Yazışmaya devam...
Sevgili BBO fanları.. yazışmaya bu sayfadan devam edebilirsiniz.
Sevgili BBO fanları.. yazışmaya bu sayfadan devam edebilirsiniz.
/ Etiketler Haberler
Benden Baba Olmaz Haberleşme Grubuna kayıt olun |
Bu grubu ziyaret et |
Yapım | Birol Güven - MinT |
Yönetmen | Yüksel Aksu - Tankut Kılınç |
Senaryo | Murat Aras |
Müzik | Aydın Sarman - Burcu Güven |
Oyuncular | Mine Tugay |
Atılgan Gümüş | |
Okan Tangücü | |
Volkan Severcan | |
Almıla Uluer | |
Tarık Ünlüoğlu | |
Ali Pınar | |
Nur Fettahoğlu | |
Recep Yener | |
Gülnihal Demir | |
Güçlü Yalçıner |
© MinT Prodüksiyon - Bu sitedeki yazı ve resimler izinsiz kullanılamaz.
1.639 yorum:
«En Eski ‹Eski 601 – 800 / 1639 Yeni› En yeni»BBO AİLESİ DİYOR Kİ !!!
Her şey sıcak bir Temmuz gecesi başlamıştı.
Televizyonun karşısında esneyerek zaping yaparken, güzel bir melodi eşliğinde dönen bir dizinin
jeneriğine takıldık. Dizi jeneriğiyle bizi içine çekerek hapsetti.
Artık dizinin yayım günü olan Salı günlerini iple çeker olmuştuk.
Bu arada dizinin resmi internet sitesinde dizinin fanları oluşmaya başlamıştı.
Tüm gün dizi hakkında yorumlar, dilekler, senaryolar sohbetler gırla gidiyordu.
Fanların birçoğu dizi izlemeyen, tesadüfen Benden Baba Olmaz dizisine rastlayarak, diğer dizilerden
Farklı olduğunu teşhis eden kişilerden oluşuyordu.
Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi, dizimiz de muhtelif gerekçelerle yayımcı kuruluş tarafından finali dahi çekilemeden yayından kaldırıldı.
Böylesi bir güzelliğin yayından saygısızca kaldırılmasını, dizinin fanları kabullenemediler.
Derhal örgütlenerek seslerini duyurma adına ellerinden ne geliyorsa yaptılar.
Az veya çok konuya dikkatleri de çektiler. Bu çaba ne yazık ki dizimizi geri getirmeye yetmedi.
6 Kasım 2008
Bu tarih “Benden Baba Olmaz” dizisinin yayından kaldırılışının yıl dönümü.
Benden Baba Olmaz Fanları olarak dizimizi sevgiyle ve saygıyla anıyoruz.
Senaristimiz Sayın Murat Aras’ın dediği gibi;
“ BAZI DİZİLER YAYINDAN KALDIRILABİLİR AMA YÜREKLERDEN ASLA”
SEVAL'DEN ALINTI
Elbette 6 kasım çok önemli bir tarih olarak yerleşti belleklerimize!
16. bölümü izlediğimiz o gece öğrenmiştik kabul etmekte onca zorlandığımız gerçeği.
O geceden sonra sevincimiz boğazımızda düğümlendi, hikayemiz yarım kaldı!
Biz çok sevmistik onları.
Sorumlulukların mutluluğa vesile, huzurun gerçek sevgi ve aile sıcaklığında olduğunu düşe-kalka anlayan, herkes gibi insanlardı kahramanlarımız, hatalar da yapan. Yazık ki, düzeltme şansları hiç olmadı...
Belki de tam olarak buydu bize koyan. Belki de aşkların yarım, Efe´nin babasız kalışına tepkiydi içimizden taşan isyan...
Seval...
MAVİGÜN'DEN Alıntı
Efe: Baba bugün günlerden ne?
Soner: 6 kasım 2008 oğlum neden sordun.
Efe: Ailemiz ekranda görmeyeli 1 yıl olmuş.
Sevil: O kadar oldu mu Soner?
Soner: Evet ya, sen beni 16. bölümde öylece bırakıp gitmiştin
Sevil: Yani kabahat bende öyle mi? Neden gittiğimi bir anımsa istersen
Soner: Yok Sevil'cim dinlemeden demek istedim...
Sevil: Ne yapayım, sende maça düşkün olmasaydın her Salı maç diye tutturunca dağıldı işte ailemiz...
Soner: Ya demek tek suçlu benim
Doğan: Tabii sensin oğlum ben söyledim;"Bakma Soner maça bu kadar ailen dağılır" diye
Soner: Şom Doğan ne olacak birde güzel bir şey için aç be oğlum ağzını
Efe: Baba ailemiz tekrar bir araya gelir mi dersin?
Soner: Bilmem. Çok zor ama İmkânsız değil canım oğlum.
Efe: Anne bak babam ne diyor imkânsız değil diyor.
Sevil: Evet imkansız değil ama çok zor oğlum. Artık kimse sevgi ve dostlukla güldüren dizileri seyretmek istemiyor...
Efe: Neden anne?
Sevil: Çünkü kimse birbirini sevmiyor artık.
Herkes gözyaşı,kan ve barut kokan, birbirini öldürmek isteyen,şiddet dolu sahneleri seyretmek istiyor...
Soner: Ama bizi de seyretmek isteyenler var BBO ailesi gibi örneğin.
Efe: Yaşasın iyi ki varlar.
Sevil: Evet bak bu günü de unutmamışlar tüm gazetelere mail atmışlar.
Ama o kadar azlar ki…Çok zor Efe çok zor..
Soner: Canlarım, umutsuzluğa kapılmak yok, zor ama imkansız değil.
Elbet bir gün sevgi ve dostluk kazanacaktır.
Siz merak etmeyin.
Biz o zamana kadar birbirimizden ayrılmayalım yeter...
Mavigün
BAŞKAN DİYOR Kİ...
2007′nin bir temmuz günü başlamıştı herşey.Evimizde oturmuş her akşamki rutin işimiz olan ZAPlamayla meşgul olurken durduk çoğumuz.Güzel bir melodinin eşiliğnde dönüyordu tanıtımı dizinin, yine herzamanki dizilerden biridir diye geçirdik aklımızdan ama seyredecek başka birşey olmadığı için takıldık bir müddet,bu müddet dizinin 1.bölüm sonu yazana dek devam etmişti haberimiz olmadan,dalmış gitmiştik elimizde olmadan.O an farkında olmadığımız bir diğer konuysa salı günlerini iple çeker oluşumuzdu.
Birkaç bölüm sonra kendimizi dizinin internet sitesinde bulmamız cabası tabi.Kimimiz dizilerden nefret eden tiplerdendik belki ama yazışıyorduk işte dizinin sitesinde, hani derlerya şeytan tüyü var diye onun gibi bişeydi sanırım bizi çeken.Veya gerçekten güzeldi herşey,konusu belki sıradandı,hayatta her an görebileceğimiz , karşılaşabileceğimiz şeylerdi ama bizleri çekende tam oydu işte “Hayatın Kendisi” olması..
Oyuncularının muhteşem performansı,konusunun gerçek yaşam olması, şiddetten uzak,kavgadan,kirli işlerden,dalavereden yoksun olmasıydı bizi bağlayan..
Ne güzel mutlu mesut yaşarken, tıpkı hayatta olduğu gibi kara bulutlar dolaşmaya başladı 13. haftasının sonunda.Adını Şampiyonlar ligi koydukları kara kedi çekemedi sevdamızı,kıskandı mutluluğumuzu…Komaya girmiş hastaya soktular diziyi ha gitti ha gidecek.
Yine aynen hayatta olduğu gibi sona erdi yaşamı 3 hafta sonra.
Rahmetliyi nasıl bilirdiniz sorusunu sordurtmadı sevenleri,kabul etmedi kendisine yapılan haksızlığı.Elinden gelenin üstünde performansla çabaladı sesini duyurmak için..Belki başaramadı hayata döndürmeyi ama çıkardığı sesle dikkat çekti, kimi zaman eleştirildi neden bu kadar yaygara diye ama yılmadı, kimi zamansa takdir topladı çoğu kimseden bilinçli bir izleyici olduğu için..
Tarih 6 Kasım 2007
İşte buydu Benden Baba Olmaz sevenlerini yıkan, o gün kaybetmişlerdi sevdiğini.Kaybedilen fiziki görünümdü sadece,tıpkı bir insan gibi.
Sevmek kolay zannedilir ya da sevdiğini sanmak..Nice diziler geldi geçti sevilen,sevildiği sanılan.Şimdi hangisinin hala yaşatıldığı sorusu ise muallak.
Muallak mı sizce de ?
Bizce değil.
Biz BBO (benden Baba Olmaz) sevenleriyiz biz hala seviyor ve yaşatıyoruz..
İnanmam demeyin.
Biz hala hayattayız.
http://benden-baba-olmaz.blogspot.com/
ÖNEMLİDEĞİL DEDİ Kİ...
hackerlıktan anlayan arkadaşlar varsa 6 kasımda hem mint'in hem de diğer tv. lerin kanallarını göçertelim sadece "benden baba olmaz" çıksın.
Merhaba, bugün 6 Kasım 2008
‘’Annelik doğuştandır babalık sonradan öğrenilir’’ sloganıyla
tanıdığımız Benden Baba Olmaz dizisinin yayından kaldırılışının birinci yıldönümü.
Dizimize hayat verip bizlere tanıtan senaryo yazarı Murat Aras dizisi için;
‘’Dizinin hikâyeleri ufak tefektir. Çocuğun okula bırakılması, hangi sporla uğraşması gerektiği, büyüyünce ne olacağı, bir adamın eski karısı ile nikahsız olarak tekrar yaşayıp yaşayamayacağı gibi mütevazı konular romantik komedi üslubuyla işlenir.’’ demiştir.
İşte bizde bu diziyi bu yüzden çok sevmiştik. Hikâyesi sade, akıcı ve bizi bize anlattığı için.
Dizimiz 3 Temmuz 2007 de yaz sezonu için başladığı yayın hayatına, sağladığı reyting başarısı yüzünden kış sezonunda da devam etmiştir. Bu süreçte dizinin resmi sitesinde Benden Baba Olmaz sevgisi çoğalmaya ve dizinin Fanatikleri oluşmaya başlamıştır. Fakat diziyi sevenleri kötü bir sürpriz bekliyordu. Dizimizin yayın günü ve saati, Şampiyonlar liginde ülkemizi başarı ile temsil eden bir kulübümüzün maçlarının, dizimizin yayın günü ve saatiyle çakışmasından dolayı dizimiz olumsuz olarak etkilenmeye başlamıştı..
Biz dizimizi giderek daha fazla sevmeye başlıyor, sevdikçe de her hafta Salı gününü iple çekiyorduk. Fakat dizimiz bir taraftan şampiyonlar ligi maçları bir taraftan kanalın yayın politikası yüzünden sallanmaya başlamıştı .
Dizimiz reytinglere değil ama yayıncı kanalın hatalı politikalarına yenik düşerek.
6 Kasım 2007 akşamı 16. bölümüyle sevenlerine final yapmadan veda etti…
Dizinin başrol oyuncusunu Mine Tugay;
''Bizim dizinin finali Fransız filmlerinin finallerini aratmadı'' sözü dizimizin bitiş şeklini özetliyordu.
Bu duruma sessiz kalamazdık…
BBO fanları olarak bu haksız ve izleyiciye yapılan saygısızlık olarak algıladığımız bu durumu dile getirmek, hem de dizimizi geri döndüre bilmek için tüm medya kuruluşları ve yazarlara
Mail aracıyla ulaşmaya başladık.
Bizim duygu ve düşüncelerimize katılarak bizlere destek olan birçok basın mensubu ve köşe yazarının
Desteği maalesef dizimizi geri getirememiştir.
ÜZÜLDÜK HÂLÂ ÜZGÜNÜZ
Çünkü dizimizin yerine koyacak ufak, sımsıcak bizleri saracak bir hikaye bulamadık. Ve yerine hiçbir diziyi koyamadık.
6 kasım 2008 de dizimiz yayından kaldırılalı 1 sene olduğu halde
Bizler bir hala dizinin resmi sitesinde aktif bir site olarak sanal alemde “Belki bir gün olur” umudunu içimizde söndürmeden dizimiz anımsatacak senaryolar yazarak devam ediyoruz.
Dizi sevenler olarak kendimize BBO ailesi dedik.
Resmi siteden ayrı kurulu 2 BBO adamız var..
Kendimize bir kulüp bile kurduk.Biten bir dizinin arkasından hala umutla var lmanın bir delilik olduğunu bildiğimizden Kulübümüze “BBO ile kafayı yiyenler” adını verdik.
BBO ile kafayı yiyenler kulübü adına sizlere bir kere daha kendimiz anımsatmak istedik.
6 kasım 2007 tarihinde sönen bu sımsıcak hikayenin ateşini tekrar yakmak istedik.
Bizi unutmayın
Bizi sadece ekranda sevgi, dostluk, kardeşlik isteyen bir dizi fanları olarak görmeyin..
Unutmayın bizler sizlere yarınlar için gerekliyiz…
Mavigün…
EYLEM DEDİ Kİ...
(Bende duydum şahidim)
Bana ne yaa...
Ben dizimi istiyorum...
Bana ne bana ne dizimi verin...
Versenize yaaa...
Babaaa baksana şunlara yaaa...
BUKET DEDİ Kİ...
burda resimler var işinize yararsa alın..
KAYA DEDİ Kİ...
hah söyle bi yerlerden baslayalim ya
güneşimi katybettim gözlerini görmem gerek
yaşamaya dönmek için hasretini silmem gerek
bir 6 kasım günü bitmişti.bir 6kasım günü diyorum.çünkü daha uzun yıllar buradayız gibime geliyor.gerçekten beğenilip izlenecek ve unutulmayacak diziydi.içinde bizleri etkileyen herşey vardı.işte o etkileyen şeyler yüzünden hala buradayız.keşke bir yolu olsada devamını izleyebilsek.
onemlidegil
Bugün burada haril haril calisan eller, hepimizin duygularini dile getiren bir yürek var!
Bugün daha önceki isyanlarimizi tek-tek ve bas bas bagiran biri var, birlikte haykirmaya davet eden..
Cünkü, bugün siradan bir gün degil!
Bugün Benden Baba Olmaz´dan mahrum edilen gönüllerin "Unutmadik!"´larini unutmayacaklarini tekrarladiklari gün...
Bugün bir yil öncesi gibi güzelin cirkinden, dogrunun yanlistan ayiklandigi gün...
Bugün BBO´a emek ve hayat verenlerin bir kez daha sevgiyle, minnetle anildiklari gün...
Bugün haksizliga isyanlari anlayanlarla hor görenlerin kulaklarinin cinladigi gün...
adsız kardeşim doğru söylüyorsun.ama o insanların ne gözleri gördü bu çağrımızı,ne kulakları duydu söylediklerimizi,ne de yürekleri hissetti duygularımızı çünkü en kötü körlük işine gelenleri görmek,en kötü sağırlık duymak istediklerini duymak en kötü yüreksizlik te hissetmek istediklerini hissetmekti.kısacası kör sağır ve yüreksizdiler.ne acıdır ki güzel bir diziyi mahvettiler.ama gene biz burada bunları haykırabiliyoruz.buradayız.
No Namecim cok tesekkürler, bugün büyük bir tutarlilikla direndigin, kendi cabalarinla hepimizi yaninda taraf olmaya yüreklendirdigin icin!
Evet arkadaslar, bence de herkes yüregini bosaltmali bugün...
Duyan olsun veya olmasin, bazen önemli olan sadece dile getirmektir...
Geri gelsin veya gelmesin, yeter ki giden, sevildigini bilsin...
Bugün 6 kasim, öyle siradan bir gün degil..
“ BAZI DİZİLER YAYINDAN KALDIRILABİLİR AMA YÜREKLERDEN ASLA”
Haklisin Önemlidegil arkadasim...
Ve biz hâlâ buradaysak, "Hikayemiz yarim kaldi!" diyor, kahramanlarimizi özlüyor,seviyor ve bunlari söylüyorsak...
"Iyi bir dizi" denildiginde ilk aklimiza gelen BBO oluyorsa...
Sevdiklerimizi siralarken, -sevgi-saygi-baris-aile-dostluk-kardeslik-ask-hosgörü- diye basliyorsak...
BBO nun geri gelmeyecegini bilsek de degecegini bildigimiz icin bekliyorsak...
Bir yil önceki gidisini bir türlü hazmedemiyor, mevcut "Reyting sistemi emege haksizliktir!" diyorsak...
Kör ve sagir yürekler tasimiyor, dilsiz birakilmayi red ediyorsak..
Icimizden tasan bu duygularin aslinda "güzellikler" oldugunu tarafsiz gözlerle de görüyorsak...
Ne fark eder ki, duysunlar veya duymasinlar... :)
Merhabalar arkadaslar
Mail yollaniyor mu?
.........ANMA.........
BENDEN BABA OLMAZ
... DİZİMİZ....
SEVGİ, AİLE VE DOSTLUK
VAZGEÇİLMEZİN İDİ…
TAM BİR YIL ÖNCE UÇUP GİTTİN
ADIN HEP DUDAKLARIMIZDA
HEP KALBİMİZDESİN…
SEVGİN İÇİMİZDE,
SAYENDE KURDUĞUMUZ DOSTLUK
BİZLERLE YAŞIYOR ARTIK..
6 KASIMI UNUTMAYACAĞIZ
SENİ HEP YAŞATACAĞIZ
ÇÜNKÜ
‘’BAZI DİZİLER YAYINDAN KALDIRILABİLİR AMA YÜREKLERDEN ASLA…’’
BENDEN BABA OLMAZ AİLESİ.
Zaman denilen bir çarkın dişlileri arasına sıkışıp kalmışız.
Her birey -kendi çapında- hayatı idame yolunda müthiş bir efor harcıyor.
Bu esnada hayattan kısacık bir mola çalabiliyorsan, o -sana ait olan- zamanı nasıl istiyorsan öyle değerlendir kardeşim...
Herkese kolay gelsin
Aksama görüsmek üzere...
güle güle kayacım
kankacım yazdığın yoruma imzamı atıyorum
çok hoşuma gitti ellerine sağlık
Unutmadım,unutamam..
Çok sevdim ve hâlâ seviyorum..
3 Temmuz-6 Kasım !
BBO
MAVİLİGÜNLER 92,5 FM...
MAVİLİGÜNLERDEN TEK ŞARKILIK
PROGRAM..
YASDAYIM
Ferhat Göçer DEN DİNLİYORUZ..
Yoksun yine varlığım sürünüyor
Sensizliğim bilinmiyor
Sen gittin gideli ellerim hep titriyor
Kalbim bu acıyı saklıyor
Yıllar sonra bile hiç kimseye söyleyemedim
Bu sevdayı kalbime gömdüm ve sen öldün
Şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor
Yastayım hiç kimse bilmiyor
Seni son gördüğüm yerde yıllar sonra
O Gün geldi yine aklıma
Bu kez bir elimde kızım içimde fırtına
Göçüp gittiğin o yolda
Sen varmışsın gibi her gece ışığı kapatmadım
Gel gör ki ben hala yokluğuna alışamadım
Şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor
Yastayım hiç kimse bilmiyor
Çok zor o kadar yıl sonra itiraf etmek
Bu aşkı bertaraf etmek
Bu kez sana söyleyecek ne çok şey vardı
İsterdim bak unutmadım demek
Yıllar sonra bile hiç kimseye söyleyemedim
Sen öldün ben bu sevdayı kalbime gömdüm
Şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor
Yastayım hiç kimse bilmiyor
Bugün doğum günün yanında değilim
Bu yüzden hiç iyi değilim
Yaşlandım artık bıraktığın gibi değilim
Üstelik bir kızım var evliyim
yasdayım
Yıllar sonra bile hiç kimseye söyleyemedim
Bu sevdayı kalbime gömdüm ve sen öldün
Şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor
Yastayım hiç kimse bilmiyor
Sen varmışsın gibi
Her gece ışığı kapatmadım
Hastayım hiç kimse bilmiyor
DİNLİYORUZ
http://www.youtube.com/watch?v=DUX1-SmGGUI
evet unutmadık unutmayacağız
hepinize iyi akşamlar
Ben de iyi aksamlar diliyorum hepimize.. Saglicakla kalin..
Nilgün K.Taymaz'ın
05.11.2008
takvim gazetesi
köşe yazısından...
Gözler artık AGB'ye çevrildi
Televizyon reyting ölçüm şirketi AGB'nin yayınladığı sonuçlar bir süredir tartışılıyor.
Şimdi bundan bize ne demeyin! Çünkü programların yayınlanıp yayınlanmaması aldığı reytinglerle ölçülüyor.
İşin içinde basit bir matematik var. Reklam verenler, programların aldığı reytingi takip ediyor.
Reytingi yüksek yapım reklam alıyor, böylece hem maliyetini çıkarıyor hem de kanalı kara geçiriyor. Bu döngünün içinde AGB'nin ölçtüğü reyting oranlarının payı çok büyük... Peki, biz seyirciye etkisi ne? Bizler daha fazla reyting alıyor diye bir diziyi, programı ya da haber bültenini izlemiyoruz. Ama sevdiğimiz yapımın reytinginin yüksek olması, o yapımın kalıcılığını arttırıyor.
Yani 'Benden Baba Olmaz', 'Düğün Şarkıcısı', 'Cesaretin Var Mı Aşka', 'Bir Varmış, Bir Yokmuş' gibi diziler bu şirketin belirlediği rakamlara göre yayından kalktı. İşte geçtiğimiz hafta reyting sonuçları incelemeye alındı.
Çünkü büyük tartışmalar başladı. Geçtiğimiz Pazar akşamı yayınlanan iki programın reyting sıralamasındaki yerinde büyük değişiklikler meydana gelince de gözler iyiden iyiye AGB'ye çevrildi. Çünkü geçen haftalarda yayından kaldırılması düşünülen 'Popstar Alaturka' bu haftayı birinci sırada tamamladı. Yeniden atv ekranına döndüğünden bu yana sadece bir kez birinci olabilen, diğer haftalarda ise ilk 100'de 20. sıralarda yer alan İbo Show'un reytingindeki ani yükseliş de gözlerden kaçmadı. Acaba sonuçlarla oynanıyor mu? Severek izlediğimiz yapımlar bizim adımıza karar veren insanlar tarafından hiçe mi sayılıyor? Yıllardır tartışılan 'Reytingde kıstas nedir?' sorusu galiba bu krizle birlikte daha da büyük önem kazandı, ne dersiniz?
Nilgün K.Taymaz
6 kasım da
yani bu gece
TRT-1 de bir dizi başlıyor..
adı
BABAM ADAM OLACAK
şaka gibi değil mi..?
bakalım ..
dizi adından anlaşılacağı gibi sanırım aile dizisi ömrü uzun olsun demekten başka elden bir şey gelmiyor..
Merhabalar BBO AİLESİ ,
Dile kolay tam bir sene oldu severek izlediğimiz dizimiz malum sebeplerden dolayayı bitirileli..
Ama hala birçok arkadaşımız buradaysa, ilk günlerdeki kadar sık olmasada hala bazı arkadaşlarda arada bir buraya bir şeyler yazıyorlarsa bu işte bir gariplik var demektir. Ya bizler çok garip insanlarız
yada ... (neyse)
Bu dizinin yapımcıları diziyi yayınlayan kanal yöneticileri hiç kendilerine sordularmı acaba bu dizide ne vardı diye.Bu insanlar hala neden buradalar diye...
Bu saatten sonra diyecek bir şey yok tabii kendilerince haklı (!)sebeplerden bitirdiler dizimizi.
BBO dan öncede bir çok dizi izledik ama BBO gibisi olmamıştı hiç.Kendi adıma konuşuyorum bundan sonrada bu kadar sıkı takip edebileceğim bir dizi olacağını sanmıyorum
Herşeye rağmen Dizimizin Yapımcısı Birol Güven'e ve senaristi Murat Aras'a, Tüm Emekçi arkadaşlara ve tabiiki bu diziyi bizlere sevdiren oyuncu kadrosuna gönülden teşekkürler
Geçen sene 14 şubatta Son bir klip yapmıştım , belki nostalji olsun diye izlemek isteyen arkadaşlar olabilir.
youtube kapandı diye bu sefer mynete koydum :)
linki aşağıda
iyi akşamlar BBO Ailesi
http://video.eksenim.mynet.com/goker.kolacik/Benden_Baba_Olmaz_G_khan_zen_Seni_zledim/228864/
Hayirli geceler..
günaydın
güzel bir gün sizlerin olsun
bir süre aranızda olamayacağım
en kısa zamanda görüşmek üzere kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın
kolay gelsin...
Günaydin...
Gökercim ellerine saglik, cok güzel olmus, emegin icin, bizimle paylastigin icin de cok tesekkürler... Dün gece iki kez izledim ancak tesekkür edecek vakti bulamadim, geciktigim icin kusura bakma canim..
Eylemcim "Bir süre..." demis acik birakmissin uzaklasmani, en kisa zamanda yine bizimle olmani diliyoruz canim, sana da kolay gelsin..
Bugün icin benim de sizden ayri kalacagimi bilmenizi istiyorum canlar, isim cok zaman ise cok az! Ögleden sonra cok cok önemli bir toplanti da söz konusu, Allah yardimcimiz olsun...
Saglik, huzur, sevinc, nese dolu gülümsemeler, en güzel sarkilar, hikayeler, siirler ve müjdeler, kisaca tüm mutluluklar sizinle olsun...
Merhaba,
Sabah erkenden antalya'ya gittim ancak döndüm.-ki- Kimsecikler yok
kankacım umarım çabucak dönersin,
seval ablacım sana da kolay gelsin...
herkese merhabalar
göker kardeşimiz teşekkürler ..
kliplerinin tadı hep damağımızda emin olasın.
Eylemcim canım..
hayırdır?
bizi kendinden fazla mahrum bırakmazsın eminim..
herşey gönlünce olsun..
tekrar bizle olana kadar iyi dileklerimiz hep yanında olacaktır.
kankacığım.
seninde bu gün şans meleği yanında
ve herşey gönlünce olsun.
no name kardeşim sende hoşgeldin canım..
benimde işlerim vardı dışardaydım yeni geldim..
başkanımızı bilen var mı?
Mevsimlik Şarkı
kanıyor takvimden gamsız ağaçsız
evlatlarını döver gibi seven bir sonbahar
güvertesinde adresini şaşırmış
kayıp bir nisan yağmuru
ömrümün sol anahtarısın
hazan makamının kapısını açan
ne nisanlar gördüm ben
ilkbahardan kaçarken
bir mızrapa tutunan
ne bileyim ben
böyle bir şeydir herhalde
bir mevsimin şarkısı
ya da mevsimlik bir vivaldi sancısı...
ekim kasım işlerini öğrenirken bir keman
ağlamayı bir de,
şarkıya söz yürür,
yeşile aldanır suyun kudreti
ve sen hiçbir zaman
sol anahtarı yaptıracak bir çilingir bulamazsın
bana kalırsa sen,
ömrünün sonuna kadar,
o şarkının kapısında kalacaksın!
Ocak 1996
Yılmaz Erdoğan
Oğlanın Türküsü
Bizim erkeklerimiz
Dört mevsim bahar gibidir
Sevişirken yeniden doğar gibidir
Al atla savaşa girer gibidir
Güzel olur çocuklarımız
Çokturlar, çabuk boylanırlar
Bir aylıkken güler, ikisinde türküye dururlar
Beşinde sığırtmaç, yedisinde sevdalıdırlar
On birinde düğüne ve rakıya ve mavzere
Olursa kır, olmazsa doru.
Yirmisinde, dokusu bir meydanlarda ölürler
Ey gerçek sesimiz ey büyük kavga
Umut iki midir, bir midir?
Düşman şaşkın mıdır, kör müdür?
Kurşun yediveren gül müdür?
Vurulan ölmüyor, bu nasıl vurma?
Ey gerçek sesimiz en büyük kavga
Dağlarda suskunluk sürmeli midir?
Hayınlara aman vermeli midir?
Marşlar alanlarda durmalı mıdır?
Sesi iletmiyor, bu nasıl hava?
Derken, mutlu uykulara yatamayanlar
Yirmilerde yar elini tutamayanlar
Dağa başlarlar.
Dağa başlarlar, çete düşlerler
Burda olmazsa orda
Vurur gider yadellere varırlar
Bu gerçek sanımız, bu büyük sevda
Sabah ılımında üveyik midir?
Akar suda kayık mıdır?
Bir alaca geyik midir?
Çeker götürür kana.
Haksızlık nerde olursa olsun
Zulüm nerden gelirse gelsin
Barışla, sevgiyla olmayacaksa
Ey gerçek sesimiz, ey büyük kavga
Yankılan dağdan dağlara
Yankılan dağdan dağlara
Gülten Akın
Bir Kağıt Bir Kalem
Bir kağıt, bir kalem,
Bir bardak çayınız var mı
Bana verebileceğiniz?
Bir şiir düştü
Hasret üstü aklıma.
Hangi hayalden kaçarım,
Kimin sevdasıdır içimdeki
Kör karanlık,
Sormayın.
Bir kağıt, bir kalem,
Biraz dostluğunuz var mı
Bana verebileceğiniz?
Bir uzak düştü
Akşam üstü yar aklıma.
Hangi demden geçerim,
Neyin kavgasıdır beynimdeki
Kör karanlık,
Sormayın.
Yansır
Sırlı camda
Yirmi birinci asır.
Kahine gerek yok,
Nostradamus uyusun mezarında;
Göz, gez, arpacık
Kurşunlar ölüm taşır.
Yarını bilsem ne çıkar?
Cellada gerek yok,
Ben yaşayacağım yarında,
Ölümün kod adı: kancık.
Bir kağıt, bir kalem,
Biraz sabrınız var mı
Kendinize verebileceğiniz?
Biraz kendiniz kaldı mı
Bana verebileceğiniz?
Çok değil,
Bir dizelik ancak
Kör, karanlık
Olmayın.
Nedim Ünlü
ablam yüreğine sağlık.
güzel şiirler,bir kağıt bir kalem bana daha bir güzel geldi...
Merhabalar
Hayirli Cumalar
Evlenilecek kadın nasıl seçilir - 1
Harmanı yel, bekâr adamı el döndürür!
Bugünden itibaren arka arkaya okuyacağınız risaleler “Yiğit kısmının kadın seçerken neye dikkat etmesi..” üzerinedir.. Nereden mi icap etti? Herkesin kafasına göre kurduğu evlilik müesseselerinden çoğunun çatırdamasından.. Altında da erkeklerin kalmasından..
SUNUŞ - Hükümet adamlarından çok bekledim.. Bir gün kanun kuvvetinde kararname mi çıkarırlar, üçlü kararname mi yaparlar yoksa doğrudan Meclis’i gayrete geçirip kanun mu çıkarırlar..
Erkeklik adına hamiyetlerini nasıl gösterecekleri kendilerine kalmıştı..
Bekliyordum ki bir sabah uyandığımda gazetelerin hepsinde aynı manşetler:
“Bütün karılar boş oldu!”
“Memlekette evli erkek kalmadı..”
“Herkes evleneceği kadını yeni baştan seçecek..”
“Aynı kadınla evlenenlere vergi cezası gelecek..”
“Yaşasın hayat!”
2
Ne yazık ki Atatürk'ümüzden beri böyle basiretli bir sahibimiz olmadı..
Atatürk erkek milletine bu işlerin yolunu dolaylı gösterdi ama o kadar.. O da arkadaşlarının karılarından yılgınlığa düştü..
İşi uhuletle ve suhuletle halletme yoluna gitti..
Şimdi bu lafları ettim diye Can Dündar’a kızdıkları gibi bana da kızacaklar.. Lakin işin aslı böyle.. Bildiğimi söylemekten korkmam..
Yedi düvelle aynı anda cenge tutuşan koca Atatürk, düşmanın İngiliz’den emanet altığı otuz altılık top gülleleri arasında kahvesini içerdi de yüzünde kıl oynamazdı..
O güllelerin her biri düştüğü yerden bir bostanlık toprağı havaya kaldırırken, diğer paşalar salavat getirir yalnız Atatürkümüz kahvesini höpürdetirdi..
Otuz altılık top güllesini değil de kahvenin köpüğünün az olmasını dert eden bir yiğitken ne diye bu kadın meselesinde geri adım attı?
3
MEDENİ KANUN..
Onca devrimi yapan, padişahı yedi sülalesiyle birlikte kovan, ahalinin başından fesi, sarığı bir günde atan adam neden kadın meselesinde yan yollara saptı?
Çünkü kendisi kadından yıldı..
Şimdi diyecekler ki “Kadınlara medeni hakları o vermedi mi?”
El hâk verdi.. Ama sor bakalım niye verdi?
Feministlere sorarsanız kadını pek kayırdığından haklarını verdi..
Bana sorarsanız erkek milletine dolaylı olarak yol gösterdi..
İşte yine lafın başladığı yere geldik.. Ne demiştik? “Evleneceğin kadını seçerken gözünü açacaksın arkadaş..”
Ama savaş meydanlarını düşmana dar eden koca Gazi Paşamız ne yaptı?
Kuşça canını kurtarmak için kendini denize atan Yunan askerlerinin sığındıkları gemilerde daha esvapları kurumadan gitti evlendi..
Evlendiği kadının ailesi köklüydü, babası çok zengindi.. Yine de kızları “Kaşım gözüm bana yeter, babamın adı beni satar..” demeyip ecnebi okullara gitmişti..
Dört dil biliyordu.. Görgülüydü.. Sofra adabından saray usulüne her şeyden haberdardı..
Hani arasan Avrupa saraylarında daha bilmişi, görmüşü çıkmaz..
Yine de Zübeyde Annesi’nin gözü tutmamıştı kızı..
Salih Bozok’a “Almasın o kızı..” haberini yolladı.. “Erkeğin okumuşu kadı, kadının okumuşu cadı olur..” diye yollar gösterdi..
Dinletemedi.. Evlendiler..
Koskoca vatan kurtarıcısına o kısacık evlilik dar geldi.. El kadar Latife Hanım daha evliliklerinin ilk üç ayında koca Gazi Paşamız’a iki kez kalp spazmı geçirtti..
Baktı ki olacak gibi değil..
Daha medeni kanunu da çıkartmamış.. Şer’en icabını yaptı, havaya karşı üç kez “Boş ol!” dedi..
Anadolu Ajansı’na üç satırlık bir boşanma haberi yazdırdı.. Sen sağ ben selamet..
Boşandı, vatandan sonra kendini de kurtarmış oldu..
4
Bir eyyam arkadaşlarının haline baktı.. Niye mi baktı? Bakalım arkamdan gelen var mı diye..
Hepsi nikâhlıydı ve savaş söz konusu olduğunda gözlerini kırpmadan karılarını bırakıp cepheye koşmuşlardı..
Lakin liderlerini bu meselede yalnız bırakmışlardı..
Hele cumhuriyetin ilk kutlama balosu vardır ki Atatürkümüz’ün sıtkı o gün sıyrılmıştır..
Koskoca devlet erkânı heves etmiş..
Şu cumhuriyeti bir güzel kutlayalım, balo neyim de yapalım düşmanlara inat..” demişler..
Ankara’daki şimdi Atatürk Orman Çiftliği olarak bilinen yerin istasyon binası da yeni bitmiş..
Onu da açacaklar.. İlk balomuzu da orada yapacaklar..
5
HANİ KADINLAR
Sıhhiye’den kalkacak trenle gidilecek..
Arkadaşlarına balo eşli olacak, lütfen eşlerinizi de getirin diyen Atatürk hareket saatinde bir bakmış ki trende topu topu üç adet kadın var..
Falih Rıfkı’nın, Ruşen Eşref’in bir de Yakup Kadri’nin eşleri..
“Arkadaşlar nerede gerisi?”
Paşalar, beyler önlerine bakıyor.. Tık yok.. Canı sıkılmış tabii.. Yüz küsur smokinli, fraklı erkek.. Topu topu üç kadın..
Batılılarda yenilginin kuyruk acısı olduğundan gazeteleri adamı tefe korlar..
Zevattan biri fısıldamış..
“Buranın pavyonlarında çok güzel Macar kızları var ki akça pakça.. Her birinin gerdanından üç okka yağ çıkar.. Acaba onları mı getirsek..”
İyi fikir deyip Macar kadınlarını toplayıp getirmişler.. Bu kez o gönüllü gelen üç kadın “Paşam bize bu reva mı? Pavyon kadınları ile yan yana işimiz ne?” diye ağlaşmışlar..
Arkadaş karıları ile pavyon karılarının arasında kalan Gazi Paşamız naçar son gelenleri geri yollamış..
Ama orada da arkadaş karılarına mim koymuş..
6
Medeni Kanun’un çıkarılması, kadınlara hak verilmesi sonranın işidir.. Atatürkümüz’ün memleket yiğitlerini kayırma yolunda ince plânıdır..
Verdiği haklarla kadınlarımıza “Başınızın çaresine bakın.. Ömür boyu erkekten sebeplenmeyin..” demiş oldu..
Aha size iş.. Aha size hak!
Erkeğe de dolaylı olarak “Bakın kadınlığı ev esaretinden kurtardım..” dedi..
“Onların da sizin gibi işi var, diploması var.. Olmayan da tedariklenecek.. Bundan böyle kafasına uymayan karısını rahatça boşayabilir..” mesajını verdi..
Ne var ki taze evlenecek yiğitlere nasıl bir yol tutacaklarını gösteremeye vakti yetmedi..
Benim Medeni Kanun’dan anladığım budur.. Onun yarım bıraktığı işin gerisini getirmeye de kararlıyım..
Altısını da yazan;
Selahattin Duman
Aktaran;
Ben
Ellerine saglik
eyvallah kardeşim...
İyi akşamlar diliyorum.
Allah rahatlık versin
güneşimi kaybettim gözlerini görmem gerek
yaşamaya dönmekk için hasretini silmem gerek
offf ooofff offfff
hayatımız böyle off çekmeyle mi geçecek
Hayirli geceler...
Günaydın,
İyi hafta sonları diliyorum...
Çalışanlara kolay gelsin...
Kahvaltı için program var mı?
günaydınlar
iyi bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle...
bir süre demiştim süre belli olmadığı için
kısa bir süre oldu ve tekrar buradayım
Selahattin Duman'ın yazdığı kankamında aktardığı yazıda bu sözü ilk duydum çok hoşuma gitti
"Erkeğin okumuşu kadı, kadının okumuşu cadı olur..” :)
kahvaltı için bir program yok
haftasonu olduğu için arkadaşlar uyuyorlar herkez serbest
hepimize kolay gelsin...
"Deniz Kabukları Ve Denizin Kızı"
Unutulmuş bir yerinde dünyanın ve de çok uzak ülkelerinde geçiyor hikaye. Nenemin anlattığı bir hikayeydi bu bende biraz eklemeler yaptım. Modernleşti yani. Uzun yıllar önceydi. O zamanlar ben çok küçüktüm. Uzak sahillerin birinde, nemi yaprağı üzerinde, yemyeşil ormanlarında güzeller güzeli bir kız yaşarmış. Adı yokmuş. Bir isme de ihtiyacı yokmuş zaten. Bu kız güzel olduğu kadar bir kusuru varmış. Güzeller güzeli ne duyabilirmiş, ne de konuşabilirmiş. Her sabah sahile iner deniz kabukları toplarmış.Tüm gün topladığı deniz kabuklarıyla oynarmış. Yeni bir sabaha uyandığında, acaba bugün hangi deniz kabukları bulma şansına sahibim diye merak edermiş.
Kime sorsanız, tüm deniz kabuklarının birbirine benzediği o uzun sahillerde, o aylardır, yıllardır hep mutlu ve her günü ayrı bir umut ve güzellik içinde, heyecanla yaşamaktaymış. Deniz kabukları onun hayatıymış. Çünkü o zamanın, sevenler için sonsuz olduğuna inanırmış. Çünkü o, zamanın, sevinenler için kısa, üzülenler için çok uzun, korkanlar için çok hızlı, bekleyenler içinse çok yavaş olduğunu bilirmiş. O, sonsuzu seçen, seven, ama çok seven bir yüreğe sahipmiş. Topladığı ve dokunduğu her deniz kabuğu ile yüreğine bir parça daha sevgi biriktirmekteymiş. Yüreği deniz kadar büyükmüş. O, deniz kabuklarında kimselerin duyamadığını duyar, onlarla konuşurmuş. Renkli deniz kabuklarını bir ipe geçirir kolye yaparmış boynuna. Bir çok farklı ve de rengarenk kolyesi varmış.
Deniz kabukları, yüreğinin kumsalları ve suları, ona hiç gitmediği, hiç görmediği kıyıların, nice hikâyelerini anlatırlarmış. Dünya, onun yüreğinde atarmış. Dünya, onun yüreğinde ses verirmiş evrene. O dünyayı yüreğinden işitir, bilir ve yaşarmış. Sonrasında sahillerin deniz kabukları toplayan kızını bir balıkçıyla evlendirmişler. Her sabah kocasını denize yolcu eder ve gecenin kör karanlıklarına kadar beklermiş. Kocasını çok severmiş. Kocasıda onu tabi. Mutlu yıllar yaşamışlar beraber. Bir adı olmadığı için balıkçı kocası onu denizin kızı diye çağırırmış. Sanki duyarmış gibi, her seslenmesinde hisseder bakarmış. Bir gece balıkçı avdan döndüğünde gözlerine inanamamış. Denizin kızı sahile, deniz kabuklarıyla “ DENİZİN KIZI DENİZİN ADAMINI ÇOK SEVİYOR” yazmış. Balıkçı bir kez daha sevmiş denizin kızını.
Bir kızları olmuş sonra. Yüzü güleç, burnu düzgün. Adına kumsal demişler. Bebekleriyle yaşamak güzel gelmiş her ikisinede. Mutluymuşlar. Her sabah balıkçı denize açılıyor ve denizin kızı bebek kumsalla onu yolcu ediyormuş. Günler günleri, aylar ayları ve de yıllar yılları kovalamış. Bu arada bebek kumsal büyümüş. Balıkçı denize açıldığında beraber toplarlarmış ana kız deniz kabuklarını. Küçük kumsalın bile bir çok deniz kabuklarından kolyesi olmuş.
(devam)
Ve bir gün hastalanmış balıkçı. Denize açılması, avlanması gerekiyormuş oysa. Zira sattıklarından geçiniyorlarmış. Denizin kızı deniz kabuklarından yaptığı kolyeleri gelen turistlere satmaya başlamış. Ama sonra bitmiş deniz kabukları, hayelleride onlarla birlikte. Bir sabah karar vermiş o çıkacakmış denize. Balıkçı istemesede ısrarcı davranmış. Ve sonunda denizin kızına boyun eğmek zorunda kalmış. Peki demiş sen çık denize. Balıkçı pencereden, kızı kumsal sahilden yolcu etmişler denizin kızını. Gece inmiş yeryüzüne, sonrasında güneş açmış ama denizin kızı yokmuş. Aylar sonra bir balıkçı getirmiş denizin kızının ölmüş vücudunu. Yıkılmış balıkçı, küçük kumsal yıkılmış. Balıkçı fazla dayanamamış denizin kızının hasretine. Bir gece oda çıkmış denize ve bir daha gören olmamış.
“İçimde uzun yılların özlemi olsa
Gönlüme dünyanın acısı dolsa
Her sevgiden bir hatıra kalsa
Seni unutmayacağımı bilmelisin…”
Bazen işittiklerimizi yeter sanır, bildiklerimizin gerçek olduğuna inanırız…Ama bir gerçek vardır hayatta o da “Sevdiğin kadar yüce, sevildiğin kadar insansın”… Mutluluk; Duyamadıklarımızda, gidemediklerimizde ve fark edemediklerimizdedir.... Oysa görebildiklerimizden daha fazlasıdır gerçek. Günlük döngüler içinde, sevdiklerimizle ve kendimizle paylaşabileceğimiz şeylerden uzak kalarak yaşıyoruz hayatlarımızı maalesef. Hayat bu olmamalı bence..
Her şey bir gün biter. Büyük aşkların, bitimsiz sanılan özlemlerin bittiği gibi yani. Gerçekle, doğru arasındaki farkı görebilmeliyiz. Gerçek mutluluk yüreğimdedir oysa. Yani mutluluk yürek işidir. Hadi şimdi yani bu gün farklı bir şey yapın. Her gördüğünüze selam verin mesela. Yaya geçidinden geçmeye çalışan bir yaşlıya dayanak olun. Günaydın deyin, günaydınlar deyin. Yıllardır sesini duymadığınız bir yakınınızı arayın.
Hayat yürektedir dostlar, sevda iki dudak arasında. Yüreğinize bu fırsatı verin. Her yeni güne başlarken, bir deniz kabuğuna dokunarak denizin kızına sevgi vereceğinizi unutmayın. Acaba, bugüne kadar kaç deniz kabuğuna dokundunuz. Acaba yüreğinizde kaç deniz kabuğu birikmiştir? Acaba bugün kaç deniz kabuğunu dinlediniz. Bence deniz kabuklarıyla örülü olmalı insanın yüreği, veya kumsallar gibi sonsuz olmalı. Aynı denizin kızının olduğu gibi yani. Belki o zaman daha sevecen oluruz. Belki sıkıntılarımızı daha kolay atarız kimbilir. Kaç kişi sevdiğine seni seviyorum dedi acaba. Bazen bu efsunlu sözü demek bile zoruna gider insanoğlunun. Oysa ne kadar kolaydır… “ SENİ SEVİYORUM”…..
İnsanoğlu nedense kumsalları, sadece yazın fark eder. Tıpkı, yüreklerimizi de aynı talihsizliklerle fark edemediğimiz gibi. Belki de, maviyi görmek değildir önemli olan.. Belki, bakışlarımız gökyüzüne yöneldiğinde önce uçurtmayı görebilmeli gözlerimiz.. Önce uçurtmayı görebilirsek, mavileri de yakalarız zaten. Uçurtma, mavidedir nihayetinde. Eğer her gün, yeni bir var olma çiçeği açıyorsa gözlerimizde ve yüreğimizin ebruli kumsallarından, yepyeni deniz kabukları, sedefler toplayabiliyorsak, yokluk yok demektir sevgisizlik yok demektir oysa. Yürek cennet çiçeği gibidir. Suyu sevgidir. Sevgi ister.
Şimdi sonsuza uzanan, uzanması gereken yürekleri, çiçeklendirme ve deniz kabuklarını sergilendirme vaktidir. Doğrularınıza sahip çıkın. Deniz kabuklarının size söyleyecekleri var.
Yüreğinizin, kumsalından ayrılmayın dostlar. Bilin ki o sahilde sizi bekleyen bir denizin kızı mutlaka var….
Dost kalın ve her dem sevdalı kalın….
ŞİİRBAZ
21. Mayıs. 2005
(alıntı)
Sizlere de günyadin kankalar
Kolay gelsin herkese
hoşgeldin Kayacım
nasılsın bakalım aç mısın tok musun
bu gün hafta sonu diye kahvaltı hazırlamadık
açsan git kahvaltını yap öyle gel:)
"İnat mı inat"
Kahvede oturmuş inatçılık üzerine konuşuyorlarmış
Biri “ben çok inatçıyımdır” demiş. Dün gece geç saatte eve geldim. Kapıyı çaldım Karım “Kim o?” diye seslendi. O saatte benden başka birinin bizim kapıyı çalmasına imkan olmadığını ve bunu karımın da bildiğini düşünerek hiç cevap vermeden kapıyı yine çaldım. O yine “Kim o?” diye sordu. Ben yine cevap vermeden kapıyı çalmaya o da “Kim o?” diye sormaya devam etti. Böylelikle sabahı ettik. Ya işte ben böyle inatçıyım.
Başka biri “Senin inadın da inat mı?” diye lafa başlayıp devam etmiş “Ben dün dişim ağrıdığı için bizim dişçiye gittim.Adam ‘Hangi dişin ağrıyor?” diye sordu. Ben de “Dişçi sensin bul bakalım” dedim. O’da teker teker
bütün dişlerimi çekti ama aslında hangi dişimin ağrıdığını söylemedim”
Üçüncü adam “Sizinkilere inat denmez, bir de beni dinleyin” demiş
Evlendim. Gece karım “Ne olur bu gece bana dokunma! dedi.Ben de kızdım ve inat ettim tam 18 senedir karıma el sürmedim” diye devam etmiş.
Kahvede oturanlardan biri “Peki kardeşim, senin koca, koca üç çocuğun var. Sen karına hiç el sürmedi isen bunlar nerden geldi?” diye sormuş
Adam da;
“Ben de merak ediyorum ama inat diil mi hayatta sormam!.”
Kaya merhaba,
Kankacım formundasın maşallah...
yüreğine sağlık...
Size de merhaba
Sabah bi kahve ictim ama karnim acikmaya da basladi. Birazdan kahvaltimsi bisey yapmayi düsünüyorum. Bu arada ellerine saglik Eylem, kankanin dedigi gibi formundasin
evet geldik veda zamanına
şöyle bakınca ablalar görünmüyor normaldir bugün hafta sonu
başkanımı göremiyorum ama sormuyorumda nerede diye ,
sorunca yok savunma veriyorum ,yok asayişle aram bozuluyor
onun için sormuyorum :))
hepinize güzel bir pazar diliyorum
iyi hafta sonları
kendinize iyi bakın...
Sana da iyi tatiller Eylem..
Kankacım güle güle,
iyi tatiller...
iyi geceler
Merhaba
iyi pazarlar...
Merhabalar
iyi tatiller
herkese güzel akşamlar diliyorum
Allah rahatlık versin...
Ben de aynen..
Yeni haftada görüsmek üzere
AĞAÇ
Bir dostunum yılbaşı armağanıydı: küçük boy saksı içinde birkaç yaprak, adını bilmediğim bir bitki. Getiren de adını bilmiyordu. Büyüdükçe güzelleşeceğini söylemiş satın aldığı çiçekçi. Öyle de oldu,
Saksıyı evin arkasındaki balkonda bir köseye koyduk, iki günde bir su veriyorduk. Onun orada olduğunu unutuyordum çoğu zaman. Sonra bir gün yardımcım, bitkinin büyüdüğünü, saksı değiştirmemiz gerektiğini haber verdi. Saksısını değiştirdik. Da-ha da büyüdü. Yeni saksı aldık.
Ev değiştirdiğimizde onu kapıdan içeri nasıl sokabildiğimize şaşıranlar oldu. Yeni evde balkon yok-lu. Onu salonda, iki pencere arasındaki duvarın önüne yerleştirdik. Önce yerine alışamadı. Yaprakları sararıp bükülmeye başladı. Güneşten korumak için gündüzleri perdeleri kapadık, geceleri camları açtık. Yavaş yavaş kendine geldi. Benimle birlikte o da yeni eve alıştı. Boylanıyordu günden güne. Yaprakları arasından önce yuvarlaklaşıp dolgunlaşan kahverengi uç-lar çıkıyor, uçların ağızları açılıp küçük, yeşil yavru-lar burunlarını gösteriyor, birkaç gün içinde büyü-yüp birer yelpaze gibi açmaya başlıyorlardı. Gittikçe gövdesi kalınlaştı. Maslak yoluna çıkıp en büyük toprak saksıyı aradık. Bulunca, köklerin yoğunlaşıp sığ-maz olduğu eski saksıyı kırdık, toprağını değiştirdik, yeni saksıya geçirdik. Birkaç içinde gövdesinden ince dallar uzadı, yeşil, taze taze yapraklarla donandı. Boyu tavana ulaştı. O zaman dallarını hırpalamadan, yanlara çekerek tavandan kurtardık. Gövdenin ortasına kocaman bir nazar boncuğu astık. Kırmızı kü-çük çoraplar, renkli pabuçlar, daha bir sürü incik boncukla donattık. O günlerde konuşmaya başladım onunla; yalnızlığımı unutmak için. Yanına koydu-ğum koltukta oturuyordum çoğu zaman. Delice şey-ler yapmaya başlamıştım. Kitap okurken o da dinle-sin diye sesimi yükseltiyordum. Yardımcım basını uzatıp kapılardan bakıyor, bir şeyler homurdanıyordu odalardan birinde kaybolurken. "Deli karı!’ dediğini biliyordum ama, o da sevip kollamaya başlamıştı ağacı.
Dostlarım, ağacın çok çabuk büyüdüğünü, bir gün odayı kaplayıp beni sokak kapısına itip evden atacağını söyleyerek alay ediyorlardı. Kızım, ne za-man salona girse ağacın kocaman dallarıyla üstüne yürüdüğünü, onu korkuttuğunu söylüyor, ağaçtan uzakta oturmaya dikkat ediyordu. Evin içinde böyle bir ağacı nasıl büyütebildiğime şaşıranlar çoktu. Oysa ben fazla bir şey yapmıyordum. Yalnızca dost olmuştum onunla. Sabah kalktığımda biraz konuşuyor-dum. Yeni gelen yavrulara, "Hoş geldiniz," diyor-dum. "Canım, tatlım" diyordum. Yıllardır söyleme-diğim sevgi sözcükleriyle yaklaşıyordum yanına: "Hele bak! Gece ben uykudayken doğmuşsun!" diye yeni tomurcukları yavaşça öpüyordum. Konuklar geldiğinde ağacın çevresini birlikte dolanırken onları yeni dallar, yapraklarla tanıştırıyordum. Kimileri ağa-cın karşısında şaşkın kalıyorlardı. Onu sevenler, dallarının altındaki koltukta oturmaktan hoşlananlar da vardı.
Ağaç benim için bir canlıydı. Aksamları odama çekilirken "Hoşça kal ağaç. iyi uykular!" dediğim, sa-bahları "Günaydın ağaç!" diye selamladığım yoldaşımdı. Sanki yaşamımda ondan başka kimse kalma-mış, herkes birer birer çekip gitmişti. Karşısındaki kollukta içkimi içerken yalnızlığımı, korkularımı, dünyayı saran felaketleri unutarak gülümseyebiliyordum. Dostumdu ağaç. Beni sevdiğini biliyordum. Ge-ce basıp da okumaktan yorulan gözlerimi dinlendir-mek için ışıkları söndürdüğümde; ağaç, ayışığında dışarıdan vuran yan aydınlıkta yapraklan gümüşlen-miş, gövdesi ise siyaha çalan zeytin yeşili alçak dallarıyla Magritte’in yarı karanlık, yarı aydınlık resimleri gibi duvara yapışıp ışıldardı. Kimi zaman hayallere, kimi zaman yarı uyanık ’kuş uykuları’na salardı beni. Küçük serçeler görürdüm dallarında. Yapraklarla gülüşüp beni söyleştiklerini, benden söz ettiklerini duyardım. Yarı uykulu gülümserdim. Kitap dizlerimden düştüğünde sıçrardım yerimde. Kuşlar uçup kaçı-şır, yaprakların fısıltıları susardı. Küstüğü günler olurdu ağacın. Kısa bir süre için çıktığım yolculuklar-dan döndüğümde yerde bir sürü kavruk yaprak bulurdum. Telaşlanır, suyunu, vitaminim artırır, dört dönerdim çevresinde. "Ağaç, yapma, ağaç beni bırak-ma!" diye, Ertesi gün canlanırdı. Çayımı karşısında içerdim. "Merhaba ağaç!" diye, kıvançla selamlardım onu. Yaprakları inceden hışırdayarak kargılık verirdi. Karanlık, düşman bir dünyada ağaç, sevgiydi. Her-kesten uzaklaşmıştım. İnançlarımı yitirmiştim. Yal-nız ağaçla birbirimizi sevdiğimize inanıyordum.
Bir aksam ışıkları söndürmüş önünde duruyor-dum. Dışarıda incecik yarım bir ay, yıldızlar vardı. Sert bir sonbahar rüzgârı bahçedeki ağaçları birbirine vurup tokatlıyordu. Gökyüzünün koyulaşan aksam mavisi içinde, ağaç, eşyalar, hepimiz biraz silinip kaybolmuştuk. İnsanın içini isle kaplayan hüzünlü ak-samlardan biri...
Bunalımlı günlerin, karabasan dolu rüyaların başlangıcıydı. Böyle günlerde köpeklerimle, eşyalarla, en çok da ağaçla konuşurdum ben.
"Ne yapacağımı bilmiyorum, "dedim. "Radyolar" televizyonlar, gazeteler hepsi ölüm, kin, yalan kusu-yor ağaç; bense karşı duramayacak kadar yaşlı, yor-gunum. Usandım. İnsanlardan nefret ediyorum. Ken-di kendimden de. Kimseyi görmek istemiyorum, kimseyi sevmiyorum, sevemiyorum."
Ağaç ilk kez konuştu. Dedi ki:
"Televizyonu açma, gazeteleri okuma, radyoları dinleme. Kitaplarını al, dallarımın altına gel; sakın canına kıymaya kalkma."
Aksam arkadaşlar geldiler. Beni her zaman gittiğimiz küçük meyhaneye götürdüler. Benim için içki-nin en iyi ilaç olduğunu bilirdi onlar. Sarhoş döndüm eve. Ağacı görmedim bile. Gidip kendimi yatağa attım. Sızmışım.
Ertesi sabah kalktığımda saksının yanında, yerde bir sürü ölmüş, sarı yaprak vardı. Dalları üzgün aşağılara sarkmıştı. O. Henry’nin ’Son yaprak’ öyküsü geldi aklıma. Vuruldum. "Öyle olsun ağaç, birlikte ölürüz," dedim.
Yardımcım, öğleye doğru eve geldiğinde ben hâlâ ağacın karsısında oturuyordum. Kucağımda bir sürü kuru, kızıl, uçları yanık yapraklarla.
Kime telefon etti, kimi çağırdı bilmiyorum, biri-leri geldiler, "Sen her zamanki depresif periodlarından birine girdin," dediler. Anımsamıyorum ama ara-bada söylemiştim: "Hayır her zamanki bunalımlarımdan biri değil. Ağaç ölüyor, ben de onunla öleceğim. Çünkü çok mutsuzum," demişim.
Doktor beni karsısında görünce şaşırmadı. Buna-lım başlayıp karabasanlar sıklaşınca ona koşardım. Yakınlarımdan biri, "Ölümden çok söz eder oldu, bir de evindeki ağaca taktı," diye fısıldamış kulağına. Doktor birkaç gün hastanede alıkoydu beni, testler-den geçirdi. Sonunda bedensel hiçbir şeyim olmadığını, her şeyin kafamda olup bittiğim söyledi, içki içmemi yasakladı. Gündüz, gece içmem için yatıştırıcı-lar verdi. Her zamankinden daha bitkin eve döndüm. Uyku ilacının dozunu artırıp yattım o gece. Hemen uyumuşum.
Sabah kapım vuruldu. Uyandım. Yardımcımdı.
"Ne çok uydunuz!" dedi, "Meraklandım. Doktor kötü bir şey mi söyledi yoksa?"
"Domuz gibi sağlıklı olduğumu söyledi," dedim.
Yüzü güldü.
"Haydi kalkın, size bir şey göstereceğim," dedi.
Salona geçtik. Ağacın karsısında durduk. Her yanından fışkıran yaprakları, yeşil birer göz gibi dalla-rın ucunda açmaya hazır tomurcuklarıyla ağaç güler gibiydi yüzümüze.
Yardımcı
"Siz hastanedeyken toprağını değiştirip bol bol su verdim. Bakın nasıl canlandı." Gülüyordu. "Ona durmadan sizin yakında geleceğinizi söylüyordum. İkimiz de sizi bekliyorduk."
Ağaç da ben de iyileşeli çok oluyor. Ağaç yürüyüşünü salonun ortasına doğru sürdürüyor. Beni ne zaman kapıdan dışarı atacak bilmiyorum. Onun sözünü dinleyip arlık televizyonu, radyoyu açmıyorum, gazeteleri okumuyorum. Dallarının altında otu-rup dünyanın en güzel kitaplarını okuyorum. Yıllar-ca önce okuyup unuttuğum ne çok kitap varmış...
Siz şimdi lonesco’dan esinlenip bir şeyler uydurduğumu sanacaksınız. Öyle değil. Ağaç da ben de yaşamaya kararlıyız. Konuşmalarımız sürüyor. İlgisiz-lik yüzünden ne çok dost kaybettiğimi biliyorum. Az kalsın ağacı da kaybedecektim. Sevdiğimiz şeylere yalnız bakmakla olmuyor, görmek de çok önemli.
Ağaçla olan dostluğumu yitirir, birbirimizden uzaklaşırken kim kimi kurtardı bilmiyorum. Bu ne kadar sürer onu da bilemiyorum.
Peride Celal
Burgaz, 1998 Ağustos
BU SEVDA
Bu sevda
Birdenbire saran içimizi
Bu narin
bu sımsıcak
Bu umutsuz
Sevda
Gün gibi güzel
Ve kabaran deniz gibi
Çalkantılı
Bu sevda
O kadar gerçek
O kadar güzel
O kadar mutlu
O kadar sevinçli
Ve karanlıkta korkudan titreyen bir çocuk gibi
Gülünç
Ve gecenin ortasında sakin bir adam gibi
Kendinden emin
Başkalarının yüreğine korku salan
Benizlerini solduran
Dillerini çözen bu sevda
Gözetlediğimiz için gözetlenen
Yaraladığımız
Ayaklar altına aldığımız
İnkar ettiğimiz unuttuğumuz için
Kovalanmış yaralanmış ayaklar altına alınmış
İnkar edilmiş unutulmuş
Bu kocaman sevda
Gene dipdiri
Gene güneşli
Senin sevdandır bu
Benim sevdamdır
Hep var olan
Durmadan yenilenen
Ve değişmeyendir
Bir bitki kadar gerçek, bir kuş kadar ürkek
Yaz güneşi kadar diri ve sıcaktır
İkimiz de gidebiliriz
Sonra dönüp
Derin uykulara dalabiliriz
Acı çekebiliriz uyanınca
İhtiyarlayabiliriz
Sonra tekrar dalabiliriz uykuya
Ölümü düşleyebiliriz
Oysa
Başucumuzda
Gülerek bakıyor bize
Durmadan tazelenen bu sevda
Ayak diriyor yaşamakta
Arzu kadar diri
Bellek kadar zalim
Pişmanlık kadar budala
Hatırlamak kadar tatlı
Mermer gibi soğuk
Gün gibi güzel
Bir çocuk gibi narin
Bize bakıyor gülümseyerek
Ve hiçbir şey söylemeksizin
Konuşuyor bizimle
Ve ben ürpererek dinliyorum onu
Bağırıyorum
Senin için
Kendim için
Bağırıyorum bizim için
Gitme kal
Dur orda
Ayrılma yerinden
Kal orda
Kımıldama
Gitme
Biz ki sevmiştik birbirimizi
Unuttuk seni
Bari sen unutma bizi
Bir sen varsın yeryüzünde bizim için
Terk etme bizi
Buz bağlamasın yüreklerimiz
Ne kadar uzakta
Ve nerde olursan ol
Duyur bize kendini
Bir çalı dibinde
Hatıralar ormanında
Birdenbire çıkıver karşımıza
Uzat elini bize
Ve kurtar bizi.
JACQUES PREVERT
hayat bize mutlu olma şansı vermedi
Hayat bize mutlu olma şansı
vermedi
Biz kendimizden başka
Herkesin üzüntüsünü
Üzüntümüz,
Acısını acımız yaptık.
Çünkü Dünya'nın öbür ucunda,
Hiç tanımadığımız bir insanın
Gözyaşı bile içimizi parçaladı...
Kedilere ağladık
Kuşların yasını tuttuk.
Yüreğimizin yufkalığı
Kimi zaman hayat karşısında
Bizi zayıf yaptı.
Aslında ne güzel şeydir
İnsanın insana yanması
Sevgili...
Ne güzeldir bilmediğin birinin
derdine üzülmek ve çare aramak.
Ben bütün hayatımda hep
Üzüldüm, hep yandım..
Yaşamak ne güzeldir be sevgili
Sevinerek, severek, sevilerek,
Düşünerek...
ve o vazgeçilmez sancılarını
Duyarak hayatın
Yılmaz Güney
Bertug Cemil -
Yağmur
Küçük hesaplarla geçiyor yaşam
Büyük kavgalar hep küçük şeyler için
Arsız ayaklar altında alın teri
Kırılgan naif elleri
Yalanlar yalanlar yalanlar
Bulutların ardındaki güneş gibi gerçek
Sevilmeye muhtaçken kimileri
Kirli avuçlara düşüverecek
Yağmur
Geri verecek buharlaşan sevgimizi
Yağmur
Sessizce silecek kibirimizi
Vadide akmayı öğrendi nehrimiz
Kas katı insanların arasında
Sevincin resmi olacak doğa birgün
Biz genişleyip denize varınca
Yağmur
Bazen tutkudan delirince
Kapanmalı kendine
Yağmurun kucağında
Doymalı sessizliğe
Yağmur
dinliyoruz.
http://www.youtube.com/watch?v=b42WYXqUOAw&feature=related
hepimizin
güzel güzel düşleri
olsun
uykuda bizi
gülümsetecek
herkese iyi geceler....
Yüreğim
Yüreğim ıslaktır benim
Kuytularda ağlamaktan
Ve hafif uçuktur rengi
Kurusun diye kaç kez
Güneşe asılmaktan
Sunay Akın
Su'yun gölgesinde açıyor Günçiçeği
denizin bahçesinde uyurken Martılar
Hakan Kartal
GÜNAYDIN BBO AİLESİ
Yeni bir haftaya sağlıkla,huzurla ve mutlu olmayı bilerek girmemiz dileğiyle..
Kısa Sözün Uzunu
gel
de git
bunu
hep yap
arada aşk
kalır
da hüzün
sevdam
kedere sabır
gamsa
kısa tuttuğun
upuzun sev
nam bulayım
Necati Albayrak
Umarım gülümseten
güzel güzel düşler
görmüşüzdür bizi
yeni bir haftaya
umutla başlatan..
unutan düşünü
bir hayalini seçsin
düş diye
ve
diyelim
hep beraber
hayırdır inşallah .
hayırlı günlerimiz olsun..
Gününüz aydınlık olsun
yüreğiniz gibi..
iyi sabahlar..
iyi çalışmalar....
günaydınlar
güzel bir gün bizlerin olsun
hepimize kolay gelsin...
Atatürk diyorki:
İki Mustafa Kemal vardır. Biri ben et ve kemik, geçici Mustafa Kemal.
İkinci Mustafa Kemal, onu ‘ben’ kelimesiyle ifade edemem; o ben değil, bizdir!
O, memleketin her köşesinde yeni bir fikir, yeni bir hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve mücadeleci bir topluluktur. Ben onların rüyasını temsil ediyorum.
Benim girişimlerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir.
O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz.
Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal O'dur.
M.Kemal Atatürk
Atatürk'ü 70.yılında da sevgi ve saygıyla anıyoruz
tüm ulusumuzun başı sağolsun...
Atam İzindeyiz.
İzinimiz biter bitmez yanındayız.
Ruhun şad olsun.
Herkese günaydınlar diliyorum.
Mavigüne,
ablacığım yüreğine sağlık,güne güzelliklerle uyanmamızı sağladığın için.
ömrüne bereket.
Kankacım merhaba,
kahvaltıya geç mi kaldım?
yok yok geç kalmadın
bende sizleri bekliyordum
çayı demledim
Seval ablamıda alıp gel
diğer arkadaşlarla da karşılaşırsanız onlarıda getirin
bekliyorum
Günaydin canlar, günaydin...
Bugün milletce büyük kaybimizi andigimiz gün, Mustafa Kemal Atatürk´ümüzü saygi ve sevgiyle, minnet ve rahmetle andigimiz gün! Nur icinde yatsin..
Kankacigim cok güzel bir öykü ve siirlerle karsilamissin bizi, cok sag ol canim..
Eylemcim benim harika kardesim hemen de kahvaltiyi hazirlayivermis, hemen geliyoruz canim...
No Namecim biraz acele edelim ablam, kahvalti bekletilmez, cay küser.. :)
Güzel bir gün olsun hepimize, hüzünle baslamis olsa bile...
selam
Ben ölürsem soylu milletimizin beraber yürüdüğümüz yoldan asla ayrılmayacağına eminim; bununla gönlüm rahat!
Mustafa Kemal Atatürk
Ruhun sad olsun...
herkese merhabalar..
Atamızın ölümünün 70.yılı..
Hüzünlüyüz..
O kadar da
Gururluyuz
Bir yüzyılın dehasını
Tanrı bize bahşettiği için
Çok özlüyoruz.
Keşke bu 70 yılda
Atamızı sevmesini de öğrenebilseydik..
Yetişkin bir türk vatandaşı gibi
keşke onu severken
belli kalıplara ayırıp
uygun kalıbı
allayıp pullayıp
benim atam bu demeden
sevmeği başarabilseydik..
Keşke
severken öldürmesek..
fikir ve devrimlerini
daha fazla hayata geçirterek yaşatabilseydik.
Onu Katagorize etmeden...
anlayarak sevebilmeyi başarabilseydik..
acaba bu gün böyle mi olurduk..
Ben Atamı saygıyla anıyorum..
Atam yattığı yerden bizi
NASIL ANIYOR ?
ACABA...?
evet
10 kasım 92.5 fm
özel yayınıyla sizlerle
atamızın sevdiği türküler..
Çalın Davulları (Selanik)
Rumeli-Bedia Yaltırık
Çalın davulları çaydan aşağ'ya amman
Mezarımı kazın bre dostlar belden aşağya
Koyun sularımı,kazan dolusu amman...
Aman ölüm zalım ölüm
Üç gün ara ver
Al başımdan bu sevdayı
Götür yare ver
Selanik Selanik viran olası amman
Taşını topr'ağacını seller alası
Sen de benim gibi yarsız kalasın amman
Aman ölüm ...
Selanik içinde selam okunur amman
Selanın sedası bre dostlar cana dokunur
Gelin olanlara kına yakılır amman
Aman ölüm.........
dinliyoruz
http://www.youtube.com/watch?v=h5vGEiBkJzI&feature=related
sırada ki türkü
Rumeli-
Ali Şevket Öndesev
-Muzaffer Sarısözen
Bülbülüm Altın Kafeste
Bülbülüm Altın Kafeste
Öter Aheste Aheste
Ötme Bülbül Yarim Hasta
Ah Neyleyım Şu Gönlüme
Hasret Kaldım Sevdiğime
Ben Sana Dayanamam Yarim
Ben Sana Aldanamam
Ben Sana Aldanamam Yarim
Yarim Ben Sana Dayanamam
Bülbülleri Har Ağlatır
Aşıkları Yar Ağlatır
Ben Feleğe Neylemişim
Beni Her Bahar Ağlatır
Ben Sana Dayanamam Yarim
Ben Sana Aldanamam
Ben Sana Aldanamam Yarim
Yarim Ben Sana Dayanamam
dinliyoruz
http://www.youtube.com/watch?v=NEqIOL5QBaY
Sırada ki türkümüz
Alişim'in kaşları kara
Aliş'imin kaşları kare
Sen açtın sineme yare
Bulamadım derdime çare
Görmedin mi ah civan alişimi tuna boyunda
Sarmadın mı ah aslan alişimi tuna boyunda
Evleri var hane hane
Benleri var tane tane
Saramadım kane kane
Görmedin mi ah civan alişimi tuna boyunda
Sarmadın mı ah aslan alişimi tuna boyunda
dinliyoruz
http://www.youtube.com/watch?v=S50uFmVGtxg&feature=related
son türkümüz
manastarın ortasında
Rumeli-Huriye Hoşsu-TRT İzmir
Manastır'ın Ortasında Var Bir Havuz
(Aman Havuz Canım Havuz)
Dimetoka Kızları Hepsi De Yavuz (Biz Çalar Oynarız)
Manastır'ın Ortasında Var Bir Çeşme
(Aman Çeşme Canım Çeşme)
Dimetoka Kızları Hepside Seçme (Biz Çalar Oynarız)
Manastırın Ortasında Var Bir Pınar
(Aman Pınar Canım Pınar)
Dimetoka Kızları Hepsi De Çınar (Biz Çalar Oynarız)
dinliyoruz
http://www.youtube.com/watch?v=sSLPldbKcZc&feature=related
ve şarkıları
Yanık Ömer
Makam : Hüseyni
Usul : Aksak
Söz ve Müzik : Saadettin Kaynak
Yanık Ömer, Her Savaştan Bir Yara Taşıyor;
Yanık Ömer, Yiğit Ömer Öğünmeden Yaşıyor.
Kurtuluş Savaşında Yirmi Sekiz Yaşında,
Mangasının Başında, Taşıyor...
Yanık Ömer, Yiğit Ömer Siperleri Aşıyor.
Savaş Biter. Yanık Ömer Köye Döner;
Köylü Bütün Bayram Eder.
Yanık Ömer Kutlulanır;
Nişanlısı Mutlulanır.
Yanık Ömer Attan İner,
Pembegül'e Bağlar Kemer;
Köylülere Gider Haber
Düğüne, Düğüne!...
Eline Kına Yakar, Başına Teller Takar;
Belinde Altın Kemer, Öyle Alana Çıkar.
Pembegül Allanır, Pullanır;
Yanık Ömer'in Köyüne Düğün Alayı Yollanır.
Safiye Ayla dan
dinliyoruz.
http://www.youtube.com/watch?v=EBA9MufJFIM
Atamızın
sevdiği bir şarkı daha
geliyor sırada
Kırmızı Gülün Alı Var
Makam : Hicaz -
Rumeli Türküsü
Usulü : Sofyan
Kırmızı Gülün Alı Var
Her Gün Ağlasam Yeri Var
Bugün Benim Efkarım Var
Bu Gönül Arz Eder Seni Seni
Kırmızı Gülü Budarlar
Altına Meclis Kurarlar
Güzeli Candan Severler
Bu Gönül Arz Eder Seni Seni
Kırmızı Gülün Bürçeği
Önünde Oynar Köçeği
Neyleyim Yarsız Döşeği
Bu Gönül Arz Eder Seni Seni
dinliyoruz
Mühttp://www.youtube.com/watch?v=9wBYU5ACUk8zeyyen Senar dan
O MAVİ GÖZLÜ BİR DEVDİ
O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan evin.
O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan eve.
Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliiiii
hanımeli
açan ev..
NAZIM HİKMET
son şarkımız
KİMSEYE ETMEM ŞİKAYET
Nihavent
Şarkı
Kemânî Sarkis Efendi
Kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime
Perde-i zulmet çekilmiş, korkarım ikbalime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime
ve bu günü atamızın sevdiği 2 türküyle bitiriyoruz....
İzmir Kavakları
İzmir'in Kavakları
İzmir-Ekrem Güyer-Muzaffer Sarısözen
İzmir'in Kavakları
Dökülür Yaprakları
Bize De Derler Çakıcı (Yar Fidan Boylum)
Yıkarız Konakları
Selvim Senden Uzun Yok
Yaprağında Düzüm Yok
Kamalı Da Zeybek Vuruldu (Yar Fidan Boylum)
Çakıcı'ya Sözüm Yok
Candan Erçetin den
dinliyoruz.
ve
Vardar Ovası
Hicaz
Mayadağ'dan kalkan kazlar
Al topuklu beyaz kızlar
Yarimin yüreği sızlar
Eğlenemem aldanamam
Ben bu yerlerde duramam
Vardar ovası, vardar ovası
Kazanamadım sıla parası
Mayadağ'ın yıldızıyım
Ben annemin bir kızıyım
Efendimin sağ gözüyüm
Eğlenemem aldanamam
Ben bu yerlerde duramam
Vardar ovası, vardar ovası
Kazanamadım sıla parası
Anonim
dinliyoruz
http://www.youtube.com/watch?v=GFirpJj_RQg
ve
..... TEKRAR......
....ATAMIZI SAYGIYLA ANIYORUZ....
bir programımızın daha sonu
geldik
hepinize iyi günler
terar buluşana kadar
kalın sağlıcakla
ömrünüze bereket yağsın.
ablacım ellerine yüreğine sağlık
teşekkür ederiz...
hepinize iyi akşamlar
kendinize iyi bakın...
Ben de herkese iyi aksamlar diliyorum..
Kankacigim cok tesekkürler..
AaA herkes gitmiş.
Daha karpuz keseceğidik...
Gidenlere hoş gidişler ola.
kalanlar,iyi nöbetler...
Hayirli geceler...
NİLGÜN K.TAHMAZ
09-11-2008
KÖŞESİNDEN..
Dostluk kurdular
'Benden Baba Olmaz' sevenleri dizilerinin kaldırıldığı 6 Kasım günü yine mail bombardımanına tuttu beni. Sakın yanlış anlamayın, benimki rahatsızlık değil. Bu durum karşısında bu kadar etkisiz kalabilmek. Bir dizi için şiir yazılır mı? Vallahi 'Benden Baba Olmaz' için şiir gibi yazılar yazılıyor. İşin enteresan tarafı, bu dizi kendi misyonunu aşalı çok uzun zaman oldu. çünkü bu diziye tutkun olmak gibi ortak bir yönleri olan onlarca insana birbirini tanıma şansı verdi. Dizinin bitmesinin ardından dizini internet sitesinde önce direnişe geçen onlarca insan, şimdi dostluk ediyor. Bu benim Diziler boş işler, zamanımızı öldürüyor tezimi çürütse bile, bu dizinin fanlarının kurdukları dostluk yüzümü güldürüyor. Biraz daha dayanın, birbirinizden ayrılmayın. Bakın küçük bütçeli, dev yıldızların rol almadığı dizi dönemi yaklaşıyor. Bakın Birol Güven, 'Çocuklar Duymasın'ı yeniden canlandıramaya hazırlanıyor. Kim bilir bu tantanada sizin sevgili dizinizde ekrana dönüverir.
HADİ HAYIRLISI..
herkese iyi geceler...
-Güzel bir gün olur-mu-?
-olur neden olmasın.
-ne gerek?
-gülümsemek...
Kocaman bir tebessüm eşliğinde
GÜNAYDIN
günaydin herkese, günaydin hepimize...
Sevgili Nilgün Hanimin yazdiklarini okuduktan sonra gülümseyerek basladik bile güne..
Bizi bu kadar güzel anlattigi icin kendisine tesekkürlerimizi iletelim.... :)
günaydınlar
bugün geç kaldım yeni geldim
kahvaltı yok mu?
Seval abla bugün sendeyiz yap bize bir güzellik maydonozda isterim ona göre :))
Nilgün hanıma teşekkürler
hepimize kolay gelsin
Başkanım Nilgün Hanıma bir teşekkür metni ellerinizden öper
ama ben dayanamıyorum cezada yesem soruyorum artık başkanım neredesin?
bu kadarda olmaz ki insan bir cee der, cee'yi bilmiyorsan aaa veya bee de yani
Mavigün abla kayıp ilanı hazırla arayıp bulsunlar böyle olmaz
başkanım herşey yolundadır inşallah bekleriz en kısa zamanda
Eylemcim kusuruma bakmayin benim, kahvaltiya bana geleceginiz tutmus, ben farkinda bile degilim! Hemen hazirliyorum ablam, haydi Allah ne verdiyse, gelin, bekliyorum! :)
ellerine sağlık ablacım
bu sefer habersiz olunca biraz acele oldu kahvaltı ama birdahaki sefere daha erken haber veririz
bulaşıkları bırak ablacım
Kaya akşam gelince yıkayacakmış
ben yıkarım dedim yok illa bana bırakın çok özledim bulaşık yıkamayı dedi :)
akşamada sendeyiz ablam haberin olsun
Kaya günün talihlisi sensin sana takılmayalı uzun zaman olmuştu :)
Eylemcim tamam canim, ben hemen hazirliga basliyorum!
Kayacim piyango sana cikmis, kutlarim! Aksama mutfak ellerinde öper!
Eveeeet, aksama hepinizi bekliyor ve mercimek corbasiyla balik diyorum (ben cok severim de) bol limonlu güzel bir karisik salata, ayrica roka, bir kücük Tekirdag ve taze ekmek... :)
A be Eylemcim nerden aklima düsürdün, ben aciktim bile..
Tatli olarak cevizli balkabagina ne dersiniz? :)
Tekirdağ hariç gerisi şahane...
ellerine sağlık ablacığım...
Erkekler kadar kendini ciddiye alan ve abartan bir başka yaratık yoktur.
Erkek, televizyonda maça konsantre olmasıyla takımına maç kazandıracağını düşünen tek canlıdır.
Kulağında küpe olan yeni nesil erkeklerle evlenmekte sakınca yoktur.
En azından acının anlamını ve mücevherin değerini bildikleri kabul edilebilir.
Erkeklere iş yaptırmak için işin içine "tehlike unsuru" katmak gerekir. "Aman yangın çıkmasın" dediğiniz anda, erkek, mangalın başına geçer.
Kel ve zengin olanlara dikkat edin, paranın verdiği hava basmaca kelliğin verdiği seksiliği gölgelemesin.
Erkekler üzerinde mümkün olduğu kadar çok düğme bulunan telefonları severler. Çok düğme olunca kendilerini büyük adam zannediyorlar (bakınız aynı masada üç telefon!).
Erkek sabahları gazeteyi ilk okuyan olmak ister, ilk siz okursanız "Ben"likleri yara alır.
Bir adamın aynada kendisine bakışından, bir başkasına ihtimam gösterme potansiyeli olup olmadığını anlarsınız.
Topluluk içinde asla bir adama bir şey öğretmeye çalışmayın. Erkekleri sadece onlarla baş başa olduğunuzda eğitebilirsiniz. Toplum önünde hep her şeyi biliyor olurlar.
Bütün erkekler kirpik kıvırma aletinden ürker, yastığın yanına koysanız tabanca zannediyorlar.
Merhabalar
12 kisilik yemek takimini 5 dakikada yikayabiliyorum, hic sorun degil
Kacilin bakim söyle kenara, beni bulasiklarimla basbasa birakin
Ama ben ciddi adamim
kendimi ciddiye almiyim mi yani
Kardeşim hoşgeldin,
Patlatmışın bi ince espiri ama ben anlamadım.
ciddiyetle ilgili olan...
erkekler kendilerini cok ciddiye aliyor demissin, ona binaen yazmistim
yok yaw, ciddi adam böyle yorum yapar mi?
o kadar da ciddi degilim herhalde
haa anladım.
onu ben demiyorum,muhtemelen bir feminist yazmış,bende aktarmış bulundum.
boşver ciddiye alma.
ben okumadım bile.
sitedeki bayanlar eğlensin diye şeyettiydim...
harkese merhabalar
no name ve kaya kardeşlerim..
''BENCE''
Erkekler herşeyi ciddiye almıyor zaten .
Çoğunlukla kendilerini bile ciddiye almazlar..
Esas hata erkekleri ciddiye alan biz kadınlarda..
canım kardeşlerim..
siz bildiğiniz gibi takılın..
öyle desene
ben de hemen atlamisim konuya
Ben de hicbir zaman "Bende sans olsa kiz dogardim" sözünü anlamamisimdir.
Ne alakaysa...
Kardeşim o söz espiri olarak söylenmiş bir sözdür,
daha devamı da vardır.
şaka o şaka ciddiye alma.
muhabbetiniz bol olsun
ablam ne söz etmiş ama
"Esas hata erkekleri ciddiye alan biz kadınlarda.."
haklısın ablacım katılıyorum
ellerine sağlık Kaya bulaşıklar pırıl pırıl olmuş :)
en son yazdığında iki farklı versiyon olarak söylenir erkekler kız doğardım , kızlarda erkek doğardım derler
haklısın yani doğmuşsunuz işte daha ne şansı arıyorsunuz
akşama yemeklerde güzelmiş gerçi beni açmadı ama çorba ve salata ile idare ederim
nedemişler umduğunu değil bulduğunu yiyeceksin ...
Eylemcim sen balik sevmiyorsun öyle mi, yapma ya kardesim hic balik sevilmez mi? Cik cik cik... :) Neyse o zaman senin icin firinda kasarpeynirli papates-brokoli hazirlarim, olur mu? :)
Canlar ben birazdan cikiyorum, önce bir dis doktoruyla cok acil bir görüsmem var, sonra insallah dogru eve...
Hepinize iyi bir ögleden sonrasi, iyi aksamlar ve sevgiler...
Kankacigim imdaaaaat!... :)
ablacım ben vitaminli şeyleri pek sevmiyorum
maalesef ki yemek seçen biriyim
kendimi o yönde sevmem ama yiyemiyorum yani
tadına bakarım yinede küçücük balığın
başka şeyler yapıp zahmet etme
ve geçmiş olsun dişçiye gidiyormuşsun
kolay gelsin
RADYO TV. ve FOTO-FİLM ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜNE
ANKARA
6 KASIM 2008 TARİHİNDE SAAT 09.58 DE BBO MAHALLESİ,BBO CADDESİ,BBO SOKAKTAKİ EVİNDEN AYRILAN VE BİR DAHA KENDİSİNDEN HABER ALAMADIĞIMIZ ÜZERİNDE BBO YAZAN BİR TİŞÖRT BULUNAN.
KUMRAL UZUN BOYLU
BBO AİLEMİZİN
''BAŞKANI ''
TÜM GEL -GEL DEMELERİMİZE RAĞMEN HENÜZ BİR HABER ALAMADIK..
Radyonuzdan gerekli anonsun yapılmasını arz ederim.11/11/2008
BBO AİLESİ
AÇIK ADRESİ :BBO RESMİ SİTESİ
sevgili
BBO ailesinin Başkanı
aileniz perişan başsız kaldık diye ağıt yakıyorlar..
benden de bir türkü istediler
programıma bu türkü ile açıyorum..
BAŞKAN EVİNE DÖN
evet sevgili BBO ailesi başkanımız için hep beraber söylüyoruz..
Neşat Ertaş söylüyor
BBO
ailesinden
BAŞKANLARINA
sevgileriyle
NEREDESİN SEN
su garip halimden bilen şiveli nazli,
gonlum hep seni ariyor neredesin sen?
tatli dillim guler yuzlum ey ceylan gozlum,
gonlum hep seni ariyor neredesin sen?
ben aglarsam aglayip gulersem gulen,
butun dertlerim anlayip gonlumu bilen,
sanki kalbimi bilerek yuzume gulen,
gonlum hep seni ariyor neredesin sen?
sinemde gizli yarami kimse bilmiyor,
hiç bir tabib şu yarama merhem olmuyor,
boynu bükük bir garibim yuzum gulmuyor,
gonlum hep seni ariyor neredesin sen?
ve dinliyoruz..
http://www.youtube.com/watch?v=gXtOsC7KEJc&feature=related
BAŞKANIM iyim de bize yeter..
sıradaki parça
Mustafa Sandal dan
Gidenlerden
Bak su halıme bakta gor
Al o kadarını al, bır de benle bol
Sozum bır tek sana
Selam gonder bana
Oldu bırkez oldu, bır gul soldu
Degısmez
Oldu bırkez oldu, bır gul soldu
Sevısmez
Gıdenlerden
Bır tek senı bana ekledım,
Senı delı gıbı bekledım,gıdenlerden
Gıdenlerden
Bır tek senı bana ekledım
Senı delı gıbı ozledım,gıdenlerden
dinliyoruz
http://www.youtube.com/watch?v=JrLeVf5IW2M
sırada ki parça
ebru gündeş den
BUAKŞAM GÜN BATARKEN GEL
bu aksam gün batarken gel
sakin geç kalma erken gel
aman geç kalma erken gel
tahammül kalmadi artık
tahammül kalmadi artık
aman geç kalma erken gel
sakin geç kalma erken gel
cefa etme bana mahım
sonra tutar seni ahım
üzme beni şivekarım
aman geç kalma erken gel
sakin geç kalma erken gel
dinliyoruz
http://www.youtube.com/watch?v=KQKE8E-_coA
sıradaki parça
tarkan dan
dön bebeğim
Dön bebeğim
Sensiz gecelerin
Uyku girmez gözlerime
Bu karanlıklar beni eritse de
Vazgeçmem senden
Aşkı alevinden
Bilirim günler yeniden doğacak
Ellerim dokununca yüreğim yanacak
Bilirim herşey yeniden yaşanacak
Sarılınca boynuna gözlerin dolacak
Yürürüm gecenin üstüne
Salarım güneşlerimi
Görürüm tane tane açılan güllerimi
Yürürüm gecenin üstüne
Günahlardan geçerim
Ezerim birer birer yalan sevişleri
Dön bebeğim
Dön çaresiz başım
Ayrılık böyle uzun sürmez ki
Dön bebeğim
Acılar seliyim
Dön bebeğim
Hasrete gebeyim
Söyleyen : Tarkan -
dinliyoruz
http://www.youtube.com/watch?v=egfnTDcJW0w
alo Mavili günler programınız çok güzel,sizi severek dinliyorum
istekte bulunmak istiyorum eğer yayın akışını bozmazsa
kendim için şebnem ferah sil baştan şarkısını yayınlarsanız sevinirim iyi yayınlar
sıradaki parça..
imdaat diyen kankama gidiyor.
hemen geliyorum..
Kardelen
Ne senden fazlayım
Ne senden az
Aynı macerada ayrı biraz
Gözle biçim biçim
Kalple anlar içim
Ayrı gayrı olmaz
Sen yoksan ben hiçim
Aç kardelen aç
Dağın olayım, suyun olayım
Göğün olayım aç
Her çiçeğin kar altından
Güneşe giden masalında
Yaşamak yeniden tazelenir
Yeniden anlamlanır
Işığa uzanırken kardelen
Kış rüyasından
Ümidin mucizesiyle
Sevince uyanır
Söz - Müzik : Sezen Aksu
dinliyoruz.
http://www.youtube.com/watch?v=iBsfLmD1doc
hepinize iyi günler
başka bir programda buluşmak üzere
tekrar ediyoruz
başkanımızı görenler
BBO sitesine
BBO adalarına
BBO FM mavili günlere
haber vermelerini bekliyoruz.
iyi akşamlar...
ömrünüze bereket olsun
canım eylemcim
sen istersinde biten programı durdururum
işte sil başdan
şebnem ferah söylüyor..
sitemizin
en güzel kankası
en delikanlı kızı
EN GÜZEL KARDEŞİMİZE
GELİYOOOOR DİNLİYOOORUZ...
Sil Baştan
Gücün Var mı Sevgilim
Derin Sularda İnci Tanesi Aramaya
Cesaretin Kaldıysa
Hala Benle Aşktan Konuşmaya
Söyle Canım Sevgilim
Hayat Bize Oyun Oynuyor Olabilir mi
Yorgun Gibi Bir Halin Var
Duyguların Karışık Olabilir mi
Sil Baştan Başlamak Gerek Bazen
Hayatı Sıfırlamak
Sil Baştan Sevmek Gerek Bazen
Herşeyi Unutmak
Sanki Bugün Son Günmüş Gibi
Dolu Dolu Yaşamak İstiyorum Ben
Her Ne Çıkarsa Yoluma
Selam Verip Yürümek İstiyorum Ben
Sil Baştan Sevmek Gerek Bazen
Hayatı Sıfırlamak
Sil Baştan Sevmek Gerek Bazen
Herşeyi Unutmak...
DİNLİYORUZ..
http://www.youtube.com/watch?v=WSPx6hzsyGc
EYLEM
Bazen silmen gerekiyorsa sileceksin
yeni yazacaklarına yer açılsın diye..
iyi akşamlar canım kardeşim
çok teşekkür ederim ablacım
ellerine yüreğine sağlık...
ne haber asktan
Aç kalbini ben geldim
Sıkı sıkı tut bırakma
Zar zor yıktım duvarlarımı
Kıymetini bil uzatma
Bak yaldızlarımı döktüm
Açtım kapılarımı gir içeri
Gör parklarımı bahçelerimi
Anla ben büyük harflerden ürktüm
Ben anlamam toptan tüfekten
Ben anlamam taştan yürekten
Anlamam akıntıya kürekten
Bunları boşver ne haber aşktan
Gözlerinin arkasını
Sözlerinin alt yazısını
Kalp diline çevirdim çoktan
Okudum öztürkçe yazısını
işin karaca
bende bu sarkiyi cok seviyorum
hepinize iyi akşamlar
kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın ...
heyytttt
diyerek bi giriş yapayım da kendinize gelin:))
selam selam selam
dostlarım.....
kendimi kaybettim,bulanların insanlık namına kendi halime bırakmaları rica olunur diye ilan vermiştim görmedinizmi:))
işim çok canım sıkkın hayat bi acayip bu ara...sizlerden ayrı kalmak zorunda kaldım birkaçgün kusuruma bakmayın..
Nilgün hanım ne güzel döktürmüş yine bizlerle ilgili, sizin yazdıklarınızdan okudum bende..
haa bu arada
sizleri sevdiğimi söylemişmiydim ben daha önce ?
söylemediysem bile yüreklerimizden geçenleri biliyoruz..
ama yinede tekrarlayayım istedim...
sevmeye sevilmeye layık insanlarsınız biliyorsunuz dimi..
BAŞKAN (aranan adam)
Başkanım hoşgeldin,
Ben iyi akşamlar diliyorum.
Allah rahatlık versin...
Aranan adam da gelmis, hosgelmis
Ben de iyi aksamlar diliyorum herkese
canım başkanımız
hoşgelmiş...
biliyoruz başkanım..
siz sevmeye sevilmeye
layık olan insanların
seven sevilen
BAŞKANISINIZ.
DUR BAKALIM NE OLACAK
Boğaziçi'nin Karadeniz Boğazına yakın Anadolu yakasında, deniz kıyısı üstünde bir çayevi... O çay evinin hemen bütün müşterileri, hep o semtin insanları olduklarından ve oraya sık sık geldiklerinden birbirlerini tanırlar. Çoğu da emeklidir. Emekli olunca konuşmaları doğal olarak geçim sıkıntısı, pahalılık, sürekli zamlar vb konular üstüne oluyor.
O sabah da yine her zamanki gibi önce ev dertlerinden başlayıp ülkenin sorunlarından konuşmaya geçtiler. Hükümet enflasyonu yüzde otuzda tutacağına söz vermişti, oysa yüzde sekseni buldu. Yüzde seksen, ha? Peki ne olacak? Almanya ya, Fransa'ya, İsveç'e işçi gönderdik, yine yetmedi; ta Arabistan'lara, Avustralya’lara işçi gönderdik, yine yetmedi. Şimdi de Sovyetler Birliğine işçi gönderilecekmiş. Gitmeye istekli işçiler öyle yığılmışlar ki, sıra kapmak için birbirlerini ezmişler. Allah Allah!... Yahu, komünist Rusya ya bile işçi gönderecekler ha? Paranın komünisti, faşisti, dini imanı olur mu arkadaş, para paradır, gelsin de nereden gelirse gelsin. Ben komünistin parasını alıp cami yaptırdıktan, kuran kursu açtıktan sonra bir günahı yok ki... Üstelik sevabı bile var.
Peki bunun sonu nereye varacak birader? Allah sonumuzu hayır eylesin!
Efendim, memleketin bütün gelirleri, aldığımız dış borçların yıllık faizini ödemeye bile yetmiyormuş. Deme yahu... Amerika’dan aldığımız borçlarla, salt eski borçların faizini bile zor ödüyormuşuz. Allah Allah... Bu gidişin sonu nereye varır dostum?
Ayemef diye uluslararası bir kuruluş var ya hani... Evet, işte o uluslar arası para fonu mu ne... Uluslararası demek, ne demek?
Amerika demek... İşte bizim kendi memleketimizde nereye ne yapacağımıza, neyi nasıl yapacağımıza, neyin nasıl yapılacağına, fabrikamıza, yolumuza, her şeyimize, her şeyimize o karar verirmiş... Yok yahu... Bak bunu bilmiyordum... Peki, böyle giderse ne olur...
Her gün, her akşam hep bu konular konuşulur... Her konuşmada aynı sözlerle şaşarlar! Yok yahu!... Allah Allah!...
Çayevindeki emekliler birbirlerine hep yanıtsız kalacak aynı soruyu sorarlar:
-Peki, ne olacak böyle? Bekleyelim görelim. Bakalım, ne olacak?
-Bunun sonu nereye varır böyle? Hep merak ediyoruz. Dur bakalım, ne olacak?
O sabah yine hiç bıkıp usanmadan aynı konular konuşuldu ve çayevindeki herkes birbirine 'Dur bakalım, ne olacak?' dedi.
Gün görmüş, dönem geçirmiş, eski Tophane Askeri Sanayi Mektebi'nden yetmişe, yetmişini çok aşkın bir eski işçi emeklisi,
-Dur bakalım, ne olacak deyip duruyorsunuz da, bana bir akrabamızın başına gelenleri anımsattınız.. dedi.
Başlar ona yöneldi. Akrabasının başına geleni merakla sordular. Bu ilgiyi bekleyen işçi emeklisi de olayı şöyle anlattı.
Hani hükümetimiz darda kalıp dünya cenneti Boğaziçi'nin en güzel tepelerini, korularını, yerlerini, petrol zengini Araplara satıyordu ya... İşte o sıra bir Arap zengini çıktı ortaya, Şeyh mi Prens mi, yoksa hepsi birden mi, öyle bir şey. Adı Ebul-Fatık El-Mışki. Boğaziçi’nin seyrine doyum olmaz tepelerden birini satın almış. Oraya artık köşk mü, konak mı, saray mı, işte öyle bir şey yaptıracak. Derken bu Ebul Fatık, bir Türk kızıyla evlenme sevdasına düşmüş. Hangi Türk kızı olduğu belli değil, yeter ki Türk kızı olsun... Elbet Arap ölçülerinde güzel de olacak.
Ebul-Fatık için satın alacağı tepeyi arayıp bulan komisyoncular, bu kez de ona kız aramaya başlamışlar. Ebul-Fatık’ın aradığı kızda aradığı koşullar var: Genç olacak, kız oğlan kız eline erkek eli değmemiş olacak ve gayette saf olacak. Bu zamanda İstanbul’da böyle kız bulmak kolay mı? Ebul-Fatık da zaman da para da çok, ille de aradığını bulacak. Aracılar, ısmarlanan kızı araya dursunlar, Ebul-Fatık da bir yandan çat pat Türkçe öğreniyor ki, evleneceği kızla 'yat, kalk, uzan, dön' falan filan gibi kendisine gerekli olan bir kaç söz konuşabilsin.
Ebul-Fatık’a çok kız göstermişler. Arap hinoğluhin, öyle her kızı da beğenmiyor. Süt beyaz tenli, lahmacun bedenli, kalçaları enli bir lokum olacak. Sonunda bulunan kızlardan birini çok beğenmiş. İşte biz Ebul-Fatık'ı bu ilişkiyle tanıdık. Çünkü, Ebul-Fatık’ın ayılıp bayılarak beğendiği kız, bizim hanımın uzak bir akrabasının kızı... Kız tam da Ebul-Fatık’ın istediği gibi, on yedi yaşında, kuran kursunda yetişmiş, akça pakça, yandan çarklı kalçalar... Saflığına gelince, aptaldan bir parmak yukarıda saf... Ebul Fatık’ı da bir görseniz, korkudan dudağınız uçuklar. Kızın babasından yaşlı. İnsan kılığındaki bu çirkinlik anıtını gören biri öyle şaşmış ki, iki elini gökyüzüne kaldırıp 'Hey kurban olduğum Allah, sen nelere kadir değilsin..' diye şaşkınlığını belirtmiş. Üstelik memleketinde üç mü, beş mi - kesin sayısı saptanamadı- karısı olduğundan bu kızı hükümet nikahıyla değil, imam nikahıyla alacak. Her neyse efendim, bu Ebul-Fatık, kızla evlendi.
Saf kız, çok yoksul bir ailenin çocuğu olduğundan, evlenip de o lükse, o görkeme kavuşunca çok mutlu oldu. Kocasının adı Ebul Fatık el-Mışkı çok uzun olduğundan, kızın ailesi ana kısaca Fıtık amca diyor. Hem de Fatık Bey deyince, Arabın adı azbuçuk Türkçeleşmiş oluyor. Kızın kendinden altı yaş küçük bir oğlan kardeşi var, kızın tersine cin mi cin. O, Fatık Amca diyemediğinden Fıtık Amca demeye başladı. Fıtık Amca aşağı, Fıtık Amca yukarı...
Biz de hanımla iki kez evlerine gittik. Boğazın tepesindeki o köşk yapılana dek, Nişantaşı’nda lüks daire satın almış, daireyi de kızın üstüne yapmış. Biz Fıtık Amca’yı orada tanıdık.
Gel zaman git zaman... Bundan sonra olanları bana hanım anlattı. O da, Fıtık amcanın genç karısından duymuş. Çünkü kadın olup biteni her önüne gelene anlatıyormuş.
Fıtık Amcanın güzel ve küçük karısı sokakta hep çarşafla geziyor. Fıtık Amca çok kıskanç olduğundan, gencecik karısının kadın akrabalarıyla bile sık görüşmesini istemiyor. İyi ama, Fıtık Amcanın evde olmadığı zamanlar kızın canı sıkılıyor. Kıskanç Amca, bir yandan da karısını eve hapseden koca izlenimi vermek istemiyor çevresine. Karısına güvenen bir koca görünümünde... İşte bu yüzden, kendisinin evde bulunmayacağı iki gün karısına alışveriş için, çok uzaklara gitmemek koşuluyla, sokağa çıkabileceğini söylüyor. Genç kadın buna çok seviniyor, ama sokakta ne yapsın tek başına? Sinemaya gidip gidemeyeceğini soruyor. Fıtık Amca uzun uzun düşünüyor. Karar vermek kolay değil. Gitme dese, karısına baskı yapmış olacak. Git demeye de içi elvermiyor. Birlikte gitmeleri hiç uygun değil. Sonun da şöyle diyor:
-Avet... Müsade var... Velakin avvalden ben görecek, bilahara sen...
Fıtık Amca, o dolaylardaki sinamalarda oynanan bütün flimleri seyredip 'Hazreti Ömer’in Adaleti' adlı yerli filimi görebileceğini söylüyor. Necmiye... Genç kadının adı. Gidiyor sinemaya... Fıtık Amcanın içi pırpır... Ertesi akşam eve dönüyor. Oh, şükür Necmiye evde.
-Necmiyaa?
-Efendim.
-Ne yaptın ben yokken?
Necmiye yanayakıla anlatmaya girişiyor!
-Ah,sorma...
Nasıl sormasın, meraktan çatlıyor.
-Ne oldu Necmiya?
--Öyle bir şey geldi ki başıma, şaştım şaştım kaldım.
-Ne geldi başına?
Necmiya saf saf anlatıyor!
-Senin söylediğin sinemaya gitmek üzere çarşaflandım.
-Şok güzel.
-Çıktım sokağa
-Avet?
-Yolda giderken bir herif sokuldu yanıma?
-Bir harif?
-Evet... Ben gidiyorum, o da yanımda gidiyor. Ben gidiyorum o da gidiyor. Dur bakalım, ne olacak, diye merak ettim.
Fıtık Amca çok bozulur ama, karısına belli etmemeye çalışarak o da şaşmış görünür!
-Allah allah.. Ban da şok merak ettim. Du bakalim n'olecak?
-Ben gidiyorum, o gidiyor... Böööyle yanımda. Dibimden ayrılmıyor. Dur bakalım n'olacak diyorum içimden...
-Fasuphanellah... Du bakali n'olecak?
-Bileti alıyorum, o senin dediğin sinemaya girdim,adam da girmez mi?
Bu kez Fıtık Amca atik davranıp karısından önce sordu:
-Ve minelgaraip.. Du bakali n'olecak? Sonra?
-Sonra ben oturdum. O da yanımdaki boş koltuğa oturmaz mı?
-Hayret! Du bakali n'olecak?
-Işıklar söndü, filim başladı.
-Eeee anlat Necmiyaa?
-O herif elini bacağıma atmaz mı?
-Ne diyorsun, velacaip...
-Çarşafımın eteğinin altından elini sokmaz mı? Aaa! Şaştım kaldım...
-Ne yapacak?
--Bilmem ben de onu merak ediyorum ya... Dur bakalım, n'olacak diye bekliyorum.
-Vallahi ban da merak ettim yahu... Du bakali n'olecak, diye bekliyorum.
-Sonra o herif oramı buramı karıştırmaya başladı. Doğrusu çok merak ettim. Sen olsan
merak etmez misin?
Fıtık Amcanın gözlerinden ateşler saçılıyor ama, karısı o denli saf ki, kızsa, hiç yakışık almayacağı için o da karısına uyup soruyor!
-Nacmiya, du bakali n'olecak?
-Sonra 'Hazreti Ömer in Adaleti' bitti. Lambalar yandı. Ben kalktım, o da kalkmaz mı?
-Sonra, harif da?
-Evet.
-Velacaip ve minelgarip... Du balali n'olecak?
-Çıktım sinemadan, o da çıktı. Ben yürüyorum, o da yanımda yürüyor.
-Aman Necmiya, vallahi şok merak ettim. Du bakali n'olecak?
-Ben de merak ediyorum. Ben köşeyi saptım.
-Harif da saptı mı?
-Saptı.
-Anlat şabuk Nacmiya, şok meraklı.
-Bizim apartmanın kapısından girdim, herif de girdi. Dur bakalım, n'olecak diye merak
içindeyim.
Fıtık Amca ter içinde...
-Sonra?
-Bizim kata çıktım, herif de çıktı.
-Vay harif vay!...
-Çantamdan anahtarı çıkarıp bizim dairenin kapısını açtım, girdim içeri, o da girmez mi?
-Harif da yallah içeri?
-Evet
-Du bakali n'olecak... Aman anlat şabuk Nacmiya...
-Eve gelince yatak odasına girip elbet soyundum. O da soyunmaz mı?
-Ne diyorsun Nacmiyaa... Du bakalı n'olecak?
-Soyununca yatağa girdim. Olur şey değil, o da benimle yatağa girmez mi?
Fıtık Amca kızgın demirle dağlanmış gibi haykırır:
-Ayvaaaaah! Du bakali n'olecak?
-Ben de yatakta ne olacak diye merak ediyorum.
--Aman Nacmiyaa, vallahi meraktan şatlayacak ban... Söyle şabuk, ne oldu Nacmiya?
-Hiiç canım... Bir şey değilmiş, ben de boşu boşuna merak etmişim.
Boncuk boncuk ter döküyordu Fıtık Amca.
-Yok yahu... Peki, ne oldu Nacmiyaa? Ne yaptı?
-Aynen senin her gece yaptığını...
Beyninden vurulmuşa dönen Fıtık Amca ne yapsın şimdi? Karısı o denli saf ki, başına kötü bir şeyin geldiğinden bile haberi yok ki... Döğse olmaz. Kovsa olmaz.
Erkekliğe toz kondurmamak , yiğitliğe krem sürdürmemek için Fıtık Amca şöyle der:
-Amaaaaan Nacmiya, ban da muhim bişey zannediyordum. Du bakali n'olecak diye boşuna merak etmişim. Velakin hiç möhim değil.
Olayı anlatan yaşlı işçi emekçisi,
-İşte böyle arkadaşlar, diye sözü bağladı, bütün bu olup biteni kadın saf saf her önüne gelene anlatıyormuş. Bizim hanım da kendisinden duymuş.
Titreyen elindeki kahve fincanını masaya koyan bir memur emeklisi,
-Yahu, hiç anlayamadım, dedi, sen şimdi bu olayı ne diye anlattın? Kel mana?
İşçi emeklisi,
-Her gün burada laflayıp laflayıp da sonunda 'Dur bakalım, n'olacak?' diye merak edip soruyorsunuz ya, işte sizi meraktan kurtarmak için ne olacağını anlattım.
Çayevindekilerden bir kahkaha koptu.
İşçi emeklisi ekledi:
-Velakin hiç mühim değil.
Aziz NESİN
Ben Kendi Mavimdeyim
yelin suyla öpüştüğü
zamanlara saklıyorum
kendimi
bir damladan
denizlere varana
sular hep değişirken
bengiledim yelimi
şimdi okyanustayım
unutsun göller beni
her yakamoz
bir gülücük
bebek yanaklarından
ben uçuk mavimdeyim
Bilal KAYABAY
İNSAN İNSAN
İnsan gördüm
adı insan
insan gördüm
tadı insan
insan gördüm
bütün canlara düşman
insan gördüm
canlardan öte bir can
insan gördüm
öleyazdım acımdan
insan gördüm
onur duydum adımdan
insan gördüm
dalmış kör karanlığa
insan gördüm
uçmuş soy aydınlığa
insan gördüm
tanımamış sevmeyi
insan gördüm
tanrı bilmiş sevmeyi
insan gördüm
eğinde dolu taş
insan gördüm
yüreği hacıbektaş
Bilal KAYABAY
İZMİT İZMİT
izmit'ten her geçişimde
öksüz yetim bir eflatun kelebek
bir evin penceresinde
ateşler içinde beyaz bir gemi
izmit'ten her geçişimde
yorgan döşek bir yürek
şiirce bir yakarış
-o'nu bana bağışla-
izmit'ten her geçişimde
cana gelir desen yürek
ıhlamurun gövdesinde
behçet aysan
ruşşen hakkı gülüşür
izmit'ten her geçişimde
bir el beyaza boyar
birileri tabut yapar
baştan sona gemileri
izmit'ten her geçişimde
trenler madımak taşır
firari bir beyaz gemi
tutar sıvas'ın elini
izmit'ten her geçişimde
adından utanır çiçek
şiir ağzı bir gecede
kardelen ihanetleri
izmit'ten her geçişimde
semah döner kelebekler
evlerin penceresinde
içinde beyaz gemiler
her izmit'ten geçişimde
bir anımı yaşamamış
o çook tanış sokaklarda
bu şehirden çekip giden şiirin
ayak izlerine dolar gözlerim
Bilal KAYABAY
Yüreğini Dört Aç Sevdam
beni sevmek
en çok
sana yakıştı
sırtlan sizsiliğinde sokulur
sevgilere
korkular
yüreğini dört aç sevdam
gönlümün tan vaktidir
gözlerimdeki yangın
üç sesli bir kuş konar
kirpiklerine
gizil sevdaları diler
yeraltı sularına benzeyen aşkın
soluğun
soluğumda baharlar
soluğun
toroslar'dan esen poyraz gibidir
dağlı çiçekleri taşır
içime
seni sevmek
en çok
bana yakışır
yüreğini dört aç sevdam
Bilal KAYABAY
Bu şehre sonbahar geldi
Galiba içim buruk
Hüzün dolu saatler
Ben biraz donuk
Tarif de edemiyorum aşkı size
Bu bana tanrıdan bir ceza
Sorma sorma
Elimde değil ki
Çare yok aşkta
Bu şehre sonbahar geldi
Ben ve yapraklar
Konuşmasam bile beni anlar
Bütün ağaçlar
Süzüldü içimde
Saklı kalan yıllar
Bir tek ama bir tek
Sen oradasın
Söz-müzik: Deniz Seki
Düzenleme: Sadun Ersönmez
dinliyoruz
http://www.youtube.com/watch?v=eSOrk9ddWdo
herkese iyi geceler..
güzel bir güne uyanmak umuduyla..
günaydın olsun
BBO AİLESİNE
DOST ELİ
Ben bir yoksulum
Sen bir kimsesiz
O bir çaresiz
Yaşamak mı bu
Yok diye diye
Yorgun umutsuz
Yaşamak mı bu
Yok diye diye
Yaşamak gerek
Bir dost dost gerek
Dost eli gerek
Neden olmasın
Neden olmasın
Düş değil gerçek
Dost eli gerek
Neden olmasın
Yaşamak güzel
Yaşamak el ele
Yaşamak dostça
Neden olmasın
Söz : Gürkan Elçi
Müzik : Onur Akın
her yarınlara uyanışımızda
gerçek bir dost elinin
sıcaklığı olsun
yüreğimizin üzerinde
o gün doğmasa bile güneş
dünyaya
içimiz ısınsın onun
sıcaklığıyla
bir dost.
iyi çalışmalar
iyi sabahlar..
link açılırsa
http://www.netdinle.com/index.php?action=song&array=yes&id=3215
Günaydınlar
güneşli ama soğuk bir ankara sabahından merhaba
gününüz aydın neşeniz bol olsun
güzel bir gün geçirebilmek dileğiyle
hepimize kolay gelsin
kahvaltı hazırlıyorum
yetişen yer:)
başkanım şükür kavuşturana hoşgelmişsin
Günaydin canlar, günaydin hepimize..
Cok sükür Tanri´ya dis agrilarim azaldi, kanal tedavisinin ilk asamasiydi dün basimdan gecen, simdi hatirlamak bile istemiyorum ama "Allah o doktordan ve bütün doktorlardan razi olsun!" demezsem borclu kalirim..
Kankacigim cok tesekkürler canim, cok güzel siirleri secerek bizimle paylasmakla kalmamis rahmetli Usta´yi da anmamiza neden olacak cok güzel bir hikayecikle onun gecmiste yazdiklariyla bugünkü halimize ayna tutmussun...
Ellerine, yüregine saglik...
Eylemcim kahvaltiya geliyoruz, tek basina sanma kendini, iki-üc servis daha aciver... :)
Merhaba,
ben direk öğle yemeğine gelsem olur mu?
Yemekte ne var?
yemekte ne vardan önceki soru
öğle yemeği kimde? :)
yaa kankacım neden böyle yapıyorsun?
ha kahvaltı ha öğle yemeği ne farkı var.
farzet ki kahvaltıya geldim öğlen oldu gene acıktım...
menüde ne var?
kanka öğle yemeği için plan yapmamıştım ama
peki madem öyle ne istersin yapayım açmı bırakayım seni
Madem plan yapmamıştın,o zaman ben gelirken lafmacun falan bişiler alayım mı?
çok iyi olur kankacım
iyi düşünmüşsün
yeriz afiyetle
ablalarda gelir
Merhabalar
Ablalar gelirken yanlarina bi ufaklik da takilabilir
temel pazarda dolanırken arkadaşının tuvalet fırçası aldığını görür.
-"o ne?" diye sorar.
arkadaşı da -"tuvalet fırçası" der
temel'de aynından alır.
iki gün sonra karşılaşırlar arkadaşı temel'e sorar;
-"Nasıl memnun musun fırçadan?"
temel;
-"yok arkadaş ben tuvalet kağıdını tercih ederim..."
Herkese merhabalar.
kankacım diş ağrılarının azalmasına sevindim.İnşallah bir daha sana ağrı filan yaşatmazlar.
Yeni doğmuş gibisindir şimdi.
eylemciğim Başkanımız sağlık haberlerini aldık gördüğün üzere..
kayıp ilanlar işe yarıyor bu sitede..
Bir Birol Güven i bulamadık.
hayırlısı gün olur devran döner.
belki o bizi arar kayıp ilanla
seyircim kaybolmuştur hükümsüzdür.diyerek.
allah allah şimdi ben neden kulakların çınlattım gayri
Birol Güven in ..
inanın bilmiyorum.İçinden geldi ööööylesiiiine
ufaklık :)
ufaklık seval ablana takılda gel
siz kaldınız gelmeyen
hadi her şey hazır bol limonlu salata ,salata dışında bol yeşillik ,yayık ayran hadi bakalım
evet ablacım kayıp ilanları işe yarıyor
"Bir erkekten laf almak bu kadar komik olmamıştır herhal"
Kadin: Ben ölürsem ne yaparsin? Tekrar evlenir misin?
Adam : Hayir. Kesinlikle hayir !!
Kadin: Neden?? Evli olmak hosuna gitmiyor mu!!??
Adam : Oyle demek istemedim. Tabi ki gidiyor.
Kadin: O zaman neden tekrar evlenmezsin ki??
Adam : Tamam. Tamam. Evlenirim.
Kadin: (yuzunde uzgun kirgin bir ifadeyle)Evlenirsin..
Adam : (ne diyecegini bilemez ve azicik kizgin bir iç çeker)
Kadin: Onunla bizim yatagimizda mi yatarsin?
Adam : Baska nerde yatilabilir ki??
Kadin: Benim resimlerimi kaldirip yerlerine onun resimlerini koyar
misin??
Adam : Sanirim bu yapilacak en uygun sey olur.
Kadin: O zaman onun benim ayakkabi koleksiyonumdan
Ayakkabilar giymesine de izin verirsin....??
Adam : Hayiiir onun ayaklari 37 numara...
Kadın:neeeeeeeeee
92,5 fm mavili günler yayını başladı
bu gün bir bestecimizi tanıyacağız..
Toygar Işıklı
1974 yılında Gölcük’te doğan müzisyen, ilk-orta-lise eğitimimi Karamürsel ve Gölcük’te tamamladı. Lisans eğitimini Marmara Üniversiesi Müzik Eğitimi Bölümü Şan anadalından mezun olarak tamamlayan Müzisyenin Gölcük Depremi icin bestelediği “Gölcük’te Sessizliğin Sesi” adlı eseri yurtdışındaki birçok web sitesinde editör’lerin ilk 10 sıralamalarında yer aldı.
Televizyon ve Sinema sektörüne 2003 yılında giren besteci
şimdi dizi müzikleri ile tanınmaktadır.
yaptığı dizi müzikleri
kırık kanatlar
yaprak dökümü
dudaktan kalbe
ve bir çokları..
ilk parçamızı
Gölcük’te Sessizliğin Sesi”
dinliyoruz
http://beste.halici.com.tr/2005/final_sonucu/
toygar ışıklı dudaktan kalbe dizisinden
SARDUNYALAR
En son sardunyalar da soldular
Sen orda ben burda yüreğim yanar
Bu ayrılık değil ölüm bana
Ne olur ağlama kıyamam sana
Bu aşk saklı içimde sende gitme
Acılarla olmaz böyle ayrılık niye
O masum yüzünde sessiz çığlıklar gibi her sözün
Git desende kal desende yaş dolar gözüm
O masum teninde yorgun ellerinde hep hüzün
Sensizlikten her nefeste yaş dolar gözüm
Dokunma yaralarıma, İçimde çıkmaz yollara
Yapma
Dudaklarınla kalbime dokunup onu acıtma
Vurma yaralarıma,Kar yağmasın baharıma
Yapma
Dudaklarınla kalbime dokunup onu acıtma
dinliyoruz
http://www.youtube.com/watch?v=CJgI_eRuPVk
DUDAKTAN KALBE (GECENİN HÜZNÜ)
Gün geçmez yüreğimdeki acı amansız
Yalnızlık yüzüme vurur geçer zamansız
Hüznüm bile yorgun ah...
Her damla gözyaşımdaki keder umutsuz
Sensizlik geceme akar gider mi sonsuz
Kalbim yine yorgun ah...
Yok ellerimde aşk
Sevmek bana yasak
Yine bak ruhum eriyip gidiyor yavaş yavaş
Bir yalnızlık şarkısında
Yine uçurum kenarında
Ah dudaklarımdan aşk düşüyor
Kor gibi kalbime
dinliyoruz
http://www.youtube.com/watch?v=wUpym2vMnI0
YAPRAK DÖKÜMÜ
Gün geceye varmadan
Toz duman eder bu şehir
Yalnızlığa inat
İklimler değişir
Gün bitiyor bak yine
Dün yitiyor kalbime
Her mevsim bana sonbahar
Dört duvar
Gün bitiyor bak yine
Dün yitiyor kalbime
dinliyoruz
http://www.youtube.com/watch?v=Ey1E9u7gzJQ
Her mevsim bana Sonbahar
Yaprak Dökümü
programın son parçası
her zaman ki kankama
gidiyor..cansuyuna allah kavuştursun diyerek
KIZIM
SEN HALA BENİM İÇİN KÜÇÜK BİR KIZ ÇOCUĞU
ELLERİMDEN ALIP GİTME O GÜNEŞ KOKUNU
GÖZLERİMDEN AKAN YAŞ ACILARINA ÇARE OLURMU
dinliyoruz
http://www.youtube.com/watch?v=cc7HcBLaX88
yüregine saglik ablacim
bu programi senin kadar iyi yapani görmedim daha (kesinlikle mübalaga, tesbih, kinaye... kullanilmamistir)
herzaman ki gibi güzel bir program olmuş gerçekten
ellerine yüreğine sağlık ablacım
Canim kankacigim cok sag ol, yine beni de düsünmüs, en uygun misralari bana secmissin...
Haydi hep birlikte dileyelim: Tanri tüm ayri kalanlari kavustursun, analari kizlarina, ogullarina, cocuklari analarina, gurbettekileri silaya, hastalari sifaya, dostlari dostlarina, ögrencileri diplomalara, askerleri tezkerelere, asiklari sevdiklerine...
:) Aklima baska ayriliklar gelmedi, unuttuklarim af ola...
iyi akşamlar
kendinize iyi bakın
sevgiyle ve umutla kalın...
Benim mesaim de sona erdi, yollara koyulmadan önce herkese iyi aksamlar diliyorum..
Gülümsemelerle, saglicakla, sevgiyle kalin...
hadi maça maça maça
bizim kızların maçı var ben gider seyrederim.
bu esnada herkese de iyi akşamlar dilerim.
Allah rahatlık versin...
Cümleten hayirli geceler...
ÖZDEMİR ASAF 'DAN ŞİİR DEMETİ
KALAN
Bir şey kaldı gecelerden birinde
Senden.
Öncesinde bilinmemiş birşey,
Silinmez bir ses gibi giden..
Kelimelerden büyük, kelimelerin içinde,
Bir şey kaldı senden
Yaşamalar'ın arasında kaçamaklı.
Veriliş rengi başka, alınış rengi başka..
Söylemeye vakit kalmadan
Dudakların altına bırakılmış bir şey.
Karanlıkların tam ortasında bir kırmızı nokta..
Gözlerce pırıl pırıl, ellerce saklı.
Bir şey kaldı, bir denizin kıyısında senden,
Bakışlarla yüklü, söylemelerle sessiz..
Seninle dolu, seninle sensiz bir şey..
Arandıkça bulunmamış yıllar yılı,
Bulundukça aramaklı.
ÖZDEMİR ASAF
DUYGUYA TAŞ
Duyguluysan işin zor,
Yaşamda yeniksindir.
Duyguluya sor,
Ona aşkları da acı verir.
Hep bir karanlığa uyanır, yalnız:
Düşleri gerçekleri, gerçekleri düşleridir.
Aldatsanız, aldansanız,
O hep bir karanlığa uyur gibidir.
Hiç ölüsü yoktur,
Herkes, her şey anısındadır.
Geleceği geçmiş'in gözünden okur;
Hep bir yangının bacasındadır.
Gülerken bir düğündür, acı-son'lu,
Aldatılara uğurlayan gelinlerini.
Bir çocuk bahçesidir, renk-renk balonlu,
Savaşlara uğurlayan bebeklerini.
Sinmiş her şarkıya, her uyanı'ya, uykuya,
Ölümün yaşayan kardeşidir.
Hep sezer, sezdikçe duyguluya
Yengiler de hüzün gelir.
ÖZDEMİR ASAF
AĞLAMAK (
Ağlamak
Unutmak kadar kolaydır inan
Sevin ağlayabiliyorsan
Sevin ağlıyorsan
Gül ağlayabiliyorum diye
Gül ağlıyorum ağlıyorum diye
Sana birşey yapamam
Ağlayamıyorsan
ÖZDEMİR AS
BU SEVGİDİR
Onun güzelliğini herkes görüyorsa o bence az güzeldir.
Herkes biliyorsa o bence hiç güzel değildir.
Onun güzelliğini yalnız ben görüyorsam bu sevgidir.
Yalnız ben biliyorsam bu aşktır.
Hiç kimse görmüyorsa bu yalnızlıktır.
ÖZDEMİR ASAF
BİR ŞEY İNSANA AİT
Son kadeh içilmiş,
son söz edilmişti.
bir düşünce sardı hepsini...
bir hatıra
bir hırs
bir kıskançlık
bir yanıltı
bir kardeşlik
bir yanlışlık
bie kin
bir ümid
BİR ŞEY İNSANA ait...
ÖZDEMİR ASAF
GÜNAYDIN
Hepimiz için güzel bir gün olması dileğiyle..
PERŞEMBE
perşembeleri hiç sevmiyorsam size ne?
çalışıyorsam bile ayaklarım nasır tutarcasına.
zaten çalışası hiç gelmiyor insanın
kırçiçeğini seviyorsa...
bazen de perşembeleri seviyorsam kime ne?
sevecek olan ben değil miyim
perşembeyi?
kırçiçeğini de seviyorsam
perşembeyle
bu yürek benim değil mi?
kocaman kocaman ritmleriyle
perşembe öpüşlerine susamış...
şimdi gelsin, toprak yüzüyle gelsin pazarcı kadın
perşembeleri
ardından sen de gel, birlikte yağmur kokan tenin de gelsin
ve şalvarının yeşiliyle otursun
perşembeye
aklında çalışmaktan şekli bozulmuş
binbir aşk masalıyla...
Ankara lastiğinle Ankara'daki çamurun
ne varsa hepsi senin pazarcı kadın
perşembenin
ve bir damla aşk öyküteri damlar alnından
perşembede
pazar sokağına...
yok mu senin bahçende Gülsüm Teyze
sattığın ıspanaklardan başka,
kırçiçeği- perşembe?
FİKRET AKSU
İyi çalışmalr
iyi sabahlar...
HOŞGELDİN.
Yıllar önce
Bu gün
Yıl 1981
Mevsim sonbahar
Aylardan
Kasımın 13 ü
Günlerden Cuma
Bir bebek geldi dünyaya
Bu gün bir kadının hayatında BİR İLK yaşandığı GÜN
Bu gün bir kadının sevgi, emek nedir daha iyi anladığı BİR GÜN
Bu gün bir kadının karşılıksız sevmek ne demek anladığı BİR GÜN
Bu gün bir kadının hayatta kendinden vazgeçtiği,
Bu gün bir kadının canını ortaya koyacağı,
Bu gün kendinin içinde yarattığı bir varlıkla tanıştığı İLK GÜN
Bu gün bir kadının hayatında artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı anladığı BİR GÜN..
Bu gün bir kadının içine çektiği bir kokunun ne anlama geldiğini ve
o kokunun üzerinden ömrü bitene kadar çıkmayacağını anladığı BİR GÜN.
Bu gün bir kadının hayattaki kötülüklerden daha çok koktuğu BİR GÜN
Bu gün bir kadının hayatta onun için dünyayı karşısına alacak kadar güçlü olduğu BİR GÜN
Bu gün bir kadının annesini en iyi anladığı BİR GÜN
Bu gün bir kadının kendi hayatından önce
‘’ONUR’LU bir yaşam için mücadele edeceğini anladığı BİR GÜN
Bu gün bir kadının ANNE olduğu BİR GÜN…
Bu gün hayatta ki tüm güzelliklerin bir bebeğin gülümsemesinde olabileceğinin anlaşıldığı BİR GÜN.
Bu gün hayattaki mutluluğun resminin çizildiği bir gün
Bu gün tıpkı o gün gibi
13 Kasım 2008
27 yıl evvel gurbette dünya gözlerini açan bu bebeğin
Bu gün 27. YAŞ GÜNÜ
Bebek büyüdü bir DELİKANLI oldu
NİCE YILLARA..
İYİ Kİ DOĞDUN diyoruz..
Tüm yaşamdaki yol haritan adındaki anlam gibi sürsün.
Yüzündeki gülümseler eksik olmasın..
Hayat sana istediklerini versin.
Ve 27 yıl sonra bir anne
Takvimler ne derse desin
Bu gün annenin gözünde bir evladın hiç büyümediğini fark ettiği BİR GÜN
Bu gün bir anneye hayat içindeki tüm zorluklara rağmen ‘’hayat güzel’’ dedirten ve onu gülümseten BİR GÜN..
Sevgili arkadaşım
Canım kankam oğlunun doğum günü kutlar
Tüm çocuklarınla birlikte
Sağlıklı ve mutlu nice yıllar dileriz.
Sevgilerimizle.
Bizlerde
HAYAT her şeye rağmen GÜZEL…diyoruz.
Annesinden oğluna
Bir şarkı yollayalım
Annesinin sevdiği sezen aksu dan
Gelsin..
KINALI KUZUM
Ne yiyor, ne içiyorsun
Elde değil aklım sende
Gece çok geç yatıyorsun
Gelde bi demli çay iç bende
Olmadı akşam yemeğe yetiş bari
Yolunu gözlüyor Perihan Hanım
Bu ayrı ev işine alışamadım
Sızlıyor ince ince sol yanım
A nenni nenni
Kınalı kuzum
Büyüdün de adam mı oldun
Yanağı pembem, dudağı kirazım
Gözü okyanusum iyi ki doğdun
Bu yürek çarpıntısı ömürlük biliyorsun
Büyümedin hiç gözümde
Bebeğim sen ne diyorsun
Bir dualık mesafedeyim
Ne zaman sıkışırsan yanındayım
Ha bu arada soğudu havalar aman ha
Üşütme yine, kurbanın olayım
A nenni nenni
Kınalı kuzum
Büyüdün de adam mı oldun
Yanağı pembem, dudağı kirazım
Gözü okyanusum iyi ki doğdun
Söz: Sezen Aksu
Müzik: Bülent Özdemir
Dinleyelim
http://www.youtube.com/watch?v=DNZ0sH11wDo
Günaydınlar
güzel bir gün bizlerin olsun
Seval abla oğlunun doğum günü kutlu olsun nice yıllara...
hepimize kolay gelsin...
sıcak bir gün geçirme dileğiyle
Günaydın...
ablacığım;
adını bilemediğim genç kardeşimizin doğum gününü kutluyorum.
sağlık ve sıhhatle sevdikleriyle beraber yaşlanır inşallah...
Günaydin canlarim, günaydin hepimize...
A be güzel arkadasim ne yaptin böyle, nasil duygulandim anlatamam, cok sag ol canim, cok cok sag ol...
Eylemcim, No Namecim size de cok tesekkür ediyorum güzellerim, cok sag olun...
Evet, bugün 27 yil önce hayatimin kökten degistigi, oglum Onur´un dünyaya geldigi gün. O´nu kucagima aldigim o ani bir daha yasayamadim ve inanin hala unutmadim... O günden beri dualarim, Allah bütün cocuklarin ömrünü uzun, yolunu acik etsin, hayat kolay gelsin...
"anne ve forum "
+ne bu?
-forum anne..
+noluyor burda?
-yazı yazıyosun işte...
+öss'yi kazandırıyor mu bari?
-yok..
+çat.. (pc fişi bi hışımla çekilir) yürü test çöz!
- ne bu uğraştığın?
- forum
- para kazanıyo musun bu kadar uğraşıp?
- yok, barış için sevgi için insanlık için bu.
- faturayı baban öderken de şarkılar söylersiniz birlikte.
- zordayım eeey aney aney
-kimle konuşuyorsun?
+ kimseyleee, foruma yazı yazıyorum.
- hııı. e sadece sen mi yazıyorsun, onlar sana yazmıyor mu
+ yok. interaktif ortam. becerebilen yazıyor, ayrıca bana yazan yok
- yazmanı istemiyorlardır ondandır, kapat da gel hadi, kek yaptım
-anne bak sana ne göstercem çok komik bi gel oku noolurr..
+neymiş o? hani hangisini okuyom??
-şurda bak altunizade yazıyo ya, maviyle,işte bu onun yazısı
+ee kim bu çocuk?? nerden tanıyon?? bak kızım küfürlü de konuşuyo baban hiç sevmez takılma boşa...
-anne tanımıyorum yaa, öyle o da bu sitede takılıyo. komik ama di mi, beğendin di mi anne
+kızım o altunizade küpe de takıyo mu?
-anne ne alaka yaa , ben ne diyom sen ne diyon!! tanımıyom dedim ya. off anne yaa...
+aman neyse ben sıkıldım, gidiyom. bak herkese yazma, herkesle konuşma, yanlış anlar erkek milleti.. hadi onu da oku gel de şu tabağı götür alt komşuya ayıp oluyo kaç gündür...
-anne tamam git yaaa, bi git yaaa.....
Ben Bu Köyün Delisiyim
Beni bilen böyle bilsin
Ben dostluğun delisiyim
Akıl irfan sizde kalsın
Ben bu köyün delisiyim
Bu acılar bitene dek
Ağlayanlar gülene dek
Bu can bende ölene dek
Ben bu köyün delisiyim
Sesi çıkmaz kırık sazın
Tadı olmaz susuz yazın
Mezarıma öyle yazın
Ben bu köyün delisiyim
Ne köleyim ne de bir kul
Vicdan bir borç hayat okul
Alın sizin olsun akıl
Ben bu köyün delisiyim
Benim yolum aşkın yolu
Benim yolum hakkın yolu
Bir tek derdim Anadolu
Ben bu köyün delisiyim
Sizde para sizde banka
Sizde silah sizde bomba
Bende dostluk bende sevda
Ben bu köyün delisiyim
Haydi koşun savaşmaya
Bu dünyayı paylaşmaya
Ben bakarım çocuklara
Ben bu köyün delisiyim
Aşk okurum aşk yazarım
Aşktır benim tek pınarım
Size değmesin nazarım
Ben bu köyün delisiyim
Yaşayın siz aklı selim
Boşverin siz benim halim
Siz bir dahi siz bir alim
Ben bu köyün delisiyim
Benim yolum gönül yolu
Benim yolum sevda yolu
Bir tek derdim Anadolu
Ben bu köyün delisiyim
Ben bu yurdun delisiyim...
Ahmet Selçuk İlkan
Temel Çımacı olmuş, ilk kez yurt dışına gitmişti. Gemi Liverpool Limanı'na yanaşırken, Temel iskeledeki İngiliz'e bağırdı: - Tut şu halatı! İngiliz anlamadı bir şey.. Temel yine bağırdı: - Tut şu halatı! İngiliz'de gene hareket yok.. Temel ortaokuldaki ingilizcesi ile bağırdı: - Do you speak English? - "Yes.. Yes.." dedi İngiliz; Temel öfkeyle bağırdı: - O zaman tut şu halatı..!
Temel otobanda köklemiş gazı, gidiyor... Bakmış bir tabela: "YAVAŞLA 80 km." Hızını o an 80'e indirmiş Temel. Az sonra bir tabela daha: "YAVAŞLA 60 km." Temel 60'a inmiş. Merakla giderken yeniden bir tabela: "YAVAŞLA 40." - "Yolda çalışma var galiba!" deyip 40'a düşürmüş hızını. Epeyce sonra yine bir tabela: "YAVAŞLA 15 km." Talimata uyarak 15 km.'ye düşmüş Temel. Yolun en sağından tıngır mıngır gidiyor. Ama meraktan da çatlayacak. Uflaya puflaya bir saat daha gittikten sonra yeni bir tabela görmüş: "YAVAŞLA'YA HOŞ GELDİNİZ, NÜFUS: 2500"
herkese merhabalar.
Keyiflerinizin yerinde olmasını diliyorum..
no name kardeşim teşekkürler..
yüzüme gülücükler kondurduğun için..
BBO ailesi
sanırım global kriz sizleri de etkiledi.
kendimizin ,çoluk çocuğumuzun geleceğimizden şüphe yüzünden huzursuz olmak, artan işsizlik karşısında,kapanan fabrikalar karşısında çaresizliğimizin tavan yaptığı bu günlerde kendimizi korumamızın tek çaresi önce kendimize karşı sonra da tüm yaşayan canlılara karşı duyacağımız SEVGİ olacaktır.
Çünkü bir çok krizler gibi bu da aşılacaktır ama yüreğimizden SEVGİYİ kaybedersek insan olduğumuz için utanç duyulacak bu haberler geriye kalır.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/10349851.asp?gid=229
ben Van belediye başkanı yorumu bıraktım.Vicdanım rahat mı değil..ama olsun okuyup geçmektense ...
sevgili dostlar işte tam bu zamanlar birbirimize daha çok ihtiyacımız var..
Gazetelerde okunması bile tüylerimizi diken diken yapan haberlerin daha niceleri var..
Gazetedeki haberleri OKUMAMAK yapılanları yok saymıyor..
Bu çivisi çıkmış haberler yüreğimizdeki sevgiyi yok etmesine izin vermemek için...
Siteyi sessizliğe büründürmeyin.
Güzellik ,sevgi,insanlık adına ne bulursanız paylaşalım
Bu bize güç verecektir.
Dünya kötü bir zamandan geçiyor..
Yarınlara daha bir fakir olarak uyancağız
fakat bu daha az insan olarak uyanmamızdan daha kötü olmaz.
Bunu bir düşünün
Bu yüzden biraz katılım lütfen işleriniz yoğun ama burayı bir sağlık merkezi olarak düşünün
RUH SAĞLIĞINIZ için.
SİTEYE ZAMAN AYIRIN
Merhabalar
haklısın ablacım
kankamın ve senin ellerine sağlık
"Nineden mektup"
Emine gızım,
Benim. Ayşe nenen. Bildin mi? Bildin dabii. Elimde böyüdün a gızım.
Yoğsa şehere oğlumun yanına gitdim diye beni untuveedin mi?
Böğün tam 10 gün oldu köyden ayrı düşeli. Çok özledim orları.
Doktura çıkarttı beni oğlan.
Gözümdeki katarağı aldılar Allah razı olsun. Perde falan galmadı. Çayıra baktım
mıydı, goyunların hepisini görecem.
Azcık sıkıldım burlarda. Halden annayan da olmadığına, köye mektup yazdırayım dedim göççük toruna.
Canım pek daraldı buralarda. Goca bi köyü bi binaya doldurmuşlar. Herkesleri kümes gadar evlere tıkmışlar.
Bir tek hamamı güzel benim oğlanın evinin. Hamamdaki çeşmenin kurnası görsen Eminem, gocaman.
Cakuzi kurnası. Bizim gölbaşı gibi böyük deel, biriki debelencek gadar emme çimiyom içinde zaman zaman.
Haftaya köyden burlara gelcekler varımış. Çıtırların Hilmi'den bağ makasını yolla bana. Bizim gelinin tırnaklarını kırkacam. Bostan çapası gibi olmuşlar,sorduydum,"kesemiyoz" dedi, utancından boya sürüyo gariban.
Okusun, ilim bellesin diyin şehere gönderdiydik emme edepsizliği bellemiş benim oğlan.
Eve, gelinin gözü önünde cıbıl gadınlar getiriyo her akşam. Gadınlar bir oynayyolar, bir güleyyolar sabaha gadar heç utanmadan. Şükür ki heç çıkmayolar o güçük gara kutudan.
Gelin de accık beceriksiz ya..
Ne etcen gari.. Ocakta tencere tıngırdatmaya üşeniyo, alıyo bizi hambörger miymiş, ham börülcemiymiş ney, onu yimeğe götürüyo. "Ben ham yimek yimem a gızım.." dedim dinnemedi.
Arpaya katsan at yemez, kepeğe katsan it yemez. Anaaa,gurudum, Cıkcıklar'ın bağındaki gorkuluk kadar galdım açlıktan.
Hele bi dur. O yimeklerin yanına gara bi su veriyollar da Eminem, içtiydim, dedim Allah, yandım anam." Yanndı genizlerim, köpükler çıktı ağzımdan burnumdan. "Şeherin gara suyu gudurttu beni herhal" dedim aklımdan. Anaam, bi iyi geldi bana o sonnadan. Hergün alıyo torun bana o gara şişeden bakkaldan. Gerçi masraf çıkarmayam oğlana diyom emme "Alacağım bir iğne,çeliğin okkasından bana ne" diyom sonradan. Zaten hepiciği müsrüf. Akşama gadar kavuruyolar, sabaha gadar savuruyolar.
Böyük torun helhal evlendi, başka evde yaşıyo dediler. Gayrı ocağından ayrı yaşamak isteyo dediler. Çağırın göresim var dediydim. Aaşam gelecekti, bekledim uyuya galmışım. Gece ayakyoluna galktıydım. Anaa, baktım salonda biri yatıyo. Usulca yanaştım, gafasına yorganı çekmiş, parlak küpesi upuzun saçları gözüküyo. "Hah" dedim. "Torun sürpüz yaptı.Yeni gelini de getirivermiş, saçları da küpeleri de pek ışıl ışıl" derken, yataktan dönüverdii... "ELLEH.. Gelinin gara gara sakalları, pos pos bıyıkları var!!."
Elim ayağım boşanıverdi. Başladım bağırmaya "Ecinni fış fış! Ben sana dokunmam kış kış!!. Destur Bismillah.. Yaa Alllaaahhhh!!.." derkene bayılmışım. Ayılayazdım, gözümü açdıydım, ecinni bana "Babanne" diye yapışıverdi, gene bayılmışım.
Sonnadan annadım ki, o yeni gelin deel benim büyük torun Hidayet'miş."Sana dedenin adını verdik. Hidayete ereceğine zıvanadan çıkmışın" diyip bastonu dehledim gafasına.
Ben eyiyim Emine gızım. Merakta galma. Sade, bazı diyom keşke gözlerim perdeli galaydı. Belki o perdeden görmüyodum bunnarı.
Ben yazarım yine sana. Hele kal sağlıcakla.
Alıntı
Evet ancak geldim ..
Eylemcim teşekkürler canım
bu gün körfez sonbahar ın o ağlamaklı yüzünü göstermekte bize..
yağmur yağmakla yağmamak arasında bir karasızlık çekmekta..
Bu gün Radyo köşemizi bu topreklardaki OZANLARIMIZA ayırdık bu gün ki mavili günler yayınımızı..
tüm ozanlarımızın sevgiyle anıyoruz.
ilk türkümüz
kul nesimeye ait.
17'nci yüzyılda Anadolu'da yaşamış tekke şairi. Alevi-Beştaşi inançlarını dile getirdiği şiirleriyle tanınır. yaşadığı yer ile doğum ölüm yılları ve tarihleri konusunda bilgi yok.
ben melamet hirkasini
kendim giydim eynime
ar-ı namus şişesini
taşa caldim kime ne
sofular haram demişler
aşkımın şarabına
ben doldurur ben içerim
günah benim kime ne
kah giderim medreseye
ders okurum hak için
kah giderim meygedeye
dem çekerim aşk için.
kah çıkarım gökyüzüne
seyrederim alemi
kah inerim yeryüzüne
seyreder alem beni
nesimi'ye sorsalar ki
yarin ile hoş musun,
hoş olam ya olmayayım
o yar benim kime ne.
dinliyoruz
http://www.youtube.com/watch?v=dwvHzm2KIZA
Kankacigim cok haklisin, hem hakli hem de harikasin.. :)
Eylemcim mektup cok güzeldi, sag ol canim paylastigin icin... :)
No Namecim sana da o güzel fikralar icin cok tesekkürler... :)
KUL HİMMET
Seyyah Olup Şu Alemi Gezerim
Seyyah olup şu alemi gezerim
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Kendi efkarıma okur yazarım
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Bilmem amelimden yoksa özümden
Ah ettikçe kan yaş gelir gözümden
İki elim kalkmaz oldu dizimden
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Kul Himmet üstadım ummana daldım
Gelenden geçenden haberin aldım
Mecnun olup geyip dolandım
Bir dost buldum ama tez akşam oldu
KUL HİMMET
16�ncı yüzyılın sonlarında Tokat Almus Güdümlü köyünde doğdu. 17�nci yüzyılın ilk yarısında öldü. Coşkulu deyişleriyle tanınan ve Hatayi ile Pir Sultan�dan sonra gelen üçüncü büyük Alevi-Bektaşı şairi. Pir Sultan ile yakın arkadaştı.
dinliyoruz
http://www.youtube.com/watch?v=pbSCSas7qMA&feature=related
BİR AYRILIK BİR YOKSULLUK
Vara vara vardım ol kara taşa
Hasret ettin beni kavim kardaşa
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Karac'oğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
KARACAOĞLAN
17'nci yüzyılda yaşadığı sanılıyor. Göçebe Türkmen obalarında yetişti. Asıl adının İsmail, Halil ya da Hasan olduğu yolunda görüşler var. Hatta aynı mahlasla şiirler yazmış birçok Karacaoğlan'ın varlığı bile savunuluyor
DİNLİYORUZ
http://www.youtube.com/watch?v=d4QtASgj-Ms
Dostun bir gülü yaralar beni
Şu Kanlı Zalımın Ettiyi İşler
Garip Bülbül Gibi Beni Zareyler
Yağmur Gibi Yağar Taşlar Başıma
İllede Dostun Bir Fiskesi Yaralar Beni Beni Beni
Can Beni Beni Beni Dost Beni Beni Beni
Dar Günümde Dustum Düşmanı Beli Oldu
Bir Derdim Var İdi Şimdi El Oldu
Ecel Fermanı Boymuna Takıldı
Gerek Vura Gerek Asa lar Beni Beni Beni
Can Beni Beni Beni Dost Beni Beni Beni
Pir Sultan Abdalım Can Göye Almaz
Haktan Emir Olmasa ı Rahmet Yağmaz
Şu Ellerin Taşı Bana Hiç Degmez
İllede Dostun Bir Tek Gülü Yaralar Beni Beni
Can Beni Beni Beni Dost Beni Beni Beni.
pir sultan abdal
16'ncı yüzyılda yaşadı. Hakkında fazla bilgi yok. Asıl adı Haydar. yaşamının büyük bölümü Banaz köyünde geçti. 16'ncı yüzyılın ikinci yarısında Sivas çevresinde boy gösteren Alevi-Bektaşi kökenli ve İran yanlısı mezhep olaylarına karıştı. Sivas Beylerbeyi Deli Hızır Paşa, Pir Sultan'ı astırdı.
DİNLİYORUZ
http://www.youtube.com/watch?v=49wYw3zYV58
GEL GÖR BENİ AŞK NEYLEDİ
Ben yürürüm yana yana
Aşk boyadı beni kana
Ne deliyem ne divane
Gel gör beni aşk neyledi
Gah eserim yeller gibi
Gah tozarım yollar gibi
Gah akarım seller gibi
Gel gör beni aşk neyledi
Akar suların çağlarım
Dertli ciğerim dağlarım
Şeyhim anuban ağlarım
Gel gör beni aşk neyledi
Ya elim al kaldır beni
Ya vaslına erdir beni
Çok ağlattın güldür beni
Gel gör beni aşk neyledi
Ben yürürüm ilden ile
Şeyh anarım dilden dile
Gurbette halım kim bile
Gel gör beni aşk neyledi
Mecnun oluban yürürüm
O yâri düşte görürüm
Uyanıp melül olurum
Gel gör beni aşk neyledi
Miskin Yunus biçareyim
Baştan ayağa yareyim
Dost elinde avareyim
Gel gör beni aşk neyledi
YUNUS EMRE
Yaşamına ilişkin bilgiler sınırlı. Doğum yeri bilinmiyor. 13'üncü yüzyılın ortalarına doğru Moğal istilası ve Selçuklu Devleti'nin yıkıldığı dönemde yaşadığı sanılıyor. Bu dönemin sarsıntı ve acıları Yunus'un eserlerinde derin izler bıraktı. Babasının adı İsmail. Medrese eğitimi gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. İran ve Yunan mitolojisiyle, tasavvuf tarihini inceledi. Hacı Bektaş ya da Sinan Ata'nın halifesi Taptuk Emre'nin dergahında hizmet etti. Taptuk Emre'nin düşüncelerini yaymak için Anadolu'yu dolaştı.
DİNLİYORUZ
http://www.youtube.com/watch?v=4uVw-0yPLg0&feature=related
UZUN İNCE BİR YOLDAYIM
Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece
Dünyaya geldiğim anda
Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece
Uykuda dahi yürüyorum
Kalmaya sebeb arıyorum
Gidenleri hep görüyorum
Gidiyorum gündüz gece
Kırkdokuz yıl bu yollarda
Ovada dağda çöllerde
Düşmüşüm gurbet ellerde
Gidiyorum gündüz gece
Şaşar Veysel işbu hale
Gah ağlaya gahi güle
Erişmek için menzile
Gidiyorum gündüz gece
AŞIK VEYSEL
25 Ekim 1894'te Sivas'ın Şarkışla ilçesi Sivrialan köyünde dünyaya geldi. 21 Mart 1973'te yine Sivrialan'da yaşamını yitirdi. Çocukken çiçek hastalığı yüzünden bir gözünü, daha sonra bir kaza sonucu diğer gözünü kaybetti. Saz çalmayı öğrendi. Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Emrah, Dadaloğlu gibi halk ozanlarından etkilenerek türkü yorumu ve sazda ustalaştı. İki kez evlendi. 7 çocuğu oldu. Anadolu'yu kent kent dolaşıp şiirlerini sazıyla seslendirdi.
DİNLİYORUZ
http://www.youtube.com/watch?v=wxoWDG4KWQw
çok güzel bir program ablacım ellerine sağlık
92.5 fm BBO mavili günlerinin
SON
parçası her zaman ki gibi
Kankacıma sevgilerimle..
İŞTE GİDİYORUM
İşte gidiyorum çeşmi siyahım
Önümüze dağlar sıralansa da
Sermayem derdimdir servetim ahım
Karardıkça bahtım karalansa da
Haydi dolaşalım yüce dağlarda
Dost beni bıraktı ah ile zarda
Ötmek istiyorum viran bağlarda
Ayağıma cennet kiralansa da
Bağladım canımı zülfün teline
Sen beni bıraktın elin dilinde
Güldün Mahzuni'nin berbat haline
Mervan'ın elinde parelense de
AŞIK MAHZUNİ ŞERİF
Mahzuni Şerif (1939, Afşin, Kahramanmaraş - 17 Mayıs 2002, Köln), bir Türk halk ozanıdır. Gerçek adı Şerif Cırık'dır.
Kahramanmaraş'ın Tarlacık (eski ismi Berçenek) Köyü'nde dünyaya geldi. 1955 yılında daha sonra Ankara'ya nakledilen Mersin Astsubay Okulu'na kaydoldu. 1960'ta eşi Suna'yı kaçırdı ve 6 ay köyünde kaldı. Bu sırada okulu Balıkesir'e nakledildi. Okul komutanının çabası ile yeniden okula dönen Aşık Mahzuni, 6 ay devamsızlık yaptığına ilişkin bir ihbar üzerine okuldan atılınca yeniden köyüne döndü. 1964 yılında ilk plağı ile müzik piyasasına girdi.
2001'in başlarında rahatsızlanarak, kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle, JFK Hospital'da yoğun bakım altına alındı. Mayıs ayında, günümüzün Pir Sultan'ı Aşık Mahzuni Şerif, bir kez daha ölümü yenmeyi başardı. Ve aynı yılın Kasım ayında kendisine, "Elhamdülüllah Kızılbaş'ım ve Laikim. Ben değil yedi sülalem kızılbaştır. Bir suç varsa o da dedemdedir!" dediği için, DGM tarafından dava açıldı. Duruşma 27 Aralık 2001 tarihinde DGM'de yapıldı. 2002 Mayıs ayının 17'sinde evli, sekiz çocuk, dört torun sahibi olan Mahsuni Şerif 62 yaşında Almanya'nın Köln şehrinde hayata gözlerini yumdu. Bu ana kadar O, devletin düzenini yıkmak suçundan, hala yargılanıyordu.Mezarı şu an son ikamatgâhı olan Hacı Bektaş Veli Külliyesi'nin yakınındaki Çilehane adı verilen bölgededir.
DİNLİYORUZ..
http://www.youtube.com/watch?v=z5P8zC47qdw
evet bir program daha bitti
tüm ozanlarımızı sevgiyle ve saygıyla anıyoruz.
tekrar başka bir programda buluşmak üzere
iyi akşamlar..
bitti mi?
ama neden
son parçayı çok severim
programın çok güzeldi
ellerine yüreğine sağlık
ömrüne bereket ablacım
Eylemciğim sağol canım
bende hem türkülerimiz hemde her ozanlarımızı ayrı ayrı severim..
Hepsi o kadar güzel ki
Bu yüzden aralarında seçim yapıp çalmak çok zor oldu..
beğendiğine sevindim kardeşim.
seninde ömrüne bereket olsun...
Ellerin yüregin dert görmesin, Allah ne muradin varsa versin...
Halkin bagrindan gelen, Allahin verdigi yetenekle sivrilen, ezilenlerce cok sevilen, sayilan, ötekilerce sövülen, dövülen, korkulan, hapislere atilan, diri diri yakilan, asilan, en büyük silahlari ellerindeki saz, gönüllerindeki sevgiden ibaret, bütün suclari günahlari siir ya da türkülerini okumak olan tüm ozanlarimiza Allah´tan rahmet dileyip isimleri saydiklarini bir kere daha saygiyla anmis olduk...
Iyi ki gelmis-gecmisler bu topraklardan, biraktiklariyla ölümsüzlesmisler...
Merhabalar arkadaslar
Onur arkadasimizin dogum gününü kutlarim. Sevdikleriyle beraber hayirli uzun bir ömür gecirmesini dilerim...
ve sevgli mavigun ablacigim, degerli no name abicim ve cok sevgili kankasi eylem, yazdiklariniz icin mütesekkirim
hepinize güzel bir akşam diliyorum
kendinize iyi bakın...
Cok tesekkürler Kayacim, senin o güzel dileklerini siz hepiniz icin ben tekrarliyorum canim...
Herkese iyi aksamlar canlar.. Iyi dinlenmeler...
size de iyi aksamlar
herkese iyi akşamlar diliyorum.
Allah rahatlık versin...
Hayirli geceler
güneşimi kaybettim gözlerini görmem gerek
yaşamaya dönmek için hasretini silmem gerek
hepimize merhaba
yeter mi?
-hayır
o zaman bir kez daha ve daha kuvvetli
Merhaba...
BBO AİLESİ DİYOR Kİ !!!
“ BAZI DİZİLER YAYINDAN KALDIRILABİLİR AMA YÜREKLERDEN ASLA”
Her şey sıcak bir Temmuz gecesi başlamıştı.
Televizyonun karşısında esneyerek zaping yaparken, güzel bir melodi eşliğinde dönen bir dizinin
jeneriğine takıldık. Dizi jeneriğiyle bizi içine çekerek hapsetti.
Artık dizinin yayım günü olan Salı günlerini iple çeker olmuştuk.
Bu arada dizinin resmi internet sitesinde dizinin fanları oluşmaya başlamıştı.
Tüm gün dizi hakkında yorumlar, dilekler, senaryolar sohbetler gırla gidiyordu.
Fanların birçoğu dizi izlemeyen, tesadüfen Benden Baba Olmaz dizisine rastlayarak, diğer dizilerden
Farklı olduğunu teşhis eden kişilerden oluşuyordu.
Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi, dizimiz de muhtelif gerekçelerle yayımcı kuruluş tarafından finali dahi çekilemeden yayından kaldırıldı.
Böylesi bir güzelliğin yayından saygısızca kaldırılmasını, dizinin fanları kabullenemediler.
Derhal örgütlenerek seslerini duyurma adına ellerinden ne geliyorsa yaptılar.
Az veya çok konuya dikkatleri de çektiler. Bu çaba ne yazık ki dizimizi geri getirmeye yetmedi.
6 Kasım 2008
Bu tarih “Benden Baba Olmaz” dizisinin yayından kaldırılışının yıl dönümü.
Benden Baba Olmaz Fanları olarak dizimizi sevgiyle ve saygıyla anıyoruz.
Senaristimiz Sayın Murat Aras’ın dediği gibi;
“ BAZI DİZİLER YAYINDAN KALDIRILABİLİR AMA YÜREKLERDEN ASLA”
Yorum Gönder