ayırmak İçin
Nefes Alıyor Olmanız Yeterli... >>
diyerek bugünlükte veda ediyorum
kendinize iyi bakın
iyi akşamlar
eylem haklı
iyi akşamlar dostlar
sevgiyle sağlıkla kalın
ölmezde sağ kalırsak, yazılmışsa yarına da nefes alabilmek...görüşmek dileğiyle
hadi bakalim sagdan gidin
para bulursaniz bölüsürüz
iyi aksamlar
hayirli geceler...
gününüz aydın neşeniz bol olsun
günaydınlar
herkese kolay gelsin
haberlere bakayım dedim ve yine şehit haberleri
Allah rahmet eylesin
ailelerine sabırlar diliyorum
günaydın dostlsr
gün siz nasıl istiyorsanız öyle yaşansın
Günaydın,
merhaba...
güzel bir gün olur inşallah
merhabalar
bereketimiz kacmis ya
bu ne sabahtan beri kimsecik yok
niye kaçsın bereketimiz ya
iş güç ondan gelememişiz
bak ben yeni fırsat buldum kafamı kaşımaya :)
sonrada buraya geldim
olur arada böyle sessizlik
sesimiz çıkar sonra yine
tamam ya ne bilim ben
öyle desene
sansa bak gele gele alemin delikanlisi geldi...
bana simdilik müsaade
tekrar ugramaya calisirim
Kayaaa güle güle canım
gelince görüşürüz
"gele gele alemin delikanlısı gelmiş " demek öyle
sen gel tekrar bakalım
herkese merhabalar..
bu gün sonbahar ben burdayım yaz mevsimi bitti ..diye bir anımsatma çektiği durumlardayız.
güneş arada bir CE-E desede arkasında bir yağmur onu tekrar bultların arasına sokmakta..
sanki gümeş ve yağmur saklambaç oymakta..
işi ve gücü olan herkese kolay gelsin.
ablacığım hoş geldin,
özletiyorsun kendini...
nerelerdesin?
Kankacım,
Biraz sakin olsan,İçindeki cadı aktif halde şu aralar herhalde...
"içimdeki cadı "
vay be sağol kankam
biri gele gele delikanlı gelmiş diyor
diğeri içindeki cadıyı sakinleştir diyor
ohh başka var mı
başkanım siz ne diyorsunuz
çok mu cadıyım yaw :))
Ablacım pardon beylere laf yetiştirmekten merhaba diyemedim sana
merhabalar
evet özlüyoruz bu aralar çok az uğruyorsun
daha sık görmek isteriz
canım eylemcim
inan bende keyifli olmak için çabalayorum.Ama bu haberler seninde
bahsettiğin işte bu şehit ölümleri ile olamıyor be canım..Çünkü kişisel mutlutluklarda aslında ülkenin genel mutluluğunla bağlantılıdır.
biz ulus olarak gittikçe kararan,karatılmamıza izin veren bır ülke olmaktayız.Hemde en hainince acı ile karattıyorlar yüreğimizi.
ama doğru bir söz
Ateş Düştüğü Yeri Yakıyor..
Yurdumuzda 30 yılda yaşanan ve hala dindirilmeyen terör her gün can almaya devam ederken burada teröre inat hayatı neşeli yanını almaya çalışsakta bazen yürümüyor arkadaşlar insanın boğazına bir yumru oturuyor ne yutabiliyorsun ne atabiliyorsun.
şahsen elim ,dilim keyifli bir şey söylemeye çalışsada yüreğimin ve aklımın bir yerlerinde vesikalık fotoraflar geçiyor.ve her fotorafın arkasında hayatları boyu dinmeyacek evlat,baba,eş acıları..yüzleri gülemiyecek yurdumun insanları aklıma geliyor.
keyiflenemiyorum..gülsem aklıma geliyor..neşelenmesen de terör yaratmeya çalışanların ekmeğine yağ sürdüğünüde ama içi yanarkende oynanmıyor ki..
artık Vatanın bölünmemesi için önceliklle yaşamamız gerektiğini..
artık ateş düştüğü yeri değil hepimizi öldüreni de ölenide yaktığını
analar
babalar
eşler
babasını yitiren evlatlar
ve
henüz eşini,çocuğunu,babasını yitirmeyen veya teröre kurban verneyen herbirimiz
bu anlayamayan anlamak istemiyen herkese göstermesi gerekiyor..
Artık boş sözleri yutmadığımızı göstermemiz gerekiyor.
bilinen ama yapılmayan herşeyin yapılması için
Taşın altına elimizi koymamız gerekiyor.
işte böyle canım biliyorum yok saymaya çalışıyoruz sitede bunu
ama yok saymakla yok olmuyor bu acılar..
Üzgündüm bunu da sizlerle paylaşmak istedim..
yoksa hepimiz biliyoruz hayat devam ediyor balık hafızamızla hepimiz 2-3 gün sonra unutacağız bu skor tabelası gibi önümüze konulan sayıları ...
onların bir evlat ,birer eş,birer baba olduklarını unuttuğumuz gibi..
gerçekten üzgünüm sizinde bir parça olan keyfiniz varsa onu da kaçırttığım için...
ama kendimi nasıl hissettiğimi yazmazsamda biliyorsunuz hiç yazamıyorum..
eylemciğim biliyorum aynı üzüntüleri yaşıyoruz aynı duyguları paylaşıyoruz.
Ben sadece ablalık hakkımı kullanıp dile getirdim canım ..
İşye Böyle Bir Şey...
ablacım ablalık hakkını kullanıp duyguları dile getirdiğin için teşekkürler
evet hepimiz hüzünlüyüz,üzgünüz
böyle olayların yaşanmaması dileğiyle...
heheh eylem bugünün kurbanı sen olmulsun gördüğüm kadarıyla:))
Allah muhabbetinizi arttırsın.
çok sıkıldım ben ya, iş yapmak istemiyorum bennnnnnnnnn...elense keyif yapmak istiyorum azcık , mümkünse 3-5 sene falan:))
sonra gene çalışırım ya nolur sanki..
ooff oofff
bu dünyaya birdaha gelirsem koala olarak gelmek istiyorum,en güzel keyif onlarda arkadaş:))
cigdem talu'nun kanser olduğunu öğrendikten sonra kızına hitaben yazdığı bir şarkıdır.
seni düşündüm
dün akşam yine
sonsuz bir umut
doldu içime
bir de kendimi
düşündüm sonra
bir garip duygu
çöktü omzuma
hani ıssız bir yoldan geçerken
hani bir korku duyar da insan
hani bir şarkı söyler içinden
işte öyle bir şey
hani eski bir resme bakarken
hani yılları sayar da insan
hani gözleri dolar ya birden
işte öyle bir şey
seni düşündüm
dün akşam yine
sonsuz bir huzur
doldu kalbime
bir de kendimi
düşündüm sonra
bir garip duygu
çöktü omzuma
hani yıldızlar yanıp sönerken
hani bir yıldız kayar ve insan
hani bir telaş duyar ya birden
işte öyle bir şey
hani bir yağmur yağar da bazen
hani gök gürler ya arkasından
hani şimşekler çakar peşinden
işte öyle bir şey
çiğdem talu,melih kibar,yaşar,erol evgin...
Mavigün'e...
Olsun
Yorgun gecelerin ardından
Hep aynı yere dönerken
Islak sokaklar boyu düşündüm
Solmuş insanların yüzünden
Gülümseme beklerken
Tren yolları boyu düşündüm
Sanki yıllardır uzaktayım ben
Özlemlerim hep sessiz derinden
Ama yalanlar görürüm hala
Burdan bakınca şu sonsuz dünyaya
Olsun demek de zor artık
Çocuk düşlerimiz yok artık
Erken ölümlerin ardından
Hep aynı yere dönerken
Islak sokaklar boyu düşündüm
Borcum varmış gibi kendimden
Gülümseme beklerken
Tren yolları boyu düşündüm
Sanki yıllardır uzaktayım ben
Özlemlerim hep sessiz derinden
Ama yalanlar görürüm hala
Burdan bakınca şu sonsuz dünyaya
Olsun demek de zor artık
Çocuk düşlerimiz yok artık
Söz: Cem Kısmet
Müzik: Cem Kısmet
hani bana ?
eylemcim
sen bizim başkana bakma kardeşim benim..kimseyi kurban diye seçmedik..
düşüncelerimizi dile getirdik..
başkanım
sahi ne kurbanı bu
anlaşılan senin canın tatil istiyor sanırım..
içinden de çalışmak hiç gelmiyor anlaşılan..
Fakat bizden söylemesi daha 2 ay var kurban bayramına yani çalışmak çalışmak çalışmak zorundasın..
Kankama
Rüzgâr
Gözlerim kapalı... Bu aydınlık niye?
Kalbim dönüyor dünya gibi yine...!
Bildiğim bilmediğimin içinde..!
Anlamlı ama tarifsiz neden
Neden benden ağır bu beden
Anladım aslolan
İnanmak için görmek değil
Görmek için inanmakmış!
Okyanustaki rüzgar...
Yüzümde yüzün...
Bir aşığın nefesiyim bugün..!
Kalbine uzanan bu yolda...
Ben’sin artık sen vazgeçtim kendimden!
Tenimde gemiler içimde balıklar
Yosunlu kıyımda şarap içen insanlar
Ya umutlu yarı mutsuz...
Kayıp yüzümden düşen maskesi
Katılır bana su gibi akmaya...
Okyanustaki rüzgar...
Yüzümde yüzün...
Bir aşığın nefesiyim bugün..!
Kalbine uzanan bu yolda...
Ben’sin artık sen vazgeçtim kendimden!
Söz: Demir Demirkan
Müzik: Demir Demirkan
Albüm: Rüzgâr
Başkanım'a
Rüya
Sıradan bir gün yine
Geldi geçti
Günlük mecburiyetler
Geç bitti
Uykum var karnım aç
Canım sıkkın
Evdeyim ben sevgilim
Yine bir arkadaşımda
Bakın işte aşkı da buldum
Babamdan zengin oldum
Tüm dünyanın istediği adam oldum
Gerçek bir rüya
Gördüm ki sonunda
Yabancı kaldım benim değil
Bir başkasının bu dünya
Gerçek bir rüya
Anladım sonunda
Yabancı kaldım benim değil
Bir başkasının bu dünya
Çok dostum var benim
İsim vermeyeyim
Görüşürüp kırk yılda bir
Çok özledim derim
Yerimde olmak için
Neler vermezdin
Göründüğü gibi değil
Bence beğenmezdin
Söz: -d.d
Müzik: -d.d
Albüm: Dünya Benim
No name teşekkürler kardeşim.
bu da benden sana
Eski Fotoğraflar
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı
Elbet vardır demiş büyükler
Sulanmış akşamüstü bahçelerinde
Dostluk kokan kahveler içmişler
Ah çok mu zor karşıki komşuya
Serin sabahlarda bir günaydın demek
Ah çok mu zor eve dönüşlerde
Yoldan geçenlere iyi akşamlar demek
Yok artık her gün son seferde geçerken
Tüm yalıları selamlayan kaptan
Ya da ince bir tebessümle balıkçıdan
Küçücük paketini alan madam
Arıyorum nerde o bahçeler
Dostluk dumanıyla tütsülü geceler
Kaybetmeyin bu fotoğrafları
Kaybolan dünümün son yadigarları
Karanlıkta kaybolmuşsa eğer zaman
Yoksa aşk için konuşmaya bir an
Utanırsam bir gün eğer ağlamaktan
Düş olup akarım camlardan
Söz : Leman Sam
Müzik : Greek
Kayıp Kalp
Kırılan ben miydim ?
Soğuk, çaresiz gülüşlerde.
Kaybedip giden kimdi?
Umutsuz gelişlerle.
Sen yoksan,
yalnız bile değilim.
Hiçliğin resmi olmuş
O aynanın ta kendisiyim.
Kırıldım, paramparçayım.
Yüzüm asık, kalbim kimbilir nerde kayıp.
Mutsuzum yakıştığı için.
Girse de herşey yoluna,
Mutlu olmak yakışmıyor bana.
Alt Üst
ablacım korkma beni kimse kolay kolay kurban edemez
hem benden kurban olmaz et çıkmaz benden :))
kankacım bana hediye ettiğin güzel şarkı için çok teşekkürler
Seval'e
BAĞA GİRDİM BAĞ BUDANMIŞ
Bağa girdim bağ budanmış
Bağa bülbül dadanmış
Onbeş yaşındada Nazife de Hanım
Kimlere aldanmış
Çıktım Şarköyün yoluna
Sıra sıra zeytinler
Onbeş yaşındada Nazife de Hanıma
Yazık ettiler
O tepeden bu tepeye
Oyun olur mu
Onbeş yaşındada Nazife de Hanıma
Doyum olur mu
Tekirdağ/Şarköy
Yeniden merhabalar
sarkilar, türküler ohh
alemin delikanlisi dedim kizmis :)
ama dogruya dogru. yigidi öldür, hakkini ver
Kardeşim,
hoşgeldin...
o atasözünün son versiyonu şöyle;
"yiğidi öldür,yoğurdunu yeme"
kayacım hoşgeldin
kızabilir miyim hiç size :)
ayrıca teşekkürler
Hosbuldum
sizi gördüm daha hos oldum
kankalar bi hareket gösterin hazir ikiniz de burdayken
kurumus bu site
baskani sorsan calismaktan bikmis. lafa bak 3-5 sene tatil yapacakmis. deli misin diyecem cevabini bildigim seyi niye sorayim
mavigün ablam da imzasini atmis ama isi var herhalde. (bak Eylem akillandim artik, isi gücü vardir diyorum kendimi avutuyorum) :))
ben hakkatten özlüyorum sizi yaa
canım bizde seni özlüyoruz :)
Vaay kardeşime bak
o zaman bu akşam yemeğe cümbür cemaat sendeyiz...
ne var yemekte?
sebzeli bişiler olsun...
su anda evdeyim erken geldim bugün
aksama peynirli börek yapacam hazirladim
yanina da corba yapacaktim ama madem siz geleceksiniz ben buzluktan etleri cikarayim madem
gerci siz misafir sayilmazsiniz ama :)
Kal
Al beni götür o sahile
Yokluğun ağırlaştı iyice
Bir ormanın içinden
Denizi gördüm köşeyi dönünce
Güneş sularla sevişirken
Elim kaydı birden elinden
Çok uzağa gidemezsin zaten
Burası benim güzel hapishanem
Tek bildiğim göz gördüğünce
Tek dediğim tek heceli bir cümle
Kılıçlar kuşanmışız ipince
Söyleyemem durup gençliğimce
Kal...
Kal...
Kal...kal...
Benimle
Bu gece...
Akşam güzel gün daha önce
Senin yüzün hepsinden öte
Madem ki burdayız şimdi
Döneriz yine yüksekliğe
Yalnız kalırsak köşelerde
Güneş batarken sessizce
Söylerim ben aşkımı belki
Yanında götür götür diye
Tek bildiğim göz gördüğünce
Tek dediğim tek heceli bir cümle
Kılıçlar kuşanmışız ipince
Söyleyemem durup gençliğimce
Kal...
Kal...
Kal...kal...
Benimle...
Arkabahçe...
vallahi hayranım sana
senin alacağın kız yaşadı
oh yemek ütü çamaşır
helalin var valla..
nereye varacak bunun sonu bilmem...
heyyyttt dağılın
değmen benim gamlı yaslı gönlüme...
kayacım naber,çok şeker görünüyorsun bugün gözüme:))
no name üstadım görüşemiyoruz nicedir,oralarda nasıl geçiyor hayat
eylem sana bişey demiyorum,sen zaten kendi haline hanım hanımcık işinin başındasın..
mavigün ablacım senin kanka nerde, geçen gün tekneyle balığa çıkacağım diyordu dönmedi daha sanırım..))
oofff ooofff
diyorum açık açık
nerde bu sitenin admini ?
sevgili admincim bak ne dicem,hele yaklaş biraz,valla ısırmayacağım kulağını...sana zahmet olacak ama bi yeni sayfa hediye etsen bizlere..
star tvye mail atacağım Fedai dizisini yeniden başlatmaları için..kim benimle ? :))
hehe
naparsin hayat müsterek
is basa düsünce herseyi ögreniyosun
yalniz tatlilarda hic iyi degilim, bi ara ona da el atmaya niyetim var :))
börek miii
heyoo yaşasın
çıkar çıkmaz oradayım kaya
yardıma gelirim sana
ama yemeye :))
şaka şaka hazırlamayada yardım ederim
bi burma kadayıf yapıyorlar diyarbakır'da olmaz böyle bir lezzet.
urfa da da yapıyorlar ama diyarbakır bir başka...
yazın gel bi diyarbakır yapar geliriz.
hem surlarıda gezersin
ben sizi hic calistirmam zaten
bahcede siz keyif yaparken sunumu yaparim ben
hem basakanimin gözüne cok seker görünmüsüm. baskanim bana böyle konusma erir giderim :))
başkanım sen iste yeterki hemen başlatırlar fedai dizisini :))
birde o vardı ya ne günlerdi
biliyo musun icimde kaldi zaten o
nasipse antep, urfa, diyarbakir, mardin dolasmak istiyorum
insallah..
başkanım arkadaşı eritmeyelim lütden o bize lazım :)
kankacım sadece kaya mı gelsin tatlı yemeye ,sur gezmeye
hiç bizi davet etmiyorsun
Başkanım sana ayrı bir paragraf,
yok paragraf kurtarmaz,sana ayrı bir word belgesi açmam gerek,
diyordum ki,
muhasebecim geldi...
az sonra devam ederiz...
no name bana world belgesi bile az gelir...aahhh aahh roman olur roman:))
kaya gittikçe şekerleşiyorsun...naptın sabah balmı yedin kahvaltıda:))
yok arkadaş karar verdim terki diyar eyleyeceğim, bildiğiniz tanıdığınız ilkel kabile ve o kabilenin reisi ve reisin kızı varmı ?
:))
bütüngün taş yontmak bundan daha iyidir ya
düşünsenize yontma taş devrindesiniz..
tek işiniz taş yontmak,arada dinazor kovalamak, o da kesmezse balığa çıkmak..
yok yok az kaldı ben harbiden delireceğim:)
kaya , başkanım her an seni şeker sanıp yiyebilir dikkatli ol :)
kısmetse yarın görüşmek üzere
kendinize iyi bakın
iyi akşamlar
iyi aksamlar Eylem...
iyi akşamlar dostlarım
sevgi saygı dostluk mutluluk.....dünya üzerinde ve hayata dair ne kadar güzel şey varsa sizlerle olsun...
yazılmışsa yarına da nefes alabilmek,görüşmek dileğiyle..
sana da iyi aksamlar baskanim
Vıınnnnnn...
-Ne oldu?
-Yok bişi,başkan geçti...
iyi akşamlar başkanım...
merhabalar
başkanım sana destek veriyorum fedai dizisi yeniden başlayabilir.
Bir Derdim Var
bir derdim var artık tutamam içimde
gitsem nereye kadar, kalsam neye yarar
hiç anlatamadım, hiç anlamadılar
herkes neden düşman, herkes neden düşman
unuttuk hepsini, nuhun nefesini
gelme yanıma sen başkasın ben başka
bir derdim var artık tutamam içimde
gitsem nereye kadar, kalsam neye yarar
hiç anlatamadım, hiç anlamadılar
bak bu son perde oyun yok bundan sonra
Işık yok hiç bir şey yok, yok, yok, yok
bir derdim var artık tutamam içimde
Mor Ve Ötesi
http://www.youtube.com/watch?v=gunZOLOcvsw
sessiz bir gece...yine herkesi kaçırmışım sanırım :( neyse en kısa zamanda görüşmek üzere,iyi geceler.
simdi müsaadenizle vadi moduna giriyorum
hayirli geceler...
yok sen kaçırmadın,
onlar zaten gidecekti.
bak şimdi ben de gidiyorum ama seninle ilgisi yok.uykum geldi onda gidiyorum.
Seval ablacım,iyi geceler...
bizde seni unutmadık...
eveet herkese iyi geceler diliyorum,
yarın görüşebilmeyi umuyorum,Allahın izniyle...
Allah rahatlık versin...
Osho 'dan
Zihnin Sınırının Ötesi" isimli kıtaptan alıntıdır.
EGO ANALİZİ..
En önce anlaşılması gereken şey egonun ne olduğudur. Bir çocuk doğar. Doğduğunda kendisi hakkında hiçbir bilinci, bilgisi yoktur. Ve bir çocuk doğduğunda ilk olarak farkına vardığı şey kendisi değil diğeridir. Bu doğaldır çünkü gözler dışa doğru açıktır, eller diğerlerine dokunur, kulaklar başkalarını duyar, damak yiyecekleri tadar ve burun dışarıyı koklar. Tüm bu duyular dışa doğru açıktır.
Doğmanın anlamı da budur. Doğumun anlamı, bu dünyaya gelmektir, dışarının dünyasına. Dolayısıyla da bir çocuk doğduğunda, bu dünyanın içine doğar. Gözlerini açar ve diğerlerini görür. Diğer siz demeksiniz. Çocuk ilk önce annesinin farkına varır. Daha sonra da yavaş yavaş kendi bedeninin farkına varmaya başlar. Bu da aslında diğerdir ve de bu dünyaya aittir. Acıkır ve bedenini hisseder; ihtiyacını giderdiğinde de bedenini unutur.
Bir çocuk şöyle yetişir: Önce sizin, ötekinin farkına varır ve sonraysa sizinle, ötekiyle kıyaslayarak yavaş yavaş kendisinin farkına varır.
Bu farkındalık yansıtılmış bir farkındalıktır. O kendisinin kim olduğunun bilincinde değildir. O yalnızca annenin ve de onun kendisi hakkında ne düşündüğünün farkındadır. Eğer annesi ona gülümserse, onu takdir ederse, 'Sen çok güzelsin' derse, onu kucaklayıp öperse çocuk kendisi hakkında iyi şeyler hisseder. İşte şimdi bir ego doğmuştur.
Takdir, sevgi, ilgi aracılığıyla iyi olduğunu, değerli olduğunu ve bir önemi olduğunu hisseder.
Bir merkez doğar.
Yalnız bu merkez yansıtılmış bir merkezdir. Onun gerçek varlığı değildir. Kendisinin kim olduğunu bilmez; yalnızca başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğünü bilir. Ve bu bir egodur; yansıma,, başkalarının ne düşündüğüdür. Şayet herkes onun bir işe yaramaz olduğunu düşünürse, kimse onu takdir etmez, ona gülümsemez. Böyle bir durumda da bir ego doğar: Hastalıklı bir ego; üzgün, reddedilmiş, değersiz ve diğerlerinden aşağıda hissederken kendisini incinmiş. Bu da bir egodur. Bu da bir yansımadır.
Önce anne - ve anne başlangıçta tüm dünya demektir. Sonradan anneye başkaları katılır ve dünya büyümeye başlar.Ve bu dünya büyüdükçe de ego daha karmaşıklaşır çünkü birçok başka insanın daha görüşleri yansır.
Ego biriktirilmiş bir olgudur, başkalarıyla yaşıyor olmanın bir yan ürünüdür. Eğer bir çocuk tamamıyla yalnız yaşarsa, hiçbir zaman ego geliştirmeyecektir. Ama bunun bir yararı olmaz. Bir hayvan gibi kalacaktır. Hayır, böyle bir şey onun gerçek kendi benliğini bileceği anlamına gelmez.
Ego bir zorunluluktur çünkü gerçek olan ancak sahtesi aracılığıyla anlaşılır. Kişi onun içerisinden geçip gitmelidir. Bu bir öğretidir. Gerçek yalnızca yanılsama sayesinde anlaşılır. Gerçek olanı doğrudan bilemezsiniz. Öncelikle gerçek olmayanın ne olduğunu bilmek zorundasınızdır. Önce gerçek olmayanı tanımak zorundasınız. Bu tanışıklık vasıtasıyla gerçeğin ne olduğunu bilmek için yeterli hale gelirsiniz. Şayet siz sahteyi sahte olarak bilirseniz, gerçek üzerinize gün gibi doğar.
Ego bir ihtiyaçtır; o toplumsal bir ihtiyaç, toplumsal bir yan üründür. Toplum sizin çevrenizdeki her şeydir - siz değil ama etrafınızdaki tüm şeylerdir. Her şeyden sizi çıkarttığınızdaki şeydir toplum. Ve herkes yansıtır. Okula gidersiniz ve öğretmen sizin kim olduğunuzu yansıtacaktır. Diğer çocuklarla arkadaşlıklarınız olacak ve onlar sizin kim olduğunuzu yansıtacaklar. Adım adım herkes sizin egonuza bir şeyler katar ve herkes egonuzu topluma problem oluşturmayacak hale getirmeye çalışır.
EGO ANALİZİ-2
Onların derdi siz değilsinizdir.
Onlar toplumla ilgilenmektedirler
Toplum kendisini düşünür ve bu böyle de olmalıdır.
Onların önemsediği şey sizin 'kendini bilen' insanlar haline gelmeniz değildir. Onlar için önemli olan sizin toplum denen mekanizmanın yararlı bir parçası olmanızdır. Resmi bozmamalısınız. Dolayısıyla da size toplumla uyumlu bir ego verirler. Size ahlak öğretirler. Ahlak, size topluma uyacağınız bir ego vermek anlamına gelir. Eğer siz ahlaklı değilseniz, şurada ya da burada uyumsuz olursunuz. Bu sebeple suçluları hapishanelere koyarız - hayır,yanlış bir şey yaptıklar için ya da onları hapse atmakla onların iyileşeceği için falan değil! Sadece onlar uyumsuzdur. Onlar sorun üretirler. Onların sahip oldukları türden egoları toplum onaylamaz. Şayet toplum onaylarsa her şey iyidir.
Bir adam birisini öldürür - o bir katildir.
Ve aynı adam savaş zamanında binlercesini öldürür - o muhteşem bir kahraman haline gelir. Toplum cinayetten rahatsız olmaz ama cinayetin toplum için işlenmesi gerekir.O zaman sorun kalmaz.
Toplum ahlakı önemsemez.
Ahlak yalnızca sizin topluma uymanız demektir.
Toplum savaştayken ahlak değişir.
Barış dönemindeyken toplumun başka ahlakı vardır
Ahlak toplumsal bir politikadır. Diplomatiktir. Tüm çocukların toplumla uyumlu halde yetiştirilmesi şarttır ve her şey bu kadar basittir. Çünkü toplumun ilgilendiği tek şey yararlı üyelerdir. Toplum sizin kendinizi bilmeniz gerekliliğiyle ilgili değildir.
Toplum bir ego yaratır çünkü ego istenilen yönde kullanılabilir ve kontrol altında tutulabilir. Kişinin öz benliğiyse hiçbir zaman kontrol edilip kullanılamaz. Toplumun bir insanın öz benliğini kontrol altında tuttuğu duyulmuş bir şey değildir
Çocuğun bir merkeze ihtiyacı vardır ve çocuk kendi merkezinin tamamıyla farkında değildir. Toplum ona bir merkez verir ve çocuk ta azar azar toplumun kendisine verdiği egonun kendi merkezi olduğuna ikna olur.
Bir çocuk eve döner - şayet sınıfta birinci olduysa tüm aile mutludur. Onu kucaklayıp öper, omzunuza alır dans edersiniz ve, 'Ne güzel bir çocuk! Sen bizim için gurur kaynağısın' dersiniz. Ona ayırt edilmesi güç bir ego verirsiniz. Eğer çocuk eve utanç içinde, başarısız becerememiş, sınıfta kalmış olarak gelirse ya da alt sıralarda kalmışsa - o zaman kimse onu takdir etmez ve o da kendisini dışlanmış hisseder. Bir dahaki sefere daha sıkı çalışacaktır çocuk çünkü merkezi sarsıntı hisseder.
Ego her zaman sarsıntıdadır, her zaman beslenmenin peşindedir, yani birisinin takdir etmesi gerekir. Bu nedenledir ki sürekli ilgi talep edersiniz.
Kim olduğunuz hakkında başkalarından fikir alırsınız. Bu doğrudan bir deneyim değildir.
Sizin kim olduğunuz hakkında edindiğiniz fikirken başkalarından gelir. Onlar sizin merkezinizi biçimlendirir. Bu merkez sahtedir çünkü siz kendinize ait gerçek merkezinizi taşımaktasınız. O kimsenin karışamayacağı bir şeydir. Kimse ona şekil veremez.
EGO ANALİZİ-3
Siz onunla beraber gelirsiniz
Siz onunla doğarsınız.
Bu demektir ki, sizin iki merkeziniz vardır. Birisi varoluşun size vermiş olduğu, sizin beraber geldiğiniz merkezdir. Bu gerçek öz benliğinizdir. Ve diğeri, toplum tarafından yaratılmış olan merkez ise egodur. O sahte bir şeydir - ve çok büyük bir kandırmacadır. Ego arcılığıyla toplum sizi kontrol etmektedir. Siz belli bir şekilde davranmak zorundasınızdır, çünkü sadece o zaman toplum sizi takdir eder. Belli bir tarzda yürümek, belli bir şekilde kahkaha atmak; belli bir tarzı, ahlakı, formülü takip etmek zorundasınız. Ancak o zaman toplum sizi takdir eder, ve etmezse de egonuz sarsılır. Ve egonuz sarsıldığında, kim olduğunuzu, nerede olduğunuzu bilmezsiniz.
Başkaları size fikri verdi.
Bu fikir egodur.
Onu mümkün olduğunca derinden anlamaya çalışın, çünkü ondan kurtulmak durumundasınız. Ve ondan kurtulamazsanız hiçbir zaman öz benliğinize ulaşamazsınız. Çünkü siz merkeze bağımlı haldesiniz, hareket edemezsiniz ve öz benliğinize bakamazsınız.
Ve, egonun parçalanacağı, kim olduğunuzu bilmeyeceğiniz, nereye gidiyor olduğunuzu bilemeyeceğiniz, tüm sınırların eriyip gittiği geçici bir zaman dilimi, bir aralık olacağını anımsayınız.
En basitinden aklınız karışacak, bir kaos olacak.
Bu kaos nedeniyle egonuzu kaybetmekten korkarsınız. Fakat bu böyle olmak zorundadır. Kişi kendi gerçek merkezine varmadan önce bu kaosun içerisinden geçmek zorundadır.
Ve şayet cesursanız, bu dönem kısa olacaktır.
Eğer korkarsanız ve tekrar egonun kucağına düşerseniz, ve yeniden onu ayarlamaya başlarsanız, işte o zaman çok, çok uzun sürebilir; bir çok hayat ziyan edilebilir.
Şöyle bir öykü duymuştum: Küçük bir çocuk büyükannesini ziyaret etmekteymiş. Sadece dört yaşındaymış çocuk. Geceleyin büyükannesi onu uyuturken, çocuk aniden bağırmaya ve ağlamaya başlamış ve "Eve gitmek istiyorum. Karanlıktan korkuyorum" demiş. Fakat büyükanne de, "Çok iyi biliyorum ki, evde de karanlıkta uyuyorsun; hiç bir zaman ışığının yandığını görmedim. Öyleyse burada neden korkuyorsun?" diye sormuş. Çocuk, "Evet, bu doğru - ama o BENİM karanlığımdı" demiş. Bu tamamıyla bilinmeyen bir karanlık.
Karanlık ile birlikte bile, "Bu BENİM" diye hissediyorsunuz. Dışarıdayken bilinmeyen bir karanlıktır. Egoyla birlikte ise "Bu BENİM" diye hissediyorsunuz.
Sorunlu olabilir, belki de bir çok can sıkıntısı yaratır ama hala o benim. Tutunacağınız, yapışacağınız, ayaklarınızın altında olan bir şey; boşlukta, vakumda değilsiniz. Berbat bir durumdasınız, ama en azından VARSINIZ. Kötü hissetmek bile size 'ben varım' hissi verir. Ondan uzaklaşınca korku her yanı sarar; bilinmeyen karanlıktan ve kaostan korkmaya başlarsınız - çünkü toplum sizden bir parçayı silmeyi başarmıştır.
Aynen ormana gitmek gibidir bu. Biraz temizlik yaparsınız, zemini biraz temizlersiniz; çit örer, küçük bir kulübe yaparsınız; küçük bir bahçe yaparsınız, çim bir alan, ve iyisinizdir. Çitinizin ötesi ormandır, vahşidir. Burada (alanınızda) her şey yolundadır, herşeyi planladınız. Nasıl olduğu böyledir işte.
Toplum sizin bilincinizde bir miktar temizlik yapmıştır. Küçük bir kısmını tamamen silmiştir, çitle çevirmiştir. Orada her şey yolundadır. İşte tüm üniversitelerinizin yaptığı da budur. Bütün kültürün ve şartlandırmanın temeli kendinizi evinizde hissettirecek bir kısmı temizlemektedir.
EGO ANALİZİ-4
Ve siz o zaman korkarsınız.
Çitin ötesinde tehlike vardır.
Çitin ötesindeki de, çitin içindeki gibi sizsiniz - ve bilinçli zihniniz sadece bir bölümüdür, tüm varlığınızın onda biridir. Onda dokuz karanlıkta bekliyor. Ve bu onda dokuzun içinde sizin gerçek merkeziniz saklıdır.
Korkusuz, cesur olmak zorundasınız.
Bilinmeyene adım atmalısınız.
Bir süre tüm sınırlar kaybolacaktır.
Bir süre başınız dönecek.
Bir an için deprem olmuşçasına çok korkacak ve sarsılacaksınız. Ama eğer cesur olur, geri çekilmezseniz, sürekli bir şekilde egonuzun kucağına düşmezseniz, bir çok hayatlarınız boyunca taşımakta olduğunuz gizli bir merkeziniz vardır orada.
Bu sizin ruhunuz, benliğinizdir.
Bir kez ona yakınlaştığınızda, her şey değişir, her şey yerine oturur. Fakat bu yerleştirme toplum tarafından yapılmaz. Artık her şey bir kaos değil kozmoz'a dönüşür; yeni bir düzen ortaya çıkar. Fakat bu artık toplumun düzeni değildir - o tam olarak varoluşun kendi düzenidir.
O, Buddha'nın Dhamma, Lao Tzu'nun Tao, Heraclitus'un Logos dediği şeydir. İnsan yapımı değildir. O TAM OLARAK varoluşun kendi düzenidir. O zaman aniden herşey tekrar güzelleşir ve ilk olarak gerçekten güzeldir, çünkü insan yapısı şeyler güzel olamazlar.
Yapabileceğiniz en iyi şey onların çirkinliklerini gizlemektir hepsi bu. Onları süsleyebilirsiniz ama hiçbir zaman güzel olamazlar. Aradaki fark aynen gerçek bir çiçekle plastik ya da kağıt çiçekler arasındaki gibidir. Ego plastik bir çiçektir - ölüdür. O çiçek gibi gözükür, çiçek değildir. Onu bir çiçek olarak adlandıramazsınız. Hatta onu çiçek olarak adlandırmak dilbilimi açısından da yanlıştır, çünkü çiçek, açan şeydir. Ve bu plastik şey sadece bir nesnedir, çiçek açmanın kendisi değil. O ölüdür. İçinde yaşam yoktur.
İçinizde çiçek açan bir merkeze sahipsiniz. Bu yüzden Hindular onu bir lotus çiçeği olarak adlandırırlar - o çiçek açmanın kendisidir. Bin yapraklı lotus çiçeği derler ona. Bin tane demek sınırsız yaprak demektir. Ve çiçek, açmaya devam eder, hiçbir zaman durmaz, ve hiçbir zaman ölmez.
EGO ANALİZİ-5
Ama siz plastik bir egoyla yetiniyorsunuz.
Neden yetiniyor olduğunuzun sebepleri vardır. Ölü bir şeyde çok uygun şeyler vardır. Bir tanesi, ölü bir şeyin hiç ölmeyeceğidir. Ölemez - hiç yaşamadı ki! Dolayısıyla plastik çiçeklere sahip olabilirsiniz, bir yönden iyidirler. Kalıcıdırlar; ölümsüz değil, süreklidirler
Bahçenin dışındaki gerçek çiçek ölümsüzdür, ama kalıcı değildir. Ve ölümsüz olanın kendisine özgü ölümsüz olma yolu vardır. Ölümsüz olmanın yolu tekrar tekrar doğup ölmektir. Ölüm yoluyla kendisini tazeler, gençleştirir.
Bize göre çiçek ölmüş gibi görünür - hiç ölmez.
Sadece bedenleri değiştirir, böylece her dem tazedir.
Eski bedeni bırakıp yenisine girer. Başka bir yerde açar; açmaya devam eder. Yalnız, biz bu sürekliliği göremeyiz çünkü o görünmezdir. Biz yalnızca bir çieçeği, başka bir tanesini görürüz, hiç bir zaman sürekliliği görmeyiz.
Dün açan çiçekle aynı çiçektir o.
Aynı güneştir, ama ayrı bir elbisede.
Egonun belli bir niteliği vardır - o canlı değildir. O plastikten yapılma bir şeydir. Ve onu elde etmek çok kolaydır, çünkü onu birileri verir. Sizin aramanıza gerek yoktur, arayışla bir ilginiz yoktur. Bilinmeyenin peşinde bir arayan haline gelmezseniz, bir birey olamamışsınız demektir bu. Sadece kalabalığın bir bileşenisinizdir. Sadece bir kütlesiniz.
Gerçek bir merkeze sahip değilken nasıl bir birey olursunuz?
Ego birey değildir. Ego toplumsal bir olgudur - o toplumdur, siz değilsiniz. Fakat o size toplumda bir işlev verir, toplumda bir yer verir. Ve eğer siz onunla yetinmeye devam ederseniz, kendi benliğinizi bulma fırsatını temelden yitirmiş olursunuz.
İşte bu yüzden son derece mutsuzsunuz.
Plastik bir hayatla nasıl mutlu olabilirsiniz ki?
Sahte bir yaşamla nasıl zevkli, huzurlu ve mutluluk içerisinde olabilirsiniz? İşte o zaman da ego bir çok can sıkıntısı yaratır, milyonlarcasını.
Siz onu göremezsiniz çünkü o sizin kendi karanlığınız. Ona göre ayarlandınız.
Tüm mutsuzlukların ego aracılığıyla hayatınıza girdiğini fark ettiniz mi? O sizi mutlu kılmaz; sadece mutsuz yapar.
Ego cehennemdir.
Acı çektiğiniz zaman izleyip analiz etmeye çalışın ve göreceksiniz ki, bir yerlerde neden egodur. Ve ego acı çekmek için sebepler bulmaya devam eder.
Siz de herkes gibi bir egoistsiniz. Bazıları yüzeydedir, çok belirgindir ve onlar çok ta zor değildir. Bazılarıysa çok derinlerde ve zor fark edilirler ve onlardır esas problem.
Bu ego sürekli olarak başkalarıyla çatışma halinde belirir çünkü her ego kendinden hiç emin değildir. Öyle olmak ta zorundadır - çünkü sahtedir. Elinizde hiç bir şey olmadığı halde var olduğunu düşünüyorsanız, sorun çıkacaktır.
Biri çıkar da "Sende hiç bir şey yok" derse, kavga başlar, çünkü siz de bir şey olmadığını hissediyorsunuzdur. Diğerleri gerçeği fark etmenizi sağlar.
EVET SEVGİLİ BBO AİLESİ
BU GECE TÜM EGOMLA DEVAM EDİYORUM...
NASIL?
DEMEK UYUDUNUZ..
HEPİNİZE İYİ UYKULAR...
EGO ANALİZİ-6
Ego sahtedir, o hiç bir şeydir.
Bunu siz de biliyorsunuz.
Bunu nasıl olur da bilemezsiniz? Mümkün değil! Bilinçli bir varlık - nasıl olur da bu egonun sahte bir şey olduğunu bilemez? Ve birilere diyor ki, hiç bir şey yok - ve birileri hiç bir şey yok dediğinde gerçeği söylerler onlar; darbe yersiniz - ve hiç bir şey doğrular kadar çarpıcı olamaz.
Savunmak zorundasınızdır, çünkü savunmazsanız, savunmaya çekilmezseniz, o zaman nereye gideceksiniz?
Kayıplara karışacaksınız.
Kimliğiniz dağılacak.
Dolayısıyla savunacak ve savaşacaksınız - çatışma budur işte.
Kendi benliğini bulmuş bir insan hiç bir zaman çatışmaz. Birileri onunla çatışmaya gelse de, o kimseyle çatışma halinde değildir.
Bir Zen üstadı sokak boyunca yürürken başına böyle bir şey gelmiş. Bir adam koşarak gelmiş ve sert bir şekilde ona vurmuş. Üstat yere düşmüş. Ayağa kalkmış ve önceden yürüdüğü yönde, geriye bile dönüp bakmadan tekrar yürümeye başlamış.
Yanında bir öğrencisi varmış. Şoka uğramış. "Bu adam da kim? Bu nedir? Böyle birileri yaşıyorken, herhangi birisi gelip sizi öldürebilir. Ve siz adamın kim olduğunu, bunu neden yaptığını merak edip dönüp bakmadınız bile" demiş.
Üstat da, "Bu onun sorunu, benim değil" demiş.
Siz aydınlanmış birisiyle çatışabilirsiniz, ama bu sizin sorununuzdur, onun değil. Ve bu çatışmada incinirseniz o da sizin kendi sorununuzdur. O sizi incitemez. Bu bir duvarı yumruklamak gibidir - canınız yanacaktır ama duvar değildir sizi inciten.
Ego sürekli problem peşinde koşar. Neden? Çünkü kimse size ilgi göstermezse, ego acıkmış hisseder.
O ilgi ile yaşar.
Dolayısıyla, birisi size kızgın ve sizinle kavga ediyorsa, bu bile iyidir, çünkü en azından ilgisi üzerinizdedir. Eğer birisi severse, iyidir. Eğer kimse sizi sevmiyorsa, o zaman kızgınlık bile iyi olacaktır. En azında ilgi üzerinizde olacaktır. Fakat, kimse size hiç bir ilgi göstermezse, kimse sizin önemli birisi olduğunuzu düşünmezse, o zaman egonuzu nasıl besleyeceksiniz?
Diğerlerinin ilgisine ihtiyaç vardır.
Milyonlarca şekilde insanların ilgisini çekersiniz; belli bir tarzda giyinirsiniz, güzel görünmeye çalışırsınız, çok kibar olursunuz, roller edinirsiniz, değişirsiniz. Ne tür koşulların geçerli olduğunu sezinlediğinizde , hemen insanların size ilgi göstereceği yönde değişiverirsiniz.
EGO ANALİZİ-7
Bu çok derinden bir dilenciliktir.
Gerçek bir dilenci ilgi arayan ve talep eden kişidir. Ve gerçek imparator da kendi içinde yaşayandır; onun kendi merkezi vardır, başka kimseye bağımlı değildir.
Buddha bodhi ağacının altında oturuyor... o an dünya yok oluverse, Buddha için bir şey fark edecek midir? Hiç bir şey. Hiç bir şey fark etmemiş olacaktır. Tüm dünya kaybolsa bir fark yaratmayacak çünkü o merkezine ulaşmıştır.
Ya siz; şayet eşiniz kaçar, sizi boşar, başka birisine giderse tamamıyla dağılırsınız - çünkü o size ilgi gösteriyordu, özen gösteriyor, seviyor, etrafınızda dolaşıyor, sizin kendinizi birisi olarak hissetmenize yardım ediyordu. Tüm imparatorluğunuz kayboldu, siz dağılıverdiniz. İntihar etmeyi bile düşünmeye başlarsınız. Neden? Neden karınız sizi terk edince intihar edesiniz? ? Neden kocanız sizi terk edince intihar edesiniz? Çünkü kendinize ait bir merkeziniz yok. Karınız size merkezi veriyordu; kocanız size merkezi veriyordu.
İnsanlar bu şekilde varolurlar. Böylelikle insanlar başkalarına bağımlı hale gelir. O çok derinden bir köleliktir. Ego bir köle olmak ZORUNDADIR. O başkalarına bağımlıdır. Ve sadece egosu olmayan kişi ilk defa olarak efendidir; artık o bir köle değildir. Bunu anlamaya çalışın.
Ve egoyu kendi içinizde aramaya başlayın - başkalarında değil, bu sizin işiniz değildir.
Kendinizin ne zaman mutsuz hissedecek olursanız hemen gözlerinizi kapayın bu mutsuzluğun nereden gelmekte olduğunu bulmaya çalışın ve her seferinde göreceksiniz ki, sahte merkeziniz başka biriyle çatışmakta.
Siz bir şey umdunuz ve gerçekleşmedi.
Siz bir şey beklediniz ve tam tersi oldu - egonuz sarsıldı, mutsuzsunuz. Yalnızca bakın; ne zaman mutsuz olursanız, neden olduğunu bulmaya çalışın.
Sebepler sizin dışınızda değil. Temel neden içinizdedir - ama siz her zaman dışarı bakarsınız, her zaman sorarsınız:
Beni kim mutsuz ediyor?
Benim kızgınlığımın sebebi kim?
Ben kim hayata küstürüyor?
Ve dışarı bakarsanız göremezsiniz.
Sadece gözlerinizi kapayın ve her seferinde içe bakın.
EGO ANALİZİ-8
Tüm mutsuzluğunuzun, kızgınlığınızın, can sıkıntınızın kaynağı sizde, egonuzda gizli.
Ve kaynağı bulursanız, onun ötesine geçmeniz kolaylaşacaktır. Eğer sizin başınıza dert açan şeyin kendi egonuz olduğunu görebilirseniz, ondan kurtulmayı tercih edersiniz - çünkü hiç kimse mutsuzluğunun kaynağını anlayacak olduktan sonra onu taşıyamaz.
Ve şunu unutmayın ki, egodan vazgeçmeniz için bir neden yoktur.
Ondan vazgeçemezsiniz. Ondan kurtulmaya çalışırsanız, "Alçak gönüllü oldum" diyen, daha zor fark edilen türden bir egonuz olacaktır.
Alçak gönüllü olmaya çalışmayın. Bu kendini gizleyen bir egodur - ama ölü değildir.
Alçak gönüllü olmaya çalışmayın. Alçak gönüllü olmayı kimse deneyemez, ve kimse kendi çabasıyla alçak gönüllülüğü yaratamaz, asla! Ego ortadan kaybolunca, alçak gönüllülük size gelir. O yaratılan bir şey değildir. O gerçek merkezin gölgesidir.
Ve gerçekten alçak gönüllü bir adam ne alçak gönüllüdür ne de bencil.
O sadece basittir.
Hatta alçak gönüllü olduğunun bile farkında değildir.
Eğer alçak gönüllü olduğunuzun farkındaysanız, orada ego vardır.
Alçak gönüllü kimselere bakın...Kendilerinin gerçekten alçak gönüllü olduğunu düşünen milyonlarca insan vardır. Yerlere kadar eğilirler, ama izleyin onları - en sofistike egoistlerdir onlar. Artık onların besinlerinin kaynağı alçak gönüllüktür. "Ben alçak gönüllüyüm" derler ve sonra da size bakıp sizin onları takdir etmenizi beklerler.
Sizin onlara "Sen gerçekten alçak gönüllüsün" demenizi isterler. "Aslında sen dünyanın en alçak gönüllü kişisisin; hiç kimse senin kadar alçak gönüllü değil". Sonra da yüzlerine gelen gülümsemeye bakın. Ego nedir? Ego "Kimse benim gibi değil" diyen bir hiyerarşidir. Alçak gönüllülükle kendisini besleyebilir - "Kimse benim gibi değil, ben en alçak gönüllü kişiyim"
Zamanın birinde: Sabahleyin hava henüz aydınlanmamışken fakir bir dilenci caminin birinde dua etmekteydi. Kutsal bir gündü ve o dua edip şöyle diyordu, "Ben bir hiçim. Ben fakirlerin en fakiriyim, günahkarların en büyüğüyüm"
Birden. bir başka kişinin daha dua etmekte olduğunu fark etti. Adam ülkenin imparatoruydu ve bir başka kişinin daha dua etmekte olduğunun farkında değildi - karanlıktı, ve imparator da, "Ben bir hiçim. Kimse değilim. Sadece kapındaki bir dilenciyim" diyordu. Başka birisinin daha aynı şeyleri söylediğini duyduğunda imparator dedi ki, "Durun! Beni geçmeye çalışan da kim? Sen kimsin? Bir imparator 'bir hiç olduğunu' söylerken, onun önünde aynı şeyi söylemeye nasıl cesaret edersin?"
İşte ego böyle çalışır. Çok zor fark edilir. Onun çalışması çok kurnazca ve derindendir, çok çok uyanık olmalısınız, ancak o zaman onu görebilirsiniz. Alçak gönüllü olmaya çalışmayın. Yalnızca tüm mutsuzlukların, acıların ego yoluyla geldiğini görmeye çalışın.
EGO ANALİZİ-9
Sadece izleyin. Vazgeçmenize gerek yok.
Ondan vazgeçemezsiniz. Kim vazgeçecek ondan? O zaman da vazgeçenin kendisi egoya dönüşecektir. Her zaman geri dönecektir.
Her ne yapıyorsanız yapın, dışında kalın ve bakın, izleyin.
Ne yaparsanız yapın - alçak gönüllülük, mütevazılık, basitlik - hiç birisi yardımcı olmaz. Mümkün olan sadece bir şey vardır, o da tüm mutsuzluğunuzun kaynağının ego olduğunu izlemektir. Onu söylemeyin. Tekrar etmeyin - İZLEYİN. Çünkü ben onun tüm mutsuzluklarınızın kaynağı olduğunu söylersem ve siz de bunu tekrar ederseniz yararsız olur bu. SİZ bu anlayışa gelmek zorundasınız. Her mutsuz olduğunuzda yalnızca gözlerinizi kapayın ve dışardan nedenler aramayın. Bu mutsuzluğun nereden kaynaklandığını görmeye çalışın. O sizin kendi egonuzdur.
Eğer sürekli olarak egonun esas kaynak olduğunu anlar ve hissedecek olursanız, bu derinlerde kök salar ve egonun bir gün onun ortadan kayboluverdiğini görürsünüz. Kimse ondan kurtulmaz - kimse ondan kurtulamaz. Onu öylece görürsünüz; ortadan kayboluverir çünkü her şeyin kaynağının ego olmasının anlaşılması demek ondan kurtulmak demektir. BUNU ANLAMAK DEMEK EGONUN KAYBOLMASI DEMEKTİR.
Ve siz egoyu başkalarında görmek hususunda çok kurnazsınız. Her hangi birisi başka birinin egosunu görebilir. Kendinizinkine sıra geldiğindeyse, işte o zaman sorunlar ortaya çıkar - çünkü araziyi bilmiyorsunuz, orada hiç gezinmediniz ki.
Nihai olana, tanrısal olana giden yolun tümü, egonun bu zorlu arazisinden geçmek zorundadır. Sahte olanın sahteliği anlaşılmak zorundadır. Mutsuzluğun kaynağı olan, mutsuzluğun kaynağı olarak anlaşılmalı - o zaman ortadan kalkıverir.
Onun zehir olduğunu bildiğiniz zaman kaybolur. Onun ateş olduğunu bildiğinizde kaybolur. Bunun cehennem olduğunu anladığınızda yok olur.
Ve işte o zamandır ki, bir daha hiç "Egodan vazgeçtim" demezsiniz. O zaman her şeye, tüm mutsuzluklarınızın yaratıcısının kendiniz olduğu şakasına gülmek dışında hiç bir şey yapamazsınız.
Charlie Brown'ın bazı karikatürlerine bakıyordum. Bir tanesinde logolarla bir ev yapıyordu. Duvarları yaptığı logoların ortasında oturuyordu. Duvarlarla çevrelendiği bir an geliyor; her tarafını duvarlarla kapattığı. Sonra da "İmdat, imdat" diye bağırıyor.
Herşeyi kendisi yaptı! Şimdi de onlarla çevrelendi, hapsoldu. Bu çok çocukça, ama sizin de tüm yaptığınız bu işte. Kendi çevrenize bir ev inşa ettiniz ve şimdi de "İmdat, imdat" diye bağırıyorsunuz. Ve mutsuzluğunuz milyonlarca kez çoğaldı - çünkü sizinle aynı teknede olan yardımcılarınız var.
Çok güzel bir kadın hayatında ilk kez bir psikiyatriste gider. Psikiyatrist kadına, "Lütfen biraz yaklaşın" der. Kadın yaklaştığında hemen kadının üzerine atlayıp sarılır ve onu öper. Kadın şok olur. Sonra da adam "Şimdi oturabilirsiniz. Bu benim sorunumu halleder, şimdi sizin sorununuz nedir?" diye sorar.
Problem katmerlenir, çünkü aynı teknede olan yardımcılar var. Ve onlar yardım etmek isterler, çünkü birisine yardım ettiğinizde egonuz çok çok iyi hisseder - çünkü siz binlerce insana yardım eden büyük bir yardımcı, büyük bir gurur, efendisiniz.
Yorum Gönder